Kazakistan Türk kimliğine sahip çıkıyor

Kazak Alaş Orda üyeleri yazdıkları eserlerde, tüm Türk toplumlarının ortak bir dili olması gerektiğini savundular. Ortak alfabe geliştirme konusunda uzun dönem çalışma yürüttüler. Alaş orda devletinin milli marşını yazan şair Jusipbek Aymautoğlu, ‘Arğı atam er Türik’ (Ecdadımın kökü kahraman Türk) dizesiyle başlayan milli marşta, baştan sona Türklük vurgusu yaptı.
Kazak Alaş Orda üyeleri yazdıkları eserlerde, tüm Türk toplumlarının ortak bir dili olması gerektiğini savundular. Ortak alfabe geliştirme konusunda uzun dönem çalışma yürüttüler. Alaş orda devletinin milli marşını yazan şair Jusipbek Aymautoğlu, ‘Arğı atam er Türik’ (Ecdadımın kökü kahraman Türk) dizesiyle başlayan milli marşta, baştan sona Türklük vurgusu yaptı.

İnsan unutkandır. Hatırlayalım. Biz kimiz? Bizim doğduğumuz bir coğrafya var, bu coğrafyaya binlerce yıldır adapte olduk. Bu coğrafyada oluşan şartlar, dilimize, yemek kültürümüze, günlük meşgalelerimize, kariyer planlamamıza ve gelecek nesillere armağan bırakabileceğimiz değerlere yansımış durumdadır. İşte bu kimliktir. Kimliğimize, kimlik bilincine sahip olmamız gerekir. Aksi takdirde karada yaşamaya çalışan balık misali varlığımızı yitirmiş oluruz. Farklı şartlara, farklı coğrafyalara, farklı hayat tarzlarına hiç uyum sağlamayalım demiyoruz. Bu insanın fıtratına terstir. Mutlaka yeni şartlara bir şekilde uyum sağlamak lazım. Fakat bu uyumun da belli bir disiplini var. Her şeyden önce uyum sağlanacak değerlerin bizi özümüzden, kendi kimliğimizden koparmaması gerekiyor.

Kazakistan’ın ilk bağımsızlık yıllarında, Türk denildiğinde, önce, Anadolu’da yaşayan Türkler ve Sovyetler Birliği döneminde Stalin’in, Türkistan’ın çeşitli bölgelerine sürgün ettiği Ahıska Türkleri akla gelirdi.

70 yıldır Sovyet baskısı altında kalan, elit tabakasını kaybeden, defalarca soykırım ve açlığa maruz kalan Kazakistan halkı bağımsızlığın ilk yıllarından itibaren özüne dönme çabaları içerisinde oldu. Kazakistan Türkleri Türk toplumları içerisinde, en çok soykırım ve etnik temizliğe mâruz kalan toplumlardan biridir. Savaşçı, inatçı ve milliyetçi olarak bilinen Kazaklar, her zaman bir tehdit olarak algılanmıştır.

Kazaklar eski bir Türk boyudur

Modern Kazakistan’ın ilk cumhurbaşkanı Nazarbayev’in dediği gibi, Kazakların tarihi 1991 yılındaki bağımsızlıktan sonra başlamış değil.

  • Bazılarının iddia ettiği gibi Altın Orda Devleti (560 yıl öncesi) ile de sınırlı da görülmemeli. Kazakların kökü, Saka, Hun, Göktürk devletlerine kadar gider. Ak Orda Devletinin dağılmasıyla birlikte, 1460 yılların başında, iki Kazak hanı, ağabey kardeş (Kasım ve Janibek) Edil’den Jayık’a, Sirderya’dan Amuderya’ya kadar, Horasan bölgesini de içine alan coğrafyada yani bugünkü Kazakistan sınırları içerisinde Kazak hanlığını kurdular. Bu toprakları koruyabilmek adına yüzyıllar boyu savaştılar. Jungarlarla uzun ve zorlu savaşta Kazak birlikleri zaferler kazandı, ancak neticede nihai başarı gelmedi.

İç çekişmeler Ruslara yaradı

Kazak hanları arasında taht üzerindeki bölünmeler nedeniyle Rus İmparatorluğu da bu mücadeleye dâhil oldu. Rus çarlığı Kazak hanlığını ilhak etmek istedi ve doğru zamanı bekledi. İçeride bölünmeye başlayan hanlığın bir kısmı Rus devletinin desteğine güvenmeye karar vererek Çarlığın müdahalesini meşrulaştırmış oldu. Kazak hanlığı bu şekilde 18.asrın başlarında Rus çarlığına bağlı hâle gelmeye başladı.

1917 Ekim devrimiyle yıkılmaya giden çarlığın durumu Rus olmayan toplumlar için bir ümitti. Özellikle, Türkistan halkları bu gelişmeyi sevinçle karşıladı. Aydınlar bir araya gelerek millî devlet arayışında bulundu. Böylece Türkistan’da 1917’nin sonlarında Alaş Orda ve Türkistan Muhtariyet hükümetleri ortaya çıktı.

Alaş Orda devleti kuruldu

Alaş Orda Devleti, 1917 yılında bugünkü Türkiye Cumhuriyeti bayrağı altında (ay yıldızlı al bayrak) ve Kazak gazetesi etrafında toplanan bir avuç aydın kesimin kurduğu muhtar bir devlet idi. Rusların engellemelerine rağmen Kazak Alaş Orda üyeleri Türk dünyası üzerinde planlanan oyunları bozmak için millî ve birleştirici bir yol izlemeye devam etti.

Alaşlılar, Türk toplumlarını birleştirme konusunda sadece söze değil icraata da giriştiler, birlik-dirlik esasında bir yol izlediler. Dolayısıyla, Türkistan toplumlarını birleştirici, millî benliğin korunmasında en önemli unsurlardan biri olan dil üzerinde önemle durdular.

Kazakistan halkı bağımsızlığın ilk yıllarından itibaren özüne dönme çabaları içerisinde oldu.
Kazakistan halkı bağımsızlığın ilk yıllarından itibaren özüne dönme çabaları içerisinde oldu.

Yazdıkları eserlerde, tüm Türk toplumlarının ortak bir dili olması gerektiğini savundular. Ortak alfabe geliştirme konusunda uzun dönem çalışma yürüttüler.

Alaş orda devletinin millî marşını yazan şair Jusipbek Aymautoğlu, ‘Arğı atam er Türik’ (Ecdadımın kökü kahraman Türk) dizesiyle başlayan milli marşta, baştan sona Türklük vurgusu yaptı.

Bolşevikler ileri gelenleri öldürdü

Ne yazık ki, Rusya’da Bolşeviklerin başa gelmesiyle bağımsızlık hayalleri yıkıldı. Alaş Orda ve Türkistan muhtariyeti yok edildi. Muhtariyetin temsilcileri, idealist hissiyatla Batı’ya, İstanbul’a gitmek zorunda kaldı. Geride kalanlar ise 1937 yılında Sovyetlere ihanet suçlamasıyla katledildi.

Alaş Orda ve Türkistan muhtariyeti yok edildi. Muhtariyetin temsilcileri, idealist hissiyatla Batı’ya, İstanbul’a gitmek zorunda kaldı. Geride kalanlar ise 1937 yılında Sovyetlere ihanet suçlamasıyla katledildi.
Alaş Orda ve Türkistan muhtariyeti yok edildi. Muhtariyetin temsilcileri, idealist hissiyatla Batı’ya, İstanbul’a gitmek zorunda kaldı. Geride kalanlar ise 1937 yılında Sovyetlere ihanet suçlamasıyla katledildi.

Alaş Orda, 1917 yılı şartlarına göre iyi bir devlet sistemi oluşturmuştu. Dünyada kadınlara temel hakları sağlayan ilk devletlerden biri oldu. Alaş Orda devletinin fikri temeli, haktan yana, zayıflara yardımcı ve zalimlere düşman olarak belirlenmişti. ‘Eğitim kurumlarının kapıları herkese açık ve ücretsiz olmalıdır’ denilmekteydi. Halkın her kesimi okuyup yazabilmeli, ilkokullarda eğitim ana dilde olmalı; Türkçe ortaokul ve üniversite açılmalı; eğitim kendi içinde özerk olmalı; hükümet eğitime müdahil olmamalı prensipleri benimsenmişti.

Bağımsızlık bahşedilmedi, kan pahasına geldi

• 16 Aralık 1991 günü, kara kışın en sert yüzünü gösterdiği vakitlerde Kazakistanlı Türk gençleri ülkenin bağımsızlığı için sokağa çıktılar. Hiçbir şey tarih kitaplarında yazıldığı gibi olmadı.

Sovyetlerin dağılmasıyla ülkeler kendiliğinden bağımsızlık ilan etmedi. Aralık ayında 200 öğrenci Almatı sokaklarında Sovyet polisinin kurşunlarıyla can verdi.
Sovyetlerin dağılmasıyla ülkeler kendiliğinden bağımsızlık ilan etmedi. Aralık ayında 200 öğrenci Almatı sokaklarında Sovyet polisinin kurşunlarıyla can verdi.

Sovyetlerin dağılmasıyla ülkeler kendiliğinden bağımsızlık ilan etmedi. Aralık ayında 200 öğrenci Almatı sokaklarında Sovyet polisinin kurşunlarıyla can verdi. Bağımsızlık için sokağa dökülen gençlere işkencenin her türlüsü yapıldı. Bağımsızlık işte bu yiğitlerin çabalarıyla geldi.

  • Bağımsızlık sonrası özüne dönme, özünü hatırlama çabaları başladı. Kazakistan her alanda millîleşme hareketine yöneldi. 1989’da yapılan nüfus sayımına göre,
  • • Doğu Kazakistan'ın yüzde 51.7’si,
  • • Kuzey Kazakistan’ın yüzde 45.7’si,
  • • Merkez Kazakistan'ın ise yüzde 46.9’u Ruslardan oluşuyordu.

1992 yılında kabul edilen “Yurttaşlık Yasası” ile yurtdışında yaşayan Kazak Türkleri vatanlarına davet edildi.

Ülkenin ilk cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev “Kazak Türk Kurultayı” düzenleyerek yurtdışındaki Kazakistanlıları ülkelerine çağırdı.
Ülkenin ilk cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev “Kazak Türk Kurultayı” düzenleyerek yurtdışındaki Kazakistanlıları ülkelerine çağırdı.

Ülkenin ilk cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev “Kazak Türk Kurultayı” düzenleyerek yurtdışındaki Kazakistanlıları ülkelerine çağırdı. Rus hâkimiyeti altında Kazak Türkleri aleyhine değişen demografik yapıyı asli haline döndürmek hedeflendi.

  • Nitekim 2018 yılı verilerine göre yaklaşık 18 milyon nüfusa sahip olan Kazakistan’da
  • • Türklerinin genel nüfusa nispeti yüzde 63.1’e yükselirken,
  • • Rusların oranı yüzde 23.7’ye düştü.

Ülkede yaşayan Rus nüfus zamanla Rusya’ya geri döndü. Bu durum Ruslar için sorun olmadı. Çünkü Rusya da zaten demografik açıdan kötü bir durumdaydı. Şunu da unutmamak gerekir ki, hâlen Kazakistan’da Ruslardan başka 136 çeşit millet yaşamakta.

Millîleşmede bir diğer önemli adım ise Kazakistan Türkçesinin anayasada devlet dili hâline getirilmesi oldu.

Türklük şuuruna sahip çıkmalıyız

Türkistan’da Türklük şuuru ilk önce toplumun kendisini tanımasıyla başladı ve tarih boyunca biriktirdiği bilgilere saygı duyarak, koruyarak ve günün şartlarına uygulayarak devam etti. Türklük şuuru, çok zor dönemlerden geçilse bile Türkistan toplumunun hafızasında her zaman yer edindi. Çadır medeniyeti, bozkır kültürü, ana dil, toplum değerleri bizi biz yapan unsurlardır. Utanılacak değil, bilakis varlığıyla iftihar edilecek hususlardır.

Türklük şuuru, aynı zamanda Ulu Türkistan topraklarında yalnız olmadığımızı, kardeşlerimizin varlığını bizlere hatırlatır.

Türklük şuuru toplumun özüdür. Bu ne sonradan kazanılan ne de herhangi bir mekanizmayla enjekte edilecek bir şeydir. Bir ideoloji unsuru olmanın çok ötesinde, asırlardır toplanıp gelen kültürün bize miras bıraktığı bilginin farkında olmaktır.

  • Ne yapılmalı?
  • Peki, bölgemizde Türklük şuurunun daha da pekişmesi için neler yapılmalı?
  • • Tarih yeniden yazılmalı.
  • • Arşivler açılmalı.
  • • Ortak bir alfabe ile neşriyat yapılmalı.
  • • Milletler tarih boyunca yaptıkları yürüyüşte bazen yollarını kaybedebiliyor. Önümüzdeki asırlarda Türk toplumlarının yollarını bulabilmeleri için şu an arşivlerin oluşturulması gerekiyor.