Kendi ayakları üzerinde durabilmek

Müslüman hanımlar çalışma hayatına atılalı beri İslâmî kimliklerine de numûne-i
imtisal olamaz oldular.
Müslüman hanımlar çalışma hayatına atılalı beri İslâmî kimliklerine de numûne-i imtisal olamaz oldular.

Kadının çalışması ve para kazanması konusunda dinen bir engel mevcut değildir. Dinen çalışmaya engel mevcut olmamakla birlikte acaba aslî görevin ihmaline sebebiyet verecek bir çalışma meşru olabilir mi? Ne idi aslî görev, çocuğa örnek yani numûne-i imtisal olabilmek. Çocuğa örneklik yaparken anne, içinde bulunduğu toplumun kültürel ve dinî kodlarının da aktarımını yapar.

Kendi ayakları üzerinde durabilmek, başkasının yardımına muhtaç olmadan karşılaştığı meselelerin üstesinden gelebilmektir. Bunun için insanın belirli bir olgunluğa erişmiş olması gerekir. Kendi ayakları üzerinde durmasını istediğimiz insanoğlunun dolayısıyla bu olgunluğa erişebilmesi için de yetiştirilmiş olması gerekir.

İslâm’a göre insanın buluğa erme şartları belirlidir. Kız ve erkek çocuk için aranan şartların gerçekleşmesi halinde artık sorumluluğu başlar. Takdir edersiniz ki Allah’a karşı sorumluluk almaya başlayan insan, kullarına karşı da sorumluluk almaya başlamıştır.

Sorumluluk almak, verilen görevleri yerine getirmekten ibaret bir fiil değildir. Sorumluluk almak; fiillerimizi gerçekleştirirken aldığımız kararların ortaya çıkardığı sonuçlara katlanmak, ortaya çıkan zararları tazmin etmektir.

Peki, çocuğu buna kim hazırlayacaktır?

Çocuk buna nasıl hazırlanacaktır?

Sistem kendi ayakları üzerinde durabilme kurgusu

Ebeveynlik, çocuğu tam da buna hazırlamaktır. Ebeveyn, çocuğu buna hazırlarken sahip olduğu kültürü de çocuğa aktarır. Evin içindeki iş bölümü dolayısıyla baba rızık için evin dışında faaliyette bulunurken, anne bu kültürün aktarımında örneklik yapar. Bu olması gereken bir süreçtir. Fakat kendi ayakları üzerinde durmanın mâlî hürriyet olduğu kanaatinde olan bir anne için örnek olmak tatmin edici bir varlık sebebi değildir.

Varlık mâlî katkıdır. Sistem kendi ayakları üzerinde durabilmeyi para kazanmak ve istediğin gibi tüketmek olarak tanımlamamız için kurgulanmıştır. Sistemin kurgusuna kapılan Müslüman hanımlar, Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa (sav)’in hanımlarından Hz. Hatice (r.a.)’nin bilinen bir tüccar, yine Hz. Zeynep’in dokumacı olmasından hareketle çalışma konusundaki iradelerini meşrulaştırma gayretine girmişlerdir.

Kadın çalışmak için aslî görevini ihmal edemez

Çalışmanın meşrulaştırılma gayretine ihtiyacı yoktur. Asıl mesele çalışma mekânının, çalışma konusunun meşru dairede olup olmadığıdır. Değilse kadının çalışması ve para kazanması konusunda dinen de engel bir durum mevcut değildir. Dinen çalışmaya engel bir durum mevcut olmamakla birlikte acaba aslî görevin ihmaline sebebiyet verecek bir çalışma meşru olabilir mi? Ne idi aslî görev, çocuğa örnek yani numûne-i imtisal olabilmek. Çocuğa örneklik yaparken anne, içinde bulunduğu toplumun kültürel ve dinî kodlarının da aktarımını yapar.

Anne mi numûne-i imtisal kreş mi?

Çocuk nasihatle değil, görerek, taklit ederek öğrenen bir varlıktır. Neyi ne kadar çok görürse onun şekline bürünür. Çocuğu ile hemhâl olamayan bir ebeveyn nasıl numûne-i imtisallik yapabilir? Çalışan bir annenin çocuğu için rol modelin mekânı, kreş ve kreş idaresinin kurum politikası. Özel kreşler Millî Eğitim Bakanlığı’na bağlı olmakla birlikte kurum kültürü sahibinin kültürüne bağlıdır. Kurum kültürü noktasında milâdî takvime göre yılbaşı yaklaşırken çam ağacı süsleyen de var, paskalya yumurtası boyayan da.

Annenin meşru dairede çalışmamasından etkilenen diğer bir yapı da maalesef babalık kurumu oldu. Mâlî desteğin etkisi evde söz almaya yöneldi. En küçüğünden tutun da en büyüğüne faaliyet gösteren bütün tüzel kişilikler tek bir genel müdüre sahiptir, buna devlet de dâhil.

Parlamenter sistemin çok başlılığından, sistemin hareket kabiliyetini engellediği için başkanlık sistemine geçildi. Aile bir müessese değil mi? İslâmî aileyi değerlendirmede Hz. Hatice (r.a.) misali yerinde ve doğru olmakla birlikte kimse Hz. Hatice’nin Efendimize (sav) itaat ve bağlılığından bahsetmiyor. Acaba Efendimiz (sav)’e itaat noktasında hayatının numûne-i imtisal olarak Müslümanlarca kabul görülmesinden neden rahatsızlık duyuluyor ve gündeme alınamıyor?

Tabi burada beyefendilerin de rol model olarak aile reisi konumunda Efendimiz (sav)’i dikkate alıyor olmaları elzem. Rol modeller belirlendiğine göre aile yapısı da çok başlılığı kaldıracak bir müessese değil. Son sözü söyleyecek bir iradeye ihtiyacımız var ve bu irade de para olmamalı...

Yanlış iliklenen düğmeler

Anne veya baba, karı veya koca her iki durumda da iradenin nasıl kullanılacağı Müslüman için belirlenmiştir. İman açısından sorgulanabilecek bir durum gözükmemekle birlikte maalesef amelî mânâda görevlerimizi akademik başarılarımızla ya da kazandığımız malî kaynaklarla eş tutar olduk. Kâh okumak kâh çalışmak gibi bazı faaliyetleri kısıtlanan Müslüman annelerin ‘biz yaşadık çocuklarımız yaşamasınlar’ yaklaşımının ortaya çıkardığı kültürel kimliğin yanında kaybolan maalesef Müslüman kimliğimiz oldu.

Müslüman hanımlar çalışma hayatına atılalı beri İslâmî kimliklerine de numûne-i imtisal olamaz oldular. Uzayan ve boyanan tırnaklar, şıklık uğruna bozulamayan makyajlı güzellikler, hülâsa mâlî kazanç uğruna vazgeçilen namazlar. Acaba sadece namazlarımızdan mı vazgeçtik? Namazdan vazgeçmekle nelerden vazgeçtik?

Hem geliri olmayana kız vermezler hem de…

Hayat, bireylerin tercihleri ile yön bulan zaman akışı. Mesela kabaca iş, eş ve çocuk kavramlarında tercih sıralaması bir erkek için iş, eş ve çocuk olabilir. İşi olmayan bir erkeğe sanırım kızını vermek isteyen bir ebeveyn olmayacaktır. İâşenin sağlanabileceğine karşı bir güvenin oluşması gerekmekte çekirdek aile kurumunun oluşabilmesi için. Dolayısıyla erkek öncelikle evin yani bir kadının ihtiyaçlarını karşılayabilecek bir işe sahip olmalı. Sonrasında eşini seçebilmek için arayış içine girmelidir. Kadın için ise bu sıralama eş, çocuk ve iş olabilir.

Eş seçiminde kadının gözardı ettiği şey, eve bir imam ve çocuğuna baba seçiyor olmasıdır. Seçtiği erkeğe itaat etme yükümlülüğü altına girecektir. Aksi durum namazda imamlık edebilen bir iradeye sosyal hayatta “sen bu işlerden anlamıyorsun, ben de para kazanıyorum söz sahibiyim” demektir ki bu ne yaman çelişkinin fark edilmiyor olması ne gariptir.

Allah’a (c.c) karşı vazifenizde vekil tayin edebildiğiniz birisine dünya işlerinden el çektirmek…. Tercihlerimizi cinsiyetlerimize göre yönlendirmek bir acizlik değil, olması gerekendir. Sistemin oyunlarına baş kaldırıp, aslında kendi ayakları üzerinde durabilmek, Müslüman olabilmektir.