Köle devriyelerinden polis departmanına

Siyahilere aşırı güç kullanan polislerden hesap sorulmaması, yaptıklarının yanlarına kâr kalması, olumsuz durumun kalıcı olmasının sebeplerinden. Bu kültür yok edilmediği müddetçe, polis şiddeti hikâyeleri sona ermeyecek. Ancak yaşanan trajik ölümlerin akabinde sadece polisin değil, Amerikan hukuk sisteminin de örtük bir ırkçılığı sürdürdüğünü anlıyoruz. Adalet sisteminde sözde tarafsızlık adına jürinin karar vermesi, siyahlar için çoğu zaman vahim sonuçlar doğurabiliyor. Özellikle jüride hiç siyah vatandaş yoksa.
Siyahilere aşırı güç kullanan polislerden hesap sorulmaması, yaptıklarının yanlarına kâr kalması, olumsuz durumun kalıcı olmasının sebeplerinden. Bu kültür yok edilmediği müddetçe, polis şiddeti hikâyeleri sona ermeyecek. Ancak yaşanan trajik ölümlerin akabinde sadece polisin değil, Amerikan hukuk sisteminin de örtük bir ırkçılığı sürdürdüğünü anlıyoruz. Adalet sisteminde sözde tarafsızlık adına jürinin karar vermesi, siyahlar için çoğu zaman vahim sonuçlar doğurabiliyor. Özellikle jüride hiç siyah vatandaş yoksa.

ABD’nin güney eyaletlerinde uygulanan kölelik kâğıt üzerinde 1863’te kaldırılmış olsa bile, gerçekte 1960’lara kadar yani neredeyse 100 yıl daha çeşitli biçimlerde devam etti. Köleliği yasaklayan anayasa maddesine göre ‘suça ceza olarak verilen kölelik’ istisna tutuldu. Güney eyaletleri iç savaştan sonraki yıllarda bu istisnayı sonuna kadar sömürdü. 1960’lara kadar en ufak bir suçtan zenciler cezaevine alınıyor, yeri geliyor polisler zenci mahallelerinde devriye gezerek en ufak bir şüphede siyahileri topluyor, suç yoksa da gerektiğinde suç uyduruyordu.

Siyahî George Floyd'un polisin boynuna diziyle bastırması sonucu ölmesi, ABD’de özellikle Afrika kökenli Amerikan vatandaşlarına yönelik polis şiddetini gündeme getirdi. Siyahi erkeklere yönelik polis şiddeti, sadece bugünün değil, geçmişin de en büyük sorunlarından. ABD genelinde polis şiddetine bağlı ölümleri araştıran ve 2000 yılından bu yana bunları kayıt altına alan Fatal Encounters adlı girişimin internet sitesinden alınan bilgilere göre, 2000 yılından, bu yılın 27 Mayıs gününe kadar polis şiddeti sonucu ABD'de ölenlerin sayısı toplam 28 bin 139. Bu yılın başından 27 Mayıs’a kadar geçen sürede ise 802 kişi öldürülmüş. 1 Haziran’da bu sayı 854’e ulaşmış.

Runaway Slave Patrol
Runaway Slave Patrol

Verilere göre bu yıl her gün bir kişi polisle karşı karşıya geldiği sırada canından olmuş. En önemli detay ise, ölen toplam 28 bin 139 kişiden 7 bin 612’sinin Afroamerikalı olması. Üstelik Afroamerikalılar ABD nüfusunun yüzde 13’ünü oluşturduğu halde polis şiddetinden ölenlerin yüzde 26’sı siyahiler. Siyahilerin ölüm nedenleri kayıtlarda, ağırlıklı olarak “boğulma”, “coplanma” ya da “bir aletle dövülme” kategorilerinde yer alıyor. Polis şiddetinin yol açtığı ölümlerin yüzde 99’unda ise sorumlular yargılanmıyor.

Polis Şiddeti Sokağa Döküyor

American Police Acedemy
American Police Acedemy

Polis şiddetinin kışkırttığı protestoların çeşitli zamanlarda Amerika’nın rutini haline gelmesinin ardında işte bu devasa veriler yatıyor. 2014 Temmuz'da New York 'ta Eric Garner adlı siyahî vatandaş, Floyd'a benzer şekilde gözaltı sırasında boğularak katledilmişti. Garner de Floyd gibi polis memurlarına nefes alamadığını ifade etmekteydi. Garner'ın son sözleri olan "nefes alamıyorum" cümlesi, o dönemki gösterilerin de sloganı olmuştu.

Runaway Slave Patrol
Runaway Slave Patrol

Garner'ın öldürülmesinden bir ay sonra Missouri eyaletine bağlı Ferguson kasabasında, 18 yaşındaki Michael Brown'un öldürülmesi, yine ülke çapında protestolara sebep oldu. Aynı yılın ağustos ayında Los Angeles'ta Ezell Ford, kasımda ise New York'ta 28 yaşındaki Akai Gurley ve Clevand'da 12 yaşındaki Tamir Rice polis kurşunlarının hedefi oldu.

Köle Devriyeleri

Verilere göre bu yıl her gün bir kişi polisle karşı karşıya geldiği sırada canından olmuş.
Verilere göre bu yıl her gün bir kişi polisle karşı karşıya geldiği sırada canından olmuş.

Afrikalı Amerikalıların 400 yıldır maruz kaldığı haksızlık ve şiddet hâdiseleri, dün olduğu gibi bugün de Amerika sokaklarındaki öfkenin bir tezahürü. Amerika’daki polis şiddeti bugünün sorunu değil. Çünkü çok eskiye dayanan bir gelenek. Amerikan polis şiddetinin sebeplerini, polis teşkilatlarının kurulduğu dönemde aramak lazım. Medyada yer aldığında gündeme gelen, eleştirilen polis şiddeti, aslında ABD’nin kölelik düzeninden kalan bir uygulama. Halk, zaman zaman sokağa dökülüp sert tepkiler göstermesine rağmen, bilhassa siyahî erkeklerin yaşadığı bu zorbalıkların kökünü kurutmaya gücü yetmiyor.

Amerika’nın kurulma tarihinden itibaren yerlileri köleleştirmek, ağır işlerde çalıştırmak için neredeyse tek yöntem şiddet kullanmaktı. ABD’de polis teşkilatı, köle nüfusunun artışı ve onları kontrol altında tutma neticesinde ortaya çıktı. Köle devriyeleriyle başlayan süreç, bugünün modern polis departmanları olan gece bekçilerine dönüştü. Ülkenin ilk köle devriyesi Carolina kolonisinde 1704 yılında gerçekleşti. Görevleri, varlıklı toprak sahiplerinin çıkarlarını korumak, onlara ait olan köleler kaçarsa yakalamak ve cezalandırmak, ekonomik düzeni korumaktı.

Zencilere Suç Uydurmak Kolay

Beyaz gönüllülerden oluşan köle devriyeleri, birçok yetkiye sahipti.
Beyaz gönüllülerden oluşan köle devriyeleri, birçok yetkiye sahipti.

Beyaz gönüllülerden oluşan köle devriyeleri, birçok yetkiye sahipti. Köleler kaçtığında onları geri getirmek, isyanları bastırmak, kurallara uymayanları cezalandırmak bunlardan bir kısmı. Tabi ki bütün bunlar şiddet kullanmadan yapılmıyordu. Kölelik kurumu yasalarla da desteklendiği için, işleri kolaydı. ABD iç savaşına kadar köle devriyeleri neyse, modern Amerikan polisliği de benzer şekilde işliyor. Köle devriyelerinin Amerikan polis teşkilatlarının öncüsü olduğu, tarihi incelemeler sonucunda kabul edilen bir gerçek. K. B. Turner, David Giacopassi ve Margaret Vandiver’in çalışmasına göre köle devriyeleriyle Amerikan polisliği arasında son derece benzerlik var.

  • ABD’nin güney eyaletlerinde uygulanan kölelik kâğıt üzerinde 1863’te kaldırılmış olsa bile, gerçekte 1960’lara kadar yani neredeyse 100 yıl daha çeşitli biçimlerde devam etti. Köleliği yasaklayan anayasa maddesine göre ‘suça ceza olarak verilen kölelik’ istisna tutuldu. Güney eyaletleri iç savaştan sonraki yıllarda bu istisnayı sonuna kadar sömürdü.

1960’lara kadar en ufak bir suçtan zenciler cezaevine alınıyor, yeri geliyor polisler zenci mahallelerinde devriye gezerek en ufak bir şüphede siyahileri topluyor, suç yoksa da gerektiğinde suç uyduruyor (çoğu zaman getirdiği mahkûm başına komisyon alıyorlardı) suçlular zincirlenip ağır işlerde çalıştırılıyordu. Gerçek hapis cezası 6 ay olan bir mahkûmun, disiplin cezaları ve bahanelerle 5-6 yıl cezaevinde tutulması vaka-ı adiyedendi.

Barışçıl Gösterilere Şiddet Karıştı

1960’lı yıllara gelindiğinde, köleleri özgürleştiren ancak ayrımcılığı getiren yasalarla mücadele sonucu Sivil Haklar Kanunu getirildi.
1960’lı yıllara gelindiğinde, köleleri özgürleştiren ancak ayrımcılığı getiren yasalarla mücadele sonucu Sivil Haklar Kanunu getirildi.

İç savaşın bitirilmesiyle köle devriyeleri yerlerini modern kolluk kuvvetlerine bırakıyor. Modern kolluk kuvvetlerinin bilinen öncüleri ise, 19. yüzyılla birlikte Boston’da başlayan ve kısa süre sonra New York, Albany, Chicago, Philadelphia ve başka şehirlerdeki merkezi belediye polis teşkilatlarıydı. İlk polis güçleri çoğunlukla beyaz erkekti ve suçlulara yönelmekten ziyade düzeni sağlamaya odaklanmıştı.

1960’lı yıllara gelindiğinde, köleleri özgürleştiren ancak ayrımcılığı getiren yasalarla mücadele sonucu Sivil Haklar Kanunu getirildi. Kanunun çıkartılmasına kadar gelinen süreç sancılıydı. Sivil Haklar Hareketi için yapılan barışçıl gösterilerde polis Afrikalı Amerikalılara karşı şiddetle cevap verdi.

  • Özellikle Güney’de, göz yaşartıcı gaz, yüksek basınçlı su hortumları ve saldırı köpekleri de dâhil olmak üzere düzeni sağlamak için en sert taktikler kullanıldı.

Köle Gibi Öldür, Kral Gibi Göm

Amerika’da siyahî olmak demek, potansiyel suçlu olmak anlamına geldiği için, polisin Afrika kökenli vatandaşlarını çevirip sorgulaması, hakları ne olursa olsun değişmeyen bir uygulama.
Amerika’da siyahî olmak demek, potansiyel suçlu olmak anlamına geldiği için, polisin Afrika kökenli vatandaşlarını çevirip sorgulaması, hakları ne olursa olsun değişmeyen bir uygulama.

Amerika’da siyahî olmak demek, potansiyel suçlu olmak anlamına geldiği için, polisin Afrika kökenli vatandaşlarını çevirip sorgulaması, hakları ne olursa olsun değişmeyen bir uygulama. Ancak Amerika sokaklarındaki öfke seli, bu düzeni değiştirmeden evlerine dönmeye niyetli değil. Protestocular, polis teşkilatının reformunu talep ediyor. Finansal kaynakları kısılabilir, hatta tasfiye edilebilir. Geleneksel polis teşkilatı yerine, şiddeti önleyen, toplum temelli hizmeti teşvik eden ve kamu güvenliğini sağlayan yeni bir sistem kurulması tartışmaları başladı bile.

  • Siyahilere aşırı güç kullanan polislerden hesap sorulmaması, yaptıklarının yanlarına kâr kalması, bu olumsuz durumun kalıcı olmasının sebeplerinden. Bu kültür yok edilmediği müddetçe, polis şiddeti hikâyeleri sona ermeyecek.

Ancak yaşanan trajik ölümlerin akabinde sadece polisin değil, Amerikan hukuk sisteminin de örtük bir ırkçılığı sürdürdüğünü anlıyoruz. Adalet sisteminde sözde tarafsızlık adına jürinin karar vermesi, siyahlar için çoğu zaman vahim sonuçlar doğurabiliyor. Özellikle jüride hiç siyah vatandaş yoksa. Her şey bir yana, şiddet ülkesi olan ABD’nin, şiddetle değil de özgürlük ve çoğulculukla anılıyor olması, olayların nasıl örtüldüğünün en büyük delili değil de nedir? Floyd’a yaptıkları şekilde, köle gibi öldürüp altın kaplamalı tabutla kral gibi gömmek her babayiğidin harcı değil.