Kopyala yapıştır kalkışma: ABD’nin ‘Gezi’si

ABD’deki eylemler zenciler için verilen hak mücadelesi gibi başlasa da, kısa sürede Trump’a karşı bir siyasi savaşa dönüştü. Seçildiği ilk günden beri başını ‘sanatçıların’ çektiği muhalifleri tarafından ‘benim başkanım değilsin’ denilerek dışlanan ve demokratik yollarla gelmiş olsa da demokratlar tarafından düşman ilan edilen Trump’ın, kasım ayındaki seçimlere güçlenerek girmesi ihtimali tehlike olarak görüldü.
ABD’deki eylemler zenciler için verilen hak mücadelesi gibi başlasa da, kısa sürede Trump’a karşı bir siyasi savaşa dönüştü. Seçildiği ilk günden beri başını ‘sanatçıların’ çektiği muhalifleri tarafından ‘benim başkanım değilsin’ denilerek dışlanan ve demokratik yollarla gelmiş olsa da demokratlar tarafından düşman ilan edilen Trump’ın, kasım ayındaki seçimlere güçlenerek girmesi ihtimali tehlike olarak görüldü.

George Floyd cinayeti, yaşandığı günün konjonktürü gereği, benzerlerinden çok farklı bir yol çizdi. Cinayetin hemen ardından önce Minneapolis’te ardından tüm ülkede başlayan protesto eylemleri, siyasi bir savaşa dönüştü. Aradıkları rövanş fırsatını bulduğunu düşünen Trump karşıtları, zencilerin isteklerini bile umursamadan ülkeyi yangın yerine çevirmeye başladı.

Tamamı Trump’ı destekleyen eli silahlı protestocular, Demokratlara karşı verilen bu küçük savaşı kazandı.
Tamamı Trump’ı destekleyen eli silahlı protestocular, Demokratlara karşı verilen bu küçük savaşı kazandı.

Dünya Çin virüs belâsı ve onu başımıza saran teröristlerle uğraşırken, ABD’de yaşanan bir cinayet bir anda tüm dünyanın gündemini değiştirdi. Minneapolis’te polisin zenci bir Amerikan vatandaşını öldürmesi, küresel bir krize dönüştü. Süper gücün topraklarında vaka-i âdiyeden sayılan ‘ırkçı beyaz polisin katlettiği zenci’ olayı bu kez önce ulusal sonra da küresel protestolara sebep oldu. Protestoların zamanlaması, şekli ve baş aktörleri ise Türkiye’de 7 yıl önce bu günlerde sahnelenen ‘malum oyunu’ hatırlatıyor.

ABD'nin Michigan eyaletinde yüzlerce protestocu, korona virüs kısıtlamalarının kaldırılması talebiyle eylem düzenledi.

Ellerinde makineli tüfekler ve ağır silahlar bulunan Amerikalılar, eyaletin kongre binasını bastı. Kongre üyelerinden bazıları çelik yelek giydirilerek binadan uzaklaştırıldı. Olaylarda sadece 1 kişi gözaltına alındı. Trump’ın da partisi olan Cumhuriyetçi Parti’nin senatörleri korona virüse karşı alınan tedbirlerin uzatılmasını reddetti ve Vali Gretchen Whitmer'a yetkilerinin kısıtlanması için dâvâ açtı. Sonuçta tamamı Trump’ı destekleyen eli silahlı protestocular, Demokratlara karşı verilen bu küçük savaşı kazandı.

Bundan sadece 1 ay önce, 1 Mayıs’ta yaşanan bu yenilgi, kasım ayında Trump’a karşı büyük bir seçim savaşı verecek olan Demokratların süngüsünü düşürdü. Rövanş için fırsat kollayan mağlupların aradığı fırsat ise, 25 Mayıs’ta geldi.

Daha Önceki Eylemler ‘Sıradandı’

Minneapolis’te devriye polisleri, George Floyd isimli zenci bir Amerikan vatandaşını gözaltına almak istedi. İddialara göre polislere direnmeyen Floyd, buna rağmen ters kelepçeyle yere yatırıldı ve 7 dakika boyunca boğazına bastırılması sonucu boğularak öldürüldü.

Aslında ABD’de ırkçı polislerin zenci bir vatandaşı öldürmesi vaka-i âdiyeden sayılıyor.

Sık sık yaşanan bu katliamlar, yaşandığı günlerin konjonktürüne göre ya hasıraltı ediliyor ya da birkaç gün süren protestoların ardından tarihin tozlu sayfalarına kaldırılıyor.

Fakat George Floyd cinayeti, yaşandığı günün konjonktürü gereği, benzerlerinden çok farklı bir yol çizdi. Cinayetin hemen ardından önce Minneapolis’te ardından tüm ülkede başlayan protesto eylemleri, siyasi bir savaşa dönüştü. Aradıkları rövanş fırsatını bulduğunu düşünen Trump karşıtları, zencilerin isteklerini bile umursamadan ülkeyi yangın yerine çevirmeye başladı.

Hedeflerinde Beyaz Saray’ı Ele Geçirmek Var

ABD’deki eylemler zenciler için verilen hak mücadelesi gibi başlasa da, kısa sürede Trump’a karşı bir siyasi savaşa dönüştü.
ABD’deki eylemler zenciler için verilen hak mücadelesi gibi başlasa da, kısa sürede Trump’a karşı bir siyasi savaşa dönüştü.

Mağazalar ve alışveriş merkezleri yağmalandı. Polis araçları ve otobüsler yakılıp yıkıldı. Kendileri gibi düşünmeyen ve kalkışmaya destek vermek istemeyen sıradan insanlar eylemciler tarafından linç edildi. Kaldırım taşlarıyla polisler taşlandı. Ve nihayetinde yönetim merkezi Beyaz Saray eylemciler tarafından basılmak istendi.

Tüm bu olayları Türkiye’den izleyen bizler için ise yaşananlar, sanki daha önceden çekilmiş bir filmin yeniden çevrimi gibiydi. ABD’den gelen videolar, 7 yıl önce hükümeti yıkmak için başlatılan Gezi darbe girişiminin tekrarından farksızdı. Aynı aktörler (muhalefet, radikal sol, teröristler), aynı yöntemlerle (linç, provokasyon ve ‘hak’ maskesi) ABD’de de iş başında.

Sebepler Benzer

ABD’deki eylemler zenciler için verilen hak mücadelesi gibi başlasa da, kısa sürede Trump’a karşı bir siyasi savaşa dönüştü.

Seçildiği ilk günden beri başını ‘sanatçıların’ çektiği muhalifleri tarafından ‘benim başkanım değilsin’ denilerek dışlanan ve demokratik yollarla gelmiş olsa da demokratlar tarafından düşman ilan edilen Trump’ın, kasım ayındaki seçimlere güçlenerek girmesi ihtimali tehlike olarak görüldü. Ülke muhalefeti, rakiplerini devirmenin yolunu ülkeyi kutuplaştırmakta buldu.

Türkiye’deki muhafazakârlardan farklı olarak şiddete meyyal olan Amerikan sağı da, bu kutuplaşmayı fırsat bildi. Sonuçta biriktirdikleri gerilimi Türkiye’de ‘ağaçlar’ üzerinden patlatanlar, ABD’de de ‘zencileri’ kullandı. Yollar kesişti ve Amerika’da da benzer bir çağrı dilendirilmeye başlandı: Mesele zenciler değil, sen hâlâ anlamadın mı?

Aktörler Benzer

ABD'nin Michigan eyaletinde yüzlerce protestocu, korona virüs kısıtlamalarının kaldırılması talebiyle eylem düzenledi.
ABD'nin Michigan eyaletinde yüzlerce protestocu, korona virüs kısıtlamalarının kaldırılması talebiyle eylem düzenledi.

Türkiye’deki Gezi kalkışmasının organizatörü de, ABD’li spekülatör George Soros ve onun Türkiye’deki uzantılarıydı. ABD’de de cumhuriyetçiler hâdiselerden açıkça Soros’u sorumlu tutuyor. Türkiye’deki eylemlerde PKK, DHKP-C gibi terör örgütlerini kullanan Soros ve provokatörleri, ABD’de ise ANTİFA denilen terör gruplarını devreye soktu. Aslında ANTİFA, Türkiye’nin de yabancısı olmadığı bir terör örgütü. Suriye’de PKK-PYD ile ortak eylemler yapan, üyelerinin tamamı yabancı teröristlerden oluşan ANTİFA, dünyanın çatışmalı bölgelerindeki paralı askerler tarafından eğitildi. En büyük eğitimlerini ise Suriye’de PKK’dan aldılar. Türkiye, ANTİFA konusunda ABD’yi ve Trump’ı defalarca uyardı. ‘Benim teröristim’ mantığıyla yıllarca bu katillere destek veren Trump ise nihayet gerçeklere uyanmak zorunda kaldı ve ANTİFA’yı terör örgütü olarak ilan edeceğini açıkladı.

‘Ateşe odun taşıyan, kendini aynı ateşin içinde bulur’

ABD’deki olaylar, özellikle de ANTİFA’nın olaylardaki rolü, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın teröre destek veren ülkelere yıllardır defalarca yaptığı uyarıları bir kez daha akıllara getirdi.
ABD’deki olaylar, özellikle de ANTİFA’nın olaylardaki rolü, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın teröre destek veren ülkelere yıllardır defalarca yaptığı uyarıları bir kez daha akıllara getirdi.

ABD’deki olaylar, özellikle de ANTİFA’nın olaylardaki rolü, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın teröre destek veren ülkelere yıllardır defalarca yaptığı uyarıları bir kez daha akıllara getirdi. Almanya’da yaptığı bir konuşmada teröre verilen desteğin bumerang gibi dönüp dolaşıp destekçileri vuracağı uyarısı halen hafızalarda olan Erdoğan, 2015 yılında ise doğrudan ABD’ye hitap ederek, PKK-PYD’ye verdiği desteğin sonuçları konusunda uyarmıştı. Erdoğan, ANTİFA ve yabancı teröristleri PKK-PYD saflarına gönderen ABD için şunları söylemişti:

  • “Bugün kendi sınırları içinde, güven ve refah içinde olduğunu sanan ülkeler yarın terör ateşi iliklerine kadar hissetmekten kurtulamayacaklardır. Bunu da bilmeleri gerekir. Terörü bahane ederek Suriye üzerinde oynadıkları oyunlarla kazanımlar elde ettiklerini sananlar kısa sürede yanlış yolda olduklarını göreceklerdir. Buradan bir kez daha tekrarlıyorum; Suriye ateşine odun taşıyan herkes çok yakında kendini aynı ateşin içinde bulmaktan kurtulamayacaktır. Bu, samimiyetle ifade edilmiş dostça bir ikazdır.”

Muhalefet Benzer

Minneapolis’teki olayları fırsat bilen ABD muhalefeti, Trump’a karşı puan kazanmak için sokağa indi.

Demokratların adayı ve adı çocuk istismarına karışan Joe Biden, sokaklara inerek zenci Amerikalılara ‘sizi anlıyorum’ mesajı verdi. Oysa ABD’nin ilk ve tek zenci başkanı Obama döneminde Başkan Yardımcısı olan Biden döneminde onlarca zenci, polis tarafından katledilmişti. 2009 yılında 21 yaşındaki Oscar Grant, 2012 yılında Ramarley Graham, 2015 yılında Sandra Bland, yine 2015’te Freddie Gray ve onlarcası, Obama-Biden döneminde polis tarafından katledildi. Öldürülenlerin hepsi de zenci ve masum sivillerdi.

Hatta 2014 yılında Ferguson kasabasında polis tarafından öldürülen zenci Michael Brown için ülke genelinde protestolar düzenlenmiş, ama bu protestolar bugünkü gibi ‘rejim tartışmasına’ dönüşmemişti. O gün de zenciler ‘BlackLivesMatter (zencilerin hayatı önemlidir)’ sloganları atmış, hatta sanatçı ve ünlüler bu protestoya destek vermişti. Fakat bugün cinayetin sorumlusu olarak gördükleri hükümet, o gün onlar için ‘desteklenmesi gereken mağdur’ rolündeydi. O gün ‘artık herkes evine dönmeli’ minvalinde mesajlar veren Biden ve ekibi, bugün eylemleri desteklemeyi tercih etti.

FETÖ De Geldi, Tam Oldu!

Gezi hâdiselerinin hem organizatör hem de provokatörlerinden olan FETÖ, ABD’deki ayaklanma provasında da kendisine verilen görevi sadakatle yapmaya başladı. Obama ve Clinton ailesi tarafından sıkı şekilde korunan, Trump’ın da en sevdiği terör gruplarından biri olan FETÖ, olayların başından itibaren eylemcilere desteğini gizlemedi. Hatta FETÖ’nün en sadık militanlarından NBA oyuncusu Enes Kanter, bizzat sokağa çıkarak ANTİFA üyelerini organize etti.

İki Filmden De Benzer Kareler