Korona, ruhbanların maskesini düşürdü

Bir siyasi partinin televizyon kanalında konuşan Profesör ünvanlı biyolog Ali Demirsoy’un sözleri ise, Türkiye’deki ruhban sınıfının zihniyetini ortaya koydu: Virüs kapmış 50-60 kişiyi itlaf etmiş olsaydınız, bugün 1 milyon kişinin ölümünü önlemiş olurdunuz. İşte buna biz bilim diyoruz bilim!
Bir siyasi partinin televizyon kanalında konuşan Profesör ünvanlı biyolog Ali Demirsoy’un sözleri ise, Türkiye’deki ruhban sınıfının zihniyetini ortaya koydu: Virüs kapmış 50-60 kişiyi itlaf etmiş olsaydınız, bugün 1 milyon kişinin ölümünü önlemiş olurdunuz. İşte buna biz bilim diyoruz bilim!

DSÖ ve bilim ruhbanları tarafından yalanlarla otoriteleri sarsılan liderler, 500 yıl öncekine benzer bir aydınlanma yaşadı. Bilim adına açıklama yapanların, güç devşirme derdinde olan ve (tıpkı DSÖ başkanı Adhanom’um Çin’e olan göbekten bağı gibi) birileri adına ‘sürü güden’ yalancı çobanlar olduğu Trump ve bazı Avrupalı liderler tarafından dile getirilmeye başlandı.

Bu yazı 13 Nisan 2020 tarihinde, Gerçek Hayat dergisinin 1016. sayısında yayınlanmıştır.

Avrupa’da 16. yüzyılda kilise ve ruhban sınıfına karşı başlayan isyanlar, bugün adına ‘reform çağı’ dediğimiz ve ‘din ile dünya işlerinin ayrılması’ ile sonuçlanan yeni bir dönemi başlattı. Avrupa’yı yüzyıllarca karanlık bir döneme hapseden kiliseye kendi işine bakması için baskı yapan bilim adamları, siyasetçiler ve tüccarlar, din adamlarının toplum üzerindeki hâkimiyetini kırarak, dini, daha doğrusu Hıristiyanlığı kendi mecrasına çekmek için uzun süre savaş verdi.

Din adamlarının yenilmesiyle doğan boşluk, güçler arasında yeni savaşlara neden oldu.
Din adamlarının yenilmesiyle doğan boşluk, güçler arasında yeni savaşlara neden oldu.

Ve nihayetinde bu savaşı belirli ölçüde kazandı da. Fakat din adamlarının yenilmesiyle doğan boşluk, güçler arasında yeni savaşlara neden oldu. 1800’lü yılların sonuna kadar bu savaşta zafer topuzu siyaset ve ticaret arasında gidip geldi. Sanayi devriminin sonunda dünya artık ‘bilim devrimi’ ile tanıştı ve başlı başına bir güç odağı hâline gelen bilim, ‘dünya hâkimiyeti’ arzusuyla başı dönen insanlığın yeni dini hâline geldi.

Batıdan yayılan bu yeni dinin, kaçınılmaz bir kısır döngü içine düşmesi çok da uzun sürmedi. 20. yüzyıl, tarihin tekerrür etme alışkanlığının da etkisiyle, bilim dininin kendi ruhban sınıfını oluşturduğu, eleştirilemez dogmalar ürettiği, teorilerini tek gerçek olarak dayattığı ve kendisi gibi düşünmeyen herkesi tekfir ettiği yeni bir karanlık çağa evrildi.

  • Ve 500 yıl önce olduğu gibi bu yeni din de, ondan güç devşirmeye çalışan odakların elinde silaha dönüştü.

Ruhbanların Koltukları Sallanıyor

Bilim dininin ruhbanları, güçlerini tartışılmaz kılmak için isimlerinin başına ‘dünya’ ibaresi koydukları organizasyonlar kurdular.

  • ■ Ekonomiyi ‘Dünya Bankası’ aldı,
  • ■ Ticareti ‘Dünya Ticaret Örgütü (WTO)’,
  • ■ İşkenceye karşı ‘Dünya İşkenceye Karşı Organizasyon (OMCT)’ kuruldu.
  • ■ Ve insan sağlığını ilgilendiren bütün konular da, bugünlerde adını sık sık duyduğumuz Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO-DSÖ) ruhbanlarına emanet edildi.
Ocak ayında, DSÖ bir açıklama yaparak ‘Virüs insandan insana bulaşmıyor’ yalanını uydurdu.
Ocak ayında, DSÖ bir açıklama yaparak ‘Virüs insandan insana bulaşmıyor’ yalanını uydurdu.

Son yüzyıl içinde kurulan bu ‘küresel organizasyonlar’ geçtiğimiz aralık ayı sonuna kadar uzunca bir süre dünya adına kararlar vermeye ve tartışılmaz hâkimiyetlerinin keyfini sürmeye devam ettiler. Ta ki Çin’de ‘yarasa yiyen biri’ dünyayı korona virüsle tanıştırana kadar.

‘Aydınlanma’ Yalanlarla Başladı

Bugün batının en büyük ruhban sınıfının fetva merkezi yahut aklama merkezi olan FDA (Amerika Gıda ve İlaç Dairesi) ile birlikte tıp alanındaki tüm gelişmeleri kontrol eden DSÖ, 2003-2005 kuş gribi, 2009-2010 domuz gribi, 2013’te Afrika’da patlak veren ebola gibi salgın balonlarında kötü bir şöhrete erişmiş ve son ebola hâdisesinde ise 10 binden fazla Afrikalının ölümünden sorumlu tutulmuştu.

Bu yeni salgında da benzer bir skandal yaşamak istemeyen DSÖ, her ruhbanın yaptığı gibi önce inkâr ve yalan yolunu seçti.

  • ■ Korona virüs hakkında kimsenin pek bir şey bilmediği Ocak ayında, DSÖ bir açıklama yaparak ‘Virüs insandan insana bulaşmıyor’ yalanını uydurdu.
  • ■ Daha sonra ‘hayvandan insana bulaşmıyor’ ve ‘insandan hayvana da bulaşmıyor’ yalanları ile virüsün günden güne yayılmasına yardım etti.
  • ■ Tüm bu bulaşmaların mümkün olduğu görüldüğünde, yeni bir açıklama geldi: Maske takmanıza ve karantinaya gerek yok!
Dünya, bilim ruhbanlarının bu dediklerinin hepsine uydu. Ta ki tüm ülkeler bu virüsten etkilenene ve salgın bir pandemiye dönüşüp her gün binlerce kişi ölmeye başlayana kadar.

Aldatılan dünya, daha doğrusu DSÖ ve bilim ruhbanları tarafından yalanlarla otoriteleri sarsılan liderler, 500 yıl öncekine benzer bir aydınlanma yaşadı. Bilim adına açıklama yapanların, güç devşirme derdinde olan ve (tıpkı DSÖ başkanı Adhanom’um Çin’e olan göbekten bağı gibi) birileri adına ‘sürü güden’ yalancı çobanlar olduğu Trump ve bazı Avrupalı liderler tarafından dile getirilmeye başlandı.

‘Bilim İnsanları’ Devreye Giriyor

Dünya genelinde ‘bizi bilim kurtaracak’ propagandası başlatıldı.
Dünya genelinde ‘bizi bilim kurtaracak’ propagandası başlatıldı.

DSÖ’nün belki de kasıtlı olarak izlediği yanlış politikalar, bilimi her türlü inancın önüne koyma konusunda radikal bir tavır sergileyen ‘bilim insanları’nı tedirgin etti. Yaklaşık yüz yıldır oturtmaya çalıştıkları yeni din, birkaç işgüzar nedeniyle yara almak üzereydi ve bir şeyler yapılması gerekiyordu. Bunun için, dünya genelinde ‘bizi bilim kurtaracak’ propagandası başlatıldı.

Önce doktorlar mecburî görevlerini yaptıkları için kahramanlaştırıldı, ardından aşı ve ilaç çalışmaları konusunda her gün bir efsane dolaşıma sokuldu. ‘Bilim insanları’ her gün medya aracılığıyla bilimin bu musibeti yenmek için hangi aşamada olduğunu anlatma yarışına girdi.

Oysa virüsün ilk görüldüğü günden bu yana yapılan en ‘akademik’ çalışmalar ve alınan en ‘bilimsel’ tedbirler oldukça basitti:

  • ■ İnsanların evden çıkmaması,
  • ■ Ellerin sıradan sabunla yıkanması,
  • ■ Kolonya ve pancar bazlı alkolle yapılan temizlik,
  • ■ Ağızı ve burnu pamuklu bezle kapatmak ve
  • ■ Herkesten 3 adım uzaklaşmak ve böylece vaka sayılarını tıbbî stoklarının altında tutmak.

Buna rağmen bilim, itibarını korumak için pozitif yönlerini ön plana çıkarmak yerine, kendi dışında kalan ‘diğer dinlerin’ virüs konusunda ne kadar aciz kaldığı propagandası başlattı.

‘Bu Kadar İmama Ne Gerek Vardı?’

Dünya genelinde bilim-din tartışması nispeten daha ahlaklı bir çizgide ilerlerken, Türkiye’de çizgi biraz aşıldı. Tıp ilmi, virüse karşı çalışmalar yürütürken, diğer disiplinler kendine buradan güç devşirme yarışına girdi. Virüse karşı alınan önlemler dünya ekonomisini sarsarken ekonomi uzmanları tıbbın göreceli başarılarını kendine mâl etmeye çalıştı. Bilgi teknolojileri acizliklerini ‘doktor överek’ örtmeye çalıştı. Ve kaçınılmaz olarak çıkmaz sokağa girildiğinde, sekülarizmin müzmin virüsü devreye girerek dini (daha doğrusu İslam’ı) hedef tahtasına oturttu.

  • Ekonomistinden gazetecisine, fütüristinden doktoruna kadar her kesimden bir kitle ‘bu kadar imam, bir doktor etmedi’ tezviratıyla fırsattan ganimet devşirme yarışına girdi.

Biyolog Profesör:

50 Kişiyi İtlaf Etsek Bu Virüs Yayılmazdı

Türk Tabipler Birliği, salgının ilk günlerinden itibaren Sağlık Bakanlığı ve bünyesindeki Bilim Kuruluna açıktan savaş açtı.
Türk Tabipler Birliği, salgının ilk günlerinden itibaren Sağlık Bakanlığı ve bünyesindeki Bilim Kuruluna açıktan savaş açtı.

Pandemiyle ilgili önemli görevler üstlenmesi gereken Türk Tabipler Birliği, salgının ilk günlerinden itibaren Sağlık Bakanlığı ve bünyesindeki Bilim Kuruluna açıktan savaş açtı. Bilimsel veri açıklamak ve bu konuda çalışmalar yapmak yerine açıklanan verileri yalanlamak ve yapılan çalışmaları karalamakla ilgilenen Birlik, Türkiye’nin ruhban sınıfı olma konusundaki ısrarını her gün yineledi.

CHP’nin televizyon kanalında konuşan Profesör ünvanlı biyolog Ali Demirsoy’un sözleri ise, Türkiye’deki ruhban sınıfının zihniyetini ortaya koydu. Demirsoy, canlı yayında yaptığı konuşmada, ortaçağda Avrupa’daki cadı avlarını ve cadı olarak suçlanan insanların canlı canlı yakılması eylemlerini hatırlatan sözleriyle kan dondurdu.

  • Demirsoy “Bu salgını en başında önleyebilirdiniz. Eğer Çin’den bana telefon edip ‘ne yapalım’ diye sorsalardı ne yapardım biliyor musunuz? Oradaki (virüs kapmış) 50-60 kişiyi öldürürdüm. Oradaki 50-60 kişiyi itlaf etmiş olsaydınız, bugün 1 milyon kişinin ölümünü önlemiş olurdunuz. İşte buna biz bilim diyoruz bilim!” dedi.

Üniversitelerimiz Ne İş Yapıyor?

Modern çağın bu istisnai dönemi bilim için gerçek bir araştırma sahası olarak önümüzde dururken, Türk akademisyenlerin bu çağa en büyük hizmeti evde kendilerini karantinaya almak oldu.
Modern çağın bu istisnai dönemi bilim için gerçek bir araştırma sahası olarak önümüzde dururken, Türk akademisyenlerin bu çağa en büyük hizmeti evde kendilerini karantinaya almak oldu.

Türkiye’de hâlen devlet ve özel sektöre ait

■ 207 üniversite ve

■ Bunlara bağlı her statüden yaklaşık 170 bin akademisyen bulunuyor.

Virüsün Türkiye’ye girdiği 11 Mart’ın hemen ertesi, Türkiye’de orta dereceli okullarla birlikte uzaktan eğitim vermek üzere tatile giren bu üniversitelerden, bugüne kadar bilimsel bir çalışmanın duyurusu yapılmadı.

Bazı üniversiteler bilim adına binalarını dezenfekte etmekle övünme yarışına girdi. Bazı kimseler ve üniversiteler sıradan bir işlem olan virüsü izole etmeyi kahramanlık olarak gösterme yarışına girdi. Kimi sosyal medyada aşı şova çıktı.

  • Modern çağın bu istisnai dönemi bilim için gerçek bir araştırma sahası olarak önümüzde dururken, Türk akademisyenlerin bu çağa en büyük hizmeti evde kendilerini karantinaya almak oldu. Bazılarının bağlandıkları televizyon kanallarında ‘bilim bizi kurtaracak’ nutukları ise, meslek liselerinin virüse karşı ürettikleri dezenfektan haberleri ve cezaevlerinde mahkûmlar tarafından dikilen maskelerin görüntüleri arasında kaybolup gitti.