Maskeli şeytanlar

Maskeli şeytanlar.
Maskeli şeytanlar.

Bugün hâlâ devam eden bir film serisi olan James Bond, İngilizlerin uzun zaman altında ezildiği büyük bir istihbarat skandalının ürünüdür. İngiliz Savaş Bakanı Profumo'nun KGB ajanı kadınlar tarafından baştan çıkarılır ve önemli bilgiler Rusya'ya sızdırılır. Skandalın ardından İngiliz istihbaratının yerlere düşen itibarını toparlamak için Sir Ian Fleming'ten imaj çalışması yapması istenir. Bu çalışmanın sonucunda MI6'nın süper kahramanı James Bond karakteri ortaya çıkar. Devletin sağladığı olağanüstü mali destekle, peş peşe James Bond filmleri çevrilip tüm dünyaya yayılır. Dikkatle bakarsanız bu filmlerde İngiliz ajan Bond, her zaman en güzel kızlarla birlikte olur ama asla bal tuzağına düşmez.

Adnan Oktar 2018 yılbaşı gecesi kedicikleriyle şatafatlı malikânesinde lüksün ve gösterişin zirvesini görüp, dansöz ve müritleriyle gülüp oynadığı, yiyip içtiği bir gece yaşadı. Bu anları kayda aldıran Oktar, görüntüleri, “Harun Yahya English” isimli 72 bin takipçili YouTube hesabında paylaştı. Yaklaşık 3 milyon kere izlenen video, Oktar’ın o güne kadar yayınladığı en zengin dekora sahipti. Videonun detayına şu ifadeleri yazdılar:

Masada kediciklerin tabağına konulan maskeler görülüyor.
Masada kediciklerin tabağına konulan maskeler görülüyor.

“Adnan Oktar 2018'in ilk dakikalarında kız arkadaşlarıyla inanılmaz bir gece yaşadı. Adnan Oktar 2018 yılına kedicikleriyle muhteşem bir başlangıç yaptı maşaAllah. Adnan Oktar yılbaşında dansöz oynatıp kediciklerle eğlencenin dibine vurdu.

Hanım kardeşlerimiz çok şık, çok güzel, tam bir salon hanımefendileriydi o gece. Özellikle derin göğüs dekolteli şık giyimli Tülay Kumaşçı, Gülşah Güçyetmez, Yasemin Ayşe Kiriş, Sibel Yılmaztürk, Aslı Alkan, Saliha Yazaroğlu, Tuğba Bozkurt, Ebru Alkan, Damla Pamir, Beril Koncagül, Ayşe Koç, Esra Saraçoğlu ve Kübra Yıldırım güzellikleriyle adeta göz kamaştırıyordu. Allah üzerlerindeki nimetini sürekli artırıyor maşaAllah.”

Oktar’ın kediciklerini medyadan siyasete geniş bir yelpazede casusluk ve şantaj amacıyla eskilerin deyimiyle “döşek yoldaşı” olarak kullandığı, herkesin bildiği ancak nedense uzun süre kimsenin üstüne gitmediği bir durumdu. Nihayet düğmeye basıldı ve o gece Adnan Oktar’ın kedicikleriyle geçirdiği son yılbaşı oldu. Aynı yılın Temmuz ayında beraberindeki 176 kişiyle "suç işlemek amacıyla örgüt kurma", "çocukların cinsel istismarı", "cinsel saldırı" ve "siyasi ve askeri casusluk" dâhil birçok suç iddiasıyla gözaltına alındı ve sonrasında çıkarıldığı mahkemede tutuklandı.

“Kedicikler” mahkeme salonunun kapısında…
“Kedicikler” mahkeme salonunun kapısında…

Fergio Bey ve köleleri

Benzer bir yılbaşı organizasyonu da geçtiğimiz Aralık ayında gündeme geldi. Adnan Oktar’ınkine benzer bir kült kurmaya karar veren ve kendisine, “Fergio Bey” diyen Ferhat G. “kedicik” yerine daha açık sözlü davranarak “köle” dediği takipçileriyle lüks ve sapkınlık dolu bir yılbaşı partisi vereceğini sosyal medya hesabından duyurdu.

Fergio Bey’in Adnan Oktar’dan bir farkı daha vardı. Ne kendisi ne de köleleri yüzünü gösteriyor, hepsi maske ardında saklanıyordu. Fergio Bey bu durumu, “İnsanların gizli arzuları sadece tanınmadığı ortamlarda, tanımadığı insanlar arasında çıkıyor. Gizem yaratmamdaki sebep de bu” diyerek açıklıyordu. Tek amaçlarının sadece zevkusefa olmadığı belli olan bu tip maskeli fuhuş partileri dünyada epey yaygın. Tarihi de epey gerilere gidiyor.

Yüzler değişse de maskeler aynı

Antik Yunanlılar fizik, kimya, astronomi, felsefe ve sosyolojinin ilk adımlarının yanı sıra türlü ahlâksızlık ve akla hayale sığmaz sapkınlığı da insanlığa armağan ettiler. Sınır tanımayan zevk açlığı, toplumda tatminsiz kişiliklerin oluşmasına, bunun da zamanla dinî bir ayine dönüşen, ana teması cinsellik olan partiler icat etmelerine yol açtı.

Kurdukları tiyatrolarda başka bir kişiliğe bürünmelerine yarayan maskeler, zamanla bu sapık eğlencelerinin de değişmez bir parçası olmuştu. Maskeler sayesinde istediklerini yapmakta hür hissediyorlar, kan ve şehvet dolu eğlencelerinde hazzı daha fazla yaşıyorlardı.

Bal tuzağı sır tuzağı

Bu maskeli partiler Yunanlılardan sonra Roma İmparatorluğunda da sık sık kullanıldı. Orada bu partilerin tek amacı zevk değil aynı zamanda şantaj, baskı veya hedefledikleri kişiyi yok etmek için bir araçtı. İşte hedef kişinin cinsellik kullanılarak ele geçirilmesi olarak özetleyebileceğimiz bu yönteme bal tuzağı deniyor ve yüzyıllardır türlü şekillerde kullanılıyor.

Maskelerse günümüzde kişiyi koruma bir yana aslında örümcek ağına düşen kurbanın gözünü bağlayıp gerçeği görmesini engellemek dışında hiçbir işe yaramıyor. Özellikle teknolojinin gelişmesiyle iyice korkunçlaşan bal tuzağı, itibarsızlaştırılmak istenen bir siyasiyi, bazen uyuşturucu trafiğini kolaylaştırmak için bir emniyet mensubunu, bazen kara para aklamak için bir işadamını veya ticarî, millî, askerî gizli bilgileri ele geçirmek için ilgili kişiye kuruluyor.

Akılda tutulması gereken bir şey varsa o da gizli servisler bu tür ahlâksız eğlencelerin ya tertipleyicisidir ya da muhakkak içindedir. Bizimki gibi bir ülkede üçüncü seçeneği düşünmek en kibar tabirle safdillikten öte değildir. Çünkü bunun acı tecrübesini milletçe defalarca acı bir şekilde tecrübe ettik.

Ülkeler yıkan bal tuzağı

Anavatanı Çin olan Bal Tuzağı, 1800'lerin sonlarından itibaren Ortadoğu'nun şekillenmesinde İngilizler tarafından Yahudiler eliyle ve her çeşidiyle kullanıldı. Günümüzde daha çok belli kişileri kilitlemek, şantaj yapmak ve operasyonel amaçlı kullanılan bal tuzağı, teknolojik imkânların az, insan kaynaklı istihbaratın asıl olduğu yıllarda bilgi sızdırmak ve toplamak için başlıca yöntemdi.

Yahudi Sarah Aaronsohn’un kardeşleriyle beraber başında bulunduğu NİLİ örgütü, İsrail terör devletinin kurulmasını işte bu bal tuzağı sayesinde kolaylaştırdı. Sarah Aaronsohn’un, Roma saraylarındakine benzer maskeli cinsel partilerine rağbet gösteren Türk subaylarına yüzlerce NİLİ kadın casusla kurduğu bal tuzağı tıkır tıkır işledi.

Fahişelikten itaatkâr eşe kadar geniş yelpazede ilerleyen NİLİ kızlarının getirdikleri bilgiler, Ortadoğu'da Osmanlı'yı parçalamak isteyen İngilizler için hayli değerliydi. İngiliz Ordusu, iki defa denemesine rağmen Gazze'de Osmanlı'nın savunmasını geçememiş ve ağır kayıplar vermişti. Bu noktada NİLİ'nin elde ettiği istihbarat devreye girdi. Öyle ki, Filistin’de hangi siperde kaç asker vardan, köylerdeki su kuyularının yerine kadar en ince ayrıntısına kadar İngiliz ordusuna ilettiler. İngilizler babasının toprağı gibi sallana sallana geldi, kısa sürede Filistin’i aldılar. Bugün hâlâ süren işgalin yolu böyle açıldı.

NİLİ’nin kurucusu Sarah Aaronsohn.
NİLİ’nin kurucusu Sarah Aaronsohn.

Elindeki güçlü istihbaratla üçüncü kez Gazze’ye saldıran İngiliz ordusu, Türk ordusuna ağır kayıplar verdirdi. İngiliz Generali Allenby, Osmanlı'ya ağır kayıplar verdirdikleri bu savaşı anlatırken, NİLİ'nin bu kritik katkısına şükranlarını sunmuş ve onlardan “olmasalar olmazdı” diye bahsetmişti.

İsrail’in kuruluşunda büyük pay sahibi olan bal tuzağı, tarihe Altı Gün Savaşları olarak geçen ve Kudüs, Golan Tepeleri, Sina gibi önemli yerlerin Arapların elinden çıktığı şok saldırının arka planında da vardı.

Mısır, Ürdün ve Irak'ta evlenme, yasak ilişki dâhil bal tuzağının her türlüsü kullanılıyordu.

Dönemin belirleyici gücü savaş uçaklarıydı. Rusya, İsrail-ABD ikilisine karşı bölgede Arapları güçlendirmek için dönemin üstün teknolojisi MİG uçaklarını kısıtlamasız satıyordu. Irak, Mısır, Ürdün gibi ülkeler savaş uçağı zengini haline gelmişti. Rusya'nın teknolojisini sır gibi sakladığı MİG'leri çözebilmek, İsrail için hayati önemdeydi.

1966 Ağustos'unda Iraklı pilot Münir Redfa, Irak Hava Kuvvetleri'ne ait MIG-21 savaş uçağını Tel Aviv'e kaçırdı. Kaçırılan MIG-21 İsraillilerin hızlı incelemesinin ardından detaylı testler için Amerika Birleşik Devletleri'ne gönderildi. İsrail'in, Arapların en önemli silahını çözebilmesi için hayatını tehlikeye atan Münir Redfa'ya fikri aşılayan kişi, MOSSAD ajanı olan Amerikalı kız arkadaşından başkası değildi.

Redfa, bal tuzağı yöntemiyle ikna edilmiş, İsrail büyük bir avantaj yakalarken ABD, Sovyetlerin en modern teknolojisini inceleme fırsatı yakalamıştı. İsrail hem güvenliği için hem de ABD ile ilişkilerini güçlendirmek için bulunmaz bir fırsat yakalamıştı ve hepsi bir kadın ajanın kendine âşık edebilme yeteneği sayesinde olmuştu.

  • İsrail’i fuhuş ayakta tutuyor
  • İsrail’in kirli planlarını uygulayabilmesi için ülkede fuhuş sektörünün canlı olmasına ihtiyacı var. Günümüzde İsrail, bizzat İsrail vatandaşları tarafından kadın ticaretini teşvik eden ülke olarak suçlanıyor.
  • Merkezi Kudüs'te bulunan İnsan Ticareti Takip Gücü (TFHT) raporlarına göre İsrail'de fuhuş sektöründe 10 binden fazla kadın çalışıyor. Stratejik ortak olmalarına rağmen ABD Dışişleri Bakanlığı, İsrail'i kadın ticareti nedeniyle 2006 yılında takip edilecek ülkeler kategorisine aldı. İsrail'deki 10 binden fazla seks kölesinden sadece bin kadarının yabancı, geri kalanının kendi vatandaşları olması konunun en çarpıcı tarafı.
  • Sektörle ilgili raporlara göre kadın ticaretinden İsrail devleti de kazanç elde ediyor. Polisten taksi şoförüne ve avukatlara kadar farklı ve geniş bir kesimin fuhuş tabanlı yolsuzluk ağında yer aldığı belirtiliyor.

Hanedanlar kuran bal tuzağı

Bal tuzağı bazen uzun yıllar süren bir emek ve sabır gerektirir. Mesela İngilizlerin Ürdün kraliyet ailesindeki etkisi buna çarpıcı bir örnektir.

İlik kanserine yakalanan 63 yaşındaki Ürdün Kralı Hüseyin, Amerika Rochester Kenti'ndeki

Mayo Kliniğinde tedavi görüyordu. Durumu iyice kötüleşip, kendisine çok kısa bir ömrü

kaldığı bildirildikten sonra aniden tedavisine ara verip, ülkesinin kaderini belirleyecek değişiklikler yapmaya Ürdün'e gitti.

Kardeşi Prens Hasan'ı veliahtlıktan azlederek yerine oğlu Prens Abdullah'ı veliaht ilan etti. Diğer oğlu Prens Hamza'yı da Abdullah'ın veliahtı yaparak tekrar Mayo Kliniğe döndü. 47 yıl tahtta olan Hüseyin, vefatından bir hafta önce bu hamleyi neden yapmıştı?

Ölümünden sonra normalde tahta Prens Hasan geçecekti. 20 yılı aşkın süredir veliaht oydu. Üstelik tüm dünyaca tanınan ve entelektüel ağırlığı olan, devlet adamlığında yetenekli, tecrübeli bir isimdi. Kral Hüseyin’i ölüm döşeğinden kaldıran motivasyonu anlamak için veliaht seçtiği iki isimdeki ‘İngiliz anne’ faktörüne bakmak yeterli.

 Kraliçe Nur ve Kral Hüseyin.
Kraliçe Nur ve Kral Hüseyin.

Hasan azledilirken, yerine veliaht yapılan Prens Abdullah yarı İngiliz’di. Annesi Mona El Hüseyin olarak anılsa da asıl ismi Antoinette Avril Gardiner'di ve bir İngiliz’di. Abdullah'a veliaht yapılan Prens Hamza'nın annesinin ismi ise Kraliçe Nur'du. Ama onun da bir asıl ismi vardı: Elizabeth Halaby...

Hristiyan bir baba ve Amerikalı bir annenin kızıydı. Kral'ın üzerinde son dönemeçte en etkin isim Kraliçe Nur (Elizabeth)'du. Son aylarından son nefesine kadar yanından ayrılmayan Elizabeth, Prens Hasan'ın elinden veliahtlığın alınmasında ve iki yeni veliahtın belirlenmesinde başrol oyuncusuydu.

Ülkenin geleceği yarı İngiliz Abdullah ve ikinci veliaht Hamza’ya teslim edilmişti. Sadece veliahtın değişmesi neden yetmedi derseniz hemen söyleyelim çünkü ikinci veliaht Prens Talal’in annesi Filistinli Aliye idi… İşte İngiliz aklı budur.

  • James Bond neden bal tuzağına düşmez?
  • Bal tuzağı sadece Doğu toplumlarında değil Batı’da da çok canlar yaktı. Yakın tarihte bal tuzağı denince ilk akla gelen isim muhtemelen Mata Hari olur. Kaç taraflı çalıştığı bilinmeyen ve sayısız kritik istihbaratı para karşılığı satan bu fettan kadın öylesine mahir casustu ki çıkarıldığı mahkemede hâkim, Mata Hari hakkında tek delil bulunamamasına rağmen kanaat üzerine idam cezası verdi.
  • Kurşuna dizilmesi için 15 asker gönderildi. Mata Hari idam günü geldiğinde kütüğe yaslanmış, cezaevi günlerinde hepsiyle samimiyeti ilerlettiği kendisini kurşuna dizecek askerlerin gözlerinin içine bakıyordu. Emir verildiğinde sadece birisi tüfeğini ateşledi, diğer 14’ü tetiğe bile basmadı.

Bond bir itibar projesi

Bugün hâlâ devam eden bir film serisi olan James Bond, İngilizlerin çok uzun zaman altında ezildiği büyük bir istihbarat skandalının ürünüdür. 1960'ların başında patlayan skandalın kahramanı John Profumo'ydu. Kraliçe ile akraba olan Profumo, aynı zamanda lorddu ve kraliyet ağacının en soylularındandı. 1940'ta 25 yaşında İngiltere tarihinin en genç milletvekili olmuştu. Ardından başarı grafiğini hızla yükselterek Savaş Bakanı oldu. Güzelliğiyle ünlü aktris Valeria Hopson’la evliydi ama o bile bal tuzağından kurtulamadı.

John Profumo.
John Profumo.

En güzel kadınları davet ettiği partileriyle tanınan tıpçı ve sanatçı Stephan Ward'ın verdiği bir partide, Christien Keeler ve Mandy Rice-Davies isimli iki kadınla tanıştı. Keeler, KGB'nin gözde adamlarından Eugene Ivanov'un metresiydi.

Savaş Bakanı Profumo, o sırada ABD ile Batı Almanya'ya gemi füzeleri yerleştirme planı üzerinde çalışıyordu ve Sovyetlerle ilgili istihbarat da ona akıyordu. Kendisini bal tuzağına düşüren Keeler ve Mandy, birlikte oldukları aylar boyunca yatak odasından elde ettikleri bilgileri, Profumo’nun ceplerinden ve çantasından çaldıkları belgeleri KGB'ye ilettiler. Bu bilgi ve belgelerin çoğu kayda değer değildi ama prestij açısından önemliydi.

Skandal medyaya sızdırılınca, KGB'nin prestiji tavan yaparken; savaş bakanları bal tuzağına düşmüş İngiltere'nin itibarı yerle bir oldu. Dönemin kariyeri en parlak ismi Profumo, derhal istifa etti ve siyasi hayatı bitti.

Skandalın ardından Sir Ian Fleming'ten İngiliz istihbaratının itibarını toparlamak için imaj çalışması yapması istendi. Çalışmanın sonucunda MI6'nın süper kahramanı James Bond ortaya çıktı. Devletin sağladığı olağanüstü mali destekle, peş peşe James Bond filmleri çevrildi ve tüm dünyaya yayıldı. Dikkatle bakarsanız bu filmlerde İngiliz ajan Bond, her zaman en güzel kızlarla birlikte olur ama asla bal tuzağına düşmez.

Clınton’ın sesini böyle kestiler

Yakın dönemde dünya politikasını sarsan ve en çok bilinen skandal, Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Bill Clinton ve Beyaz Saray'da stajyer olarak çalışan Yahudi asıllı Monica Lewinsky arasındaki ilişkiydi. Oval Ofis'te yaşanan ve 3-4 ay ile 18 ay arasında devam ettiği tahmin edilen ilişkinin dünya politikasında çok önemli etkileri oldu. İrlanda ve Bosna'daki kanı durdurduktan sonra başkanlığının geri kalanında Ortadoğu'daki problemi çözmeye karar veren Bill Clinton, patlayan Monica skandalı sonrası iş göremez hâle geldi.

İsrail, kendisini barışa ve Filistin'e toprak vermeye zorlayan Clinton'un ABD Başkanlığı'ndan bir an önce gitmesini elbette uzun zaman boyunca arzuladı. Ama MOSSAD daha önce pek çok kişiye karşı kullandığı ve resmi yöntemleri arasında yer alan bal tuzağını Clinton'a karşı kullanmış mıydı? Yoksa Clinton'un Monica'yla ilişkisini bir biçimde öğrenmiş ve bunu uygun zamanda dünya çapında bir skandal olarak kullanma yoluna mı gitmişti bilemiyoruz ama şurası kesin bu olay sonunda Clinton sesini kesti, hüküm gücünü kaybetti.

 Bill Clinton ve Monica Lewinsky.
Bill Clinton ve Monica Lewinsky.
  • Clinton- Monica skandalında Yahudi parmağı
  • • Monica'yı Beyaz Saray'a aldırtan Clinton'un danışmanı Evelyn Lieberman Yahudiydi.
  • • Monica'nın anlattıklarını gizlice kaydetmesi için arkadaşını ikna eden New Yorklu yayıncı Lucianne Goldberg Yahudiydi.
  • • Skandal patlayınca Monica'nın avukatlığını üstlenen ve Clinton'a görülmemiş biçimde sert yüklenen William Ginsburg da Yahudiydi.

Uluslararası bal tuzağı

Yakın dönemde uluslararası büyüklükte organize edilen bir bal tuzağını bütün dünyayla birlikte canlı olarak izledik. Her şey kamuoyunun gözü önünde gerçekleşmesine ve olay çok kısa sürede aydınlanmasına rağmen kural işledi ve bal tuzağı sonuç verdi.

Dominique Strauss-Kahn yönetimindeki IMF, para politikalarında darboğazdaki ABD'nin istediği gibi davranmıyordu. Kısa süre sonra Başkan Kahn, Mayıs 2011'de Amerika Birleşik Devletleri sınırları içerisinde tecavüz suçlamasıyla karşı karşıya kaldı. Bindiği uçaktan indirildi, tutuklanıp cezaevine atıldı. IMF Başkanlığından istifa etmek zorunda kaldı, hazırlıklarını yaptığı Fransa Cumhurbaşkanlığı adaylık süreci de bitti.

Bedeli ağır bu hikâyenin sonunda Kahn'ın suçsuz olduğu, tecavüz suçu işlemediği kanıtlandı. Ancak elindeki güç ve kariyeri geri gelmeyecek biçimde gitti. Tecavüz söz konusu olmasa da bal tuzağının işlemesini sağlayacak kadar koz vermişti IMF Başkanı. Oyunu kuran için gerisinin düzmece oluşu sadece teferruattan ibaretti…

CIA başkanını bile koltuğundan etti

‘CIA başkanını bile ağına düşüren bal tuzağı kime neler yapmaz’ diye insan düşünmeden edemiyor.

Dünyanın en büyük istihbarat teşkilatı CIA'in başkanını bile evlilik dışı ilişki, koltuğundan etti. Üstelik bu ilişkiyi ABD'nin bir başka istihbarat teşkilatı olan FBI, ‘görev’ kapsamında tespit etti.

38 yıllık evli CIA Başkanı, hayatını kitaplaştırmak için kendisiyle görüşen Paula Broadwell'le ve evli bir kadın olan Jill Kelley'le yasak ilişki yaşamış ve skandal kadınlardan birinin gönderdiği e-postanın izini süren FBI tarafından ortaya çıkarılmıştı. Sevgilisinin bilgisayarından çıkan gizli istihbarat belgeleri ve sonrasında FBI'ın, adreslerine ardı ardına yaptığı baskınlar Petreaus'u bitirmeye yetti. Böylece bal tuzağı yoluyla CIA Başkanı'ndan bile gizli belgelerin sızdırılabileceğine bütün dünya şahit oldu.

  • Özel hayat değil
  • Türkiye’de yakın dönemde birçok bal tuzağı yaşandı. Bu tuzaklar çoğunlukla yabancı gizli servislerin ya da onların içimizdeki maşalarının eliyle hazırlandı.
  • 28 Şubat darbesinin kilit taşlarından olan Fadime Şahin, CHP Lideri Deniz Baykal ve MHP Genel Başkan Yardımcılarının uygunsuz kasetlerinin arkasında CIA’ın maşası FETÖ, ya yöneten ya da yönlendiren konumundaydı. En güçlü silah olarak bal tuzağını benimseyen örgüt tıpkı tarihteki örnekler gibi bal tuzağının gücüne inanmıştı. Katalog evlilikleri olarak öğrendiğimiz yöntemle ülkenin tüm kurumlarına sızmış, zamanla darbe girişiminde bulunacak güce ulaşmıştı.
  • Hasımlarını yok etmek için kaset kullandıklarını itiraf eden ise yine firari bir FETÖ’cü olan Önder Aytaç’tı. Aytaç, 12 Eylül 2013 tarihli "Kasetçiler kim? Camia mı, Camia'ya oyun kuranlar mı?" başlıklı yazısında "kaseti çıkan kişiler"den örnekler verip şöyle demişti:
  • “Hatırlayanınız vardır muhakkak; eski DGM savcısı Sn. Nuh Mete Yüksel, görevde bulunduğu süreçte F. Gülen'e bir dava açtı. Gülen'in açılan bu davadan beraat etmesinin hemen arkasından, onun hakkında Yüksel yeni bir dava daha açtı. Bu savcı neredeyse mesaisinin tamamını Gülen'e dava açmakla geçirdi ki daha sonrasında linkini aşağıda verdiğimiz şekliyle Nuh Mete Yüksel'in kendisi ile ilgili bir kaset ortaya çıktı.
  • Hatırlayacaksınız; 17 Haziran 1999'da "düğmeci" anlatımıyla özdeşleşen bir iftira kampanyası başlatıldı. Adeta bir düğmeye basılmışçasına malum bir gazete ve meşum bir televizyon kanalı ve bazı dergiler, Gülen ile ilgili türlü iftiralar ortaya attı. Hiçbir dayanağı ve mesnedi olmadan yapılan bu karalamacı yayınlar, Sn. Gülen'in sağlığının bozulmasına ve yıllarca yurtdışında kalmasına sebep oldu. 'Düğmeye kimin bastığı' sonradan kendi itirafıyla ortaya çıkmasına rağmen, Ali Kırca "Düğmeye ben bastım" dedi. Ve hemen sonrasında da Ali Kırca'nın kendisine ait olan bir kaseti ortaya çıkıverdi.
  • “Fatih Altaylı'nın TEKETEK programına çıkan Cübbeli Ahmet Hoca'nın, Nur Cemaati ve Risale-i Nurlarla ilgili sorulan bir soruya verdiği cevapta, "diyalogcular" diyerek belli çevrelere net bir şekilde dokundurması / ilişmesi söz konusu oldu. Daha sonra Cübbeli'nin bazı kasetleri ortaya çıktı.
  • 12 Eylül 2010 Referandumu öncesi tavrını açıktan ifade eden Gülen, "İmkân olsa mezardakileri bile kaldırarak referandumda 'Evet' oyu kullandırmak lazım. Ben zannediyorum kalkarlar da" dedi.
  • Bu açıklamaya en büyük tepki ise Devlet BAHÇELİ’den geldi. Gülen'in açıklamasında MHP'ye karşı hiçbir eleştiri yok iken cevabın Bahçeli'den gelmesi, çoğu milliyetçi-muhafazakâr olan pek çok insanı şaşırttı. Bu olaylardan kısa bir süre sonra da MHP'li yöneticilerin kasetleri internete düşmeye başladı.
  • Bahçeli'nin MHP'ye atadığı 16 Genel Başkan Yardımcısının neredeyse 10 tanesinin kaseti ortaya çıktı ve bu kişiler 2011 seçimlerinde aday olamayarak, siyaset sahnesine veda ettiler.”
  • Son günlerde çıkan haberlerle gündem olan Epstein davasıyla ilgili bilgiler, dünyaya yön veren siyasetçilerin, iş adamlarının, ünlü kişilerin bal tuzağı şantajlarıyla ele geçirildiğini gösteriyor.
  • Dünya yüzünde sayamayacağımız kadar çok sapık kültlerin en alçaklarından birini kuran Yahudi Epstein’in yargılandığı davadan kamuoyuna sızdırılan isimlere bakınca, İsrail’in Gazze’de soykırım yaparken dünyanın dilini yutmasının nedeni daha açık görülüyor.
Adı Epstein veya Fergio olsun fark etmez. Şeytana uyup bu fuhuş partilerine katılan herkes yuları kaptırır ve hele de günümüz teknolojisinde el kadar maske sizi asla korumaz. Yetkililer bu yapıları daha da dikkatle takip etmeli, özel hayat vs. diyerek asla hafife almamalı.
Adı Epstein veya Fergio olsun fark etmez. Şeytana uyup bu fuhuş partilerine katılan herkes yuları kaptırır ve hele de günümüz teknolojisinde el kadar maske sizi asla korumaz. Yetkililer bu yapıları daha da dikkatle takip etmeli, özel hayat vs. diyerek asla hafife almamalı.

İsrail’i terör devleti olarak tanımlayan Türkiye’de casuslar cirit atıyor.

Son yıllarda Türkiye’de MOSSAD casuslarına çok sayıda operasyon yapıldı. 2021 yılının Ekim ayında yapılan bir operasyonda da 27 şahıs hakkında adli işlem gerçekleşti ve bununla ilgili açılan dava, İstanbul 22'nci Ağır Ceza Mahkemesi'nde devam ediyor.

2022 yılının Aralık ayında gerçekleşen bir operasyonda da 62 kişi hakkında adli işlem yapıldı, orada da 19 sanık tutuklu yargılanıyor.

2023'ün Nisan ayında yapılan bir operasyon neticesinde de 17 kişi hakkında adli işlem yapıldı. 4 sanık tutuklu. Bunun da davası İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi'nde devam ediyor.

2 Ocak 2022’de yapılan operasyonda 46 kişi hakkında işlem yapıldı. 34 gözaltı, 12 de yakalama kararı var.