Medya ve Türk-Mısır yakınlaşması

Mısır Dışişleri Bakanı Samih Şükrü’nün geçenlerde yaptığı bir açıklama ise Mısır medyasının hal-i pür melalini tam manasıyla gözler önüne seriyor. Gerek maddi gerekse yetişmiş insan kaynağı açısından imkânsızlar içerisinde bulunan, profesyonellik cihetinden zayıf muhalif medya, önüne serilen tüm imkânlara rağmen rejim medyasına baskın çıkmayı başarmış durumda. Mısırlı bakanın itiraf ettiği gerçeği Ipsos Uluslararasıs Araştırma Şirketi tarafından yayınlanan rapor da doğruluyor. Muhalif kanalların izlenme oranları daha yüksek.
Mısır Dışişleri Bakanı Samih Şükrü’nün geçenlerde yaptığı bir açıklama ise Mısır medyasının hal-i pür melalini tam manasıyla gözler önüne seriyor. Gerek maddi gerekse yetişmiş insan kaynağı açısından imkânsızlar içerisinde bulunan, profesyonellik cihetinden zayıf muhalif medya, önüne serilen tüm imkânlara rağmen rejim medyasına baskın çıkmayı başarmış durumda. Mısırlı bakanın itiraf ettiği gerçeği Ipsos Uluslararasıs Araştırma Şirketi tarafından yayınlanan rapor da doğruluyor. Muhalif kanalların izlenme oranları daha yüksek.

Medyanın Türkiye-Mısır ilişkilerinde önemli bir rol oynadığı/oynayacağı tartışılmaz bir gerçek olarak önümüzde duruyor. Bu açıdan bakıldığında medyanın karşılıklı olarak aleyhte yayınlara son vermeye başlaması yakınlaşmanın en önemli işareti olarak görülebilir.

Son zamanlarda Türkiye ile Mısır arasındaki yakınlaşmaya dair gelen haberler geniş bir tartışma konusu oldu. Bilhassa 3 Temmuz 2013’teki darbe sonrası Türkiye’ye yerleşen Mısırlı muhalifler arasında böyle bir yakınlaşmanın kendi durumlarını ne şekilde etkileyeceğine dair soru işaretleri bulunuyor.

Bu tartışma, 18 Mart Perşembe günü Türkiye’nin resmi bir mektupla topraklarında faaliyet gösteren Mısırlı muhalif kanallara rejim karşıtı yayınlar yapmaktan kaçınmalarını iletmesinden sonra daha da artmış görünüyor. Türkiye’nin bu iyi niyet girişiminin arkasında, Mısır rejiminin benzer şekilde medya organlarına yaptığı çağrı yatıyor. 7 yıldır Türkiye ve bilhassa siyasi iktidar aleyhine yayınlar yapan Mısır medyası, bir süredir Türkiye aleyhine yayınları askıya almış durumda.

Son zamanlarda Türkiye ile Mısır arasındaki yakınlaşmaya dair gelen haberler geniş bir tartışma konusu oldu.
Son zamanlarda Türkiye ile Mısır arasındaki yakınlaşmaya dair gelen haberler geniş bir tartışma konusu oldu.

Aslına bakarsanız bu yakınlaşma teşebbüsünün sürpriz olduğunu söylemek mümkün değil. Yıllardan beridir sessiz bir şekilde süren ilişkiler söz konusu. Mevcut manzara, bu durumun su yüzüne çıktığını gösteriyor.

Yakınlaşma tezahürleri ortada

Bu yakınlaşmanın tezahürlerinden bahsedecek olursak;

  • • Mısır 2019 yılında Türkiye ile ticari ilişkiler bağlamında Afrika ülkeleri listesinin başında yer alırken, Türkiye'nin Mısır'a ihracatı 3,3 milyar dolara, ithalat ise 1,8 milyar dolara ulaştı.
  • • Geçen yıl Mısır parlamentosu, Türkiye ile 2007 yılında imzalanıp 2013 yılında yürürlüğe giren ve 2020 yılında sona ermesi beklenen serbest ticaret anlaşmasının, taraflardan birinin sözleşmeyi fesih istediğini bildirmesi hâlinde iptal edileceği bahsini görmezden geldi. Belirtilen tarihten 6 ay önce, iki taraf sessizce serbest ticaret anlaşmasına devam kararı aldı.
  • • Libya meselesinde ayrı bir ateşkes anlaşmasına varıldı ve ardından cumhurbaşkanlığı konseyi seçimleri aşamasında ilan edilmeyen bir işbirliği olduğu görüldü.
  • • Kahire'nin Türkiye-Libya deniz sınırı anlaşması konusundaki tutumu da örnek verilebilir. Medyada bu anlaşmaya muhalif yayınlar yapılmış olsa da Kahire yönetiminin, Ankara’nın maslahatını zedeleyici adımlar atmaya pek hevesli olmayan resmi tutumu gözden kaçmıyor.
  • • İstihbârî ve diplomatik düzeylerde görüşmelerin devamına ilişkin Türk tarafından gelen açıklamalar ortada.

Bir dönem Türkiye örnek ülkeydi

Türk ve Mısır halkları, ortak bir tarih ve kültürü paylaşıyor. Nitekim hükümetler arasında siyasi görüş farklılıklarının zirve yaptığı zamanlarda bile iki ülke arasındaki ekonomik ilişkilerin kesintisiz bir şekilde devam ettiğine şahit oluyoruz. Nasıl ki ekonomi, müşterek tarih ve bölge siyaseti gibi önemli konular iki ülke arasındaki siyasi ilişkileri belirleme noktasında bir ağırlığa sahipse, medyanın da bu konuda etkin bir ağırlığa sahip olduğunu görmezden gelemeyiz.

Nitekim Ankara hükümetinin de destek verdiği 25 Ocak 2011 devrimiyle birlikte Mısır medyası, Türkiye’yi, halkının çoğunluğu Müslüman olan, ekonomisi güçlü, örnek alınacak demokratik bir ülke olarak takdim etmeye başladı. Mısır’da boy vermek isteyen demokrasi ve özgürlükler manzumesi, Türkiye gerçeğinden ilham alabilirdi.

Darbe medyayı da alabora etti

2013 darbesiyle birlikte durum tamamen tersine döndü. Askerî darbeyi ve neticelerini kabul etmeyen Ankara yönetimi ile yeni Kahire yönetimi arasına soğukluk girdi. Türkiye’nin, geçmişinde birkaç kez askeri darbelerin sillesini yemiş bir ülke olarak Mısır’daki askeri darbeyi kabullenmesi eşyanın tabiatına aykırı bir durumdu. Zîra bu durumda kendi acı tecrübelerini inkâr etmiş, tarihi çizgisiyle çelişmiş olacaktı. Nitekim 15 Temmuz 2016 günü yaşananlar, Türkiye’nin istikrarlı çizgisinin en net örneği olarak önümüzde duruyor.

2013 darbesiyle birlikte durum tamamen tersine döndü. Askerî darbeyi ve neticelerini kabul etmeyen Ankara yönetimi ile yeni Kahire yönetimi arasına soğukluk girdi.
2013 darbesiyle birlikte durum tamamen tersine döndü. Askerî darbeyi ve neticelerini kabul etmeyen Ankara yönetimi ile yeni Kahire yönetimi arasına soğukluk girdi.

Türkiye’nin Mısır’daki darbeye karşıt tutumu nedeniyle iki ülke arasındaki diplomatik ilişkiler Kasım 2013 itibariyle büyükelçilik seviyesinden maslahatgüzarlık seviyesine geriledi. Siyasette yaşanan bu gerilimli iklime rağmen karşılıklı ticari ilişkilerde olumsuz bir seyir görülmediğini tekrar not etmekte fayda var. Siyasetin fırtınalı havası, iki ülke arasındaki ticaret hacmini etkilemeyi başaramadı.

Libya krizi işleri kızıştırdı

Derken Libya krizi, ardından Doğu Akdeniz’de bilek güreşi ve gaz arama çalışmaları ile ilişkiler bir kez daha sert bir şekilde sınandı. Bölgede üç ana eksen oluştu.

  • • Türkiye-Katar ekseni,
  • • BAE-Suudi Arabistan-Mısır ekseni
  • • İran ekseni.

Üç eksenin bölgede hâkimiyet mücadelesi verdiğine şahit olduk. Bu mücadele kaçınılmaz olarak, geçmişte Türkiye’yi ilham verici demokratik model olarak sunan Mısır medyasını da etkiledi. Bu süreçte medya, Mısır istihbaratının da yoğun telkinleriyle, bütün meslekî ve ahlâkî yaklaşımları ihlal eden Türkiye karşıtı bir söylem geliştirdi. Diğer yandan Türk medyası da askerî darbeyle işbaşına gelen yönetimi eleştiren tutumunu sürdürdü. Fakat her şeye rağmen meslekî ve ahlâkî yaklaşımını asla bozmadı.

2014 sonrası Türkiye’de neşvünema bulan muhalif Mısır medyası için maalesef aynı şeyleri söylemek mümkün değil. Profesyonellik açısından da sıkıntılar çeken muhalif medya, yine de rejim karşıtları için yegâne alternatif mecra olma kimliğini sürdürüyor. Zira Mısır’da sadece devlet medyası değil, özel sektörün elindeki medya da rejim tarafından gayet sıkı bir şekilde denetleniyor.

Muhalif medya daha çok izleniyor

Mısır Dışişleri Bakanı Samih Şükrü’nün geçenlerde yaptığı bir açıklama ise Mısır medyasının hal-i pür melalini tam mânâsıyla gözler önüne seriyor. Gerek maddî gerekse yetişmiş insan kaynağı açısından imkânsızlar içerisinde bulunan, profesyonellik cihetinden zayıf muhalif medya, önüne serilen tüm imkânlara rağmen rejim medyasına baskın çıkmayı başarmış durumda. Mısırlı bakanın itiraf ettiği gerçeği Ipsos Uluslararasıs Araştırma Şirketi tarafından yayınlanan rapor da doğruluyor. Muhalif kanalların izlenme oranları daha yüksek.

Medyanın Türkiye-Mısır ilişkilerinde önemli bir rol oynadığı/oynayacağı tartışılmaz bir gerçek olarak önümüzde duruyor. Bu açıdan bakıldığında medyanın karşılıklı olarak aleyhte yayınlara son vermeye başlaması yakınlaşmanın en önemli işareti olarak görülebilir.