Montaj hattından ‘Özgür Projesi’ne: Türkiye’nin F-16 serüveni

f-16 block 50
f-16 block 50

Yaşlanmış bazı savaş uçaklarımızın ömrünümodernizasyonla uzatırken ve aynı zamanda F-16’larıÖzgür Projesi ile tamamen kontrolümüze alırken ne olduda ABD’den 40 yeni uçak ve 80 adet F-16’nın yenilenmesitalebinde bulunduk? Bunun cevabı biraz uzun...

Türkiye'nin F-16 macerası 1980’lerde başladı. O dönem envanterdeki F-5, F-100 ve F-104 uçaklarını yenileriyle değiştirmek isteyen Ankara, ABD’nin ürettiği ‘son model’ F-16, F-18 ve F-20 türleri arasından F-16’yı tercih etti.

İlk partide 160 adet sipariş verilen F-16 için Türkiye’nin bir şartı vardı: Uçağın en azından kaba montajını Türkiye’de yapmak... Kaba montajla başlayacak süreç yıllar içerisinde ince işçiliğe ve hassas teknoloji erişimine fönüşecekti.

160 adetlik dev siparişi kaçırmak istemeyen Washington, uçakların Türkiye’de montajı şartını kabul etti. TAI ve TEI firmaları bu amaca binaen kuruldu. TAI, uçağın gövde aksamından, TEI ise motor üretiminden sorumlu oldu.

ABD’de üretilen ilk 8 uçağın tesliminin ardından geriye kalan uçakların montajına Türkiye’de başlandığında tarihler 1987’yi gösteriyordu. Bir yıl sonra ise TAI’de montaj hattından çıkan ilk ‘Türk F-16’sı başarıyla uçuruldu.

1988’den itibaren TAI, F-16’larıTürk Silahlı Kuvvetleri’ne ardı ardına teslim etmeye başladı. 6 yıl içerisinde envantere giren uçak sayısı 160’ı bulmuştu. Bunlardan 44 tanesi ilk parti üretim olan Block 30, 116 adedi ise Block 40 konfigürasyonuna sahipti. 160 uçağın 152’si TAI tesislerinden çıkmıştı.

Yerli üretim için düğmeye basıldı

1991 Körfez Savaşı’nın ardından Türkiye, elindeki F-16 sayısını artırmak istedi. Bu amaçla yeni nesil Block 50 özelliğinde 80 adet savaş uçağının daha TAI’de üretilmesi kararlaştırıldı. Bu 80 uçaklık partinin önemli bir özelliği vardı: TAI, uçak gövdesi imalatında yüzde 80’lere varan yerlilik oranına ulaşmıştı.

2000 yılına gelindiğinde Block 50 konfigürasyonuyla üretimi tamamlanan 80 uçak daha envantere girmişti. Türkiye bu tesiste bir yandan kendi ihtiyacı için üretim ve montaj yapıyor, bir yandan da Mısır’ın ABD’den sipariş ettiği 46 adet F-16’yı imâl ediyordu.

2006 yılına gelindiğinde elde 213 uçak vardı. F-16’ların bir kısmı çeşitli nedenlerle envanter dışı kalmış bir kısmı kaza kırıma uğramıştı. TSK, hızlı gelişen teknolojiyi yakalamak için eldeki Block 30 ve 40’ları yenilemek istedi. Zira dönemin yeni nesil F-16’ları özellikle havada kalış süresi bakımından önceki modellere göre daha avantajlıydı.

Block 50+ konfigürasyonuna sahip F-16’lar için sipariş 2007 yılında verildi. Bu uçakların envantere alınma süreci ise 2012-2013 yıllarında tamamlandı.

2021 itibariyle Türk Hava Kuvvetleri envanterinde 36 adet Block 30, 102 adet Block 40, 71 adet Block 50 ve 29 adet de Block 50+ olmak üzere 238 adet F-16 uçağının bulunduğu sanılıyor.

Gövde ömrü dolmaya başlayınca

Kullanılmaya başlandığı günden itibaren 8 bin saatlik uçuş ömrü bulunan F-16’lardan bazılarının miadı doluyordu. TAI’de 80’lerde montajlanan Block 30 model uçakların çoğu 7 bin saat görev yapmıştı. Eldeki 36 adet Block 30’un gövde ömrünü uzatmak için yapısal modernizasyon işlemlerine başlandı. 2015 yılında TUSAŞ’la (TAI) imzalanan sözleşme kapsamında gövde modernizasyonundan geçirilecek Block 30 tipi uçakların 8 bin saatlik ömrüne 4 bin saat daha eklenecekti. Toplam uçuş ömrü 12 bin saate çıkacak F-16’lar, her uçağın yılda ortalama 200 saat uçtuğu düşünüldüğünde, en azından 20 yıl daha ömür kazanmış olacaktı.

Aesa Radar.
Aesa Radar.

Üretici şirket Lockheed Martin’den gelen kitlerle iki adet uçak üzerinde denenen ve başarılı olan güncelleştirme, 2018 yılından itibaren diğer Block 30’larda da uygulanmaya başlandı. Gövde ömrü meselesinin halledilmesiyle birlikte

Türk mühendisleri 2012’den beri üzerinde çalıştıkları daha önemli bir işi uygulamaya geçti. F-16’ların tamamen yerlileştirip özgürleştirilmesi projesi...

MMU’ya giden yolda Özgür Projesi

2012 yılında TUSAŞ ve ASELSAN’la birlikte başlanan ‘Özgür Projesi’, başta görev bilgisayarı ve aviyonik sistemler olmak üzere F-16’daki tüm kritik parçaların yerlileştirilmesini hedefliyordu. Üstelik ABD üretimi Block 70’lerde kullanılan AESA radar da ASELSAN tarafından geliştirilecek ve bu yeni nesil radar, TSK envanterindeki uçaklara takılacaktı.

Proje bileşenlerinin tasarım ve üretimi 8 yıllık hummalı bir çalışmanın ardından 2020 sonu itibariyle tamamlandı. Hazırlanan modüller, TUSAŞ’a testler için teslim edilmiş bir adet F-16 üzerinde denendi. Sistem başarıyla çalışıyordu.

Kaportası haricinde tüm uçağı millileştirip Block 70/72 seviyesine yükseltecek dev aviyonik modernizasyonunun hangi gereçlerden oluştuğuna göz atmak istersek karşımıza şöyle bir tablo çıkıyor:

  • Milli Görev Bilgisayarı.
  • Milli Görev Bilgisayarı:
  • MGB kısaltmasıyla bilinen bilgisayar, entegre aviyonik sistemlerin tek merkezden yönetimini sağlayan ve pilota görev sırasında yüksek işlem ve grafik üretme kabiliyetiyle destek olan yeni nesil bir işlemcidir.

  • Sistem Arayüz Birimi.
  • Sistem Arayüz Birimi
  • Analog sistem verilerini okur, sayısal veriye çevirir ve pilotun kullanımına sunar. Ekipmanların komutları uyarınca analog sürüş işaretleri de üretir.

  • Renkli Çok İşlevli Gösterge.
  • Renkli Çok İşlevli Gösterge
  • Çok işlevli kokpit merkezî ekranı. Aktif matris sıvı kristal ekran teknolojisiyle üretildi. Sayısal video görüntüleme, sayısal giriş/ çıkış işleme yetenekleri ile görev bilgisayarı için özel olarak tasarlandı.

  • Yakıt Hidrolik Göstergesi.
  • Yakıt Hidrolik Göstergesi
  • Kritik platform verileri olan tank yakıt miktarının, hidrolik basıncının ve yakıt denge durumunun pilota gösterimini sağlar.
  • Ataletsel Seyrüsefer Sistemi
  • Bir tür hava navigasyon cihazı

  • Motor Gösterge Ekranı.
  • Motor Gösterge Ekranı
  • Motor parametlerini anlık olarak pilota sunar.

Milli Ses Emniyet Cihazı: Ses ve veriyi telsiz hatlarından kriptolu olarak emniyetli şekilde aktarabilen kritik bir haberleşme aygıtı. Milli kripto algoritması kullanılarak geliştirildi.

Milli Dost- Düşman Tanımlama (IFF) Sistemi: Hava resmindeki diğer uçakların tanımlama bilgilerini içeren IFF Mod5/S cevaplayıcı cihaz.

  • 2015 yılında TUSAŞ’la (TAI) imzalanan sözleşme kapsamında gövde modernizasyonundan geçirilecek Block 30 tipi uçakların 8 bin saatlik ömrüne 4 bin saat daha eklenecekti. Toplam uçuş ömrü 12 bin saate çıkacak F-16’lar, her uçağın yılda ortalama 200 saat uçtuğu düşünüldüğünde, en azından 20 yıl daha ömür kazanmış olacaktı.

Aesa Radarı:Aktif Faz Dizinli Radar olarak da bilinen, birçok küçük katı-hâl alıcı/verici modülü barındıran yeni nesil radar türü. Uçağın burnuna takılan bu modül, coğrafi haritalandırma yanında aynı anda yüzlerce aracı tespit ve takip edebilir. Hareketli radarlara nispeten AESA radarları elektronik saldırılara karşı daha dirençlidir, daha uzağı görebilir ve diğer aygıtlar üzerinde düşük görünürlük izine sahiptir. Gemiler üzerine konuşlandırılacak ÇAFRAD adlı radar projesinde yeterince deneyim kazanan ASELSAN, AESA geliştirme çalışmalarına 2019 yılında başladı. Türk savaş uçaklarına sınıf atlatacak radarı ilk kullanan uçak Baykar üretimi TİHA AKINCI oldu. F-16’lara monte edilecek radarların TUSAŞ’a teslimine başlandığı sanılıyor.

ABD yönetimi, İsrail lobisinin üstün gayretleriyle Türkiye’yi F-35 ortaklığından -S-400 bahanesiyle- dışlamış ve Lockheed Martin şirketine bugüne dek ödenmiş 1,4 milyar doların akıbeti belirsizliğe mahkum olmuştu. Uluslararası tahkim ve mahkemelerde vakit kaybetmek yerine Türkiye, bu paranın karşılığı kadar bir tutara denk gelen 80 uçaklık modernizasyon talep etti.

Dijital Kamuflaj: Sinyal yansımasını zorlaştıran özel boyalarla yeni nesil bir boyama yöntemi olan ‘dijital kamuflaj’ uçağın gökyüzünde gizlilik seviyesini artırıyor. Bu konsepti ilk kez Hürjet’te deneyen TUSAŞ, modernize F-16’larda artık dijital kamuflaja geçecek.

Burada Savunma Sanayii Başkanı İsmail Demir’in şu ifadelerini hatırlatalım: “Özgür, adı üstünde F-16’larımızı özgürleştirme projesi. F-16’ların bağımlılıktan kurtulması, çeşitli sistemlerin artık yerli sistemlere adapte edilmesi, uygulanması ve ona uygun şekilde kullanılması anlamına geliyor. Uçağı bir anlamda kendi malınız, kendi sisteminiz yapmakla alakalı bir adım diyebiliriz.”

Milli görev bilgisayarı ve aviyonik sistemleriyle birlikte ‘özgür’ F-16’lar, Türk savunma sanayiinin çok önemli ürünleri olan hava- hava füzelerini de sorunsuz şekilde kullanacak. Özgür Projesi, aynı zamanda Türk savunmasının kurtuluş savaşı olarak görülen Milli Muharip Uçağın da ‘beyni’ anlamına geliyor. Zira MMU’da kullanılacak aviyonik sistem, radar ve yazılımların tamamı Özgür Projesi ile F-16’larda denenmiş oluyor.

Block 30’ların hem aviyonik hem de yapısal modernizasyon sürecinin 2 yıl içerisinde tamamlanması öngörülüyor. Sonrasında Block 40 ve Block 50’lerin seviye atlama işlemine geçilecek. 3 ekranlı tam dijital kokpit mimarisi, Block 30’lardan sonra diğer F-16’lara da uygulanacak.

Türkiye’nin son teklifi nereden bakılırsa bakılsın, ABD’yi köşeye sıkıştırdı. Satışa onay verirse Erdoğan’ın isteğini yerine getirmiş olacak; reddederse bu kez, ayakta kalmayı başarmış son işbirliği köprüsünü de kendi elleriyle yıkacak. Birleşik Arap Emirlikleri’nin hatta Yunanistan’ın F-35 talebini kabul eden Washington’un, ‘NATO müttefikine’ F-16’yı bile satmaya yanaşmadığını bütün dünya görmüş olacak.

Türkiye parasını kurtarmak istiyor

Konu tam da buraya gelmişken şu soruyu sormanın vaktidir: “Türkiye Özgür Projesi ile F-16’larını zaten millileştirirken ne diye ABD’den 40 tane uçak ve üstüne 80 uçağın modernizasyonunu talep etti?”

Cevap aslında basit: Türkiye parasını kurtarmak istiyor.

ABD yönetimi, İsrail lobisinin üstün gayretleriyle Türkiye’yi F-35 ortaklığından -S-400 bahanesiyle- dışlamış ve Lockheed Martin şirketine bugüne dek ödenmiş 1,4 milyar doların akıbeti belirsizliğe mahkum olmuştu. Uluslararası tahkim ve mahkemelerde vakit kaybetmek yerine Türkiye, bu paranın karşılığı kadar bir tutara denk gelen 80 uçaklık modernizasyon talep etti.

İddialara göre Block 30 ve Block 40’larda Özgür Projesi’nin uygulanması, Block 50 ve 50+’ların bir kısmının ise ABD kaynaklarıyla modernize edilmesi hedefleniyor. Anlaşma sağlandığı takdirde Ankara, F-35’lerin parasının üzerine birkaç milyar dolar daha yatırarak 40 adet Block 72 almaya hazır.

Bir sorun çıkmaz da her şey yolunda giderse sadece birkaç yıl içerisinde Türk Hava Kuvvetleri envanterindeki tüm F-16’lar Block 70/72 seviyesine yükseltilmiş ve uçak sayısı da 278’i görmüş olacak.

Ankara’nın teklifini reddetmek için Beyaz Saray’ın elinde bu kez hiçbir mazeret bulunmuyor. Çünkü sözkonusu uçak F-35 değil ve S-400 tarafından ‘çalınacak’ herhangi bir sırrı da yok. Gerek Joe Biden’ın gerekse de Pentagon’un reddetme seçeneğiyle düşecekleri çelişkiyi kaldırmaya takatleri olmadığından sürece yeşil ışık yakmış görünüyorlar ancak satışa onay vermesi gereken bir de Kongre var ve ABD Kongresi, Erdoğan’a diz çöktürmeye yemin etmiş azılı güç odaklarıyla dolu.

F-16.
F-16.

Türkiye’nin son teklifi nereden bakılırsa bakılsın, ABD’yi köşeye sıkıştırdı. Satışa onay verirse Erdoğan’ın isteğini yerine getirmiş olacak; reddederse bu kez, ayakta kalmayı başarmış son işbirliği köprüsünü de kendi elleriyle yıkacak. Birleşik Arap Emirlikleri’nin hatta Yunanistan’ın F-35 talebini kabul eden Washington’un, ‘NATO müttefikine’ F-16’yı bile satmaya yanaşmadığını bütün dünya görmüş olacak.

Kongre’nin içler acısı haline bakınca, sanki ikinci ihtimal daha baskın duruyor gibi.