NATO kimin için silahlanıyor?

Humeyni’yi başa geçirip Ortadoğu’yu mezhep savaşlarına sürükleyen Kissinger stratejisi, yıllar yılı İran tehdidiyle tedirgin edip, çoğu hangarlarda çürüyen en modern, en pahalı silahları Körfez yönetimlerine satmayı başarmıştı. Bu strateji ABD açısından öyle verimli oldu ki, Trump yönetimi de Körfez’in altın yumurtlayan tavuklarını ihmal etmedi, trilyon dolarlık siparişleri cebine koydu. Körfez’de yıllar yılı işleyen formül, bu kez Avrupalı müttefiklere başarıyla uygulanmış durumda. Rusya’yı ince kışkırtmalarla âdeta Ukrayna’nın üzerine iten ABD, Araplar için Humeyni’yi bir öcüye çevirip nasıl parsayı topladıysa, şimdi de Avrupalılar için Putin’i bir öcüye çevirmeyi başardı ve böylece parsayı toplamaya başladı. Evet, ABD, Avrupa’ya bildiğiniz Körfez tarifesi uyguluyor ve onları sağıyor.
Alman Savunma Bakanlığı Yönetim Ekibi Eski Başkanı Nico Lange, Anadolu Ajansı’na verdiği mülâkatta NATO’ya dair çarpıcı açıklamalarda bulunmuş. Diyor ki:
“Avrupa’nın ABD’ye olan ihtiyacı sürüyor. Almanya ve NATO içindeki Avrupalı ülkeler açısından, Washington’la sağlıklı ilişkiler yürütmek stratejik bir çıkar meselesi. Bu nedenle, ABD’de yapılan açıklamalara yâhut dile getirilen söylemlere her zaman katılmasak da soğukkanlı kalmak ve iş birliğini sürdürmek bizim için hâlâ önemli. Ancak burada dikkat çekici bir değişim var. Münih Güvenlik Konferansı öncesinde Avrupa’da genel kanı, NATO içindeki Avrupalı ülkelerin savunma harcamalarını artıracağı ve bu kaynakların büyük bölümünün ABD’ye yönlendirileceği yönündeydi. Konferans sonrasında ise yeni bir eğilim ortaya çıktı. Avrupa ülkeleri savunmaya daha fazla bütçe ayırma konusunda fikir değiştirmediler ancak bu bütçeyi ABD’ye değil, kendi içinde tutma yönünde güçlü bir irade oluşmuş durumda.”
Avrupa ordusu romantik bir tasavvur
Avrupa ordusuna dair söyledikleri ise şöyle:
“Bana göre ‘Avrupa Ordusu’ fikri hiçbir müşahhas adım atmadan güzel bir tablo çizmek isteyen siyasi aktörler tarafından dile getiriliyor. Gerçekte gördüğümüz şey ise NATO üyesi Avrupa ülkelerinin kendi millî ordularını, savunma sanayilerini ve askeri teknolojilerini güçlendirdiği yönünde. Bu da son derece önemli bir gelişme, yani Avrupa’daki NATO üyeleri gerçek anlamda güç kazanıyor. Aynı zamanda ABD’nin Avrupa’da kalmasını sağlamak için yoğun çaba gösteriyorlar. Ancak bu çaba Avrupa ordusu kurmakla doğrudan ilişkili değil. Avrupa Birliği’nin savunma alanında aktif olacağına ve birleşik bir Avrupa ordusu kuracağına dair romantik bir anlayış var. Fakat bu ne sahadaki gerçeklikle örtüşüyor ne de müşahhas neticeler üretiyor. Özetle, Avrupalı NATO üyeleri giderek daha güçlü hale geliyor ve ABD ile yakın işbirliği sürdürmek onların hâlâ temel çıkarlarından biri.”
Lange’nin açıklamalarında itinayla altını çizdiği iki husus var:
- NATO ülkeleri savunma harcamalarını artırıyor. Fakat bu harcamalar geçmişte olduğu gibi ABD’den silah almak yerine kendi savunma sanayilerine yatırım yapmak şeklinde olacak, böyle bir irade söz konusu.
- Avrupa ordusu fikri, sahadaki gerçeklikle uyuşmayan romantik bir tasavvurdan ibaret. Avrupa için ABD ile yakın işbirliği hâlâ temel çıkarlardan biri.
NATO: Dünyanın en büyük silah deposu

Stockholm Uluslararası Barış Araştırma Enstitüsü (SIPRI) 2024 “Uluslararası Silah Transferlerinde Eğilimler” raporuna göre, NATO dünya silah ticaretinin doğrudan yüzde 75’ini kontrol ediyor. Güney Kore ve İsrail gibi işbirlikçi ülkeler de eklenince bu rakam yüzde 80’lere dek çıkabiliyor. Ve bu rakamın yarıdan fazlası tek bir ülkeye ait. ABD, 2020-2024 periyodunda küresel silah ticaretindeki payını bir önceki döneme nispetle yüzde 21 artırıp toplamda yüzde 43’e çıkardı. Bu ne demek biliyor musunuz? Kendisinden sonra gelen en büyük sekiz silah tedarikçisi ülkenin toplamını geride bırakmış durumda. 107 ülkeye silah satan ABD, bu piyasada neredeyse rakipsiz denilebilir.
Dünyanın en büyük 5 silah tedarikçisinden 3’ü NATO ülkesi.
- %43 ABD
- %9,6 Fransa
- %7,8 Rusya
- %5,9 Çin
- %5,6 Almanya
İlk 10’da 6 NATO ülkesi varken, ilk 20’de ise tam 12 NATO ülkesi mevcut. Bu 12 ülkeye İsrail, Güney Kore, Avustralya ve Ukrayna gibi ülkeler de eklenince toplamda 16 ülke NATO ve çevre ülkeleri temsil ediyor.
Ukrayna savaşı dengeleri değiştirdi
2020-2024 periyodunun en çarpıcı görüntülerinden biri Rusya’ya ait. Kendi deyimiyle “Ukrayna Özel Operasyonu” başlamadan önce Rusya’nın küresel silah ticaretindeki payı yüzde 22’yi aşıyordu, ancak Ukrayna savaşı beklendiği gibi kısa sürede bitmeyince bunun faturası ister istemez Rus silah sanayiine çıkmış oldu. Pakistan-Hindistan çatışması nasıl Fransız yapımı Rafael uçaklarının yıldızını söndürdüyse, uzayan Ukrayna savaşı da Rus silahlarına dair güveni küresel ölçekte sarstı. Buna ABD ve müttefiklerinin yaptırımlarını, bir de Rusya’nın bizzat kendi silah ihtiyacını ekleyince Rusya’nın küresel pazarda yüzde 22’leri aşan silah tedariki yüzde 8’lere dek düştü. ABD’nin ardından ikinci sırada gelen Rusya böylece üçüncü sıraya gerilemiş oldu.
Ukrayna savaşıyla ortaya çıkan diğer çarpıcı gerçek ise dünyanın en büyük silah ithalatçısının değişmesiydi. Ukrayna 2024 yılında tüm silah pazarının tek başına yüzde 9’unu satın alarak en büyük ithalatçı ülke olurken, bu silahların yüzde 45’i ABD tarafından, geri kalanıysa diğer NATO ülkelerinden temin edildi.
Avrupa’nın silah ithalatı yüzde 155 arttı
NATO, dünyanın en büyük silah deposu olmaya devam ederken 2020-2024 periyodunda başka bir ilginç durum göze çarptı. ABD silah sanayiinin her zaman en büyük müşterisi Ortadoğu coğrafyası olurken bu kez Avrupa, Ortadoğu’yu solladı ve silah ithalatını yüzde 155 artırıp ABD’nin toplam silah ihracatının yüzde 35’ine talip oldu. Ortadoğu ise yüzde 33’te kaldı.
Böylece Avrupalı NATO müttefikleri beş yıl içinde iki mislini aşan silah alımlarının yüzde 64’ünü ABD yönetiminden tedarik etmiş oldu. Bu da Trump’ın sivri dilinin ve Avrupalı müttefiklerini ısrarla askeri harcamaları bütçenin yüzde 5’ine çıkarma telkinlerinin işe yaradığını gösteriyor.
Stockholm Uluslararası Barış Araştırma Enstitüsü (SIPRI) Silah Transferi Programı kıdemli uzmanı Pieter Wezeman’a göre "giderek daha saldırgan bir Rusya ve ilk Trump başkanlığı sırasında strese giren transatlantik ilişkilerle birlikte” ABD'den silah ithalatı artmış durumda. Avrupalı NATO devletlerinin ABD'ye gönderdiği sipariş listesinde yaklaşık 500 savaş uçağı ve başka silahlar mevcut. En ilgi görenlerin ise F35 savaş uçakları ile Patriot hava savunma sistemleri olduğu söyleniyor.

Avrupa’ya Körfez tarifesi
Humeyni’yi başa geçirip Ortadoğu’yu mezhep savaşlarına sürükleyen Kissinger stratejisi, yıllar yılı İran tehdidiyle tedirgin edip, çoğu hangarlarda çürüyen en modern, en pahalı silahları Körfez yönetimlerine satmayı başarmıştı. Bu strateji ABD açısından öyle verimli oldu ki, Trump yönetimi de Körfez’in altın yumurtlayan tavuklarını ihmal etmedi, trilyon dolarlık siparişleri cebine koydu.
Körfez’de yıllar yılı işleyen formül, bu kez Avrupalı müttefiklere başarıyla uygulanmış durumda. Rusya’yı ince kışkırtmalarla âdeta Ukrayna’nın üzerine iten ABD, Araplar için Humeyni’yi bir öcüye çevirip nasıl parsayı topladıysa, şimdi deAvrupalılar için Putin’i bir öcüye çevirmeyi başardı ve böylece parsayı toplamaya başladı. Evet, ABD, Avrupa’ya bildiğiniz Körfez tarifesi uyguluyor ve onları sağıyor.
Bütün bu manzara eşliğinde görülen o ki, Alman Savunma Bakanlığı Yönetim Ekibi Eski Başkanı Nico Lange’nin Anadolu Ajansı’na verdiği mülâkatta söylediği “Avrupa ülkeleri savunmaya daha fazla bütçe ayırma konusunda fikir değiştirmediler ancak bu bütçeyi ABD’ye değil, kendi içinde tutma yönünde güçlü bir irade oluşmuş durumda” cümlesi günümüz gerçeğini ifade etmiyor. Bu cümleyi, eski bir Avrupalı bürokratın uzak geleceğe dair temennisi olarak görmek durumundayız.
Ezcümle “NATO kimin için silahlanıyor” sorusunun cevabı belli:
ABD’li silah tacirleri için...
Dolayısıyla ABD ekonomisini düze çıkarmak için...