NATO’dan Türkiye’ye tuzak

NATO’dan Türkiye’ye tuzak.
NATO’dan Türkiye’ye tuzak.

Rusya’nın Ukrayna’yı işgal girişimi sonrasında İsveç ve Finlandiya NATO’ya üye olmak istedi. Bir ülkenin NATO’ya üye olabilmesi oybirliğine bağlı. Türkiye bu ülkelerin üyeliğini, teröre özellikle de PKK ve FETÖ’ye yönelik hâmilik yapmamaları şartına bağladı, bu da terörün ağababalarını kızdırdı. Bilvesile Türkiye’ye dönük itibar suikastına hız verdiler.

İskandinav ülkeleri olarak tanımlanan Kuzey Avrupa devletleri, müreffeh ve demokratik yapılar olarak pazarlanır. Gerçekte durum böyle değildir. Bu ülkeler bazı ailelerin kontrolüne verilmiş, taşeron yapılardır. Amerika denilince nasıl ki akla Rockefeller, İngiltere denilince Rothschild gelirse İsveç denildiğinde de Wallenberg gelmesi gerekir. Ayrıca hem Batı hem Vatikan hem de en başta NATO bu devletçiklere şemsiye germiş yapılardır.

NATO’yu sadece askerî bir pakt olarak görmek büyük hata. Çünkü NATO’nun asıl işlevi askerî olmaktan ziyade ülkeleri yontarak şekil vermek. FETÖ’yü ve 28 Şubatçıları da besleyip büyüten, NATO Gladyosundan başkası değil.

  • NATO sürekli olarak Türkiye’ye, İsveç ve Finlandiya’nın üyeliğine onay verme çağrısı yapıyor. Bu mikrofonlara söylenenler. Peki, ya devletleri yönetenlere neler söylüyorlar?

Danimarka’da bir siyasi partinin başkanlığı yapan çapulcu gelip, Türkiye’nin İsveç Sefaretinin önünde 2 milyardan fazla Müslüman’ın mukaddes kitabı ve aslında sadece Müslümanların değil tüm insanlığın yegâne mukaddesi Mushaf-ı Şerif’i yakması akıl ve mantıkla izah edilebilir değil. Hadi normal zamanda ‘bir deliliktir’ yapıldı. Peki, NATO üyeliğiniz iki dudağı arasında olan bir ülkeye bu yapılır mı? Yapılıyorsa, arkasında birden çok şeytanlık var demektir.

Hadi İsveç devleti bunca aptallığı yaptı; Atlas Copco, Ericsson, ABB, SKF, AstraZeneca, Electrolux, Saab AB gibi şöhretli markaların sahibi, bunların yanı sıra İKEA, Volvo, King ve H&M gibi firmaların ortağı ve daha çok sayıda büyük markayı kontrol eden Wallenberg neden sessiz?

Yahudi Wallenberg ailesi ve İsveç mahkemeleri, Tevrat veya İncil’in de yakılmasına müsaade eder miydi? Mushaf-ı Şerif’in yakılmasına izin veren ve hatta bu girişimi engelleyen polis müdürünü cezalandıran İsveç mahkemesi ve makamları, İsrail Büyükelçiliği önünde yine aynı sapkın grubun - asla tasvip etmeyeceğimiz - Tevrat yakma eylemi için izin vermedi. Bu yaşanırken Rasmus Paludan denilen kullanışlı manyak, bu kez Danimarka’da cuma namazı vakti bir caminin karşısına geçip, polis eşliğinde Kur’an-ı Kerim sayfalarını yaktı.

Bütün bunların Türkiye ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı hedef alan bir provokasyon olduğu şüphe götürmez gerçek. Mühim bir gelişme daha yaşandı ki, İsveç’teki yakma fiili aslında Rasmus Paludan manyağına ait bir fikir değilmiş. İsveç merkezli ‘Dagens Nyheter’ adlı gazeteye konuşan Paludan, Türkiye Büyükelçiliği önünde Kuran yakma fikrinin ‘Nyheter Idag’ haber sitesinin sahibi İsveç Demokratlar Partisi’nin (SD) YouTube kanalı Riks’te sunucu olan ‘Chang Frick’ ile ‘Exakt24’ sitesinin bir muhabirinin teklifi olduğunu ve bunun için para aldığını itiraf etti.

Ayrıca yakma fiilinin, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın İsveç’te ifade özgürlüğünü etkileme girişimine tepki olduğunu söyledi. Bu itiraf, eylemin NATO cenahını oluşturan unsurların Erdoğan’ı zora sokma girişimi olduğunu açıkça ortaya koyuyor.

  • Bir diğer husus ise kendini dünyanın sağlığından sorumlu addeden modern bilimin tapınağı FDA’in fakir halkın zarûrî gıdasına CocaCola’yı da dâhil ederek hem halkın sağlığıyla oynaması hem de ABD’nin milyarlarca dolarını bu şirkete akıtması hâdisesidir. Bu mesele dünyayı yerinden oynatmalıydı ama kimsede çıt yok.

Bilim dünyasının Hindu ineği olan FDA, bu kez de bebek mamalarında tespit edilen 10’dan fazla ölümcül ağır metal konusunda suçüstü oldu. ‘Bebekleri engelli bırakan, organ yetmezliği, kanser ve kısırlığa sürükleyen; insan bedeninde sıfır olması gereken ağır metallerin bebek mamalarında işi olamaz’ demek yerine... FDA, sadece kurşunu yüzde 27 kadar azaltmalarını rica ediyor global şirketlerden.

Dosyalarımızda bu hususların detaylarını göreceksiniz.

İsveç’te Kur’an-ı Kerim sayfalarını yaktıranlar, Tevrat’ı yakma talebini reddettiler. Meşhur komedyen Dieudonne M›bala’ya ise sadece Yahudileri âdâbı muaşeret çerçevesinde eleştirip Filistin’e destek verdiği için memleketi Fransa’yı değil tüm dünyayı dar ettiler.

Rasmus Paludan’ın provokasyonuna gösterilen müsamahanın zerresi Dieudonne’ye gösterilmedi. Çünkü Paludan kullanışlı bir eleman, Dieudonne ise esaslı bir muhalif. Öte yandan Dieudonne ne bir kitap yaktı ne de Yahudilerin inancına saldırdı. Onu çarmıha götüren şey “Hristiyan ve Müslüman değerlere hakaret edip ifade özgürlüğü diyorsunuz, peki niçin siyonist Yahudilere gelince dut yemiş bülbüle dönüyorsunuz, siyonizmin yaptıklarını kimse eleştiremeyecek mi” demesidir.

Bu bahsin detayları da sayfalarımızda…

Elbette dünyada sadece bunlar yaşanmadı, sayfalarımızda çok daha fazlası mevcut.

Mesela Rusya-Ukrayna savaşının çıkmaz sokakları, Türk Cumhuriyetlerinde yaşanan Rusça krizi, MOSSAD’ın kuruluş hikâyesi, iklim meseleleri, TRT’nin Afrika’ya yönelik yayınları, Türkiyeli birinin İran militanı olduğu yönündeki itirafları, FETÖ’cülerin sosyal medyadaki faaliyetleri, Elon Musk’ın Twitter’i aldıktan sonra yaptığı kirli çamaşır ifşaatları, Amerika’nın Hindistan’ı Rusya’ya bağımlı kılması, teknoloji şirketlerinin yaşadığı maddî çöküş, Balkanlarda önü alınamayan krizler, Bibi’nin yeni kitabındaki zırvalar, Al Jazeera televizyonunun yayınladığı MİT-MOSSAD belgeseline dâir detaylar, aileler ve devletin çocuk terbiyesindeki hataları gibi pek çok husus yine sayfalarımızda sizleri bekliyor.

Türkiye’ye özellikle de İstanbul’a bu yıl uğramayan kış, Japonya’yı kara boğdu. Çin ve Amerika’da eksi 50’leri aşan soğuk ve kar görülüyor. Dünyanın bir yanı böyle iken diğer yanı yağmura hasret. Bunu ‘küresel ısınma’ teranesine bağlayanlar çok olsa da işin gerçeği farklı olabilir.

Diğer husus ise Türkiye 14 Mayıs’ta seçime gidiyor. Mart sayımız çıkana dek siyaset daha da ısınmış olacak.

90’ların karanlık yüzünü bilenler bugünlerin huzur ve refahına şükreder. Biz de Gerçek Hayat olarak 90’ların karanlık günlerini şahitleriyle görüştük ve “Türkiye’nin karanlık yılları 90’lar” özel sayısını hazırladık. Bir iki hafta içinde özel sayımız da raflarda olacak, kaçırmamanızı tavsiye ederiz.

Vesselam!