Ortadoğu’nun başlıca aktörleri: Hizbullah

Musa Sadr.
Musa Sadr.

Hizbullah...Hiç kuşkusuz, Lübnan'ın en etkin siyasi aktörü ve askeri gücü. Gerçek Hayat’ın bir önceki sayısında Lübnan’ın mezhep temelli siyasetinde etkin bir grup olan Dürzileri anlatmıştık. Bu sayıda ise Lübnan’daki aktörler serisinin devamı niteliğinde, kuruluşundan İran’la bağlantısına 10 ayrı başlıkta Hizbullah’ı ele aldık…

Lübnan'ın yüksek dağları tarih boyunca farklı dînî ve mezhebî azınlıklar için sığınak oldu. Şiiliğin ‘Oniki İmam’ kolu için de öyle... Ancak dînî/mezhebî azınlık statüsü, dağlık bölgelerde yaşama ve tarımla uğraşma, Şiileri yüzyıllar boyunca Lübnan’daki politik ve ekonomik hayatın dışına iterek ülkenin politik gelişmelerine etkilerini sınırladı.

1960’lı yıllarsa yeni bir Şii politiğinin ortaya çıkması için uygundu. Zira taşradan göçle Şiiler artık şehir hayatındaydı. Şehirlerin özellikle Beyrut’un fakir, gecekondu bölgelerinde büyüyen Şii gençliği, kendilerine o dönem solun farklı fraksiyonları içinde yer buldu. Aynı dönem yeni bir dînî liderliğin de ortaya çıkışına şahit oldu. Bu liderlik, İran’ın Kum şehrinde doğan Musa Sadr eliyle geldi. Dînî eğitimini Şiiliğin geleneksel merkezleri sayılan İran’daki Kum ve Irak’taki Necef’te alan Sadr, 1959 yılında Lübnan’a yerleşti. Kendi âilesinin kökeni de Lübnan olan Musa Sadr karizması ve bitmek bilmeyen enerjisi ile kendînî, Lübnan’ın en mağdur kesimlerinden olan Şiilerin politik, ekonomik ve sosyal koşullarının Ortadoğu’nun başlıca aktörleri: Hizbullah iyileştirilmesine adadı. Sadr’ın çabaları ona en nihayetinde her Şii din adamına nasip olmayan ‘İmam’ lakabını kazandıracaktı.

Lübnan iç savaşa doğru sürüklenirken, silahlı bir gücü olmayan tek grup Şiilerdi. Sadr, iç savaşa gidişi engellemeye çalışsa da, Şiilerin bu dezavantajını düzeltme amacıyla Afvac el-Mukavama el-Lübnaniye’yi (Lübnan Direniş Güçleri), veya daha bilinen kısaltmasıyla Emel’i kurdu. Emel’in popülaritesi ve gücü, Sadr’ın 1978 yılında Libya’ya yaptığı bir ziyarette kaybolmasının ve İsrail’in aynı yıl ülkenin güneyine gerçekleştirdiği sınırlı askerî operasyonun ardından arttı. Filistin Kurtuluş Örgütü ve müttefikleri ile Hristiyan Marunilerin Falanjistleri arasında kalan Emel, en nihayetinde iç savaşın tarafı oldu.

İç savaş.
İç savaş.

İran bağlantısı

Hizbullah’ın kuruluşunu mümkün kılan en önemli sebep hiç şüphesiz 1979 İran İslam Devrimiydi. Devrimi takip eden dönem, Ayetullah Humeyni’nin liderliğindeki bir grubun iktidarını sağlamlaştırmasına ve Şah’a karşı bu grupla birlikte mücadele eden seküler grupların tasfiyesine şahit oldu. Hem bölge hem de Lübnan açısından daha hayâtî olan ise Humeyni’nin ‘İslam Devrimi’nin dışarıya ihraç edilmesi yönündeki çabalarıydı.

“Devrimi bütün dünyaya ihraç etmek için çalışmalıyız,” diyordu Humeyni. “Çünkü İslam, değişik İslam ülkelerine farklı bakmaz ve bütün dünyanın mazlum insanlarının destekçisidir. Diğer taraftan, bütün süper güçler ve diğerleri bizi yok etmek için ayağa kalktı. Tek başına kalırsak, yeniliriz.”

Devrimi ihraç etme çabalarının bir parçası olarak İran, statükoya karşı mücadele edebilecek özellikle Şii azınlık gruplarına destek verme politikası takip etmeye başladı. Lübnan Şiilerinin İran açısından bir diğer ve belki de daha kritik önemi ise, Lübnan’ın güneyinde, İsrail’e komşu bölgede yoğunlaşmış olmasıydı. Nitekim İran ilk önce Emel’i destekledi. Ancak Emel’in İsrail’e karşı mücadele etmeyi reddetmesinin ardından yeni bir hareketin kurulmasını sağladı. Yani Hizbullah’ın... Hizbullah kanalıyla İran, İsrail’e ve elbette İsrail’in en büyük destekçisi ABD’ye karşı da mücadelesini yürütebilecekti.

Hizbullah'ın İran'a bakışı

Hizbullah’ın kuruluşunu ilan ettiği açık mektupta, İran’daki dînî rejime bakışı son derece nettir: Her şeyden önce mektubun ithaf edildiği kişilerden biri Humeyni’dir.

Mektup ayrıca, İran’da İslam devrimini gerçekleştirenleri öncüleri olarak tanımlar ve tek bir imama itaatin gerekli olduğunu ilan eder. Ve zamanın tek imamı ise, “Müslümanlardaki devrimci kıvılcımın ateşleyerek gerçekleştirdiği patlamayla bütün dünyayı sarsan, şanlı İslam İnkılâbı’nın rehberi” Humeyni’dir.

Hizbullah’ın İran’daki dînî rejime yönelik bu son derece pozitif bakışını, takip eden yıllarda değiştirdiğine dair herhangi bir emâre bulunmuyor. Bugün bile Hizbullah’ın etkin olduğu bölgelerde, hareketin genel sekreteri Hasan Nasrallah’ın resimleri yanında Humeyni’nin ve onun halefi Ali Hamaney’in boy boy resimlerine sıkça rastlamak mümkün. Aynı şekilde Hasan Nasrallah’ın verdiği röportajlarda duvarda asılı Humeyni ve Hamaney portrelerine…

Emel ile ilişkiler

İran’ın desteği ile güçlenen, İsrail’e ve yerel müttefiklerine karşı yürüttüğü mücadele ile popülaritesi artan Hizbullah’ın, doğal rakibi konumundaki Emel ile ilişkileri de gittikçe kötüleşti. En nihayetinde 1988 yılında iki grup arasında çatışma çıktı. “Kardeşlerin Savaşı” olarak isimlendirilecek çatışma iki yıl sürdü ve çoğu sivil 2 binden fazla insanın ölümüne sebep oldu.

Çatışma İran ve Suriye’nin arabuluculuğu ile ancak durdurulabildi. İlk önce 1989 yılında imzalanan ve Lübnan’daki iç savaşı bitiren ‘Taif anlaşması’ ve bir yıl sonra Emel ile varılan anlaşmayla artık Hizbullah, Lübnan’da meşru politik bir aktör oldu. Nitekim 1972 yılından sonra yapılan ilk genel seçimlere Hizbullah da katıldı ve sekiz sandalye kazandı. Hizbullah bloğunda yer alan dört bağımsız aday da sandalye kazanınca, Hizbullah 12 sandalyelik bir meclis bloğu kurabildi. Hizbullah, takip eden genel seçimlere de katıldı. 1996 seçimlerinde toplamda 9 sandalye, 2000, 2005, 2009 ve 2018 seçimlerinde 12 ila 14 sandalye elde edebildi.

  • Hizbullah’ın kuruluşu
  • Hizbullah (Lübnan) logosu.
  • Hizbullah, Lübnan’da iç savaşın bütün şiddetiyle devam ettiği bir dönemde, 1982 yılında kuruldu. Ancak ilk yıllarında gizli bir örgüt olarak kaldı ve kurulduktan üç yıl sonra kuruluşunu ilan etti. Emel’le aynı toplum tabanına yani Şiilere hitap ediyordu. Dolayısıyla Emel’in doğal olarak rakibiydi. Nitekim Hizbullah’ın ortaya çıkışını hazırlayan en önemli sebepler arasında Emel’e yönelik rahatsızlıklar vardı. Hareket özellikle Musa Sadr’ın kaybolmasından sonra dînî bir hareketten çok, seküler bir hareket görünüme büründü.
  • 1982 yılı itibariyle Emel’in liderliğini yapan Nabih Berri bir avukattı. Ayrıca Emel’i iç savaşa, Hristiyan Falanjistler ve onları destekleyen İsrail tarafında sokmuştu. Ve bu, en azından Filistinlilerin karşısında olunmaması gerektiğini savunan Şiileri rahatsız ediyordu. Hizbullah’ı, Emel’in genel gidişatından rahatsız olan ve hareketten kopan Huseyin el-Musavi, İbrahim el-Amine ve Hasan Nasrallah gibi isimler kurdu.
  • Adını nereden alıyor?
  • Maide suresinin “Her kim Allah’ı, Resulünü ve iman edenleri dost edinirse, şüphesiz onlar Allah’ın taraftarıdır ve galip gelecek olan onlardır” meâlindeki 56. Âyet-i Kerimesindeki geçen حِزْبَ اللهِّ) ) kelimesinden alır.
  • “Allah’ın hizbi, taraftarı” mânâsındaki veya daha modern bir kullanımla ‘Allah’ın partisi’ anlamına gelen Hizbullah kelimesi, nitekim örgütün bayrağında da yer alıyor.
  • Hizbullah'ın kuruluş hedefleri
  • Hizbullah, kuruluşunu 16 Şubat 1985 günü yayınladığı açık bir mektupla ilân etti. Bu mektup, Hizbullah’ın Lübnan’da ulaşmak istediği hedefleri en net şekilde ilan ediyordu.
  • -İsrail’in varlığının tamamen sona erdirilmesi ve bunun ilk adımı olarak da Lübnan’dan tamamen çekilmesi,
  • -Amerika, Fransa ve müttefiklerinin Lübnan’ı tamamen terk etmesi,
  • -Lübnan’a her türlü emperyalist müdahalenin sona ermesi,
  • -Falanjistlerin işledikleri suçların hesabını yargı önünde vermesi,
  • -Lübnan halkının kendi geleceklerini belirlemede tam ve özgür iradeleriyle hareket etmesi.
  • Ancak, mektup şunu da ekliyordu:
  • “Biz, hiç kimseyi İslam’ı kabule zorlamaya taraftar olmadığımız gibi hiç kimsenin de kendi inanç ve sistemini bize zorla benimsetmek istemesini hoş göremeyiz.”
  • “Bununla birlikte İslam’ı inanç, sistem, düşünce ve hüküm olarak tamamen kabul ettiğimizi ve herkesi de onu tanımaya ve hukukunu kabul etmeye çağırdığımızı önemle vurguluyoruz. Ayrıca hepinizi, İslam›a girmeye, onun öğretisine bireysel, siyasal ve toplumsal alanda tabi olmaya ısrarla çağırıyoruz.”

İsrail'e karşı saldırılar

Lübnan’ı 1982 yılında işgal eden İsrail, 1985 yılında geri çekilme planını ilan etti. Ancak, Lübnan topraklarından tamamen 2000 yılında çekildi. Hizbullah’ın kurulduğu yıldan başlayarak birinci hedefi, Lübnan’daki işgalci konumdaki İsrail askerî güçleri oldu. Kuruluşunu ilan ettiği 1985 yılından sonra da bu hedef değişmedi ve Hizbullah, İsrail’e ve onun desteklediği Güney Lübnan Ordusu’na karşı saldırılarına devam etti.

Hizbullah’a karşı İsrail 1990’lı yıllarda iki ayrı askerî operasyon yaptı. Ancak Hizbullah’ı yok etmeyi başaramadı. Hizbullah saldırılarının, İsrail’i Lübnan’dan tamamen çekilmeye zorlayıp zorlamadığı tartışmalı bir konu. Ancak İsrail kamuoyunun her yıl 20-30 askerin ölümü ve 80-90’ının yaralanması pahasına sürdürülen bir işgali sorgulamaya başlaması normal.

Öte yandan Hizbullah’ın İsrail’e yönelik saldırıları, İsrail Lübnan’dan çekildikten sonra da devam etti ve bu saldırılar İsrail’i altı yıl sonra tekrar Lübnan’ı işgal etmeye sevk etti. Ancak bu sefer Hizbullah’ın direnişi çok daha çetin oldu. Yaklaşık bir ay süren askerî operasyonda İsrail 119 askerini kaybetti, 1.244 asker ise yaralandı. İsrail’e Lübnan’dan atılan roketler sonucu 43 İsrailli sivil hayatını kaybederken, 1.384 sivil de yaralandı. Hizbullah’ın kayıpları daha ağırdı ancak netice örgüt için tam bir zaferdi. Bu zaferin ardından Hizbullah’ın genel sekreteri Hasan Nasrallah Şii olmasına ve İran’la ilişkilerine karşın, Sünni Arap dünyasının bile en popüler figürü oldu.

Hizbullah bir terör örgütü mü?

Hizbullah terör örgütü olarak görenler:

Arap Birliği, Körfez İşbirliği Konseyi, Almanya, İngiltere, İsrail, Amerika Birleşik Devletleri.

Hizbullah’ın sadece askeri kanadını terör örgütü olarak görenler:

Avrupa Birliği, Fransa, Kosova ve Yeni Zelanda.

  • Suriye iç savaşı
  • Arap Baharı ile birlikte Hizbullah hedefini İsrail’den Suriye’ye çevirdi. Zira en büyük bölgesel destekçisi İran için Suriye’deki Esed rejiminin devamı, bölge jeopolitiği açısından büyük önem arz ediyordu. İran çizgisindeki Hizbullah açısından da Esed rejiminin varlığı stratejik öneme haizdi. Hasan Nasrallah “Eğer Suriye, Amerikalıların, İsraillilerin, tekfircilerin veya Amerikancı bölgesel ülkelerin eline düşerse, direniş kuşatılmış olacak ve İsrail, Lübnan’ı tekrar işgal edecek” diyor, bildiğini okuyordu. Vatanlarını terk etmek zorunda kalan milyonlarca Suriyelinin ne düşündüğü kimin umrundaydı? Hizbullah, Suriye’deki iç savaşa ilk önce 2013 yılının Mayıs ayında Lübnan-Suriye sınırına yakın el-Kuseyr köyünü muhaliflerin elinden alarak müdahil oldu. Takip eden yıllar Hizbullah’ın Suriye iç savaşına daha da kapsamlı olarak müdahalesine şahit oldu. Hizbullah güçleri neredeyse bütün ülke boyunca rejimi istemeyen Suriye halkına karşı mücadele ederek Esed’in ayakta kalmasına katkıda bulundu. Fakat bu katı İran yanlısı ve mezhepçi tutum, Hizbullah’ın yaymaya çalıştığı mezhep-üstülük imajına ağır darbe vurdu. Hizbullah’ın Suriye’de işlediği cinayetler zihinlere kazınmış oldu. Nitekim Nasrallah artık Arap dünyasının en popüler liderlerinden biri değildi.