Paris’ten gelen mektup

Timur’un rahibe gösterdiği hürmet Anadolu Türklerinden esirgendi. Fransa kralına tazim eden zat, Osmanlı sultanını kafeslerde gezdirdi. “Bizim ve sizin düşmanlarınızı hezimete uğrattım” diye övünen Timur dengeleri aleyhimize çeviren büyük darbelerden birini indirdi. Türk’ün en büyük düşmanının yine Türk olduğu gerçeğini bihakkın ispatladı. Fransızlar da değişen dengeleri müteakip değişik mektuplar yazmakta ne kadar mahir olduklarını…
Timur’un rahibe gösterdiği hürmet Anadolu Türklerinden esirgendi. Fransa kralına tazim eden zat, Osmanlı sultanını kafeslerde gezdirdi. “Bizim ve sizin düşmanlarınızı hezimete uğrattım” diye övünen Timur dengeleri aleyhimize çeviren büyük darbelerden birini indirdi. Türk’ün en büyük düşmanının yine Türk olduğu gerçeğini bihakkın ispatladı. Fransızlar da değişen dengeleri müteakip değişik mektuplar yazmakta ne kadar mahir olduklarını…

Fransa’yla Türkiye, ilginç bir mektup diplomasisi yürütüyor. Cumhurbaşkanı Macron, mevkidaşı Erdoğan’a ilişkileri normalleştirmek için geçen hafta bir mektup gönderdi. Erdoğan, Kovid-19’a yakalanan Macron’a 19 Aralık’ta bir mektup yazarak geçmiş olsun dileklerini iletmişti. Macron cevabî jestiyle yaz aylarından bu yana yüksek seyreden tansiyonun düşürülmesi için önemli bir adım atmış oldu.

Fransa’yla Türkiye, ilginç bir mektup diplomasisi yürütüyor. Cumhurbaşkanı Macron, mevkidaşı Erdoğan’a ilişkileri normalleştirmek için geçen hafta bir mektup gönderdi. Erdoğan, Kovid-19’a yakalanan Macron’a 19 Aralık’ta bir mektup yazarak geçmiş olsun dileklerini iletmişti. Macron cevabî jestiyle yaz aylarından bu yana yüksek seyreden tansiyonun düşürülmesi için önemli bir adım atmış oldu.

O Fransuva ki, 1519’da imparator seçilmek için üç yıl içinde haçlı ordularının başına geçip Avrupa ve İstanbul’u Türklerden kurtaracağı vaadinde bulunmaktaydı
O Fransuva ki, 1519’da imparator seçilmek için üç yıl içinde haçlı ordularının başına geçip Avrupa ve İstanbul’u Türklerden kurtaracağı vaadinde bulunmaktaydı

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, “güzel, pozitif, hatta bazı kısımlarında Türkçe ifadelerin bulunduğu” mektubu cumhurbaşkanına takdim ettiklerini, kendisinin de “Memnuniyetle görüşürüz” dediğini ifade etti. Türkçe ifadelerden kastı herhalde “Değerli Tayyip” hitabıyla başladığı kısımdı. Mektupların “normalleşmenin ve yeni bir yol haritasının” önünü açıp açamayacağını henüz kimse bilmiyor.

Mektubun çağrıştırdıkları

‘Fransa’ ve ‘mektup’ kelimeleri yan yana gelince zihinde beliren ilk çağrışım, Kanunî’nin Fransa Kralı 1. Fransuva’ya yazdığı name-i hümayun. Fransızların Muhteşem Süleyman dediği Kanunî bu mektubu 1526 Ocak’ında yollamıştı. Metin, Türk-Fransız ilişkilerinin miladı olduğu ve Türk devletinin dünya siyasetindeki kudretini gözler önüne serdiği için çok önemli bir vesika. Paris’teki Fransa Ulusal Kütüphanesi’nin en değerli eserleri arasında sayılmakta ve ancak üst düzey izinle ve görevlilerin nezaretinde ziyarete açılmakta.

Fransızların Muhteşem Süleyman dediği Kanunî bu mektubu 1526 Ocak’ında yollamıştı.
Fransızların Muhteşem Süleyman dediği Kanunî bu mektubu 1526 Ocak’ında yollamıştı.

O Fransuva ki, 1519’da imparator seçilmek için üç yıl içinde haçlı ordularının başına geçip Avrupa ve İstanbul’u Türklerden kurtaracağı vaadinde bulunmaktaydı. En büyük rakibi Alman Kralı Şarlken karşısında “önce tacını”, sonra da 1525’teki Pavia Savaşı’ında da esir düşerek hürriyetini kaybedecekti.

  • Annesi Düşes Dangelon, bir elçiyle yolladığı mektubunda Kanunî’ye şunları yazacaktı: “Şimdiye kadar oğlumun kurtuluşunu Şarlken’in insafına bırakmıştım. Fakat Şarlken oğluma hakaretler etmektedir. Dünyaya geçen hükmünüz, cihanın bildiği azamet ve şanınızla oğlumun kurtulmasını temin etmenizi zat-ı şahanenizden niyaz ediyorum.”

Muhteşem sultan bu yakarışı cevapsız bırakmamış, o muhteşem satırları yazmıştı: “Ben ki, sultanlar sultanı, hakanlar hakanı, hükümdarlara taç giydiren, Allah'ın yeryüzündeki gölgesi ve atalarımın fethettiği Akdeniz'in, Karadeniz'in, Rumeli'nin, Anadolu'nun, Karaman'ın, Rum'un, Dulkadiroğluları Vilayeti'nin, Diyarbakır'ın, Kürdistan'ın, Azerbaycan'ın, Acem'in, Şam'ın, Haleb'in, Mısır'ın, Mekke'nin, Medine'nin, Kudüs'ün, bütün Arap memleketlerinin, Yemen'in ve daha nice ülkelerin ki, büyük atalarımın Allah kabirlerini nurlu etsin karşı konulmaz kuvvetleriyle fethettikleri ve benim muhteşemliğimle de ateş saçan mızrağımın ve zafer getiren kılıcımın gücüyle fethettiğim nice memleketlerin sultanı ve padişahı olan Sultan Bayezid Han oğlu Sultan Selim Han oğlu Sultan Süleyman Han'ım!

Sen ki, Fransa vilayetinin kralı olan Françesko'sun...”

Pek aziz ve muhterem dostunuz

Kanunî, görüleceği üzere Fransa’dan vilayet olarak söz etmekte, kralı da âdeta bir vali statüsünde muhatap almaktadır. Devamındaki ifadelerinde ise bilgece bir şefkat ve âlicenaplık vardır: “… kurtulmanız hususunda tarafımdan yardım ve medet istida eylemişsiniz. Padişahların mağlup olması ve hapsolması tuhaf değildir. Gönlünüzü hoş tutup üzülmeyesiniz. Gece gündüz atımız eyerlenmiş ve kılıcımız kuşanılmıştır. Allah, hayırlar müyesser eyleyip meşiyyet ve iradatı neye müteallik olmuş ise vücuda gele (Allah’ın dilediği olur).”

Timur’un rahibe gösterdiği hürmet Anadolu Türklerinden esirgendi.
Timur’un rahibe gösterdiği hürmet Anadolu Türklerinden esirgendi.

Bu boş bir vaat değildi nitekim. Şarlken, Mohaç Savaşı’nda ağır bir hezimet, Viyana kuşatmasında da büyük bir korku yaşayarak Fransa’yı rahat bırakmak zorunda kaldı. Osmanlı, Fransa’yı gerek Habsburg hanedanlığının baskılarına gerekse de iç karışıklıklara karşı destekledi. Donanma, asker ve para desteğiyle Fransa’yı ayakta tuttu. 1532’de Fransuva, Şarlken’e karşı Osmanlıların sayesinde güvende olduğunu Venedik elçisine itiraf ediyordu. 1533’te Şarlken’e karşı İngilizlerle ve Alman prenslerle birlikte hareket etmesi karşılığında İstanbul’dan gelen 100 bin altına da kavuşacaktı.

1555’te ise Osmanlı donanması Fransız donanmasının imdadına yetişti. Kral 2. Henry, yazdığı mektupta sultana “büyük padişah, bizim pek aziz ve muhterem dostumuz” diye hitap ediyordu. 16 ve 17. asırlar boyunca Fransa’nın bu himmetlere mukabil yaptığı tek şey, Osmanlı’ya karşı kurulan ittifaklarda yer almamasıydı. Davet edildiği haçlı seferlerine katılacağını söyleyip muhataplarını oyalamasıydı.

Karda yürüyüp iz bırakmamak

Diğerlerinin bunun fark edilmemesi düşünülemezdi. Bunun üzerine Batılı liderler ve papalık, Fransa’yı Hıristiyan düşmanlarıyla iş birliği yapmakla itham etti. Hatta haçlı seferini Fransa üzerine tertiplemek tehdidinde dahi bulundular. Fransızlarsa ikili oyunlarını yıllarca ustalıkla sürdürdü. Dindaşlarına karşı kazandığı zaferlerden ötürü gizli gizli sultanları tebrik eden elçiler yollarken dindaşlarına ise Osmanlı’yı yeni fetihlerden vazgeçirmek için ellerinden geleni yaptıklarını ama durdurmayı başaramadıklarını söylüyorlardı.

  • Fransa, karda yürüyüp iz bırakmamak için mektuplar yerine elçiler yollamayı tercih ediyordu. Şifahen aktarılan mesajların yakalanıp aleyhte somut bir delil olarak kullanılma tehlikesi yoktu. Bu elçilerin aslî işlevi, İstanbul’u Almanlar üstüne sefer yapmaya kışkırtmaktı. Osmanlı hâkimiyeti altındaki Polonya gibi ülkelerde kendilerine yakın isimlerin yönetime gelmesi için payitahtı ikna etmek de bir başka görevleriydi. En büyük kozları ise Avrupa içinden naklettikleri istihbarattı.

Şüphe yok ki, doğuda İran tehdidiyle yüz yüze kalmasa, daha doğrusu sırtından vurulmasa Osmanlı’nın tüm kıtayı fethetmesi işten bile değildi. Kanunî’den evvel babası Yavuz devrinde dahi bunun mümkün olabileceği belirginleşmişti. Bundan ötürü, başta Vatikan olmak üzere Avrupa devletleri, İran’ın kendileri için stratejik değerini çok erken fark etmişlerdi (Bugün de durum farklı değildir -GH-). Kanunî’ye göre çok erken tarihlerde, Yıldırım Bayezid zamanında İran üzerinden gelerek Anadolu’yu kasıp kavuran Timur da Batılıların takdir ve taltifine mazhar olmuştu.

İçtenliğini Fransa kralı kabul buyursun

Söz mektuplardan açılmışken Timur’un Fransa kralıyla yazışmaları da tarihin ilginç kesitlerinden biri. Henüz Osmanlı’yla gizli müttefik olmadığı bir dönemde Fransa’nın Timur’la girdiği ilişki Batı’nın Osmanlı’yı ve düşmanlarını ne kadar mühimsediğini göstermekte. Öte yandan bazılarınca Türk-İslam kahramanı gibi gösterilen Timur’un Batı işbirlikçisi olduğu gerçeğini faş etmekte. Hatta onun Anadolu istilasının Batı’nın teşvikiyle olduğunu söylemek dahi abartılı bir yorum sayılmaz.

Niğbolu zaferi sonrası mektubundaki samimiyet ve sadakat bunun delilidir: “Bu muhibbinin, yüz bin selam ve hayırhahlığını, dünyalar kadar çok içtenliğini Fransa kralı kabul buyursun. Dualar tebliğinden sonra siz emir-i kebirin re'y-i âlilerine arz olunur ki, Ferrari Fransiskos adındaki vaiz rahip tarafımıza geldi. Ve mülûkî mektupları getirdi. Ve siz emir-i kebirin iyi adını ve azamet-i sanini bize bildirdi. Çok mesrur olduk. Şu dahi beyan olunur ki, leşker-i enbuh ile gidüp yaver-i Bari-i Teâlâ ile bizim ve sizin düşmanlarınızı müzmahil eyledim. Bundan sonra sultaniye şehrinin murahassası F. Cevanî'yi huzurunuza gönderdim. Her ne ki vaki oldu ise arz ve takrir eder. Şimdi siz emir-i kebirden rica ederim ki, daima nâme-i humayunlarınızın irsal kılınıp bize haber-i selamet ve afiyetiniz ilâm oluna…”

  • Timur’un rahibe gösterdiği hürmet Anadolu Türklerinden esirgendi. Fransa kralına tazim eden zat, Osmanlı sultanını kafeslerde gezdirdi. “Bizim ve sizin düşmanlarınızı hezimete uğrattım” diye övünen Timur dengeleri aleyhimize çeviren büyük darbelerden birini indirdi. Türk’ün en büyük düşmanının yine Türk olduğu gerçeğini bihakkın ispatladı.

Fransızlar da değişen dengeleri müteakip değişik mektuplar yazmakta ne kadar mahir olduklarını…