Pestisitlerin çevre ve insan sağlığına etkileri

 Türkiye’deki zehir araştırma ve danışma merkezleri verilerine göre pestisit zehirlenmeleri (yüzde 7-10), beşeri tıbbi ürünlerle zehirlenmelerin (yüzde 65-70) ardından ikinci sırada geliyor. Pestisitler yüzünden sonradan ölenler, kanser gibi kronik bir rahatsızlığa yakalananlar ile engelli doğumları da eklediğimizde tehlikenin boyutu daha net anlaşılıyor.
Türkiye’deki zehir araştırma ve danışma merkezleri verilerine göre pestisit zehirlenmeleri (yüzde 7-10), beşeri tıbbi ürünlerle zehirlenmelerin (yüzde 65-70) ardından ikinci sırada geliyor. Pestisitler yüzünden sonradan ölenler, kanser gibi kronik bir rahatsızlığa yakalananlar ile engelli doğumları da eklediğimizde tehlikenin boyutu daha net anlaşılıyor.

Tarım amaçlı kullanılan yüzlerce çeşit kimyevî maddenin insan sağlığı üzerinde kronik etkileri biliniyor. Pestisitlerin kullanımı esnasında akut zehirlenme ve ölüm olaylarının meydana geldiği de mâlum. Dünya sağlık örgütü (DSÖ) tahminlerine göre, dünya ölçeğinde yılda yaklaşık 3 milyon akut pestisit zehirlenmesi meydana geliyor ve bunun yaklaşık yüzde 10’u yani en az 300 bin kişi hayatını kaybediyor.

Dünya nüfusundaki artışın gıda maddelerine erişimde zorluklar yaşatacağı yalanından yola çıkılarak gıda üretimi ve veriminin artırılması, kayıpların önlenmesi amacıyla ‘pestisit’ adı verilen kimyevî maddelerin kullanımı gündeme gelmiş, hâlen de artan hızla dünya çapında yaygınlık kazanarak kullanımı devam etmektedir.

İlginçtir, kimya endüstrisinin bilhassa gıda ve sağlık üzerindeki hegemonyası kurulduğundan beri hemen hiçbir yan tesiri bulunmayan tabii çözüm yollarına savaş açılmış, “kocakarı metodu” yaftasıyla unutulmaya terk edilmiştir. Oysa tabiatta denge hâkimdir. Zararlı böcekler varsa, onları yiyerek çoğalmalarını engelleyen kuşlar ve diğer hayvanlar da vardır, bunlardan yararlanmayı düşünmek lazım gelir. Zararlı bitkiler varsa, onların çoğalmasını engelleyen tabiî çareler üzerinde kafa yormak gerekir.

Kimyevî ürünlerin hem çevreye, hem de insan sağlığına inanılmaz hasarlar verdiğini artık bütün dünya öğrenmiş bulunuyor. Ancak yine de kimya şirketlerinin hegemonyasına karşı adam akıllı bir direniş sergilenmiyor. “Öğrenilmiş/öğretilmiş çaresizlik” hepimizi sarmış durumda. Kimsenin dışına kaçamadığı ekran çağında TV, bilgisayar, tablet ve cep telefonu üzerinden reklam bombardımanı altında tıpkı ölüm korkusuyla tepkileri donmuş, celladına teslim olmuş bir mahkûm gibi uyuşmuş bekliyoruz.

Pestisitler çevremizi zehirliyor

Çevremizi ve sağlımızı tehdit eden kimyevi maddelerin sayısını hiç düşündünüz mü? Onlarca mı, yoksa binlerce mi? Daha da korkuncu, milyonlarca mı? Evet, maalesef milyonlarca kimyevî maddeye maruz durumda yaşıyoruz. Üstelik bu maddelerin pek çoğu hemen kaybolup gitmiyor. Bulaştıkları çevrede uzun yıllar kalabiliyor. Bu da bitkiler, hayvanlar, toprak, su ve insanlar üzerinde sadece kanserojen etkiler bırakmakla kalmıyor, mutasyonlara hatta anne karnındaki bebeklerin sakat doğmasına neden olan felaketlere yol açıyor.

  • Pestisitler çevreye;
  • • Hava yoluyla
  • • Su yoluyla
  • • Toprak yoluyla
  • • Yiyecekler yoluyla yayılıyor.

Pestisitler toprağa tatbik sonrası buharlaşarak rüzgâr yoluyla atmosfere giriyor; atmosferden su yüzeylerine aktarılıp buralarda toplanıyor. Toprağa düşen pestisitler ise toprağın yapısını ve toprakta yaşayan organizmaları olumsuz yönde etkiliyor. Su ve toprak ile etkileşim içinde bulunan tüm canlılar, arılar, kuşlar, omurgasızlar ve balıklar tehdit altında kalıyor. Bu canlıların popülasyonlarında azalmalara neden oluyor.

Pestisitlerin verdikleri mühim hasarlardan biri de hedef olmayan canlılarda savunma mekanizmalarını harekete geçirip dayanıklılık oluşturması. Bu, hastalık taşıyan böcek ve parazitlerin kontrolden çıkmasına, dolayısıyla tabiattaki dengenin bozulmasına imkân sağlıyor.

Pestisitler insan sağlığını tehdit ediyor

İnsanoğlu hem etçil, hem de otçul beslenen bir canlı. Bu nedenle pestisitlere mâruz kalma açısından diğer türlere nazaran daha fazla risk altında. Bugün yeryüzünde yaşayan neredeyse her insanın bünyesinde pestisit kalıntılarına rastlanmakta. Tarım amaçlı kullanılan pestisitlerin insan sağlığına zararları herkesçe malum, bu konuda bir tartışma söz konusu değildir, ancak “usulüne uygun kullanıldığı zaman riskleri en aza iner” kabilinden mânâsız savunma biçimleri mevcuttur.

İnsanoğlu hem etçil, hem de otçul beslenen bir canlı. Bu nedenle pestisitlere mâruz kalma açısından diğer türlere nazaran daha fazla risk altında
İnsanoğlu hem etçil, hem de otçul beslenen bir canlı. Bu nedenle pestisitlere mâruz kalma açısından diğer türlere nazaran daha fazla risk altında

Tarım amaçlı kullanılan yüzlerce çeşit kimyevi maddenin insan sağlığı üzerinde kronik etkileri bilinmektedir. Pestisitlerin kullanımı esnasında akut zehirlenme ve ölüm olaylarının meydana geldiği de malumdur. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tahminlerine göre, dünya ölçeğinde yılda yaklaşık 3 MİLYON akut pestisit zehirlenmesi meydana geliyor ve bunun yaklaşık yüzde 10’u yani en az 300 BİN KİŞİ hayatını kaybediyor.

Bütün dünyada olduğu gibi ülkemizde yaygın şekilde kullanılan ziraî ilaçlarının(!) kanser türlerine neden olduğu ve insan vücudundaki bazı organlara hasar verdiği de raporlara yansımış bulunmaktadır.

Ülkemizde Pestisit zehirlenmeleri

Türkiye’deki zehir araştırma ve danışma merkezleri verilerine göre pestisit zehirlenmeleri (yüzde 7-10), beşeri tıbbi ürünlerle zehirlenmelerin (yüzde 65-70) ardından ikinci sırada geliyor. Pestisitler yüzünden sonradan ölenler, kanser gibi kronik bir rahatsızlığa yakalananlar ile engelli doğumları da eklediğimizde tehlikenin boyutu daha net anlaşılıyor.

  • Ülkemizde katliam boyutundaki bazı vakalar:
  • - 1955-1958 yılları arasında, bu bölgede (Diyarbakır, Mardin, Urfa) yaşayan 3 binin üstünde kişiye "porfiria kutan tarda" tanısı konmuştur. "Karayara hastalığı’ adı verilen epidemide, deri koyulaşması, idrar renginin koyu kahverengiden siyaha kadar değişmesi başlıca belirtilerdir. Daha çok çocuklarda (4-14 yaş grubu) ve erkeklerde görülen rahatsızlığın, Tarım Kuruluşu tarafından dağıtılan hekzaklorobenzen (HCB) ile ilaçlanmış tohumluk buğdaydan yapılan ekmekleri yiyenleri zehirlediği anlaşılmıştır. Yüzde 10, yani 300’ü aşkın ölüm söz konusudur.

- 1963'de Bursa'da Folidol ile ilaçlanan şeftaliyi yiyen 32 kişiden 7’si ölmüştür.

- 1973'de Kars'ın Damal köyünde Folidol‘ü saç ve elbise temizliğinde kullanan 37 kişi ölmüştür.

- 1979’da Ödemiş'te Folidol şişesi ile zeytinyağı şişesini bir arada bulunduran yaşlı bir kadının yanlışlıkla Folidol ile kızarttığı böreği yiyen 16 kişi zehirlenmiş, bunlardan 6’sı ölmüştür. Aynı tarihte yine Ödemiş'te Folidol ile ilaçlanmış karpuz yiyen 7 kişi zehirlenmiştir.

Katliam boyutunda olmasa da pestisitlerin can yakmaya devam ettiğini görüyoruz. Yakın tarihli iki olayı da dikkatlerinize sunmuş olalım:

Böcekler nedeniyle sıkılan ilaçtan zehirlenen biri hamile 10 kişi hastaneye kaldırıldı.
Böcekler nedeniyle sıkılan ilaçtan zehirlenen biri hamile 10 kişi hastaneye kaldırıldı.

- 2019 yılında Sivas 'ın Ulaş ilçesi Aşağıada köyündeki bir şeker pancarı tarlasında yapılan ilaçlamanın ardından rahatsızlanan 15 tarım işçisi, mide bulantısı, istifra ve bayılma şikayetleriyle çevredeki hastanelere sevk edildi.

- 2020 Temmuz ayında İstanbul Arnavutköy'de yaklaşık 30 kişinin yaşadığı apartmanda bodrum katı ve merdivenlerdeki böcekler nedeniyle sıkılan ilaçtan zehirlenen biri hamile 10 kişi hastaneye kaldırıldı.

Diğer vakaları, nesiller boyu olumsuz etkilerini düşündüğümüzde, pestisitlerin tabiata ve insana doğrultulmuş bir silah olduğu gerçeğiyle yüzleşmek durumundayız.