Reelpolitiğin zaferi: Biden’ın Ortadoğu turu ne mesajlar verdi?

Joe Biden ve Muhammed bin Selman.
Joe Biden ve Muhammed bin Selman.

ABD Başkanı’nı özellikle Suudi Arabistan’ı ziyaret etmeye zorlayan iç ve dış birtakım faktörlerin olması, Muhammed bin Selman açısından büyük bir şanstı ve nitekim bu durum bilhassa Suud medyasında büyük bir ‘zafer’ olarak gururla sunuldu. Biden bu ziyarette, elde ettiğinden veya edebileceğinden daha fazlasını karşı tarafa vermiş olabilir.

ABD Başkanı Joe Biden’ın göreve geldikten sonraki ilk kapsamlı Ortadoğu turu Temmuz ayında gerçekleşti. İsrail ve Batı Şeria ile başlayan dört günlük tur, tüm gözlerin çevrildiği Suudi Arabistan’da son buldu. Rusya’nın Ukrayna işgali ile başlayan süreç ve petrol piyasasında yaşanan sorunlar, bu ziyaretin zamanlamasının belirlenmesinde hiç şüphesiz en büyük etken oldu. ABD için özellikle küresel enerji arzı ve güvenliği konusunda endişelerin arttığı bir dönemde, OPEC devi Suudi Arabistan’ın stratejik önemi bir kez daha teslim edilmiş oldu ve diğer her türlü konuyu ikinci planda ve gölgede bıraktı. Ziyaretin, petrol arzı ve fiyatlamaları konusunda Biden yönetimine beklediğini verip vermediği tartışmalı olsa da, içeride yüksek enflasyon ve artan enerji fiyatları sebebiyle Kasım’da yapılacak ara seçimleri kaybetme riski giderek artan Biden için çok fazla seçenek yoktu.

İsrail ile birleşme biraz daha bekleyecek gibi

Ortadoğu turunun önemli gündem maddelerinden biri de -Biden’ın da bizzat belirttiği üzere- bölgede başlayan İsrail’le normalleşme sürecini Suudi Arabistan’ı da içine alacak şekilde genişletmekti. Suud hava sahasının İsrail uçaklarına açılması bu yönde atılmış önemli bir adım olsa da Suudi Arabistan, İsrail-Filistin meselesinin çözümüne dair somut bir adım atılmadan tamamen normalleşmeye yanaşmama prensibini hâlen koruyor, dolayısıyla Biden’ın Reelpolitiğin zaferi: Biden’ın Ortadoğu turu ne mesajlar verdi? bu konuyla ilgili şu an için istediğini aldığını söylemek güç.

Ancak, Suudi Arabistan’ın Körfez’deki en sağlam müttefikleri Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Bahreyn’in İsrail’le ilişkilerini normalleştirmede herhangi bir beis görmediğini, dolayısıyla, Krallık için Filistin sorununun esas engel olmadığını not etmek gerekir. Daha açık olmak gerekirse, Suudi Arabistan, İsrail ve ABD ile aralarında ilişkilerin yeniden gözden geçirilmesi sürecinde ellerindeki son kozlardan birini tek bir adımda kaybetmek istemiyor gibi görünüyor.

Sebep ne olursa olsun, Suudi Arabistan’dan İsrail’i de kapsayan bölgeye ait bir güvenlik eksenine katılma veya petrol üretiminin derhal artırılmasına yönelik bir taahhüt alma noktasında Biden’ın ziyaretinin başarılı olduğunu şu aşamada söylemek zor.

ABD çekiliyor imajını silebildi mi?

Öte yandan Biden’ın ziyaretinin bazı noktalarda gerek kendisi, gerekse Arap müttefikleri açısından olumlu karşılandığı ve bir süredir bozulan hatta tamamen çökmeye yüz tutan güveni yeniden sağlamlaştırma yönünde bir adım olarak değerlendirildiği söylenebilir. Ziyaret kapsamında verilen mesajlar, bilhassa Afganistan’dan çekilme sonrası Körfez’de daha da artan “ABD bölgeden tamamen çekiliyor” endişelerini kısmen ve şimdilik de olsa bertaraf etmiş oldu. Washington yönetiminden gelen ‘bölgenin Çin’e veya Rusya’ya bırakılmayacağı’ şeklindeki mesajların esas muhatabı elbette Ortadoğu bölgesinde etkinliğini artırmaya yönelik adımlar atan Pekin yönetimi.

Ancak aynı mesajın bölgesel müttefikler üzerindeki rahatlatıcı etkisi de görmezden gelinemez. Zîra ABD’nin özellikle Körfez ülkelerinin güvenliğinin sağlanmasındaki tarihi rolü yadsınamaz ki söz konusu rol özellikle ABD’nin Irak’ı işgalinden sonra sorgulanmaya başlamıştı.

Kısacası ABD Başkanı’nın öncesinde ve sonrasında çok konuşulan ziyareti sonrası, bölgede epeydir gerek açıktan, gerek kapalı kapılar ardında sıkça dillendirilen “ABD bölgeyi tamamen bırakacak” söyleminin en azından bir süre için gücünü yitirmesi beklenebilir. Söz konusu durum, bu kaygının etkisiyle alternatif arayışlara giden ve özellikle Çin ile ilişkilerini güçlendirmeye çalışan bölge ülkelerinin, Washington’ı kızdıracak daha radikal adımlar atmasının da -en azından bir süreliğine- önüne geçebilecektir.

Ziyaretin kazananı bin Selman

Şu aşamada Biden’ın bölge ziyaretinin en büyük kazananının Suudi Arabistan Veliaht Prensi M. bin Selman olduğunu söylemek yanlış olmaz. Söz konusu ziyaret, sinyalleri verildiği ilk andan itibaren Suudi Arabistan nedeniyle ABD kamuoyunda sertçe eleştirilmiş, hatta Suud ayağının iptal edilebileceği veya erteleneceği yorumları yapılmıştı.

Tüm bu eleştiriler, başkanlık kampanyasının başından itibaren M. bin Selman’ı, Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı cinayetindeki rolü ve insan hakları karnesi nedeniyle “cezalandıracağını”, hiçbir şekilde “muhatap almayacağını” defalarca dile getiren Biden için bu ziyaretin “keskin bir U dönüşü” şeklinde değerlendirilmesinden ileri geldi.

Ancak gelinen noktada, ABD kamuoyunda da sıkça dillendirildiği üzere “realpolitik, idealizme ve ahlâkî değerlere galip geldi” ve Başkan Biden Suudi Arabistan’ı da içine alan Ortadoğu turunu gerçekleştirerek, Veliaht Prens ile aynı kareye girmiş oldu.

ABD Başkanı’nı özellikle Suudi Arabistan’ı ziyaret etmeye zorlayan iç ve dış birtakım faktörlerin olması, MbS açısından büyük bir şanstı ve nitekim bu durum bilhassa Suud medyasında büyük bir ‘zafer’ olarak gururla sunuldu. Bu da haksız bir sunum sayılmaz. Zîra Veliaht Prens, ABD’de Biden’e yönelik kamuoyu baskısına rağmen, ABD Başkanı ile aynı fotoğraf karesine girdi ve daha da önemlisi Cidde’de ABD ve Körfez İşbirliği Teşkilatı üyesi devletler ile Irak, Mısır ve Ürdün arasında üst düzey bir toplantıya ev sahipliği yaptı.

Veliaht Prens, Biden’ın Suudi Arabistan ziyaretini gerek bizzat Biden’ın kendisi gerekse Arap liderleri ile birebir ilişkilerindeki tavırları ile tabiri caizse tiyatral bir performansa dönüştürdü ve kendini bölgenin adeta en önemli lideri konumuna oturttu. Bu açıdan bakıldığında Biden’ın ziyareti kendisi ve yönetimi için çok büyük somut kazanımlar sağlamazken, yalnızca basına verilen tek kare fotoğraf dahi Veliaht Prens’e hem içeride, hem dışarıda kendisinin ve ülkesinin konumunu ve meşruiyetini sağlamlaştırma fırsatı sunmuş oldu. Daha açık bir ifade ile özetlemek gerekirse, Biden bu ziyarette elde ettiğinden veya edebileceğinden daha fazlasını karşı tarafa vermiş olabilir.