Riyad, Ukrayna savaşında nasıl arabulucu olarak öne çıktı?

Petrol zenginliği, ekonomik büyüklüğü ve Ortadoğu’daki stratejik konumuyla Riyad, barış görüşmelerine ev sahipliği yaparak küresel diplomasinin önemli bir aktörü, aynı zamanda Rusya ile Batı arasında bir nevi köprü olma arzusunda. Suudi Arabistan’ın Rusya ile yakın ilişkileri ve Batı ile olan ekonomik bağları, ülkenin ne kadar ‘tarafsız’ bir arabulucu olduğu konusunda bazı soru işaretleri yaratsa da Riyad’ın uluslararası arenada kendisini etkili bir arabulucu olarak konumlandırabilmesini kolaylaştıran bazı etkenler var.
Arabistan, son dönemde Rusya’nın Ukrayna işgalinden bu yana yürütülen en ciddi ateşkes görüşme-lerinde kilit bir aracı olarak öne çıktı. Rusya-Ukrayna savaşı dördüncü yılına girmişken, taraflar ara-sında diplomatik temaslara ev sahipliği yaparak dikkatleri üzerine çekti.

Şüphesiz bu anlaşma ve savaşı sona erdirme çabalarının başını Trump yönetimindeki ABD çekiyor, ancak görüşmelerin yürütüldüğü yer Suudi Arabistan. 10 Mart’taki yoğun diplomasi trafiğinde Veli-aht Prens Bin Selman; Ukrayna Cumhurbaşkanı Zelenski, ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio ve Ulusal Güvenlik Danışmanı Mike Waltz ile ayrı ayrı görüşmeler yaptı. Ertesi gün ise ABD ve Uk-rayna heyetleri Riyad’da yüz yüze görüşmeler gerçekleştirdi.
Rusya’nın Ukrayna’yı işgaliyle başlayan savaş Şubat ayında üç yılı geride bırakırken, dördüncü yı-lında ABD’de Trump’ın başkanlığının fırtınalı bir şekilde başlamasıyla farklı bir yön kazandı. Rusya-Ukrayna savaşının çözümüne yönelik adımlar Trump’la birlikte hız kazanırken, arabulucu aktör ola-rak son dönemde Suudi Arabistan’ın adı da giderek daha fazla ön plana çıkmaya başladı.
Geçtiğimiz haftalarda Suudi Arabistan, ABD ile Rusya heyetlerini savaşın başlangıcından bu yana müzakereler için ilk kez bir araya getirerek de dikkatleri üzerine çekmişti. Son olarak 28 Şubat’ta Beyaz Saray’da Trump ile hararetli bir görüşme yapan Ukrayna Devlet Başkanı Zelenski’nin, Ukray-nalı ve Amerikalı yetkililerin Rusya'yla savaşı sona erdirmeyi amaçlayan görüşmeler yapmak üzere Suudi Arabistan’a giderek Bin Selman ile buluşacağını açıklaması, gözleri uluslararası diplomasinin iddia sahibi merkezlerinden biri olarak yeniden Riyad’a çevirdi.
Moskova’da halen değerlendirme aşamasında olan geçici ateşkes taslağı, Zelenski ile ABD Başkanı Donald Trump ve Başkan Yardımcısı JD Vance arasında Oval Ofis’te yaşanan gergin diplomatik krizden sadece birkaç hafta sonra geldi. Bu nedenle 30 günlük geçici ateşkesin teklifi daha da fazla dikkat çekti. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in 14 Mart’ta teklife prensipte olumlu yaklaştığı-nı açıklaması, görüşmelerin ciddiyetini ortaya koydu. Anlaşmaya varılması hâlinde imzaların yine Riyad’da atılması bekleniyor.

Petrol zenginliği, ekonomik büyüklüğü ve Ortadoğu’daki stratejik konumuyla Riyad, barış görüşme-lerine ev sahipliği yaparak küresel diplomasinin önemli bir aktörü, aynı zamanda Rusya ile Batı ara-sında bir nevi köprü olma arzusunda. Suudi Arabistan’ın Rusya ile yakın ilişkileri ve Batı ile olan ekonomik bağları, ülkenin ne kadar ‘tarafsız’ bir arabulucu olduğu konusunda bazı soru işaretleri yaratsa da Riyad’ın uluslararası arenada kendisini etkili bir arabulucu olarak konumlandırabilmesini kolaylaştıran bazı etkenler var.
Petrol diplomasisi
Arabistan’ın uluslararası siyasette etkin bir rol oynamasını sağlayan en önemli araçlardan biri şüphe-siz petrol. Dünyanın en büyük petrol üreticilerinden biri olan Arabistan, enerji piyasaları üzerinde büyük bir etkiye sahip. OPEC+ içindeki liderliği sayesinde petrol üretimini Bin Selman, artırma veya azaltma kararı alarak küresel ekonomiyi şekillendirebiliyor.
Son dönemde Suudi Arabistan, OPEC+ ülkeleriyle birlikte 2025 Nisan ayından itibaren petrol üre-timini artırma kararı aldı. Bu hamle petrol fiyatlarını düşürerek Ukrayna savaşının ekonomik dina-miklerini değiştirebilecek bir adım olarak görülüyor. Söz konusu karar, Trump’ın Davos’ta yaptığı ve ‘petrol fiyatlarının düşmesinin savaşın sona ermesine yardımcı olabileceğini’ savunan açıklamalarına bir yanıt olarak yorumlandı. Ancak OPEC+ içinde Rusya’nın da bulunması, bu kararın Moskova’nın çıkarlarına zarar vermeyecek şekilde alındığını gösteriyor.
Nitekim Suudi Arabistan savaşın başlangıcında BM Genel Kurulu’nda Rusya’yı kınayan oylamalara destek verdi, ancak Rusya’ya karşı herhangi bir yaptırım uygulamadı ve Moskova ile enerji işbirliğini sürdürdü. Riyad özellikle 2022 yılında OPEC+ aracılığıyla petrol üretimini azaltma kararı alarak pet-rol fiyatlarının yükselmesine yol açtı, bu da dolaylı olarak Rusya’nın petrol gelirlerini artırmasına yardımcı oldu.
Bu yeni dönemde Suudi Arabistan, “pozitif tarafsızlık” ilkesine dayalı dış politikasını öne çıkarıyor. Ukrayna savaşında BM’de Rusya aleyhine oy kullanmasına rağmen Moskova’ya yaptırım uygula-madı. Aynı zamanda Ukrayna’ya insânî yardım göndererek Batı ile bağlarını da korudu. OPEC+ içindeki iş birliği sayesinde Rusya ile enerji ilişkilerini sürdürürken, Zelenski’yi Cidde’deki Arap Ligi zirvesine davet ederek önemli bir diplomatik jest yaptı.
Askeri güç ve bölgesel etki
Suudi yönetimi yalnızca ekonomik değil, aynı zamanda askerî açıdan da bölgenin en güçlü ülkele-rinden biri konumunda. Riyad, 2024 yılında savunma harcamalarını 75 milyar euroya çıkararak, as-keri gücünü artırma yolunda büyük bir adım attı. Söz konusu harcama, Gayri Safi Yurtiçi Hası-la’sının (GSYİH) yüzde 7,1’ine denk geliyor ve Suudi Arabistan’ı dünyanın en büyük savunma büt-çesine sahip ülkelerinden biri yapıyor.
Ortadoğu’da Gazze, Lübnan ve Suriye gibi bölgelerde de etkin rol oynamaya çalışan Riyad aynı zamanda İran’ın bölgedeki etkisini dengelemek için ABD ile kritik bir iş birliği içinde. Suriye’de 8 Aralık’ta Esed rejiminin çöküşü sonrası Ahmed Şara liderliğindeki yeni yönetimin ilk yurt dışı ziya-retini Suudi Arabistan’a yapması ülkenin bölgede de artan rolüne ilişkin önemli göstergelerden bi-riydi.
Küresel arabuluculuğa soyunmak

Riyad’ın bu arabuluculuk rolündeki yükselişi aslında bir tesadüf değil. Veliaht Prens Bin Selman’ın 2022’den itibaren benimsediği yeni dış politika vizyonunun bir yansıması. Önceki yıllarda Yemen savaşı, Katar ablukası ve gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın vahşice öldürülmesi gibi hamlelerle anılan Suu-di Arabistan, son yıllarda imajını düzeltmeye yönelik daha pozitif bir diplomatik çizgiye yöneldi. Gazze, Sudan, Yemen gibi kriz bölgelerinde arabuluculuk yapma hedefiyle öne çıkan Riyad aynı zamanda İran’la da diplomatik normalleşme süreci başlattı.
Riyad’ın Ukrayna savaşındaki arabulucu rolü bölgeyi aşarak küresel ölçekte de kendini göstermesi bakımdan kendisine önemli bir alan açtı. Bu, Suudi Arabistan’ın uzun süredir takip ettiği diplomatik denge siyasetinin bir sonucu. Ülke, Biden döneminde Bin Selman ile birtakım sorunlar yaşanmasına rağmen bir yandan ABD ile güçlü müttefiklik ilişkileri yürütmeye devam ederken, diğer yandan Rusya ve Çin ile ekonomik ve siyasi bağlarını da korudu. Bu durum, ülkenin BRICS’e olan ilgisi ve yakınlığı ile de kendini göstermişti.
Arabistan'ın dış politikasını içeride rejim güvenliği ve istikrarını sağlamanın yanı sıra bölgesel liderlik, enerji piyasalarındaki hakimiyetini korumak için Rusya ile OPEC+ üzerinden yakın işbirliği içinde kalmayı gerektiren ekonomik çıkarlar ve ABD ile güvenlik bağlarını sürdürürken Rusya ve Çin gibi küresel güçlerle de ekonomik ve siyasi ilişkilerini güçlendirmeyi zorunlu kılan çok yönlü diplomasi olarak dört temel sütuna oturttuğumuzda, ülkenin attığı adımları daha iyi anlayabiliriz.
Bir yandan Ukrayna’nın toprak bütünlüğünü savunan BM kararlarını desteklerken, diğer yandan Rusya ile ekonomik ve enerji alanında güçlü iş birlikleri yürüten, iki tarafla da ilişkilere önem veren Riyad’ın bu yönüyle kendisini Türkiye’ye benzer, hatta ona rakip bir pozisyonda konumlandırdığını da söylemek mümkün.
Tüm bunların yanı sıra Suudi yönetimi, Trump yönetimi için de oldukça rahat ve ‘güvenilir’ bir bu-luşma noktası. Trump’ın önceki başkanlık döneminde ilk yurtdışı ziyaretini Suudi Arabistan’a yaptı-ğını hatırlatmakta fayda var. Bilhassa 2018’de gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın canice öldürülmesiyle insan hakları sicili tartışma konusu olan ve Biden döneminde ciddi sıkıntılar yaşayan ülke, insan hak-ları konusunda kırmızı çizgileri esnek olan, sağlam diplomatik ve ticâri bağlarının bulunduğu Trump’ın gelmesiyle rahat bir nefes alarak kendisini küresel bir diplomasi merkezi haline getirme konusunda önemli bir fırsat kazanmış oldu.
Netice olarak, Suudi Arabistan’ın Ukrayna savaşındaki arabuluculuk çabaları, ülkenin küresel sis-temde yeni bir rol üstlenme arzusunun dışa vurumu olarak okunmalı. Riyad yalnızca savaşın seyrine değil, uluslararası güç dengelerine de yön verecek bir aktör olma yolunda ilerliyor. Bu süreçte karşı-laşacağı riskler ve sınamalar olsa da Suudi Arabistan artık sadece bir bölge ülkesi değil; küresel dip-lomasi sahnesinde söz sahibi olmaya çalışan bir güç.

- Mart ayında Ortadoğu’da neler oldu?
- 10 Mart:
- Zelenskiy Suudi Arabistan’da MbS ile görüştü. Veliaht Prensi Bin Selman, ülkesini ziyaret eden Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy ile görüştü. Görüşmeye Suudi Arabistanlı ve Ukray-nalı çok sayıda yetkili de katıldı.
- 15 Mart:
- ABD, Yemen’de yeni bir askeri operasyon başlattı. Trump, sanal medya paylaşımında ABD ordusu-na Yemen'deki Husilere karşı operasyon emri verdiğini duyurdu.
- 18 Mart:
- Terör oluşumu israil savaş uçakları, Ocak ayında yürürlüğe giren kırılgan ateşkesi ihlal ederek 18 Mart gecesi boyunca Gazze Şeridi’ni yeniden bombardımana tuttu.