Rize’den Kasımpaşa’ya, Kasımpaşa’dan Külliye’ye

Kelimenin tam mânâsıyla yedi düevele karşı verilen mücadele Erdoğan liderliğinde hâlen sürüyor.
Kelimenin tam mânâsıyla yedi düevele karşı verilen mücadele Erdoğan liderliğinde hâlen sürüyor.

Ahmet Erdoğan, büyük oğlu Tayyip’in okuyup ilerde büyük adam olacağından hiç şüphe duymaz. Tayyip Erdoğan ilkokuldayken, okul müdürü babasını çağırıp konuşmuş ve çocuğunu okuyabildiği yere kadar okutması konusunda telkinlerde bulunmuştur.

“Arkamızda sıra dağlar, hemen önümuzde Garadeniz! Sıguş-galduk habu dar yerde uşağum. Onun için hemen parlayruk, darlanayruk, daa!”

En kestirmeden böyle anlatmış Karadeniz insanının hâleti ruhiyesini, ünlü kemençe üstadı Koça Dayı. Bu insanların, kavgaya yatkın olması, kin tutmaması, çabucak öfkelenip, çabucak yatışması, ataklığı, kıvrak zekâsı ve çalışkanlığı, bundan daha güzel nasıl anlatılır?

Recep Tayyip Erdoğan, Rizeli. Bu özelliklerin tümüne sahip bir “Garadeniz Uşağu.”

Babası Ahmet Erdoğan
Babası Ahmet Erdoğan

Babası Ahmet Erdoğan, Koça Dayı’nın “Arkamuzda sıra dağlar, hemen önümuzda Garadeniz” diye tarif ettiği bu coğrafyada fazla uzun kalmamış. 1918’lerde daha on beş yaşındayken Rize’den ayrılıp Zonguldak’taki akrabalarının yanına yerleşmiş. Burada çalışarak geçirdiği dört yılın ardından da İstanbul’a göçmüş.

On dört yaşındayken babası vefat edince, erken yaşta hayata atılmak zorunda kalmış. Rize’den ayrılmadan önce aile büyükleri, “gurbete çıkacaksın, ne olur ne olmaz” diyerek, baş göz etmişler Ahmet Erdoğan’ı.

34 yıl süren bu evlilikten sonra 1953’de Tenzile Hanım’la izdivaç yapar. Önceki zevcesinden iki sonrakinden de Tayyip Erdoğan (26 Şubat 1954), Mustafa (1956) ve Vesile (1964) olmak üzere üç çocuğu daha dünyaya gelir.

Ahmet Erdoğan, 1925 yılında Deniz İşletmeleri’nde kaptan olarak işe başlamış, emekliye ayrıldığı 1968 yılına kadar da kırk üç yıl boyunca orada çalışmıştır.
Ahmet Erdoğan, daha önce Tophane semtinde ikamet etmekteyken Tenzile hanımla evlendikten sonra Sinanpaşa’da bir eve taşınıyor ve yirmi iki yıl o evde oturuyor.
Ahmet Erdoğan, daha önce Tophane semtinde ikamet etmekteyken Tenzile hanımla evlendikten sonra Sinanpaşa’da bir eve taşınıyor ve yirmi iki yıl o evde oturuyor.


Namazında niyazında, mütedeyyin bir denizciydi. 1958 yılında hacca giderken bile deniz tutkusundan vazgeçmemiş, hac yolculuğunu gemiyle yapmıştı. Dindar olduğu kadar da vefalıydı; çocuk yaşta ayrıldığı ‘memleket’ini hiçbir zaman unutmamıştı.

Mustafa Erdoğan, “Rize’den kim gelirse, bizim evde yatıya kalırdı” diye hatırlıyor o günleri. “1930’lu 40’lı yıllarda iş bulma umuduyla Rize’den kalkıp İstanbul’a gelenleri, iyi kötü bir iş bulana kadar mavnalarda yatırırlarmış. Babam, annemle evlendikten sonra nispeten daha müsait bir eve geçtikleri için, Rize’den gelen hemşehrilerini kendi evinde misafir etmeye başlamış. Son dönemleri ben de çok iyi hatırlıyorum; iş arayanlar, adli bir vakası olanlar, hastaneye gelenler hep bizde kalır, hülasa her akşam mutlaka yatılı bir misafirimiz olurdu.”

Ahmet Erdoğan, daha önce Tophane semtinde ikamet etmekteyken Tenzile hanımla evlendikten sonra Sinanpaşa’da bir eve taşınıyor ve yirmi iki yıl o evde oturuyor. Daha sonra emekli ikramiyesiyle aldığı arsayı müteahhide verip iki daire sahibi oluyor.

Okulun futbol takımındaydı; ayrıca voleybol oynuyordu. Münazara takımının vazgeçilmez elemanları arasındaydı.
Okulun futbol takımındaydı; ayrıca voleybol oynuyordu. Münazara takımının vazgeçilmez elemanları arasındaydı.

DOĞMA BÜYÜME İSTANBULLU

Ahmet Erdoğan, büyük oğlu Tayyip’in okuyup ilerde büyük adam olacağından hiç şüphe duymaz. Tayyip Erdoğan ilk okuldayken, okul müdürü babasını çağırıp konuşmuş ve çocuğunu okuyabildiği yere kadar okutması konusunda telkinlerde bulunmuştur.

Tayyip Erdoğan, ilkokuldan sonra girdiği ‘parasız yatılı’ sınavını kazanarak İmam Hatip Okulu’na kaydoldu. Kısa sürede okulun en dikkat çeken öğrencilerinden biri olmuştu. Okuldaki bütün etkinliklere katılıyordu. Güzel şiir okuyordu. Okulun futbol takımındaydı; ayrıca voleybol oynuyordu. Münazara takımının vazgeçilmez elemanları arasındaydı. Çoğu Anadolu’dan gelen öğrencilerin aksine, o doğma büyüme İstanbulluydu ve bu şehrin insana kazandırdığı bütün özelliklere sahipti.

Yatılı okumasını, “daha disiplinli bir ortam” olacağını düşünerek babası istemişti. Hafta sonları izinliydi. Fakat tatil günlerini evde vakit geçirmek yerine dışarıda çalışarak değerlendiriyordu. Su ve simit satarak kazandığı parasını çoğunlukla kitaplara harcıyordu. Bu sayede daha orta okuldayken ciddi bir kütüphaneye sahip olmuştu.

Mustafa Erdoğan
Mustafa Erdoğan


Kardeşi Mustafa Erdoğan, abisinin öğrencilik yıllarından söz ederken “Serdengeçti’nin, N. Fazıl’ın kitapları ve Akif’in Safahat’ı başucu kitaplarıydı” diyor ve bunların yanında çoğu Rus klasiklerini ve bilhassa Tolstoy’u ağabeyinin kütüphanesinden alıp okuduğunu söylüyor.

Tayyip Erdoğan, 1973 yılında bitirdiği İmam Hatip Okulu’nun ardından Eyüp Lisesi’ne kayıt yaptırır. Üniversite imtihanlarına girebilmek için. Çünkü üvey evlat bile sayılmayan İHL’lilerin ilaveten lise mezunu olmadan imtihanlara girmesi namümkündü.

Aynı yıl Aksaray İktisadi Ticari İlimler Yüksek Okulu’nu kazanır. Daha sonra Marmara Üniversitesi’ne bağlanarak adı Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi olarak değiştirilen bu okuldan 1981’de mezun olur.

Babası Ahmet Erdoğan, oğlunun futbolla olan ilişkisinin gelip geçici bir heves olduğunu düşünür...
Babası Ahmet Erdoğan, oğlunun futbolla olan ilişkisinin gelip geçici bir heves olduğunu düşünür...

FUTBOL TUTKUSU KÜÇÜK YAŞLARDAN MİRAS

İlkokul sıralarında başlayan futbol tutkusu, ortaokul ve lise yıllarında artarak devam etmiş, bu spordaki yeteneğini daha da geliştirmişti. O günlerde sahadaki kıvraklığıyla dikkatleri üzerine çeken Tayyip Erdoğan, kendisine yapılan teklifi kabul ederek bin lira karşılığı Camialtı Spor Kulübü’ne transfer olur. Arkadaşları, ünlü futbolcu Beckenbaur’u çağrıştıran oyun stilinden esinlenerek ona ‘İmam Beckenbaur’ ismini takar. 1975’te İETT’ye transfer olur. Artık kadroludur ve hayatını top oynayarak kazanmaktadır.

Babası Ahmet Erdoğan, oğlunun futbolla olan ilişkisinin gelip geçici bir heves olduğunu düşünür, profesyonellik anlamında kat ettiği merhaleden habersizdir. Bir süre sonra Eskişehirspor’dan gelen transfer teklifini öğrendiğinde küplere bindi. “Ben senin okuyup adam olmanı istiyorum. Oysa sen olmadık işlerle uğraşıyorsun” diyerek, bu teklifi kabul etmesine izin vermedi.

Türkiye darbe ortamından yavaş yavaş normal şartlara dönmeye başlayınca bu kez Millî Görüş, Millî Selamet Partisi’nin devamı mahiyetinde Refah Partisi’ni kurar. Tayyip Erdoğan önce Beyoğlu İlçe Başkanlığı yapar.
Türkiye darbe ortamından yavaş yavaş normal şartlara dönmeye başlayınca bu kez Millî Görüş, Millî Selamet Partisi’nin devamı mahiyetinde Refah Partisi’ni kurar. Tayyip Erdoğan önce Beyoğlu İlçe Başkanlığı yapar.

SİYASETE VİRA BİSMİLLAH

Üniversiteye başladığı yıllarda hem MTTB’de üstlendiği görevleri sürdürür hem de MSP Gençlik Kolları’nın hiçbir faaliyetinden geri kalmayarak siyasi kariyerinin 'çıraklık' evresine doğru bir kapı aralar.

1976 yılında MSP Beyoğlu Gençlik Kolları Başkanı olduğunda, geri dönüşü olmayan bir yola girdiğinin ve bundan sonraki hayatında siyasetin çok önemli bir yer tutacağının farkındadır. Çok geçmeden, bekar olduğunun da farkına varacaktır.

1977 yılında parti teşkilatının düzenlediği bir toplantıda kendisini hayranlıkla izleyen mahcup bir çift gözle karşılaştığında içindeki boşluğun uzun sürmeyeceğini anlar. O anki hissiyatını, “hakikaten o güne kadar hiç yaşamadığım bir duyguydu” diye açıkladığına bakılırsa, belki de ilk kez sevdalanmıştır.

Tayyip Erdoğan, kaderin kendisine bahşettiği bu güzel fırsatı değerlendirmekte hiç vakit kaybetmeyerek 4 Temmuz 1978’de izdivacı gerçekleştirir.
Tayyip Erdoğan, kaderin kendisine bahşettiği bu güzel fırsatı değerlendirmekte hiç vakit kaybetmeyerek 4 Temmuz 1978’de izdivacı gerçekleştirir.

YILDIRIM AŞKI

Tayyip Erdoğan, açıkça itiraf etmekte zora düşse de o an hissettiği duyguların günlük dildeki karşılığı, en masum tarifiyle yıldırım aşkıdır ve “biz de kendisini muhabbet dünyamızın içinde hissettik” dediği bu genç hanımın adı Emine Hanımefendidir.

Emine Hanımefendi o günlerde Üsküdar’da Şule Yüksel Şenler’le birlikte kurdukları ‘İdealist Kadınlar Derneği’nin ikinci başkanıdır. Arkadaşlarının anlatımıyla: “Çok duygu insanı olmakla birlikte nefsine hâkim, kararlı, atak ve kafasına koyduğunu yapan bir insandı. Ayrıca, çok güzel Kuran okurdu.” Tayyip Erdoğan, kaderin kendisine bahşettiği bu güzel fırsatı değerlendirmekte hiç vakit kaybetmeyerek 4 Temmuz 1978’de izdivacı gerçekleştirir. Bu mutlu ve örnek ailenin Ahmet Burak (1979), Necmeddin Bilal (1981), Esra (1983) ve Sümeyye (1985) olmak üzere birbirinden kıymetli dört evladı olur. Erdoğan ailesinin bugün itibariyle yedi torunu var.

O yıllar sağ-sol çatışmalarının en hızlı olduğu dönemdir. Tayyip Erdoğan’ın muhterem validesi Tenzile Hanım o günler de şöyle diyecektir. “Her yandan silah sesleri gelirdi. Ben sabaha kadar gözümü kırpmadan eve dönmesini beklerdim.”
O yıllar sağ-sol çatışmalarının en hızlı olduğu dönemdir. Tayyip Erdoğan’ın muhterem validesi Tenzile Hanım o günler de şöyle diyecektir. “Her yandan silah sesleri gelirdi. Ben sabaha kadar gözümü kırpmadan eve dönmesini beklerdim.”

MÜNEVVER SİYASETÇİ

70’li yıllar, mütedeyyin gençliğin yoğun olarak okuma yazma faaliyetlerine yöneldiği yıllardı. Siyaset kulvarına erken yaşlarda girmesine rağmen Tayyip Erdoğan, kültür hayatından asla kopmaz. İmam Hatip okulunda öğrenci iken gidip gelmeye başladığı Milli Türk Talebe Birliği, ilk siyasî ve entelektüel tecrübelerini elde ettiği oldukça önemli bir yere sahiptir.

22 yaşında MSP İstanbul Gençlik Kolları Başkanı olan Erdoğan artık sürekli hareket halindedir.

Üstelik faaliyet sahası olarak ona İstanbul yetmez. Arkadaşlarıyla beraber her vesileyle Anadolu’nun farklı bölgelerine gidip oralarda da siyasî ve kültürel etkinliklere katılırlar.

O yıllar sağ-sol çatışmalarının en hızlı olduğu dönemdir. Tayyip Erdoğan’ın muhterem validesi Tenzile Hanım o günler de şöyle diyecektir. “Her yandan silah sesleri gelirdi. Ben sabaha kadar gözümü kırpmadan eve dönmesini beklerdim.”

Tayyip Erdoğan ve arkadaşlarına göre seçimi Refah Partisi, yani Erdoğan kazanmıştır.
Tayyip Erdoğan ve arkadaşlarına göre seçimi Refah Partisi, yani Erdoğan kazanmıştır.

KALDIĞI YERDEN DEVAM

Bu durum fazla sürmez, 12 Eylül darbesi gerçekleşir. Darbe dolayısıyla bütün siyasi partiler kapatılmış, dolayısıyla siyasî faaliyet alanı kalmamıştır. Bu arada Tayyip Erdoğan da üniversiteyi bitirmiştir. Darbenin getirdiği sukûnet döneminde askerlik görevini ifa eder.

Türkiye darbe ortamından yavaş yavaş normal şartlara dönmeye başlayınca bu kez Millî Görüş, Millî Selamet Partisi’nin devamı mahiyetinde Refah Partisi’ni kurar.

Tayyip Erdoğan önce Beyoğlu İlçe Başkanlığı yapar. Ardından 1985’ten Büyükşehir Belediye Başkanı olacağı 1994’e kadar İstanbul İl Başkanlığı görevini yürütür.

Bu süreçte 1987 genel seçimlerinde Beyoğlu Zeytinburnu bölgesinden, 1989 yerel seçimlerinde Beyoğlu Belediyesi’nden, 1991 genel seçimlerinde ise Eyüp-Bayrampaşa-Gaziosmanpaşa bölgesinden aday olur.

Beyoğlu Belediye Başkan adaylığı hem Milli Görüş geleneği için, hem Tayyip Erdoğan’ın şahsî serencamı açısından bir milat olacaktır. Çünkü Erdoğan ilk defa bu seçimde kadınları da siyasi faaliyetlerin içine çeker.

Refah Partisi bir milletvekili çıkarmıştır. Birinci sırada Erdoğan bulunduğu için gidip mazbatasını alır.
Refah Partisi bir milletvekili çıkarmıştır. Birinci sırada Erdoğan bulunduğu için gidip mazbatasını alır.

HAKKI GASP EDİLİR

Tayyip Erdoğan ve arkadaşlarına göre seçimi Refah Partisi, yani Erdoğan kazanmıştır. Ama İlçe Seçim Kurulu’nda yapılan usulsüzlüklerle bu engellenmiştir. Bunun üzerine Tayyip Erdoğan İlçe Seçim Kurulu Başkanı ile yaptığı tartışma nedeniyle hayatında ikinci kez hapse girecektir. İlki ise sıkıyönetim kurallarını ihlal etmek iddiasıyla 3 gün süreyle yaşanmıştır.

1991 Milletvekilliği seçimi de en az 1989 Beyoğlu Belediye Başkanlık seçimi kadar öneme haizdir Erdoğan’ın hayatında.

O seçimlerde İstanbul 7 seçim bölgesine ayırmıştır. Daha önce söylendiği gibi Erdoğan Eyüp-Bayrampaşa-Gaziosmanpaşa bölgesinde 1. sıra adayıdır. Seçimler yapılır. Refah Partisi bir milletvekili çıkarmıştır. Birinci sırada Erdoğan bulunduğu için gidip mazbatasını alır. Ancak o seçimde tercihli oy kullanma hakkı mevcuttur. Milletvekili listesinde daha aşağıda yer alan Mustafa Baş seçim kuruluna itirazda bulunur. İlçe, il, YSK derken 11 gün sonra Tayyip Erdoğan’ın milletvekili mazbatası iptal edilerek Mustafa Baş milletvekili ilan edilir.

Gerçi 1989 seçiminde Arnavutköy ve Sultanbeyli, 1991 genel seçimlerinden hemen sonra yapılan ara seçimde Kağıthane Belediye Başkanlığı kazanılmıştır ama bunlar pek bir heyecan oluşturmuş değildir.
Gerçi 1989 seçiminde Arnavutköy ve Sultanbeyli, 1991 genel seçimlerinden hemen sonra yapılan ara seçimde Kağıthane Belediye Başkanlığı kazanılmıştır ama bunlar pek bir heyecan oluşturmuş değildir.

GÖRÜNENİN ÜSTÜNDE KADER VARDIR

Bu kaderin bir cilvesidir.

Kim bilir, kaderinde Büyükşehir Belediye Başkanlığı ve efsane başkanlığı sürecinden sonra Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlığına, Cumhurbaşkanlığına ulaşan bir yolculuk olduğu için o seçim sonuçları o şekilde tecelli eder. Allahualem o seçimde uğradığı haksızlık ve mağduriyet ona daha sonraki yolculuğun önünü açacaktır.

Büyükşehir Belediye Başkanlığının ilk emareleri 1992 yerel ara seçimlerde görülecektir.

1992 yılında Bakanlar Kurulu kararı ile Bakırköy ilçesi bölünerek Bağcılar, Güngören, Bahçelievler olmak üzere yeni üç ilçe kurulmuştur. Küçükçekmece’den Avcılar, Kartal’dan Maltepe, Pendik’ten Tuzla ayrılarak yeni ilçe olmuş, böylece yeni 6 ilçe oluşmuş ve bunlar için başkanlık seçimi yapılmıştır.

Gerçi 1989 seçiminde Arnavutköy ve Sultanbeyli, 1991 genel seçimlerinden hemen sonra yapılan ara seçimde Kağıthane Belediye Başkanlığı kazanılmıştır ama bunlar pek bir heyecan oluşturmuş değildir.

Ancak 92 seçimlerinde 6 yeni belediyeden 4’ünü (Güngören, Bağcılar, Bahçelievler, Tuzla) Refah Partisi kazanınca hem Refah Partililerin kendilerine güvenleri artmış, hem de Türkiye dikkatini ilk kez İstanbul’a çevirmiştir.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi hızla kronik sorunları çözerken yeni ve büyük yatırımlara da başlanmıştı.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi hızla kronik sorunları çözerken yeni ve büyük yatırımlara da başlanmıştı.

İBB BAŞKANLIĞI

1994’e gelindiğinde Erdoğan’ın Büyükşehir Belediye Başkan adaylığı pek kolay olmaz. Çünkü Genel Merkez’in adayı Ali Coşkun’dur. Ancak İstanbul İl Teşkilatı’nın ısrarlı talebi ve baskısı, ardarda yaptırılan kamuoyu ve teşkilat yoklamalarında Erdoğan’ın Coşkun’a karşı büyük bir üstünlük sağlaması Genel Merkez’in ısrarını kırar ve Erdoğan aday olur. Recep Tayyip Erdoğan’ın seçim kampanyası hem Milli Görüş açısından, hem Türk siyaseti bağlamında birçok yeniliğe, özgürlüğe ve açılıma sahip bir kampanya olup, Türkiye siyasi tarihinin en başarılı kampanyalarından bir tanesi olmuştur.

Bu hususu, kampanya yürütücülerinden Nabi Avcı şöyle açıklayacaktır; “Tayyip Bey çok iyi bir oyuncu. Aktör mânâsında değil. Bir senaryo çizildiği zaman, bir oyun planı kurulduğu zaman kendisine düşenin ne olduğunu hemen kavrayıp onun gereklerini vücut diliyle, sözleriyle yerine getirir…”

Yine Avcı’ya göre; “Kampanyanın en göze çarpan tarafı ‘hasbi’ olmasıydı…” Nihayet seçimler yapılır ve Recep Tayyip Erdoğan, Zülfü Livaneli, İlhan Kesici, Bedrettin Dalan, Ertuğrul Günay, Necdet Özkan, Ahmet Vefik Alp gibi dişli rakiplerini geride bırakarak İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı seçilir.

Tayyip Erdoğan 17 Aralık 1997 tarihinde Siirt’te okuduğu bir şiir nedeniyle kovuşturmaya uğradı. Daha sonra da 1998 yılının sonlarında, yani normal süresinin bitimine 6 ay kala, 10 ay hapis cezasına çarptırıldı.
Tayyip Erdoğan 17 Aralık 1997 tarihinde Siirt’te okuduğu bir şiir nedeniyle kovuşturmaya uğradı. Daha sonra da 1998 yılının sonlarında, yani normal süresinin bitimine 6 ay kala, 10 ay hapis cezasına çarptırıldı.

İSTANBUL YARASINA MERHEM

İstanbul’un derdi çoktu. İstanbul Belediyesi yokluklarla ve yolsuzluklarla mâlüldü. İstanbul halkı dertliydi. Sular akmıyordu. Çöpler toplanmıyordu. Ulaşım sıkışıktı. Şehir zehir soluyordu, hülasa İstanbul intihar ediyordu. Hemen işe koyulundu. Zaten daha önceden kadro çalışması ve iş programı yapılmıştı. Kısa sürede kurulum işleri tamamlandı ve İstanbul’un dertlerine çareler üretilmeye başlandı.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi hızla kronik sorunları çözerken yeni ve büyük yatırımlara da başlanmıştı. Velhasıl destansı işler yapılıyordu. İstanbul’da yapılan her olumlu faaliyet çoğaltılarak ve büyütülerek Anadolu’ya taşınıyordu.

Erdoğan 26 Mart 1999’da girdiği Kırklareli-Pınarhisar cezaevinde yaklaşık 4 ay yattıktan sonra 24 Temmuz 1993’te çıkar.
Erdoğan 26 Mart 1999’da girdiği Kırklareli-Pınarhisar cezaevinde yaklaşık 4 ay yattıktan sonra 24 Temmuz 1993’te çıkar.

Bu birilerini rahatsız etmiş olacak ki; Tayyip Erdoğan 17 Aralık 1997 tarihinde Siirt’te okuduğu bir şiir nedeniyle kovuşturmaya uğradı. Daha sonra da 1998 yılının sonlarında, yani normal süresinin bitimine 6 ay kala, 10 ay hapis cezasına çarptırıldı.

Süresi dolmadan başkanlıktan alınması önemli değildi elbette. Bu ceza ile Erdoğan ömür boyu siyasî haklardan mahrum duruma düşürülmüştü.

Öyle ki bu karar karşısında bazı medya organları ‘Bir daha muhtar bile olamaz’ diye manşet atıyorlardı.

Erdoğan 26 Mart 1999’da girdiği Kırklareli-Pınarhisar cezaevinde yaklaşık 4 ay yattıktan sonra 24 Temmuz 1993’te çıkar.

Erdoğan liderliğindeki AK Parti girdiği ilk seçim olan 3 Kasım 2002’de yüzde 34,29 oy alarak tek başına iktidar oldu.
Erdoğan liderliğindeki AK Parti girdiği ilk seçim olan 3 Kasım 2002’de yüzde 34,29 oy alarak tek başına iktidar oldu.

AK PARTİ VE İKTİDAR

Daha sonra bir mülakatında söylediğine göre yeni bir parti kurmaya ilk kez cezaevinde karar vermiştir. Bu yeni parti 14 Ağustos 2001 yılında kurulur. Adalet ve Kalkınma Partisi ismiyle arzı endam eden bu parti çok kısa süre içinde teşkilatlanmasını tamamlar ve halkta büyük bir teveccüh görür. Erdoğan bu teveccühü “Bu partiyi halkımız kurdu, biz sadece tabelasını astık” diyerek izah eder. O yıllarda Türk siyaseti iyice kan kaybetmiş siyasiler itibarsızlaşmış durumdadır. Siyasetse tam bir parçalanmışlık içinde. Fiilen parçalı olunduğu gibi (1999 seçimlerinin birinci partisi ancak yüzde 21 oy alabilmişti) zihinler de parçalanmış, ekonomi kelimenin tam anlamıyla felaketti.

Meşhur deyişle Türkiye Cumhuriyeti 1 dolara muhtaçtır.

Erdoğan liderliğindeki AK Parti girdiği ilk seçim olan 3 Kasım 2002’de yüzde 34,29 oy alarak tek başına iktidar oldu. Müteakibinde Türk siyasetinde hiç görülmemiş bir şekilde takip eden 4 genel seçimi (2007-2011-2015-2019) kazanıp tek başına iktidarını hâlen sürdürmektedir. Kelimenin tam mânâsıyla yedi düevele karşı verilen mücadele Erdoğan liderliğinde hâlen sürüyor. Bunu da hepimiz yaşayarak görmeye devam ediyoruz.