‘Salgın çoktan bitti’

DSÖ Genel Direktörü Doktor Tedros Ghebreyesus, plandemi ilanından 1 ay sonra, 20 Nisan’da yaptığı açıklamada, dünya nüfusunun daha o günlerde yüzde 2-3 oranında hastalığa yakalandığını açıklamıştı. Bu da yaklaşık olarak 250 milyon insana denk geliyordu
DSÖ Genel Direktörü Doktor Tedros Ghebreyesus, plandemi ilanından 1 ay sonra, 20 Nisan’da yaptığı açıklamada, dünya nüfusunun daha o günlerde yüzde 2-3 oranında hastalığa yakalandığını açıklamıştı. Bu da yaklaşık olarak 250 milyon insana denk geliyordu

Laboratuvardan çıkarılıp dünyanın başına belâ edildiği ilk günden bu yana Çin ve DSÖ’nün manipülasyonlarıyla küresel bir silah hâline gelen korona virüs, geçtiğimiz hafta gelen yeni bir ‘itirafla’ tekrar boyut değiştirdi. DSÖ’nün Acil Durumlar Programı Direktörü Mike Ryan, bugüne kadar dünya nüfusunun yüzde 10’unun hastalığa yakalanmış olabileceğini açıkladı. DSÖ’nün resmi rakamlarının 20 katına denk gelen bu sayı, aşı çalışmalarını sürdüren ilaç devi Pfizer’ın eski Başkan Yardımcısı ve Baş Bilim Sorumlusu Doktor Yeadon’ın iddialarını ispat ediyor: “Plandemi çoktan bitti, insanlık koronaya karşı zaten doğal olarak aşılıydı.”

Her gün bir yenisi ortaya çıkan korona yalanlarının en büyüğü geçtiğimiz hafta yine DSÖ’den geldi. Ocak ayında virüsün varlığının duyurulması ve mart ayındaki plandemi ilanından bu yana dünyayı istatistikler ve sözde tıbbi bilgilerle aldatan DSÖ, virüsün dünyadaki her 10 kişiden birine çoktan bulaştığını açıkladı.

DSÖ Acil Durumlar Programı Direktörü Mike Ryan, "Şu andaki en iyi tahminlerimiz bize küresel nüfusun yaklaşık yüzde 10'unun bu virüse yakalanmış olabileceğini söylüyor" dedi. Bu açıklamaya göre 7.8 milyarlık dünya nüfusunun yaklaşık 800 milyonu, korona virüse çoktan yakalandı ve hastalığa karşı vücudunda antikor üretti.

DSÖ’nün her gün açıkladığı resmi rakamlar ise, Ryan’ın açıkladığı rakamların yanından bile geçmiyor. DSÖ verilerine göre dünya genelinde virüse yakalananların sayısı hâlen 40 milyonun altında. Ölümlü vak’a sayısı ise 1 milyon 100 bin civarında. Yani her ne kadar yaptığı hiçbir açıklama güven vermese de, DSÖ’nün son açıklamasını doğru kabul edersek, gerçek hasta sayısı açıklanan resmi rakamların 20 katına denk geliyor. Virüsün tetiklediği rahatsızlıklar nedeniyle ölenlerin gerçek sayısını bilmek ise imkânsız.

‘Yüzde 10’ mantıklı bir açıklama mı?

DSÖ Genel Direktörü Doktor Tedros Ghebreyesus, plandemi ilanından 1 ay sonra, 20 Nisan’da yaptığı açıklamada, dünya nüfusunun daha o günlerde yüzde 2-3 oranında hastalığa yakalandığını açıklamıştı. Bu da yaklaşık olarak 250 milyon insana denk geliyordu ve DSÖ lideri bu kadar insanın hastalığa karşı antikor ürettiğini dile getiriyordu. O tarihte neredeyse bütün dünya karantina altına alınmıştı. Hastalığın yayılması, tüm dünyanın evlere kapanması yoluyla önlenmeye çalışılıyor ve tedbirler sıkı sıkıya uygulanıyordu. Buna rağmen resmi verilere göre 20 Nisan’da dünyada 2,48 milyon kişi virüse yakalanmış ve 170 bin kişi o güne kadar hayatını kaybetmişti.

DSÖ liderinin verdiği 250 milyon sayısı, resmi rakamların 15 katıydı. Ve alınan tüm önlemlere rağmen 20 Nisan tarihinde küresel çapta günlük 74 bin vaka görülüyor ve 5 bin 700 kişi o gün hayatını kaybediyordu
DSÖ liderinin verdiği 250 milyon sayısı, resmi rakamların 15 katıydı. Ve alınan tüm önlemlere rağmen 20 Nisan tarihinde küresel çapta günlük 74 bin vaka görülüyor ve 5 bin 700 kişi o gün hayatını kaybediyordu

DSÖ liderinin verdiği 250 milyon sayısı, resmi rakamların 15 katıydı. Ve alınan tüm önlemlere rağmen 20 Nisan tarihinde küresel çapta günlük 74 bin vaka görülüyor ve 5 bin 700 kişi o gün hayatını kaybediyordu. Dünya genelinde karantina uygulamaları mayıs ve haziran aylarında gevşetilmeye başlandı. Karantinanın bitmesiyle de virüsün toplumlarda bulaşma riski üst seviyeye çıktı. Aynı tarihlerde ABD’deki Scripps Araştırma Enstitüsü, virüsün mutasyona uğradığını ve bulaşıcılık özelliğinin arttığını açıkladı.

DSÖ Genel Direktörü Doktor Tedros Ghebreyesus, plandemi ilanından 1 ay sonra, 20 Nisan’da yaptığı açıklamada, dünya nüfusunun daha o günlerde yüzde 2-3 oranında hastalığa yakalandığını açıklamıştı.
DSÖ Genel Direktörü Doktor Tedros Ghebreyesus, plandemi ilanından 1 ay sonra, 20 Nisan’da yaptığı açıklamada, dünya nüfusunun daha o günlerde yüzde 2-3 oranında hastalığa yakalandığını açıklamıştı.

Yaptıkları açıklamaların neredeyse tamamının gerçek dışı olduğu ortaya çıkan DSÖ’nün kendi açıkladığı veriler, örgütün bugün yaptığı açıklamaları da yalanlıyor. Temmuz ayından bu yana 200 binin altına düşmeyen ve Eylül ayıyla birlikte günlük 300 bini bulan vak’a sayıları, virüsün mutasyona uğraması ve karantina döneminin de sonra ermesi göz önüne alındığında ortaya net bir sonuç koyuyor: Bugün dünyada virüsten etkilenenlerin sayısı ne DSÖ’nün resmi verileri gibi 40 milyon civarında, ne de itiraf ettiği gibi 800 milyonun altında. Eldeki tüm veriler, Dünya genelinde ‘sürü bağışıklığının’ gerçekleşmiş olma ihtimalinin çok yüksek olduğunu gösteriyor.

Her vak’a, hasta değildir

  • DSÖ’nün açıklamasından yaklaşık 1 hafta önce kameralar karşısına geçen Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Türkiye’nin test sonuçlarını değerlendirme yöntemiyle ilgili yeni bilgiler verdi. Koca, pozitif çıkan her vakanın hasta olarak algılanmadığını, hastalık belirtisi göstermeyenlerin günlük tablo içinde yer almadığını açıkladı. Koca, bu yöntemi kullanmalarının nedeni olarak da şunları söyledi: “Asemptomatik koronavirüs pozitifleri, sürecin birinci dereceden sorunu görmek, salgına bakışta hala Mart ayında kalmış olmak demektir. Küresel ölçekte geçerli bakış açısı da budur. Yukarıdaki açıklığa ilave olarak, basitçe bilmemiz gereken diğer şey, semptom gösteren kişinin taşıyıcı olduğu gerçeğidir. Her gün açıklanan ve üzerinde durduğumuz 'Yeni Hasta Sayısı' asıl dikkat konusu olmalıdır. O halde durumun özü şudur. Test sonucu pozitif çıkanların her biri bir vakadır. Bunların büyük kısmı belirti göstermeyen taşıyıcılardır. Kalan kısmı ise hastalık bulgusu olup tedavi altına alınan hastalardır. Bir kısmını evde, önemli bir kısmını da hastanede takip ve tedavi ediyoruz. Hastanede tedavi altına aldıklarımızı ayrıca yatan hasta olarak raporluyoruz."
  • Koca’nın sözleri ile DSÖ yetkililerin verileri birlikte okunduğunda Türkiye’de dâhil dünyanın her yerinde açıklanan rakamlar bulaşma ve hastalığın atlatılması değil, sadece tıbbî desteğe ihtiyaç duyanların verileri. Mart Nisan öncesinde yani dünya çapında karantina uygulaması öncesinde kayda geçmeyen bulguları da dâhil edildiğinde bu rakam milyarlarca insan demektir.

Pfizer’in eski başkan yardımcısından itiraflar

Korona ile ilgili açıklana tüm veriler ve yapılan tüm uyarılar, dönüp dolaşıp aşı tartışmalarına geliyor. Aylardır aşı ile yatıp kalkan, Bill Gates’in aşı hakkındaki ‘bilimkurgu’ açıklamaları nedeniyle kafası karışan ve aşı firmalarına çalışan bilim adamlarının panik ataklarıyla yaşayan dünya, son iki haftadır huzurlu bir döneme girdi. Özellikle Bill Gates’in bu konuda daha az konuşması, hatta bir hafta boyunca hiç konuşmaması, virüsle ilgili panik havasını da dindirdi.

ABD’li Pfizer şirketi ile birlikte aşı çalışmaları yapan Alman Biontech şirketi, geliştirdiği korona virüs aşısı için Avrupa İlaç Ajansı'na (EMA) ruhsat başvurusunda bulundu.
ABD’li Pfizer şirketi ile birlikte aşı çalışmaları yapan Alman Biontech şirketi, geliştirdiği korona virüs aşısı için Avrupa İlaç Ajansı'na (EMA) ruhsat başvurusunda bulundu.

Fakat büyük ilaç kartellerinin aşı çalışmaları tam gaz devam ediyor. ABD’li Pfizer şirketi ile birlikte aşı çalışmaları yapan Alman Biontech şirketi, geliştirdiği korona virüs aşısı için Avrupa İlaç Ajansı'na (EMA) ruhsat başvurusunda bulundu. Şirket, ruhsat alması halinde aşının üretim aşamasına geçecek. Pfizer ise daha önce yaptığı bir açıklamada, aşının ekim ayında hazır olacağını bildirmişti. Aylardır panik ve korku pompalayan Pfizer ve aşı devleri, kendi açıkladıkları aşı takviminin sonuna gelindiğinde büyük bir sessizliğe büründü.

Bu sessizliğin nedenini, Dr. Mike Yeadon’ın sözleri net bir şekilde açıklıyor. Pfizer’da 16 yıl boyunca Başkan Yardımcısı ve Baş Bilim Sorumlusu olarak çalışan doktor Yeadon, korona virüs testlerinin ‘neredeyse tamamının’ yanlış pozitif sonuçlar verdiğini açıkladı. Dr. Yeadon ayrıca birçok ülkenin çoktan sürü bağışıklığı kazandığını söyledi.

Korona hakkında açıklanan ‘resmi verilerin’ neredeyse tamamının sahte olduğunu da belirten Yeadon’a göre hasta sayıları, vak’a durumu ve açıklanan ölüm oranları göz önüne alındığında, ortada bir salgından söz etmek mümkün değil. DSÖ’nün sürekli açıkladığı veriler ve ülkelerin vatandaşlarına duyurduğu günlük tablolar olmasa, salgının çoktan bittiği insanlar tarafından da daha iyi anlaşılacak.

İkinci dalga diye bir şey yok

Yeadon ve bir grup bilim adamı tarafından yazılan makale, DSÖ tarafından açıklanan verilerin aslında kendi kendini yalanladığını da ortaya koyuyor. ABD ve Avrupa vaka/ölüm verilerinin Mart-Nisan döneminde yükseldiğini, daha sonra yatay bir çizgide ilerlediğini, sonrasında ise dalgalı bir seyir takip ettiğini belirten Yeadon ve arkadaşları, ölümlerin vak’a sayılarına göre çok azaldığı bu dönemde ikinci dalga senaryolarının da tamamen safsatadan ibaret olduğunu savunuyor. İkinci dalga paniğinin aşı ve ilaç firmaları tarafından pompalandığı ise artık bilinen bir gerçek.

Korna'nın akrabaları bizi zaten aşıladı

Yeadon, Covid-19 virüsünün korona ailesinden bir virüs olduğunu hatırlatarak bilimsel bir gerçeğe de dikkat çekiyor:

“Bağışıklık sistemimizin en önemli parçalarında biri de T hücreleri adı verilen beyaz kan hücreleri grubudur. Bunların görevi enfekte olduğumuz virüsün kodlarını ezberlemek ve o virüsün bir akrabasına maruz kaldığımızda devreye girerek bağışıklık gücümüzü artırmaktır. Bu yüzden daha ortada Covid-19 yokken alınan kan örnekleri, bu virüse karşı antikor içeriyordu.”

Covid-19 virüsünün korona ailesinden bir virüs olduğunu hatırlatarak bilimsel bir gerçeğe de dikkat çekiyor:
Covid-19 virüsünün korona ailesinden bir virüs olduğunu hatırlatarak bilimsel bir gerçeğe de dikkat çekiyor:

Dr. Yeadon’ın bu açıklaması, insanların büyük bölümünün Covid-19’a virüs ortaya çıkmadan önce zaten ‘doğal aşılı’ olduğunu ortaya koyuyor. ABD’deki Covid-19 verilerinin incelenmesi de bu iddiayı destekliyor. Virüse yakalanıp da hayatta kalma oranı, makaleye göre mayıs ayından bu yana %99,8 seviyelerine kadar yükseldi. ABD’deki 200 bin ölümlü vakanın tamamı Covid19 kaynaklı olduğu kabul edilirse, her bir ölüme karşılık 400 hastanın yaşadığı var sayılabilir. Bu durumda da ABD’de şu ana kadar 80 milyon kişinin hastalığı atlattığı düşünülüyor. Yani nüfusun yüzde 27’si. Bu oran da, Yeadon ve bilim adamı arkadaşları tarafından sürü bağışıklığı için yeterli bir oran olarak görülüyor.

Karantina'dan çıkan Trump noktayı koydu.

Korona virüsü ilk çıktığı günden bu yana hafife almakla suçlanan ve ülkesinde hayatın normal akışına müdahale etmemek için uzun süre direnen ABD Başkanı Trump, nihayet virüse yakalandı(!) Bu ‘nihayet’, muhalifleri tarafından açıkça dile getirildi. Demokrat ve magazin dünyasından pek çok isim, virüsü Trump’tan kurtulmak için bir vesile olarak gördüklerini gizlemedi. Hatta Trump’ın ölmesi için sosyal medyadan açıkça dua edenler bile oldu.

  • Türkiye’deki bir ‘kesimi’ hatırlatan bu düşkün hareketlere Trump’ın cevabı ise kendi cephesinden ‘nihayet’ demek oldu. 4 gün hastanede kalan ABD Başkanı, taburcu olduktan sonra ‘seni öldürmeyen şey güçlendirir’ düsturunun yürüyen örneği gibiydi. Aylardır ‘küçümsediği’ korona virüsün tıpkı söylediği gibi korkulacak bir şey olmadığını açıklayan Trump, twitter’dan paylaştığı mesajında plandeminin ABD için bittiğini ima ederek şunları yazdı:

Grip mevsimi yaklaşıyor! Her yıl birçok insan, hatta bazen 100.000'in üzerinde kişi aşıya rağmen gripten ölüyor. Peki, bunun için ülkemizi kapatacak mıyız? (karantinaya alacak mıyız?) Hayır, onunla yaşamayı öğrendik,

tıpkı çok daha az ölümcül olan Covid ile yaşamayı öğrendiğimiz gibi!