Savaşın yıktığı Suriye’yi bir de deprem vurdu

Savaşın yıktığı Suriye’yi bir de deprem vurdu.
Savaşın yıktığı Suriye’yi bir de deprem vurdu.

Birçok Suriyeli, iç savaşın devam ettiği ülkelerine yeterli yardım gönderilmemesinden ötürü uluslararası topluma karşı öfkeliyken, Beşar Esed yönetimi ise kurtarma çalışmalarındaki zorluklardan, Batı’nın ülkesine uyguladığı ambargoları sorumlu tuttu. Ancak uluslararası yardım kuruluşları, asıl zorluğun Esed rejiminin kötü yönetimi ve ülkenin tüm kesimleriyle ilgilenmeyi kabul etmemesinden kaynaklandığını savundu. Uluslararası yardımların özellikle muhalefetin kontrol ettiği bölgelerdeki mağdurlara ulaşmadığı ve Esed rejiminin felâketi kendi lehine çevirmeye çalıştığı konusunda ciddi kaygılar ve iddialar dile getirildi.

Yıllardır savaş nedeniyle zaten büyük ölçüde yıkılmış olan Suriye’yi bu kez de deprem vurdu.

Kahramanmaraş merkezli depremler sonrası Türkiye tek yürek olup yaralarını sarmaya çalışırken, felaketin vurduğu Suriye’de halk, dünyanın kendilerini unuttuğu inancıyla derin bir hayal kırıklığı yaşadı.

“Biz öldük. Unuttuğunuz için teşekkürler.” Suriye’deki bir deprem enkazı üzerinde kayda alınan bu yazı da aslında bu hayal kırıklığının en net ve acı göstergesiydi.

Türkiye her şeye rağmen “tek yürek” olmayı, en azından böylesi âfet zamanlarında başarabilirken, Suriye’de deprem de birleştirici bir güç olmaya yetmedi.

Hâlihazırda dört farklı grubun kontrolüne bölünmüş olan ülkede savaşan her bir taraf kendi bölgesindeki ölü ve yaralı sayısını verdiği için bilançoyu kesin olarak bilmek mümkün olmasa da uluslararası ajansların verilerine göre Suriye genelinde depremler nedeniyle meydana gelen can kaybı 5 binin üzerinde.

Ülkede 12 yıldır devam eden savaş koşulları da deprem felaketinden etkilenen bölgelere yönelik yardım çabalarını güçleştirdi.

Muhaliflerin kontrolündeki kuzeybatı bölgesi, Suriye'de depremden en fazla etkilenen bölge oldu. Ancak civardaki rejim bölgelerinde de yıkım ve can kayıpları yaşandı. En ağır yıkım İdlib’de gerçekleşirken, Şam’ın kontrolündeki bölgede en büyük hasarı alanlar Halep ve Lazkiye oldu.

Enkaz ve kurtarma çalışmalarının büyük oranda acemice gerçekleştiği, insanların yakınlarını çıkarmak için tırnaklarıyla kazı yaptığına dâir kareler açıkça görülüyordu.

Çalışmaları tek bir elden yürütecek yerel ve organize bir kurum olmamasının yanı sıra, Suriye’ye yönelik uluslararası yaptırımlar da profesyonel bir arama kurtarma çalışması yürütülmesini engelledi.

Depremlerin ardından ABD, yardımların ulaşabilmesi için Suriye'ye yönelik yaptırımların 6 aylığına kaldırıldığını duyursa da pratikte bunun pek de bir etkisi olmadı.

Yardımlar Suriye’ye nasıl girdi?

Esed rejimi, yabancı ülkelerin Suriye'nin egemenliğine saygı göstermesi ve ülkenin herhangi bir bölgesine gidecek yardımların hükümet kontrolündeki topraklar üzerinden ulaştırılması gerektiğinde ısrar etti.

Suriye'nin kuzeybatısına yönelik yardım yıllardır Türkiye sınırı üzerinden BM onayıyla ulaştırılıyor. Yardımlara imkân tanıyan karar, BM Güvenlik Konseyi tarafından her altı ayda bir uzatılıyor. BM Güvenlik Konseyi'nde veto yetkisi bulunan ve BM yardımlarının Şam üzerinden dağıtılması gerektiğini savunan Rusya, bölgeye sadece Suriye-Türkiye arasındaki tek bir kapı üzerinden sevkiyat yapılmasına onay vermişti.

BM'nin yıllardır insânî yardımları Hatay'ın Reyhanlı ilçesindeki Cilvegözü sınır kapısından Suriye'ye geçirdiğini hatırlatan Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu da Türkiye'nin uluslararası deprem yardımları için Kilis'te iki kapı daha açmaya hazır olduğunu söylemişti.

Nitekim Suriye hükümeti, BM ile görüştükten sonra yardımların geçmesi için Türkiye sınırındaki iki kapısını açtı.

Son olarak Birleşmiş Milletler (BM), uluslararası yardımlar kapsamında geçici olarak açılan Öncüpınar Sınır Kapısı üzerinden Suriye’nin kuzeybatısında depremlerin vurduğu bölgelere ilk etapta 11 tır insânî yardım gönderdi.

Kimler yardım gönderdi?

Suriye devlet medyası, depremin ilk iki haftası itibariyle Arap ve Asya ülkelerinden 50'yi aşkın uçağın rejim kontrolündeki havalimanlarına yardım taşıdığını bildirdi.

İtalya'nın gönderdiği tıbbî yardım da ikinci haftada Şam'a ulaştı. Bu, Avrupa'dan hükümet kontrolündeki bölgelere ulaştırılan ilk deprem yardımı oldu.

Ancak yardımlar sadece gıda, çadır ve tıbbî malzemeleri içerdi. Suriye'nin kuzeybatısındaki kurtarma ekiplerinin ihtiyaç duyduğu termal kamera, ekskavatör gibi araçların bölgeye gönderilemediği kaydedildi.

Birçok Suriyeli, iç savaşın devam ettiği ülkelerine yeterli yardım gönderilmemesinden ötürü uluslararası topluma karşı öfkeliyken, Beşar Esed yönetimi ise kurtarma çalışmalarındaki zorluklardan, Batının ülkesine uyguladığı ambargoları sorumlu tuttu. Ancak uluslararası yardım kuruluşları, asıl zorluğun Esed rejiminin kötü yönetimi ve ülkenin tüm kesimleriyle ilgilenmeyi kabul etmemesinden kaynaklandığını savundu.

Uluslararası yardımların özellikle muhalefetin kontrol ettiği bölgelerdeki mağdurlara ulaşmadığı ve Esed rejiminin felaketi kendi lehine çevirmeye çalıştığı konusunda ciddi kaygılar ve iddialar dile getirildi.

Suriye muhalefetinin eski liderlerinden Halit Hoca, Suriye’nin bu depremde ‘çifte acı’ yaşadığını söyleyerek, “Depremden asıl etkilenen Esed mağduru kuzeybatı bölgesine ulaşmayan uluslararası yardımlar, fâciayı fırsata çevirip BM heyetine kendi bombaladığı şehirleri depremde yıkılmış gibi gösteren kâtil Esed’e aktı ve böylece yaptırım da delinmiş oldu” ifadelerini kullandı.

Yardımlar yağmalandı

Hoca, “rejim kontrolündeki Şam havalimanına gelen yardımı denetleyen yok. Rejim dışarıdan tonlarca yardım aldı ama kimse ne olduğunu bilmiyor” derken, “gıda yardımlarının ise ertesi gün pazarlarda satışa düştüğünü, parayla toptancılara satıldığını” söyledi. Halit Hoca ayrıca Esed’in, deprem sonrası Suriye’yi de ziyaret eden BM yetkililerine “Daha önce varil bombası ile yıktığı binaları gezdirdiğini, buraları depremde yıkılmış gibi gösterdiğini” dile getirdi.

İnsanlar yakınlarını enkazdan kendileri çıkardı

Depremin ardından yakınlarının cenazesi ve taziye için Suriye’de olan Suriye Türkmen Hareketi Başkanı Ziyad Hasan da oradaki gözlemlerini paylaştı. Suriye’de deprem kaynaklı ölümlerin gerçekte çok daha yüksek olduğunu ve rakamların gerçeği yansıtmadığını ifade eden Hasan şunları söyledi:

“Kuzeybatı bölgesi Esed’in kontrolünde değil, burada yaşayan insanlar büyük ölçüde Esed’den kaçmış insanlar. Ölü sayısının yüksek olmasının sebeplerinden biri de bölgede kapasiteden çok daha fazla insanın yaşıyor olmasıydı. Bir binanın kapasitesi 20 kişi ise 40-50 kişi yaşıyordu aileleri ile birlikte. O yüzden çok can kaybı oldu. Ayrıca dışarıdan hiç kimseden arama kurtarma ekibi gelmedi. Gelenler de Esed yönetimindeki bölgeye geldi ki asıl yıkım orada olmadı. Arama kurtarma faaliyetleri son derece acemice ve ilkel şekilde yapıldı. İnsanlar kendi akrabalarını enkazdan kendileri çıkardı. Bu da ölü sayısını daha da artırdı.”

Esed’e giden hiçbir yardım muhtaçlara ulaşmaz

Uluslararası yardımlar konusundaki çelişkiye de dikkat çeken Hasan, “bu insanlar Esed’den, Esed’in bombardımanlarından kaçarak bu bölgeye geldiler ve burada öldüler. Ama uluslararası toplum, Esed’e yardım gönderiyor, Esed’in bunlara yardım etmesini sağlamaya çalışıyor. Burada son derece çelişkili bir durum var. Suriye halkı bunu kabul edemiyor” yorumunu yaptı.

Ziyad Hasan, “zaten bölgede kamplar var, Esed’in göç ettirmiş olduğu insanların yaşadığı kamplar, çadır kentler. Şimdi buna bir de depremzedeler eklendi. Dolayısıyla bölgede ciddi anlamda bir barınma ihtiyacı oluşacak. Bu nasıl planlanacak, bütçesi nasıl sağlanacak, şimdi asıl bunlar konuşulmalı. Esed’e gidecek hiçbir yardımın burada kullanılacağını düşünmüyoruz” diyerek deprem sonrası ortaya çıkması muhtemel sorunlara da işaret etti.

Deprem diplomasisi

Öte yandan deprem felâketinin, Suriye’nin Arap ve Avrupa ülkeleri ile normalleşme sürecine nasıl yansıyacağı da merak edilen konulardan biri.

Felâketin, Türkiye'den sınır kapılarının açık kalmasının, temas hatlarından geçişlerin sağlanmasının, insanî yardımların ABD yaptırımlardan muaf tutulmasının 180 günlük süre dolduktan sonra aylarca daha uzatılacağına, hatta Avrupa ülkelerini bazı yaptırımları kaldırmaya ve Arap ülkelerini normalleşmeyi daha da ileri taşımaya iteceğine, diğer yandan Ankara ile Şam arasındaki normalleşme sürecini de güçlendireceğine dâir beklentiler mevcut.

“Deprem diplomasisi” kapsamında Suriye Devlet Başkanı Beşar Esed, Mısır Cumhurbaşkanı Sisi gibi liderlerden son on küsür yıl içinde hiç almadığı telefonlar aldı. Ürdün Dışişleri Bakanı Eymen el Safadi, yıllar sonra ilk kez Şam’ı ziyaret etti.

Deprem sonrası bölgedeki ziyaretlerden en önemlisine ise hiç kuşkusuz Umman sahne oldu. Esed, Arap ülkeleri ile normalleşme kapsamında deprem sonrası ilk yurt dışı ziyaretini 20 Şubat tarihinde Umman’a yaparak, başkent Maskat’ta Sultan Heysem bin Tarık ile bir araya geldi.

Umman Dışişleri Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada, Sultan Heysem bin Tarık’ın Türkiye’deki depremden etkilenen Suriye için taziye mesajlarını ilettiği ve Suriye halkına destek olacağını bildirdiği aktarıldı. Görüşmede ikili ve bölgesel meselelerin de konuşulduğu kaydedildi.

Söz konusu gelişme, Esed'in 2011'de Suriye'de çatışmaların başlamasından beri Umman’a yaptığı ilk ziyaret olması bakımından kayda değer.

Umman, Suriye’deki savaşın başlamasını takiben, 2012’de diğer Körfez ülkelerine paralel olarak Şam Büyükelçisini geri çekmişti, ancak ABD'nin baskısına rağmen Suriye ile temaslarını bir şekilde sürdürdü, 2020’de ise Esed rejimiyle diplomatik ilişkilerini tesis ederek Büyükelçi’yi yeniden Şam’a gönderen ilk Körfez ülkesi oldu.

Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı’nın da söylediği gibi Arap dünyasında, deprem de dâhil olmak üzere insânî krizleri ele almak için Suriye'ye yönelik yeni bir yaklaşımın gerekli olacağı konusunda bir fikir birliğinin oluştuğu görülüyor.

Bu nedenle önümüzdeki aylarda deprem felaketinin de etkisiyle Suriye ile normalleşme süreçlerinin hızlanması ve Esed’in bölge sahnesindeki varlığının artması beklenebilir.