‘Sayanimlerin Türkiye şefi’ öldü

“İlk başlarda Siyonizm, kendini, dünya Yahudilerini Sion'a getirme girişimi olarak sunarken, son 30 yılda Siyonist liderler açıkça anladılar ki; aslında İsrail, bulundukları yerde kalan dünya Yahudilerinden ve özellikle de Yahudi elitlerden faydalanabilirdi.
“İlk başlarda Siyonizm, kendini, dünya Yahudilerini Sion'a getirme girişimi olarak sunarken, son 30 yılda Siyonist liderler açıkça anladılar ki; aslında İsrail, bulundukları yerde kalan dünya Yahudilerinden ve özellikle de Yahudi elitlerden faydalanabilirdi.

İsrail’in askerî istihbarat birimi AMAN’ın, İsrail’in Irak projesi için detaylı bilgilere ihtiyacı vardı. Mossad’ın devşirme birimi Tsomet’in başındaki David Biran Zahir’den bilgi istendi. Ardından Fransa’nın Sarcelles’daki “bir fabrikada” Iraklı bir bağlantı bulmalarını emretti. David Biran durumu Mossad’ın birçok dil bilen Paris görevlisi David Arbel’e iletti. Arbel, Paris’teki büyükelçiliğinin tahkimli yeraltı şebekesindendi ve büyükelçiden daha güçlüydü. Mossad personeli diplomatik kuryeyi denetler, “operasyon evi” de onların kontrolündeydi. Paris’te tüm tabakalardan çok sayıda sayanim yani Yahudi gönüllü bulunmakta.

‘Sayanim’ kelimesini muhtemelen bazılarınız ilk kez duydu. Bu İbranice kelime “yardımcılar” demektir.

Kimin yardımcıları? Elbette Siyonist çete ve özelde de MOSSAD’ın…

Firari eski bir MOSSAD ajanı olan Victor Ostrovsky, “Hile yolu” adlı eserinde, Yahudi kardeşliğini yâhut da tüm dünyada cinayetleri nasıl işlediklerini şöyle anlatıyor:

  • “Ran S., bizlere, MOSSAD operasyonlarının önemli ve eşsiz bir parçası olan ‘sayanim’ hakkında bir konferans verdi. Sayanim, yüzde yüz Yahudi olmak zorundadır. Yurt dışında (yani İsrail dışında) yaşarlar, İsrail vatandaşı olmasalar da pek çoğuna İsrail'deki akrabaları aracılığıyla ulaşılır.

Sayanim üçüncü kategoriye aittir. Onlar kendilerini her şeyden önce Yahudi olarak görürler. Sayan, kabilevî kardeşlik fikrine sadakatinden dolayı, vatandaşı olduğu ülkeye ihanet edebilecek bir kişidir.

‘Sayanim’ kelimesini muhtemelen bazılarınız ilk kez duydu. Bu İbranice kelime “yardımcılar” demektir.
‘Sayanim’ kelimesini muhtemelen bazılarınız ilk kez duydu. Bu İbranice kelime “yardımcılar” demektir.

Mesela, İngiltere'de akrabası olan bir İsrailliden, mektubu getiren kişinin diasporadaki Yahudi halkını koruyup kollama amacı güden bir kuruluşu temsil ettiğini belirten bir mektup yazması istenir, İngiliz akraba, ne şekilde yardımcı olabilecektir?

Dünya üzerinde binlerce sayanim vardır. Sadece Londra'da, 2 bin tanesi faaldir, 5 bin tanesi de kayıtlıdır. Hepsinin farklı rolleri vardır.

Örneğin, araba kiralama ofisi işleten bir sayan, Mossad'ın rutin belgeleri tamamlamaya gerek duymaksızın araba kiralamasına yardımcı olur. Bir apartman sayanı, şüphe uyandırmadan, barınacak yer sağlayabilir; bir bankacı sayan ise gecenin bir yarısı ihtiyacınız varsa para bulabilir; bir doktor sayan ise polise rapor etmeksizin kurşun yaranızı tedavi edebilir ve benzeri…

Buradaki ana düşünce, ihtiyaç duyulduğunda yardım edecek fakat dâvâya sadakatlerini koruyarak sessiz kalacak, her zaman emre âmâde insanlara sahip olmaktır. Kendilerine, masraflar dışında hiçbir ödeme yapılmaz.

İsrail’in askerî istihbarat birimi AMAN’ın, İsrail’in Irak projesi için detaylı bilgilere ihtiyacı vardı. Mossad’ın devşirme birimi Tsomet’in başındaki David Biran Zahir’den bilgi istendi.
İsrail’in askerî istihbarat birimi AMAN’ın, İsrail’in Irak projesi için detaylı bilgilere ihtiyacı vardı. Mossad’ın devşirme birimi Tsomet’in başındaki David Biran Zahir’den bilgi istendi.

İsrail’in askerî istihbarat birimi AMAN’ın, İsrail’in Irak projesi için detaylı bilgilere ihtiyacı vardı. Mossad’ın devşirme birimi Tsomet’in başındaki David Biran Zahir’den bilgi istendi. Ardından Fransa’nın Sarcelles’daki “bir fabrikada” Iraklı bir bağlantı bulmalarını emretti. David Biran durumu Mossad’ın birçok dil bilen Paris görevlisi David Arbel’e iletti. Arbel, Paris’teki büyükelçiliğinin tahkimli yeraltı şebekesindendi ve büyükelçiden daha güçlüydü. Mossad personeli diplomatik kuryeyi denetler, “operasyon evi” de onların kontrolündeydi. Paris’te tüm tabakalardan çok sayıda sayanim yani Yahudi gönüllü bulunmakta.

İşte kendi sınırlarımızın dışındakilerden faydalanmak üzere milyonlarca Yahudi’yi hizmetinize sunan risksiz destek sistemi emrinizdedir. Mahallinde hazır olan böylesi bir imkânla operasyon yapmak çok daha kolaydır. Sayanim, dünyanın dört bir yanında inanılmaz derecede, pratik bir yardım sunmaktadır.” (Hile Yolu / By Way of Deception, s. 86-87, 1990)

Samimi bir Yahudi’ye iş düşmekte

Siyonist yazar Joseph Lapid bir mülakatında, bu ifşaatları ve daha fazlasını yapan Victor Ostrovsky’i modern Yahudi tarihinin en büyük haini ilan eder. Ostrovsky’nin hayat hakkı olmadığı yani öldürülmesi gerektiğini söyler ve ekler, “Bu yüzden Kanada’daki samimi bir Yahudi’ye iş düşmektedir!”

Bununla kalsa iyi, Şaron hükümetinde “adalet” bakanlığına getirilen Lapid, Siyonist Yahudi olmayı şöyle tanımlıyor: “Herhangi bir yasal ya da ahlâkî kural tanımayan, derin bir bağlılık!”

Öte yandan genetik olarak bir Yahudi olmasına karşın, şuur olarak Yahudilik klanından berî olduğunu ilan eden Gilad Atzmon, bu dehşet veren bağlantı ağını, “Göçebe Kimlik” adlı eserinde şu şekilde yorumlar:

“İlk başlarda Siyonizm, kendini, dünya Yahudilerini Sion'a getirme girişimi olarak sunarken, son 30 yılda Siyonist liderler açıkça anladılar ki; aslında İsrail, bulundukları yerde kalan dünya Yahudilerinden ve özellikle de Yahudi elitlerden faydalanabilirdi.

Poul Wolfowitz, Rahm Emmanuel, Lord Levy ve David Aaronovitch gibi elitler bulundukları ülkelerde kalarak, Siyonist davaya faydalı olabileceğini ispat ettiler.

Siyonizm aslında üçüncü kategori mensuplarınca (sayanimler), eşine az rastlanır bir kabileci dayanışmadan beslenen bir harekettir. Siyonist olmak demek, bir kimsenin Yahudi kimliğini her şeyin önüne koyması demektir!”

Küçük dilinizi yutmuş olabilirsiniz ama yutmayın, o dil şimdi lazım olacak…

Geçtiğimiz günlerde Profilo’nun sahibi Jak Kamhi öldü. (1925-2020)

Bu ölümden sonra Hürriyet’teki köşesinde Kamhi ile ilgili “Bir Türkiye çınarının son arzusu...” başlıklı yazıyı kaleme alan Fatih Çekirge şunları yazdı: “Önceki gün Cefi, Korkmaz Karaca’yı arayıp aynen şöyle diyor: ‘Korkmaz, biliyorsun babam bir süredir Miami’de tedavi görüyor. Ama artık ölüm döşeğinde ve bana vasiyet etti. Türkiye’de ölmek istiyor.’”

Yazıda belirtildiğine göre, Cumhurbaşkanlığı Ekonomi Politikaları Kurulu Üyesi Korkmaz Karaca, durumu ilgili makamlara iletiyor ve cenaze Miami’den Türkiye’ye getiriliyor. Bunca imkân ve ilişki sahibi Yahudi, kültürünün icabını yerine getirip, faturayı yine bize ödetiyor.

Bir Musevî, linkini gönderdiği Çekirge’nin yazısının altına şunları yazdı: Büyük “Türk” sanayicisi, hayali ihracat ve naylon faturanın babası/mucidi, şirketinde çıkan yangınlarda sadece muhasebe bölümü ve resmi defterleri yanan Jak Bey, o kadar fakir vefat etti ki (buna gülmek ne büyük ironi) Miami’deki fukara evinden kaldırılan naaşı … Milletin parası ile İstanbul’a getirtildi…”

‘Sayanim örgütünün Türkiye şefiydi’

Masonlara yönelik ifşaatları nedeniyle düşman telakki ettikleri eski mason, eski gazeteci, yüksek fizik mühendisi Yüce Katırcıoğlu’na, Jak Kamhi’yi sordum.

Şunları anlattı: “Sayanim örgütünün Türkiye İstasyon şefiydi. 1985’de Şekûr Ökten ile birlikte İsrail’deki Nur mason locasının açılışını yaptı. Bu locanın ilk başkanı olarak ilk ayini yönetti. Daha sonra locayı, İsraillilere teslim etti. Çünkü bu locanın üyeleri hem Türkiye hem de İsrail vatandaşı, Türkçe konuşan Yahudilerden oluşuyor.

Askerlerin çoğu deşifre olmamak için başta NATO’nun merkezi olan Brüksel’deki localar olmak üzere başka ülkelerdeki localara üye olurlar
Askerlerin çoğu deşifre olmamak için başta NATO’nun merkezi olan Brüksel’deki localar olmak üzere başka ülkelerdeki localara üye olurlar

Askerlerin çoğu deşifre olmamak için başta NATO’nun merkezi olan Brüksel’deki localar olmak üzere başka ülkelerdeki localara üye olurlar. FETÖ’den tutuklu Hava Kuvvetleri eski komutanı Akın Öztürk’te Refah-Yol hükümeti döneminde görev yaptığı İsrail’deki bu locaya üye oldu.

Kamhi ile birlikte locayı açan Dr. Şekûr Ökten, Süleyman Demirel’in ikiziydi. İkizi dediysek, biyolojik değil mason ikizi. Tarihler 15.2.1956’yı gösterirken, Demirel ile Ökten aynı anda Bilgi locasına kabul edilip, tekris edildiler. Demirel 48, Ökten ise 49 numaraya kayıtlı idi. İki kişi birlikte mason olmuşsa onlara ‘mason ikizi’ denilir ve birbirlerine bağlanırlar.”

Tıp doktoru olan Şekür, 1981-1986 yılları arasında Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Büyük Locası’nın büyük üstadı âzamlığını yapar. Süleyman Yeşilyurt şöyle yazıyor: “Zamanla üst düzey bir siyonist olan Dr. Şekür, 2 Haziran 1986'da Jak Kamhi dostunun tavassutuyla İsrailli biraderlerini ziyarete gittiğinde (Allah gönlüne göre vermiş olmalı ki) bu ülkede sekte-i kalpten vefat etmiştir.”

Kim bu Kamhi?

Bilindik hikâyesine göre Bilderberg’ci, mason Jak, 1925’de İstanbul’da doğar. Saint Michel Lisesi ve Yıldız Teknik Üniversitesi'ni bitirir. Fransa’da çelik eğitimi alır. Profilo Holding’i kurar. İstanbul Sanayi Odası, İktisadi Kalkınma Vakfı, Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu, Türk-Fransız İş Konseyi ve Türkiye Metal Sanayicileri Sendikası gibi müesseselerde kuruculuk, başkanlık ve yönetim kurulu üyeliği yapar. 7 Ekim 2020’de Miami’de ölür. 13 Ekim’deki cenaze merasimine Korkmaz Karaca, eski Başbakanlardan Tansu Çiller, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu gibi isimler katılır.

Büyük dedesi İstanbul 11. Hahambaşı olan Jak Kamhi, 1492’de Hıristiyanların Endülüs işgali sonrasındaki uyguladıkları katliamdan kaçarak Osmanlıya sığınan Yahudilerin 500. yılı adına 1989’da 500. Yıl Vakfı'nı ve 500. Yıl Vakfı Türkiye Musevileri Müzesini kurar. Vakfın çoğunluğu Yahudi’dir.
Büyük dedesi İstanbul 11. Hahambaşı olan Jak Kamhi, 1492’de Hıristiyanların Endülüs işgali sonrasındaki uyguladıkları katliamdan kaçarak Osmanlıya sığınan Yahudilerin 500. yılı adına 1989’da 500. Yıl Vakfı'nı ve 500. Yıl Vakfı Türkiye Musevileri Müzesini kurar. Vakfın çoğunluğu Yahudi’dir.

Büyük dedesi İstanbul 11. Hahambaşı olan Jak Kamhi, 1492’de Hıristiyanların Endülüs işgali sonrasındaki uyguladıkları katliamdan kaçarak Osmanlıya sığınan Yahudilerin 500. yılı adına 1989’da 500. Yıl Vakfı'nı ve 500. Yıl Vakfı Türkiye Musevileri Müzesini kurar. Vakfın çoğunluğu Yahudi’dir. “Müslüman”ların da aralarında yer aldığı 113 kurucusu var. Bu Müslümanların ise hepsi masondur. İstiklâl Mahkemelerinin cellatlarından Kılıç Ali’nin oğlu, Kasım Gülek’in amcazâdesi Altemur Kılıç gibi sabetayist masonlar da vardır.

Bedrettin Dalan’ın Yeditepe Üniversitesi’nin Mütevelli Heyeti üyesi olan Kamhi’nin bir özelliği de Musevî İsak Alaton gibi İsrail’in Gazze katliamlarına destek vermesidir.

Ne görmüş ne yaşamış?

Jak Kamhi’nin “Gördüklerim Yaşadıklarım” adlı, pek derinliği olmayan ama okunduğunda ilişki ağlarının ve Türkiye’nin son yüzyılında kimlerin kimlerle ne işler çevirdiğinin sathi de olsa görülebileceği bir hatıratı var.

Kamhi’nin aynı zamanda bir ‘eski Türkiye’ manzarası göstergesi olan hatırasına göre, Bill Clinton, Başbakan Tansu Çiller’e bir türlü randevu vermez. Çiller’de Kamhi’den yardım ister. O da Emre Gönensay’la birlikte ABD’ye gider.

Kamhi’nin aynı zamanda bir ‘eski Türkiye’ manzarası göstergesi olan hatırasına göre, Bill Clinton, Başbakan Tansu Çiller’e bir türlü randevu vermez.
Kamhi’nin aynı zamanda bir ‘eski Türkiye’ manzarası göstergesi olan hatırasına göre, Bill Clinton, Başbakan Tansu Çiller’e bir türlü randevu vermez.

Romanya ve ABD vatandaşı Macar Yahudisi, Nobel ödüllü mason biraderi Prof. Eliezer (Elie) Wiesel ile görüşür. O da Beyaz Saray’dan Çiller için randevu koparır. Ayrıca IMF ve Dünya Bankası ile Türkiye adına (!) temaslarda bulunur. Ardından da Çiller, oğlu Cefi Kamhi (İrem locasının 99 numaralı üyesi)’nin 1995 seçimlerinde DYP’den milletvekili olmasını teklif eder. O da hangi partiler olduğunu belirtmediği diğer partilerle görüşüp “onay” alır. (s.269)

İlişkili olduğu lider sadece Çiller değildir elbette. Demirel’den Ecevit’e, Kenan Evren’den Denktaş’a, Özal’dan Abdullah Gül’e ve kuvvet komutanlarına dek irtibatı olmayan pek kimse yok. Ayrıca İsrail’den ABD’ye, Avrupa’dan Uluslararası Örgüt Başkanlarına dek kendi tabiri ile kendisinin kapısını çalmayan kimse de yok… (s.253…) 2003 Irak’ın işgalinde de ABD ile Türkiye arasındaki köprülerden biriymiş…

Koç’un rakibiymiş, Marshall yardımlarına el atmış

Koç’larla yıldızı hiç barışmamış. Arçelik’in karşısına, Profilo ve Alman Yahudilerine ait AEG ile çıkmış. Yahudileri ülkesinden kovan (ki hâlâ Almanya’nın efendileridirler) Almanlara gidip, AEG’nin Türkiye’deki ortak üretimini başlatır. (S.174)

ABD’nin Marshall Yardımlarını bilirsiniz. Hani ülkeleri esir alan, insanların davranışlarını ve kültürlerini değiştiren o meşhur sözde yardımları… Kendi beyanına göre, Libya’da yaşayan kuzeni Roza teyzesinin Roma’da görev yapan oğlundan bu konuda bilgiler alırmış. Ona göre de Türkiye ayağını planlarmış… (s.159)

Koç’larla yıldızı hiç barışmamış. Arçelik’in karşısına, Profilo ve Alman Yahudilerine ait AEG ile çıkmıştır
Koç’larla yıldızı hiç barışmamış. Arçelik’in karşısına, Profilo ve Alman Yahudilerine ait AEG ile çıkmıştır

Ayrıca 1961’de Türkiye’nin ABD’den aldığı ilaçları koyacak deposu yokmuş ve alicenapları Jak efendiye rica etmişler de alelacele yapıvermiş… (s.151)

Kamhi’nin karısı Tuli’nin kuzeni Feride, Mısır Kıralı Faruk’un karısıymış. Yani Faruk ile Kamhi bacanak…

Suikastı kim yaptı?

Özal’dan Eşref Bitlis’e, Madımak’tan Başbağlar’a, 33 er cinayetinden Cem Ersever’e, Adnan Kahveci’den Uğur Mumcu’ya dek uzanan sayısız cinayetin işlendiği Türkiye’nin en karanlık dönemlerinden biri olan günlerde yani 28 Ocak 1993'te Jak Kamhi'ye evinden çıkarken suikast girişiminde bulunulur.

Türkiye’nin en karanlık dönemlerinden biri olan günlerde yani 28 Ocak 1993'te Jak Kamhi'ye evinden çıkarken suikast girişiminde bulunulur.
Türkiye’nin en karanlık dönemlerinden biri olan günlerde yani 28 Ocak 1993'te Jak Kamhi'ye evinden çıkarken suikast girişiminde bulunulur.

Bunun fâili olduğu iddia edilen kişilere cezalar verilse de mesele kapanmış değil. Kamhi ile bir husumeti olmayan bu sıradan kişiler neden suikast düzenlesin? MOSSAD bu işin neresinde? Ya Sayanimler?

Kamhi davasını gören hâkimler şimdi nerede biliyor musunuz? Tahmin ettiğiniz gibi FETÖ’den kodeste…

Franz Maria Von Papen

Yahudi N. Rıfat Bali “Bir Türkleştirme Serüveni” adlı kitabında, Kamhi’nin ağzından "Diyebiliriz ki, Mareşal Fevzi Çakmak Yahudilerin en büyük müdafiiydi" diyor

Bir başka Yahudi müdafii ise Hitlerin Ankara büyükelçisi Franz von Papen (1879-1969)’miş… 24 Şubat 1942’de Ankara’da kendisine suikast düzenlenmiş olan Papen, Vestfalyalı bir Alman ve NAZİ partisinin üyesi…

  • • 1991’de Dışişleri Bakanlığınca Üstün Hizmet madalyası
  • • 1991’de Fransa hükûmeti tarafından Legion d'Honneur nişanı
  • • 1992’de İstanbul Üniversitesi tarafından Fahri doktora payesi
  • • 1992’de Türk-Amerikan Dostluk Konseyi tarafından verilen liderlik ödülü
  • • 1997'de Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac tarafından devlet nişanı
  • • 2003’de İspanya Kralı tarafından devlet nişanı
  • • 2003 yılında Türkiye Hahambaşılığından “Takdir ve teşekkür” ödülü
  • • 2007’de ise Ahmet Necdet Sezer tarafından Devlet Üstün Hizmet madalyası verilmiş olan Jak Kamhi’nin dostlarından biri de o çok meşhur Yahudi “düşmanı” Hitler var ya, işte onun büyükelçisi Franz von Papen’dir. Onun hakkında şunları anlatıyor Kamhi:
  • “Adolf Hitler’in 1933’de iktidara gelmesinde mühim rol oynayan Franz Joseph Hermann Michael Maria von Papen’in Türkiye’de görev yapması, Museviler açısından büyük şanstı. Papen, Musevîleri koruyan bir diplomattı. Kemal Derviş’in annesi Papen’in sekreteriydi. Kemal Derviş’in babasıyla Papen’in sekreterini evlendiren İsmet İnönü’ydü. Papen, Hitlere kafa tutabilen tek insandı. Ayrıca İnönü’ye çok yakındı. (s.76)

Kamhi’nin babası ve amcaları sürekli Mustafa Kemal’den sitayişle bahsederlermiş. Onlar için çok önemliymiş, çünkü Türk halkını çağdaşlaştırıp medenileştirmişmiş. (s.54) Sabahları bakkala, anne-babasından aldığı 2,5 kuruşluk rüşvet karşılığında gidermiş. Bakkalları da Tuncay Özilhan’ın babası İzzet beymiş. Özilhanlar da Koç gibi işe bakkallıkla başlamış. (s.59)

Washington post’un patroniçesinden itiraf

‘Elin zengininden bize ne’ diyenler olabilir. Elbette kendi halinde sadece parasını kazanan biri bizi hiç de ilgilendirmez. Alaton, Garih, Kamhi olmanız da önemli değil. Lâkin siz karmaşık ilişkiler içindeyseniz, yedi düvele düşmanlık eden İsrail’le dostsanız ve karanlık bir yapılanma olan masonlardansanız her şeyiniz herkesi ve özellikle de Türk devletini ilgilendirir.

Süleyman Yeşilyurt kitabında diyor ki: Tel Aviv'in en şöhretli iş adamı konumundaki İshak Pinhas, fanatik Musevilerin özel günlerinde buralara masonik turlar düzenleyen Jak Kamhi'nin sıkı dostuydu. Her iki Siyonist’in dostluklarını pekiştiren bir diğer ortak yönleri ise, Yahudi olmalarının yanı sıra İsrail'in en büyük ajanlık kuruluşu "Mossad"la bağlantılarıydı. Bu bağlamda Türkiye Yahudilerinin yegâne geniş kapsamlı mason teşekkülü konumundaki "Akasya Locası" Pinhas'ın fazlasıyla ilgisini çekiyordu. Üzeyir Garih de Akasya Locası'nın üstat seviyesinde bir üyesiydi.

Washington Post’un eski sahibesi Katharine Graham (Meyer), Jak Kamhi'yi güçlü gösterebilmek için, kardeşinin '
Washington Post’un eski sahibesi Katharine Graham (Meyer), Jak Kamhi'yi güçlü gösterebilmek için, kardeşinin '

Washington Post’un eski sahibesi Katharine Graham (Meyer), Jak Kamhi'yi güçlü gösterebilmek için, kardeşinin '"Mossad ajanı" olduğunu açıklayarak meseleyi iyice renklendirir.

Anadolu’nun işgalden kurtarılması için millet varını yoğunu verirken, onlar servet biriktiriyordu. “Türkiye Türklerindir” sloganıyla gazete çıkaranlar da Türkiye’nin iç-diş, kültür ve sanayi politikalarını ürütenler de Türk değildiler. Hâsılı Türkiye’nin son yüz yılının didik didik edilip millete anlatılması gerek.

Ayrıca iki Müslüman Türk birbirinin kuyusunu kazarken, bu adamlar yedi düvelde birbirlerini koruyor, ilişki kuruyor ve diplomasi yürütüyor. Bizim eski siyasetçiler de bunlardan medet umuyorlardı.