Şifâ arıyorsanız geleneksel tıbbı ihmal etmeyin

İnsanlık kovid salgınından belki daha tehlikeli olan bir durumla karşı karşıya. Panik halinde beş dakikada bir maske değiştiren insanlar görüyorsunuz. Bu çılgınlık... Dışarda, kalabalığın olmadığı açık alanlarda bile maskelerle durmamızı istiyorlar. Kitleleri endişe ve korkuya sevk ediyorlar. Çok ama çok abartılı davranıyorlar.
İnsanlık kovid salgınından belki daha tehlikeli olan bir durumla karşı karşıya. Panik halinde beş dakikada bir maske değiştiren insanlar görüyorsunuz. Bu çılgınlık... Dışarda, kalabalığın olmadığı açık alanlarda bile maskelerle durmamızı istiyorlar. Kitleleri endişe ve korkuya sevk ediyorlar. Çok ama çok abartılı davranıyorlar.

Modern tıbbın her şeyden önce insana bakışında ahlâkî sorunlar mevcut. Hatta bizzat mesleğe bakışı bile böyle. Bir kliniğim var, ilaç şirketlerinin temsilcileri arada bir diğer kliniklere uğradıkları gibi bana da geliyorlar. O vakit espriyle karışık “Eğer bunları satmak için geldiyseniz, şöyle Bahamalara doğru uzanın” deyip başımdan savıyorum. İlaç şirketleriyle doktorların arasındaki ilişki biçimi son derece sorunlu. Kendi ilaçlarını pazarlamaları için doktorlara rüşvet vermeyi marifet biliyorlar. Ne kadar doktorla anlaşırlarsa pazar paylarını o kadar artırıyorlar. Böyle bir çarpık ilişkide hasta müşteriye, doktor ise pazarlamacıya dönüşüyor.

Ünlü tıp dergisi Lancet’in genel yayın yönetmeni Richard Horton 11 Nisan 2015’te “Çevrimdışı: Tıbbın 5 Sigması Nedir?” başlığıyla bir makale yayınlamıştı. Makale müthiş bir cümleyle açılıyordu. “Yayınlanan tıbbi çalışmaların çoğu yanlış.”

Modern tıp büyük bir hayalkırıklığına dönüşme yolunda tam gaz ilerliyor. Dünya genelinde alternatif mecralara, bilhassa binlerce yıllık tecrübeden süzülüp gelen geleneksel tıbba bir teveccüh söz konusu. Eskiden “kocakarı ilacı” denilip burun kıvrılan pek çok bitki kürü âdeta yok satıyor. Zeytin yaprağı da son günlerin gözde bitki kürlerinden. Pek çok hastalığa iyi geldiğini bildiğimiz zeytin yaprağının kovid tedavisinde olumlu neticeler verdiği birçok üniversite raporuyla da teyit edilmiş durumda.

 Yunanlı Doktor Ifianassa Athanasia Karampatsou
Yunanlı Doktor Ifianassa Athanasia Karampatsou

Zeytin ve zeytin yaprağı konusunda otuz yıllık uzmanlığıyla meşhur birinin İstanbul’da olduğunu duyunca hemen kendisiyle mülakat yapmayı bir vazife telakki ettik. Paris Graduate School’da ders veren Yunanlı Doktor Ifianassa Athanasia Karampatsou ile son derece keyifli ve bir o kadar faydalı bir sohbet gerçekleşmiş oldu. İstifadenize sunuyoruz.

Sizi tanımak isteriz, kendinizden bahsedebilir misiniz?

Kanada’da bulunan Sherbrook Üniversitesi’nde biyoloji ve klasik tıp eğitimi aldım. Ayrıca Amerika’da yıllarca bir laboratuvarda kanser tiplerine karşı araştırmalar yaptım. Daha sonra Yunanistan’a döndüm ve tıbbî çalışmalarıma ülkemde devam ettim. Yaklaşık 30 yıldan beri geleneksel tedavi yöntemleri ve holistik tıp ile ilgileniyorum.

“Yediğiniz gıda ilaçtır”

Holistik tıp nedir?

İnsan vücuduna bütüncül bakmayı ilke edinen tıp yaklaşımıdır. Modern tıp insanı bir bütün olarak göremiyor maalesef. Holistik tıp Hipokrat’tan bugüne mevcuttur ve onun görüşlerinden ciddi şekilde etkilenmiştir. “Yediğiniz gıda ilaçtır ve zihniniz çok önemlidir” sözünü yeri gelmişken örnek olarak vereyim mesela. Nitekim bugün Hindistan’da kadim tıp üzerine eğitim veren üniversiteler mevcut.

Yunanistan’da var mı böyle bir üniversite?

Maalesef yok.

Peki, neden?

Hükümetler buna izin vermiyor. Ben de zeytin ve zeytin yaprağı konularında otuz yıldır çalışıyorum, bu konuda kamuoyunu bilgilendirmeye çalışıyorum. Söylediklerim belli mahfiller tarafından pek hoş karşılanmıyor. Oysa geleneksel tıp üzerine çok ciddi birikim sahibiyim. Halkın yararına çalışmalar yapıyorum. Mesela geleneksel tıp “Bir insanda hastalık belirtilerini görmek istiyorsan idrarına bakacaksın” der. Hindistan Himalayalarında Hipokrat’ın vazettiği esaslara uygun olarak benzer uygulamalar yapılır.

Hipokrat’ın reçetesi Hindistan’da serbest ama Yunanistan’da yasak, öyle mi?

Tam olarak yasak olduğu söylenemez. Ama layık olduğu yerde değil. Televizyon ve diğer mecralar yoluyla yine bildiklerimizi anlatmaya devam ediyoruz. Mesajımız bir şekilde halka ulaşıyor. Fakat diğer yandan modern tıp anlayışının sesi daha gür çıkıyor.

Amerika’da yıllarca kalmışsınız. Amerikan tıbbi yaklaşımı sizce nasıl?

Tam bir kaostan ibaret.

Çin tıbbıyla şifa buldum

Geleneksel Çin tıbbı gibi başka önemli alanlar da mevcut. Sadece Yunan tıbbı üzerine mi çalışıyorsunuz?

Evet, benim uzmanlık alanım geleneksel Yunan tıbbı. Ama Çin ve diğer medeniyetlerin tıp birikimine de inanılmaz bir saygım söz konusu. Bir vakitler Londra’da idim. Müthiş bir boğaz ağrısından ızdırab çekiyordum. Çünkü az müddet evvel Çernobil patlaması yaşanmıştı ve ben o sıralar Ukrayna’da bulunuyordum. Saçlarım dökülmüştü, boğazım fena haldeydi. Londra’da büyük bir süpermarketin hemen köşesinde bulunan Çinli doktora gittim. Hastalarını geleneksel Çin tıbbına göre tedavi ettiğini işitmiştim. Beni muayene edip boğazımı ve dilimi iyice tetkik ettikten sonra iki büyük tepsiyle çıkageldi. Tepsilerde çeşitli şişeler bulunuyordu. Bir kâğıt tomarını yaydı, şişelerdeki geleneksel karışımları yan yana dizip verdi. Bu tedavi benim ağrılarımı dindirdi.

Modern tıbbın en büyük sakıncası nedir sizce?

Modern tıbbın her şeyden önce insana bakışında ahlâkî sorunlar mevcut. Hatta bizzat mesleğe bakışı bile böyle. Bir kliniğim var, ilaç şirketlerinin temsilcileri arada bir diğer kliniklere uğradıkları gibi bana da geliyorlar. O vakit espriyle karışık “Eğer bunları satmak için geldiyseniz, şöyle Bahamalara doğru uzanın” deyip başımdan savıyorum.

  • İlaç şirketleriyle doktorların arasındaki ilişki biçimi son derece sorunlu. Kendi ilaçlarını pazarlamaları için doktorlara rüşvet vermeyi marifet biliyorlar. Ne kadar doktorla anlaşırlarsa pazar paylarını o kadar artırıyorlar. Böyle bir çarpık ilişkide hasta müşteriye, doktor ise pazarlamacıya dönüşüyor. Oysa biliyorsunuz, Birinci Dünya Savaşı esnasında geleneksel ilaç konsepti kullanılıyordu. Her şey tabiattan elde ediliyordu.

Tıpkı büyükannelerimizin otlardan hazırladığı şifa kaynakları gibi. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra her şey değişti. “Her şeyi patent altına alacağız” dediler. Yani, bir şey üreteceğiz ama içinde ne olduğunu doğru düzgün kimse bilmeyecek. Bu ürettikleri ilaçlara bir de halkın kolayca telaffuz edemeyeceği isimler verdiler. Amoksisilin, tetrasilin gibi...

Mikroptan ziyade korku öldürür

Modern tıbbın diğer bir kötü yanı da insanları korkutarak yol almaya çalışması. İnsanlar ne kadar paniklerse o kadar kâr yapılacak çünkü. Bir gün kliniğime bir çift geldi. 19 yaşlarında bir de kızları vardı. Oturmalarını söyledim ama kız oturmadı. Mikrop fobisi varmış. Bu fobinin gündelik hayatta büyük sıkıntılara yol açtığı belli oluyordu. Dilim döndüğünce kızı rahatlatmaya, fobisinden kurtarmaya çalıştım. Bu saçma korkunun sosyal ilişkilerini tahrip edeceğini söyledim. Daha sonra bu kızın bir apartmanın beşinci katından atlayarak intihar ettiğini duydum.

  • Halkın sağlığa dair korkularını körüklemek her türlü olumsuzluğa kapı aralamak demektir. İnsanlar kendilerini baskı altında hissediyorlar. Bakın, ben bir doktorum. Moleküler biyoloji ve genetik eğitimi aldım. Hücrenin nasıl davrandığını biliyorum. Bizim hastalık anında kendimizi korumaya, mikropla baş etmeye yarayan birçok mekanizmamız var.

Mikroplar bu açıdan bakıldığında hiç de büyütülecek bir mesele değil. Zaten Pasteur ne diyor? “Aslında her şey bir mikroptur.” Sıtma olursunuz ya da başka bir mikrop kaparsınız. Burada mikroba odaklanmak yerine insana, insan bedenine, yediklerine içtiklerine odaklanmak lazım. Zira insan bedeni mikrop girdiği için değil, bu mikropla baş edemeyecek hale geldiği için hastalanıyor.

Uzun yaşamanın sırrı zeytin

30 yıldır zeytin ve zeytin yaprağı üzerine çalıştığınızı söylediniz. Bu çalışmaların özeti olarak neler söylemek istersiniz?

Yunanca bir söz var, “χρόνια Πολλά σαν την ελιά (Chrónia pollá san tin eliá) deriz. Bunun anlamı, “Zeytin ağacı gibi ömrün uzun olsun” demektir. Zeytin ağacı uzun ve sağlıklı bir hayatın sembolüdür. Nitekim Akdeniz havzasındaki binlerce yıllık zeytin ağaçları bu gerçeğin en müşahhas örnekleri olarak görülebilir. Zeytin, zeytinin yaprakları, dalları en büyük antibiyotik deposudur.

Zeytin, zeytinin yaprakları, dalları en büyük antibiyotik deposudur.
Zeytin, zeytinin yaprakları, dalları en büyük antibiyotik deposudur.

Hem de en ucuzundan, neredeyse bedava. Akdeniz toplumları bu açıdan son derece kısmetli. Yunan halkı da öyle... Ülkemizde adım attığınız her yerden âdeta zeytin ağaçları fışkırıyor. Fakat insanların bunun değerini pek bildiğini sanmıyorum. İlaç şirketlerinin kıskacına alınmış durumdalar ve gereksiz pek çok ilaca bir dünya para ödüyorlar. Oysa zeytin yapraklarını tüketmeye başlasalar antibiyotiklere mahkûm bir hayat sürmeyecekler. Modern tıbbın pek çok yan etkileri bulunan ilaçlarına boyun eğmek durumunda kalmayacaklar. Âilemdeki pek çok kimsenin bu konuda bilinç sahibi olması ve zeytin yaprağı çayı içmesi beni biraz teskin ediyor.

Bir yaprak 200 hastalığa derman

Bakın ben zeytinden çok güzel içecekler yaparım. Yeşil, güzel, sağlıklı içecekler... Bazen başka meyvaları da ekler, türlü karışımlar yaparım. Limon, nar, kavun, karpuz, hepsini bir yerde toplar, blendırdan geçiririm. Meyve sütü gibi bir şey olur. Son aşamada bu karışıma zeytin yapraklarını eklerim. Enfes bir içecek halini alır. Daha basiti ise suyu koy, zeytin yapraklarını ekle, blendır ile karıştır. İşte mükemmel bir lezzet ve şifa kaynağı.

Kovide karşı zeytin yaprağı ve kekik
Kovide karşı zeytin yaprağı ve kekik

Şifa kaynağı derken şunu da bilhassa belirteyim. Zeytin yaprağı özünün iki yüzden fazla rahatsızlığa iyi geldiğini biliyor muydunuz? Sinüzitten öksürüğe, diyabetten romatizmaya kadar sayısız hastalığın şifası. Üstelik vücuttaki kötü enerjiyi de alıp götürüyor.

Koronayı abartmaya gerek yok

Bir doktor olarak dünyayı kasıp kavuran Kovid-19 virüsü hakkında ne düşünüyorsunuz? Bazıları bunun biyolojik bir silah olduğunu iddia ediyor?

Öyle olması ihtimal dâhilinde. Modern tıbbın ahlâksız yaklaşımından daha önce bahsetmiştik. Şimdi siz bir kovid hastası olarak benim kliniğime gelseniz, sadece fizyolojik durumunuzla ilgilenmem, zihin durumunuzu da hesaba katarım. Endişeleriniz, korkularınız var mı? Çünkü bütün bunlar hayatınızı ve sağlığınızı etkiler. Bunlardan ne kadar kurtulursanız kendinizi o kadar rahat hissedersiniz. İnsanlık kovid salgınından belki daha tehlikeli olan bir durumla karşı karşıya. Panik hâlinde beş dakikada bir maske değiştiren insanlar görüyorsunuz. Bu çılgınlık... Dışarda, kalabalığın olmadığı açık alanlarda bile maskelerle durmamızı istiyorlar. Kitleleri endişe ve korkuya sevk ediyorlar. Çok ama çok abartılı davranıyorlar.

Kovide karşı zeytin yaprağı ve kekik

Bu salgına karşı çözüm ne peki? Piyasaya çıkan aşılar çözüm olabilir mi?

Açıkçası ben hiç aşı olmadım. Vücudumuzda harika bir savunma sistemi var. Doğal öldürücü hücreler var, bunlar kemik iliğinde bulunur ve virüslü hücrelere saldırıp onları imha eder. Diğer yandan dalağımız virüslere karşı çok aktif bir organdır. Dalağın ürettiği savunma hücreleri vücuttaki virüsleri bitirir, kökünü kazır. Bu demek oluyor ki virüslere karşı savaşmak istiyorsak beden olarak güçlü durumda olmalıyız.

Kovide karşı doğal ve sağlıklı beslenmenin yanı sıra zeytin yaprağı ve kekik gibi doğal virüs öldürücülerden faydalanmak en akıllıca yöntem olacaktır.
Kovide karşı doğal ve sağlıklı beslenmenin yanı sıra zeytin yaprağı ve kekik gibi doğal virüs öldürücülerden faydalanmak en akıllıca yöntem olacaktır.

Kovide karşı doğal ve sağlıklı beslenmenin yanı sıra zeytin yaprağı ve kekik gibi doğal virüs öldürücülerden faydalanmak en akıllıca yöntem olacaktır.

Yakında kitabınızın Türkçeye çevrileceğini duydum, bu doğru mu?

İşin aslı, bu konuda henüz görüşmeler devam ediyor. Sanıyorum pek yakında çeviri işi başlar. Kitabımın Türkçe baskısını görmekten son derece mutlu olacağım.