Silahlı Siyonist örgüt: Betar

Silahlı Siyonist örgüt: Betar.
Silahlı Siyonist örgüt: Betar.

Çanakkale ve Filistin cephesinde İngilizlerle birlikte Osmanlı’ya karşı savaşan Vladimir Jabotinski’nin silahlı örgütü Betar’ın 70’li yıllara kadar Türkiye’de aktif olduğu ortaya çıktı. Zion Mule adlı Katır Bölükleriyle Osmanlı’ya karşı savaşan Betar örgütü, yakın tarihin en ilginç konularından biri olmaya aday.

Araplar değil, siyonist Yahudiler 1. dünya savaşında sırtımızdan vurdu! Hem Erkân-ı Harbiye içinden hem de BETAR olarak. Zion Mule... Dünya, hiçbir ülkenin İsrail ile kapışamayacağı kıvama getirildikten sonra İsrail devleti ilân edildi. Ehud Olmert, geçen hafta Türkiye'deki Siyonist lobinin İsrail'dekinden güçlü olduğunu açıkladı. Mehmetçik olarak seve seve ölürüz ama Osmanlı gibi "içten vurulup" savaşı kaybederiz

Türkiye'deki Siyonist örgüt: Betar!

Betar örgütünün kurucusu Vladimir Jabotinsky, askeri üniforması ile.

Türkiye Yahudisi Rıfat Bali’nin, “Betar Türkiye: Bir Siyonist Gençlik Hareketinin Hikâyesi (1933-1971)” adlı kitabı, kamuoyunun bilmediği birçok sıradışı meseleyi gün yüzüne seriyor. Ultra-siyonist silahlı örgüt Betar’ın Türkiye içinde silah ve bomba eğitimi verilen kamplar yaptığı, yeraltı hücresi şeklinde yapılandığı ortaya çıktı. Yahudi Cemaati kitaba dönük sessizliğini korurken, birçok Yahudi, Türkiye’deki önemli bir Siyonist Yahudi grubunun Türkiye devletine karşı “sadakatsiz” olduğunu ortaya koyan bu gizli hikâyenin ifşa edilmesinden rahatsız.

Yazar Rıfat Bali’nin kitabının çıktığı 2020 yılı Mayıs ayından itibaren ABD, İsrail ve Avrupa’daki Türkiye kökenli Yahudiler arasında ciddi bir fırtına esiyor. Birçok Türkiye Yahudisi, “Betar Türkiye: Bir Siyonist Gençlik Hareketinin Hikâyesi (1933-1971)” kitabında yaptığı ifşaatlardan dolayı cemaat üyesi Rıfat Bali’ye son derece kızgın. Haklılar, çünkü Bali’nin emek mahsulü çalışması, yakın tarihin yeniden “okunmasını” ve “yazılmasını” gerektirecek derecede önemli bir kitap. Bali, İbraniceye tam hâkim olamadığı için ilgili kaynakları inceleyemediğini belirtiyor. Ayrıca, İsrail Dışişleri Bakanlığı ve istihbarat arşivlerinin de Betar Türkiye şubesinin faaliyetlerinin ortaya çıkarılması açısından incelenmesi gerektiğine de dikkat çekiyor.

Tarih Vakfı’nın “Hikâyemi Dinler misin?” projesindeki mülâkatında Yahudi İspanyolcasındaki “Papeliko Sataniko” kavramını aktarıyor Bali. Mânâsı: “Kâğıtçık = Şeytancık”. Yani Geride yazılı belge bırakırsan bunlar ileride sıkıntı oluşturabilir, başına belâ olabilir.” Bali, bu görüşe inanmıyor. Ne olursa olsun belge bırakılmasını istiyor ve “En ufak bir belge kırıntısının dahi kaybolmaması lâzım” diyor. “Betar Türkiye” kitabını da bu görüşte olduğu için yazmış.

Vladimir Jabotinsky, Betar komutanlarının eşliğinde, Filistin
Vladimir Jabotinsky, Betar komutanlarının eşliğinde, Filistin
Betar Türkiye kitabı
Betar Türkiye kitabı

Betar Türkiye kitabında öyle önemli itiraf ve ifşaatlar var ki, Türkiye Yahudi Cemaati’nin ‘vatandaşlık’ ve ‘Türkiye’ye bağlılık’ akit ve hukukunu sarsacak nitelikte. İslam devletlerinde yaşayan gayrimüslimler, bulundukları devlet aleyhine silahlı-silahsız siyasi mücadele vermeyecekleri, başka devletlere bağlı olmayacakları; onlara istihbarat, para ve lojistik destek sağlamayacakları sözü verdikleri için ‘zimmet’ altına giriyorlardı. Osmanlı’da Vak’a-yı Hayriye olayında “zimmet anlaşmasını” ihlâl ettikleri için Yahudi cemaati başkanı Şapçı Behor İzak Karmona ve ekibi idam edilmiş, mal varlıklarına da el konmuştu. Tefecilik ve bankerlikle birçok veziri ve Yeniçeri Ağalarını kendine bağlayan cemaat başkanı Karmona, “Vaad Ha Pekidim Kushta” adlı Amsterdam merkezli siyonist örgütün de Osmanlı’daki yöneticisi idi. O güne kadar tüm imtiyazlı işler ve finans sektörü ellerinde iken bir anda tasfiye edilmiş ve imtiyazlı mevkilerini Ermeni cemaatine kaptırmışlardı.

Türkiye’deki Yahudi azınlık modern dönemde “zimmet ehli” olmaktan çıkıp, Lozan sonrası “vatandaşlık” hakkı kazandı. Ancak “Betar Türkiye” kitabıyla ortaya çıkan “organize kriminal” veriler, Cumhuriyet dönemindeki mer’i kanunlara göre de “vatandaşlık aidiyetini ve hukuki bağını” ortadan kaldıracak nitelikte. Bir vatandaşın başka bir devlet için askeri eğitim alması, oraya “vergi” anlamında yıllık para göndermesi, o ülke için dönem dönem gidip “askerlik” yapması, eğer resmen “çifte vatandaş” değilseniz açık bir suç. Rıfat Bali’nin kitabında, “yeraltı silahlı örgüt kurmak, İsrail’de çatışmalara katılmak ve İsrail’e verilmek üzere Türkiyeli Yahudilerden para toplamak ve Türkiye’de silahlı eğitim yapmak” da dâhil birçok “örgütlü terör suçu” belgeleriyle ortaya konmuş durumda.

1934 dolaylarında Avrupa'daki Betar üyeleriAvrupa'daki üyeleri
1934 dolaylarında Avrupa'daki Betar üyeleriAvrupa'daki üyeleri

Türkiye'de silahlı Siyonist faaliyet

Rıfat Bali’nin “Betar Türkiye” kitabı, Vladimir Zeev Jabotinski (Jabotinsky), Menahem Begin, Yitzhak Shamir çizgisindeki silahlı ve ultra-siyonist bir terör örgütünün Türkiye’de uzun yıllar boyunca faaliyette olduğunu ortaya koyuyor. Jabotinsky, Joseph Trumpeldor ile birlikte I. Dünya Savaşı'nda İngiliz ordusunun Yahudi Lejyonu'nu kuran ve Siyon Katır Birlikleriyle Osmanlı’ya karşı Çanakkale’de savaşan bir isim.

Bu kupürle ortaya çıkan başka bir ilginç anekdot ise Türkiye’de Komünizmle Mücadele Derneği‘nin kurucu başkanı Orhan Kiverlioğlu Aksoy’un da taziyesinin bulunması. Siirtli Orhan Kiverlioğlu, CIA’ya casusluk yaptığı için suçüstü yapılıp hapse atılan Albay Turan Çağlar’ın “gizli işlerindeki” “sağ kolu” idi. Uzun yıllar Transtürk Holding‘de yöneticilik yapan Kiverlioğlu, 936 kez “gizlice” görüştüğünü yazdığı Süleyman Demirel ile samimiyeti, Fetullah Gülen, Adnan Oktar ve Yeni Asya gazetesine verdiği destekle tanınıyordu.
Bu kupürle ortaya çıkan başka bir ilginç anekdot ise Türkiye’de Komünizmle Mücadele Derneği‘nin kurucu başkanı Orhan Kiverlioğlu Aksoy’un da taziyesinin bulunması. Siirtli Orhan Kiverlioğlu, CIA’ya casusluk yaptığı için suçüstü yapılıp hapse atılan Albay Turan Çağlar’ın “gizli işlerindeki” “sağ kolu” idi. Uzun yıllar Transtürk Holding‘de yöneticilik yapan Kiverlioğlu, 936 kez “gizlice” görüştüğünü yazdığı Süleyman Demirel ile samimiyeti, Fetullah Gülen, Adnan Oktar ve Yeni Asya gazetesine verdiği destekle tanınıyordu.

Bali’ye göre, birkaç kez Türkiye Yahudi Cemaati’nin yöneticiliğini yapan ve vefat ettiği Ocak 2022’ye kadar Türkiye Musevi Cemaati Onursal Başkanlığı görevini yürüten Bensiyon Pinto da 13 yaşından beri Betar üyesi ve kitaba göre gizli silahlı örgütün liderleri arasında yer alıyor. Pinto, hayatını anlattığı “Anlatmasam Olmazdı” hatıra kitabında uzun yıllar liderliğini yaptığı silahlı örgüt Betar’a hiç yer vermemiş. Ancak, Rıfat Bali, Pinto’nun hatıralarındaki İsrail yıllarının anlatıldığı bölümden böylesi bir örgüte katıldığının anlaşılabileceğini belirtiyor. Pinto, Bali’nin kitabına küçük bir hatırayla katkıda bulunmuş.

Rıfat Bali, “Önsöz” kısmında örgütün İsrail’deki arşivlerinde Türkiye bölümüyle ilgili son belgenin 1961 tarihli olduğunu kaydediyor. Ancak BETAR Türkiye’nin 70’li yıllarda da aktif olduğunu ispat eden çok önemli bir belgenin Bensiyon Pinto’nun imzasını taşıdığını belirtiyor. İsrail İstanbul Başkonsolosu Efraim Elrom’un Türkiye’deki derin yapının “sol kolu” tarafından kullanılan Mahir Çayan’ın (Ulaş Bardakçı, Hüseyin Cevahir) tarafından öldürülmesinin ardından açılıp, sonra eşi Elsa’ya teslim edilen, onun da İsrail Dışişleri Bakanlığı’na bağışladığı “taziye defteri”ndeki müşahhas bir belgeye işaret ediyor:

“İncelenen dönemin zaman dilimini seçerken kullandığım ölçü başlangıç tarihi için Betar Türkiye’nin faaliyetlerinin başlangıç tarihi olarak belirtilen 1933 yılıdır. Bitiş tarihine gelince Jabotinski Enstitüsü arşivinde bulunan en son belge 1961 yılına aittir ancak Betar İstanbul hareketi 1961 yılından sonra da faaliyetlerine devam etmiştir. Nitekim İstanbul’daki İsrail Başkonsolosu Efraim Elrom 22 Mayıs 1971 tarihinde kaçırılarak öldürülmesinin ardından İsrail Başkonsolosluğu’nda açılan taziye defterinde Türkiye Yahudi toplumunun ve Betar’ın eski liderlerinden Bensiyon Pinto’nun, “Au nom des Betar de Turquie”: “Türkiye Betarları adına.” notu ve imzası yer almaktadır.” (s.24)

Rıfat Bali, “Önsöz”ün sonunda Betar örgütü Türkiye şubesi ile ilgili incelenmesi gereken asıl kaynakları da işaret ediyor:

“Bu ana kaynağın dışında İsrail devlet arşivlerindeki İstanbul’daki İsrail Başkonsolosluğu evrakları arasında Muhtemelen Betar Türkiye hareketi ile ilgili belgeler mevcuttur. Ancak İbraniceye hâkim olmadığım için bu kaynakları inceleyemedim.” Rıfat Bali, Betar Türkiye, (s.25)

Betar Türkiye, İsrail'i kuran 'Yahudi Ajansı' ile irtibatta

Betar İsrail, İsrail Deniz Kuvvetlerine bağlı “özel kuvvetler”in kurucu teşkilatı.
Betar İsrail, İsrail Deniz Kuvvetlerine bağlı “özel kuvvetler”in kurucu teşkilatı.

“Betar Türkiye”, İsrail Devleti’nden önce kurulmuş bir örgüt. Aslen, “İsrail’i kurmak” ve oraya Siyonizme inanan genç nüfus yönlendirmek hedefini taşıyor. Asıl gaye, “Aliya” yani İsrail’e “göç”. İsrail içinde İrgun, Hagana ve Stern gibi silahlı örgütler var. Yine Betar da aktif silahlı örgütler arasında yer alıyor ve uzun süre İrgun’la birlikte hareket ediyor. Betar İsrail, İsrail Deniz Kuvvetlerine bağlı “özel kuvvetler”in kurucu teşkilatı.

Betar Türkiye’nin İstanbul ve İzmir olmak üzere iki önemli merkezi var. Hedefleri, gençleri eğitip, siyonizme kazandırmak, İbranice öğretmek, İsrail’e asker ve vatandaş haline getirebilmek. İbranice öğretiminde ve “gönüllü göç” konusunda başarısız oluyorlar. Ancak Türkiye’deki kamplarda tam bir askeri disiplin ve hiyerarşi içinde silah eğitimi dâhil atletizm, yakın dövüş, 10 km’yi aşan uzun yürüyüş idmanları gibi sportif ve kültürel faaliyetler başarıyla tamamlanıyor. Aldıkları eğitim açıkça “savaş eğitimi”. Yapılan şey de “savaş hazırlığı”. Betar Türkiye, Bali’nin kitabına göre, “İsrail’in ihtiyaç duyması halinde imdada yetişebilmeyi ve buna hazır olmayı” amaçlıyor.

Betar Türkiye, küresel siyonizmle irtibatını, “İsrail Devletini kuran teşkilat” olan Jewish Agency-Yahudi Ajansı-Sohnut ile sağlıyor. Tüm ideolojik formasyon, düzensiz olarak yayınlanan Hadar adlı yeraltı örgüt dergisiyle sağlanıyor. Belli bir yaşa ve ideolojik seviyeye gelmeyen Betar üyesine Hadar dergisi asla verilmiyor. Çünkü bu örgüt silahlı ve “gizli.”

Betar’ın gizli yayın organı Hadar Dergisi örnekleri. (Kaynak: Rıfat Bali, Betar Türkiye kitabı)
Betar’ın gizli yayın organı Hadar Dergisi örnekleri. (Kaynak: Rıfat Bali, Betar Türkiye kitabı)

Betar'cılar, Almanları ormana kaçırıp dövmüş!

Kitapta, Shlomo Yahini Almanya’dan kaçıp Filistin’e geçmeye çalışan Yahudi kafilesi içinde bulunan ve kendilerini Yahudi gibi gösteren iki Alman casusunu yakalayıp örgüt kararıyla dövdükleri olayı da anlatıyor. Sayfa 154’te detaylarıyla anlatılan Betar Türkiye’nin şiddet eyleminde, 2 Alman ajanı ormanlık alana götürülüp “artık işleri bitti” denecek şekilde dövülüyor ve ölümle tehdit ediliyor. Almanların evraklarını inceleyen Betar Türkiye üyeleri, Alman devletinin verdiği kimliğin “milliyet” bölümündeki “Yahudi” yazısının yanına konmuş küçük bir “nokta”nın Alman ajanlarını ele verdiğini anlatıyor.

Hadar Dergisi örnekleri. Manşet: “Le Orage de 1938” “1938 Fırtınası” (Kaynak: Rıfat Bali, Betar Türkiye kitabı) Ayrıca, aynı kelimenin geçtiği “Oraj Harekât Planı”, Balyoz Davalarında en çok tartışılan konular arasında yer alıyordu.
Hadar Dergisi örnekleri. Manşet: “Le Orage de 1938” “1938 Fırtınası” (Kaynak: Rıfat Bali, Betar Türkiye kitabı) Ayrıca, aynı kelimenin geçtiği “Oraj Harekât Planı”, Balyoz Davalarında en çok tartışılan konular arasında yer alıyordu.

Yahudilerden Baki'ye tepki büyük

Türkiye’deki Yahudiler arasında “Betar Türkiye” kitabı tam bir bomba etkisi yaptı. Çeşitli forumlarda yapılan tartışmalarda Betar arşivine girilerek bu kadar önemli nitelikteki mahrem bilgilerin ve bugüne uzanan isimlerin ifşa edilmesi endişeyle karşılandı. Rıfat Bali üzerindeki soru işaretleri yoğunlaşırken, Türkiyeli birçok Yahudi, Rıfat Bali’nin Yahudi cemaatine ve Siyonizme bağlılığını sorguluyor. Kitaptaki ifşaatları “ihanet” kelimesiyle tarif edenler, İslamcı ve milliyetçi hareketlerin son yüzyılda “Beynelmilel Yahudi” tanımıyla ileri sürdüğü iddiaları ve “cemiyet-i hafiye” iddialarını bu kitapla ispat ettiği için Bali’ye kızıyor. “Yeraltı faaliyeti yapan Siyonist bir örgüt olarak anlatabilirdi, niçin silah eğitimi verildiğini, İsrail’de köy basma, bombalama ve Filistinlilerin öldürüldüğü eylemleri üstlenme dâhil terör eylemleri niçin kitaba alındı?” diye tepki gösteriyor.

1948’de yayınlanmış üzerinde silah bulunan Herut-Betar şarkı kitabı
1948’de yayınlanmış üzerinde silah bulunan Herut-Betar şarkı kitabı

Diğer Yahudi örgütleri Betar'a faşist diyor

İstanbul ve İzmir’de başka Yahudi örgütleri de bulunuyor. Onlar, Betar Türkiye’yi “faşist” olarak değerlendiriyor. Betar örgütü ise onları “dejenere” ve “Siyonizmden uzak” olarak tanımlıyor. Betar Türkiye, kendi örgüt arşivindeki raporlara göre uzun yıllar üzerinde emek sarf ettiği Türkiye’deki Yahudi gençlerini “vasıfsız”, “Siyonizmden çok şahsi menfaatlerini önde tutan kişiler” olarak görüyor. 6-7 Eylül 1955 olayları ve 1967 Savaşı’ndan sonra İsrail’e gidenlerin Siyonizme inandıkları için değil, “mecbur” oldukları için gittikleri rapor ediliyor. Gerçek Siyonistlerin ancak yüzde 20’lik kesimi oluşturabileceği belirtiliyor.

  • Moşe (1926-) anlatıyor:
  • “Neemani Zion (örgütü) diyor ki, “Biz İsrail’e gidelim, İngilizlere yaranalım” Biz, [Betar]’Hayır silah zoruyla!’ diyorduk. İdeoloji farkı vardı. Bunlar diyordu ki, ‘Oraya gidelim toprağı işleyelim’. Biz diyorduk, ‘Hayır biz oraya gideceğiz İngilizleri kovacağız’. Onlar kibutzlara yerleşiyorlardı. Bizimkiler kibutzlara gitmiyorlardı, gizli örgütlere katılıyorlardı. Bizim grup daha çok silahlı direnişe yönelikti.” (s. 160)

Tabanca söküp takma ve silah eğitimi almışlar

1945 doğumlu anonim şahit anlatıyor:

Uzun süre Betar’la birlikte hareket eden terörist İrgun örgütünün amblemi. Irgun da Betar gibi Jabotinsky’nin fikirlerinin izleyicisi idi. (Irgun: (Hā-Irgun Ha-Tzvaī Ha-Leūmī b-Ērētz Yiśrāel, lit. “İsrail Topraklarındaki Ulusal Askeri Örgüt”) Irgun’un en iyi bilinen operasyonlardan ikisi; 22 Temmuz 1946’da Kudüs’teki Kral David Oteli’nin bombalanması ve 9 Nisan 1948’de Lehi örgütü ile birlikte yürütülen 110 köylünün öldürüldüğü Deir Yasin katliamıdır.
Uzun süre Betar’la birlikte hareket eden terörist İrgun örgütünün amblemi. Irgun da Betar gibi Jabotinsky’nin fikirlerinin izleyicisi idi. (Irgun: (Hā-Irgun Ha-Tzvaī Ha-Leūmī b-Ērētz Yiśrāel, lit. “İsrail Topraklarındaki Ulusal Askeri Örgüt”) Irgun’un en iyi bilinen operasyonlardan ikisi; 22 Temmuz 1946’da Kudüs’teki Kral David Oteli’nin bombalanması ve 9 Nisan 1948’de Lehi örgütü ile birlikte yürütülen 110 köylünün öldürüldüğü Deir Yasin katliamıdır.

“Bazen Herut gazetesi gelirdi. Menahem Begin arka sayfada yarım sayfa yazı yazardı. Herut gazetesi herkese verilmezdi. Bunlar merkezden gelirdi ya da diplomatik kurye ile gelirdi. İrgun’un rozeti vardı. Elde tüfek İsrail haritası. Betar’ın rozeti vardı. Bütün bunlar İsrail’den valizler içinde gelir ve gizli gizli verilirdi. Verilirken de itimad edildiği belirtilerek verilirdi. 1968’de evlendim. 1971’de çocuğum oldu. Hâlâ Betar’dım ama yönetimde değildim. Dov Gruner’i anlatırdık. [Dov Béla Gruner (1912-1947), Yahudi terör örgütü İrgun’un üyelerinden. 16 Nisan 1947’de Gruner, Filistin’deki İngiliz işgal makamları tarafından “polislere ateş etme ve kraliyet hizmetindeki personeli öldürmek amacıyla patlayıcı bulundurma” suçlamasıyla idam edildi. Gerçek Hayat] Çok marifetmiş gibi Deir Yasin’i anlattığımız olmuştur. [9 Kasım 1948 günü İrgun ve Lehi terör örgütü üyeleri Deir Yasin köyünü işgalinde 110 köylüyü topyekün imha ettiler. Gerçek Hayat] King David Oteli’nin sütçü güğümlerinde saklı bombalarla bombalanmasını [22 Temmuz 1946. 91 kişi öldü. M.A] marifetmiş gibi anlattık. Bu faaliyetler FKD [Fakirleri Koruma Derneği: Bnai Brith Türkiye] binasının üst katında yapılırdı. Betar bir gençlik teşkilatı idi. Ne idi: “Histadrut ha Noar ve Ha Aktivisti, Al Şem Yosef Trumpeldor” “Yusuf (Joseph) Trumpeldor adına Genç Aktivistler Teşkilatı.”

“Yıldırım Spor’u biz kurduk. Yıldırım Spor’a Betar olsun olmasın herkes girdi ama bunun içinde biz Betarlar özel kişilerdik. Bugün bunları biraz ti’ye alarak konuşuyorum ama o zaman bayağı ciddiye alırdık, fısıldaşarak konuşmalar, gece yürüyüşleri, sopayla dövüş, silah eğitimi, silah parçalama ve toplama eğitimi. Bu eğitime ben de girdim. Yani bir tabancayı parçalara ayırıp tekrar toplamak. Bu eğitimi de bir junior vermişti bize. Tabanca havluya sarılı şekilde fermuarlı bir plastik spor çantası içinde gelirdi. Sene 1961-62”

“Fakirleri Koruma Derneği (Bnai Brith Türkiye) binasında toplanırdık. Orada Or Ahayim, Amikal, Kardeşlik ve Betar vardı. Diğer kulüptekiler biz Betar’lara “faşistler”, biz de onlara “züppeler” derdik.” (s.160-165)

Selim (Shlomo Navarro anlatıyor: Askeri sistem, hüyerarşik düzen vardı

“Betar faaliyetlerimiz sırasında Betar İzmir bölge kumandanı olarak seçildim. Betar askerleri, subayları ve bölge kumandanları olan bir askeri yapılanma gibi organize olmuştu. Her defasında 35-40 çocuğun sorumluluğunu almam gerektiği için bu faaliyetlerin çok dikkatli planlanması gerekiyordu. En sorumluluk sahibi dostlarımı faaliyetlerde subay olarak seçiyordum. Bu arada İzmir’in Yahudi cemaati için istenmeyen şahıs olmuştum. Çünkü İsrail lehine yaptığım çalışmalarım arkadaşlarımla Türkiye’den ve dolayısı ile ebeveynlerinden ayıracak nitelikteydi. İzmir’deki diğer hareketler kendilerini siyonist olarak tanımlamalarına rağmen Betar’da olduğu gibi bir marşları yoktu, bayrakları yoktu, ciddi bir hedefleri yoktu.” (s.133)

Selim Sati: Kanunlara aykırıydı

“Betar teşkilatı dışa bağlı Siyonist bir kurum olduğundan o zamanki Cumhuriyet kanunlarına aykırı bir statüsü vardı. Bizler de çalışmalarımızı grup toplantılarımızı gizli bir şekilde genellikle evlerde yapardık. Topluca yan yana geldiğimizde askeri bir disiplin içinde hareket ederdik. Toplantılarımızda kumandan konuşur ve öğretilerini kesintisiz anlatırdı. Soru sorma toplantının bitiminde yapılabilirdi. Gruplar en fazla 10 kişilikti. Teşkilata, -İsrail’in kuruluşunu takip eden 1947-48 yıllarında- ilgi son derece arttı. Tahminimce 600 kadar üyeden bahsedebiliriz. Tam sayı hiçbir zaman gizlilik yüzünden resmen açıklanmamıştır. Bence İstanbul’da faal olan siyonist teşkilatlarının içinde en büyüğü Betar Teşkilatı idi.” (s. 143)

E-bay sitesinde satışa çıkarılan 1927-1937 yıllarına ait Betar örgütüne ait rozet.
E-bay sitesinde satışa çıkarılan 1927-1937 yıllarına ait Betar örgütüne ait rozet.
  • Şahitlerin ağzından meşhur Betar üyeleri
  • Mateo Kalaora, Şemaya Halevi, Daniel Maya, Daniel Cuniman, Mordo Danyeli, Eli Alaluf, İzak Abudaram, Eli Benyeş, Bensiyon Pinto, Selim Salti, İzak Varon, Yusuf Altıntaş, Yusuf Sabaner, Yaşar Sages, Yako Alvayero, Eli Ateş, Hayim Abudaram, Akiba Bennun, Jak Karasu, Aslan Eskinazi, Sami Eskinazi, Dr. Menahem Mitrani, Albert Şilton, Robert Sezer, Yaakov Kohen, Sami Özruso, Lücy Profeta, Michel Tavdioğlu, Julie (Simha) Tavdioğlu, Elia Alaluf, İsak Salti, Sami Benyakar, Nino Mitrani, Moris Profeta, Viktor-Leyla Eli, Yusuf Sinay (Bursa), Dilber Abuisak.

Bali'ye kızan da var destek olan da

Bali’nin kitabının yankıları hâlâ sürüyor. Whatsapp ve mail gruplarında yaşanan tartışmalarda Rıfat Bali’ye olan tepkinin giderek büyüdüğü belirtiliyor. Ancak Türkiye Yahudi cemaati içinden çok az insanın Bali’ye destek olması ise şaşırtıcı. Cemaat, bu konuda “suskunluğu” tercih ediyor. Ancak Bali’ye en önemli destek İsrail’den geldi. “İsrail’deki Türkiyeliler Birliği” (www.turkisrail.org.il) sitesinde yayınlanan bir yazıda Rıfat Bali’ye destek verildi. Bali’nin kitabında Kadima Siyon kulübü hakkında bilgi veren Ralf Arditti, “Türk Yahudilerinin Yaşadıkları Yazılamayacak Kadar Değersiz mi? başlıklı yazısında, Bali’nin Yahudi cemaati içinde zaten “tartışmaları” ile bilinen bir isim olduğunu, onu öyle kabul etmek gerektiğini dile getirdi. Arditti, Türkiye Yahudilerinde, Betar Türkiye kitabının oluşturduğu algıyı şöyle ifade etti:

“Betar Türkiye”nin zamanındaki Siyonist eğilimleri açıkça yazması bugün Türkiye’de yaşayan Yahudileri haliyle rahatsız etmiştir. Zaten anti-İsrail’lilik kisvesi altında antisemit yaklaşımlar, hatta Yahudileri neredeyse “şeytanlaştırma”ya varan makaleler ve söylemler yangınına bir araba odun atıldığı izlenimi doğmuştur İstanbul’da yaşayan dindaşlarımda.”

Betar hareketinin üyeleri , 1935’te Polonya’nın tatil kasabası Zakopane’deki bir yaz kampında
Betar hareketinin üyeleri , 1935’te Polonya’nın tatil kasabası Zakopane’deki bir yaz kampında

Arditi, örgütün nasıl ultra-siyonist nitelikte olduğunu şu cümlelerle ifade ediyor:

“Betar, İsrail siyaset yelpazesinin en milliyetçi kanadında yer alan Trumpeldor (1880-1920), Jabotinsky (1880-1940) ve Menahem Begin (1913-1992) gibi liderleri kapsayan bir hareketti. Filistin coğrafyasında bir Yahudi Devleti’nin kurulması amacının ötesinde, Ürdün Nehri’nin her iki yakasını da içeren bir oluşum peşindeydiler. Bugünkü Likud’un tohumları denilebilir.”

Betar: Suskunluk pisliktir!

Türkiye Yahudi cemaati susmayı tercih etse de “Betarcı” olmak “susmamayı” ve “konuşmayı” emrediyor. Bu noktada BETAR Örgütü için kaleme alınan bir şiir ve şarkıyı hatırlıyoruz: Şarkıda, konumuzla ilgili iki mısra var: “S esh le hazit: ‘Ein Davar!’ – Ki sheket hu refesh!” Yani, “Tutuştur taşıdığın ateşle meş’aleni: Zararı yok! – Çünkü SUSKUNLUK pisliktir!”

Cemaatlerinin tavrının aksine, susmamayı, konuşmayı tercih eden Yahudi gençler son dönemde “Avlaremoz” sitesi çevresinde görüşlerini dile getiriyorlar. Siteye göre, “Avlaremoz”, adı Judeo Espanyol’dan geliyor ve yine Judeo Espanyol bir kelime olan “kayades”e yani “suskunluğa” karşı “avlaremoz!” yani “konuşalım!” diyorlar.

Avlaremoz sitesi, açık şekilde Türkiye’den yayın yapan ama Türkiye düşmanlığının da yansıtıldığı “ultra-siyonist” bir merkeze dönüşmüş durumda. Sitede yer alan haberlerde Türkiye, en ağır ifadelerle suçlanıyor ve adeta nefret kusuluyor. Sitede yayınlanan yazılarda, Türkiye’deki Yahudilerin devlet ve halk eliyle bilinçli katliamlara uğradığı ileri sürülüyor. Yahudi gençlerin İsrail’e dönüş yapmaları özendiriliyor. Bir asır önce Alliance taraftarı Yahudilerle Siyonist Yahudilerin yaşadığı cemaat içi gerilimin bir benzeri bugün de yaşanıyor. Türkiye’deki Yahudi cemaati ve Hahambaşılık yönetimine bayrak açan Avlaremoz’cu gençlerin dokunulmazı ise İsrail.

Avlaremoz gençlerinin “Betar”vâri oklarından cemaatin önemli isimleri de kendini kurtaramıyor. Jak Kamhi’nin vefatının ardından sitede Nesim Altaras imzasıyla yayınlanan yazıda, Türkiye hem Kürtlere hem Ermenilere hem de Yahudilere dönük katliam yapmakla suçlandı. Jak Kamhi’nin 12 Eylül 1980 sonrası darbe idaresinin talebiyle Ermeni soykırımı iftiralarına karşı başta ABD olmak üzere Batılı ülkelerde lobi yapması bir suç olarak gösterildi. Bununla da kalınmadı, bu yönde destek açıklamaları yapan Şalom yönetimi ve cemaat idaresinin de “katledildiği” ileri sürülen bu topluluklardan özür dilemesi gerektiği belirtildi. Avlaremoz sitesinde Dani Albukrek, Betsy Penso, Derya Keresteci, Eli Haligua, Işıl Demirel, Levent Özyıldırım ve Selin Toledo gibi isimlerin çeşitli konularda yazıları yayınlanıyor.

DW’nin haberi ve skandal

Zeev Jabotinsky (sağ altta) Varşova’da Betar liderleriyle buluşuyor . Sol altta Menachem Begin (muhtemelen 1939).
Zeev Jabotinsky (sağ altta) Varşova’da Betar liderleriyle buluşuyor . Sol altta Menachem Begin (muhtemelen 1939).

Almanya’nın devlet kanalı Deutsche Welle (DW), her fırsatta Türkiye’de aleyhindeki algı operasyonlarına devam ediyor. Ajans, 2020 Haziran ayında İstanbullu Yahudi gençlerle yaptığı video-haberde Türkiye aleyhine gerçek dışı ifadelere yer verdi. DW’e konuşan Şalom gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ivo Molinas ile yazar Rıfat Bali’nin sözleri ise provokasyon olarak yorumlandı. Türk vatandaşı Musevi iş adamı Doğan Kasadolu, Türkiye’yi “güvensiz ülke” olarak lanse eden DW’ye ve habere konuşan Türkiyeli Yahudilere sert tepki gösterdi. Kasadolu, Ivo Molinas’ı istifaya, Rıfat Bali’yi de özür dilemeye davet etti. Molinas, yazılı açıklamayla özür dilemek zorunda kalırken, Avlaremoz çevresinden olan gençlerin İsrail’e göç konusunda Türkiyeli Yahudileri özendirme gayretleri dikkat çekti.

Hiç aklında yokken İsrail’e yerleşmeye karar verdiğini belirten B.P adlı Yahudi genç kız, Türkiye’nin güvensiz, İsrail’in ise son derece güvenli, iş imkânları bol ve cıvıl cıvıl bir ülke olduğunu ileri sürüyordu. Röportajda görüşlerine başvurulan başka bir Türkiyeli Yahudi genç ise propaganda içerikli görüşlerinin tam tersini dile getirdi. İsrail’in güvenli olmadığını ifade eden M.Y’nin sözlerinin B.P’yi rahatsız etmesi ve verdiği tepki röportajın dikkat çeken kareleri arasındaydı.