Sırbistan seçimleri nasıl okunmalı?

Sırbistan seçimleri nasıl okunmalı?
Sırbistan seçimleri nasıl okunmalı?

Muhalefeti en çok cesaretlendiren netice Belgrad belediyesinde Vuçiç’in çoğunluğu sağlayamaması oldu. Bu seçimin neticeleri bir yönüyle Türkiye’ye benziyor. Ak Parti iktidarı 2019'da İstanbul ve Ankara belediyelerini nasıl kaybettiyse Vuçiç de Belgrad ve Niş gibi büyük şehirlerin meclislerinde çoğunluğu sağlayamadı. Bu sonuçlar ile muhalefet cesaretlendi ve Vuçiç’in iktidarı kaybedeceği gibi bir kanaatle protestolara başladı. Ancak bu protestoların halk nezdinde iktidarı değiştirecek bir karşılığı olmadığı söylenebilir. Nitekim Batılı merkezlere dayanan bu muhalif hareket, destek aldığı güç merkezlerini de hayal kırıklığına uğratmış görünüyor.

Sırbistan’da 17 Aralık pazar günü erken parlamento seçimleri, belediye seçimleri ile birlikte yapıldı. Geçen yıl Nisan’da yapılan parlamento seçimleri, muhalif partilerin ısrarlı talep ve baskıları neticesinde 17 Aralık’ta belediye seçimleri ile birlikte bir kere daha tekrarlandı. Ancak muhalefete mensup ittifak ve parti liderleri seçim sonuçlarının ilânı ile birlikte hile yapıldığı iddiası ile cadde ve meydanlara döküldü.

Her gece merkez seçim kurulu binası önünde toplanan muhalif liderler, Cumhurbaşkanı A. Vuçiç’in seçimlere hile karıştırdığı iddiası ve seçimlerin iptali talebiyle gösteri yapmaya devam ediyor. 24 Aralık pazar gecesi gösterilerin dozu arttı ve sayıları 4-5 bin civarındaki göstericinin Belgrad belediye binası önüne gelerek binayı işgale yeltenmesi, polisin müdahalesi ile durduruldu.

Binayı taşa tutan göstericilerden yüzlercesi gözaltına alındı. Devamında Belgrad polisi ordudan yardım istedi ve bina jandarma güçleri tarafından korumaya alındı.

2012 yılından beri Sırp İlerici Partisi (SNS), Cumhurbaşkanı Aleksander Vuçiç liderliğinde iktidarda bulunuyor. Bir yönüyle bu dönemi Rusya’daki Putin yönetimine benzetebiliriz. Son 10 yıldan bu yana yapılan seçimlerden başarı ile çıkan Aleksander Vuçiç her seçimde karşısına dikilen farklı muhaliflere karşı iktidarını korumayı başardı.

Vuçiç’in bu başarısının en önemli sebebi Sırp milliyetçiliğini esas alan söylemleridir. AB, ABD, Rusya hatta Çin’e karşı uyguladığı çok yönlü politikalar ise Vuçiç’e uluslararası bir meşruiyet, popülarite ve destek sağlıyor. Bu arada A. Vuçiç’in Türkiye ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile de ilişkileri sıcak tutma çabalarına dikkat çekmek isteriz.

2022 Şubat’ında başlayan Ukrayna-Rusya savaşıyla dünyada konjonktür değişti ve ABD liderliğindeki batı dünyası, Sırbistan’ı Rusya’ya yaptırım uygulama noktasında sıkıştırmaya başladı. Ancak A. Vuçiç, Batıdan gelen bu baskılara boyun eğmedi ve kökü tarihe dayanan Rusya ile yakın durma politikasını devam ettirdi.

10 yıldan beri AB ile tam üyelik müzakereleri istenen sonucu vermekten uzak olsa da Belgrad, bağımsız dış politika tezlerinden vazgeçmeyeceğini gösteriyor. Gerek Rusya gerekse Kosova ile ilgili talep ve baskılarının sonuç vermeyeceği anlaşılmış olmasına rağmen AB, Sırbistan’la tam üyelik müzakerelerini sona erdirme iradesi gösteremiyor. Bu kararsız tutum, AB’nin bir zaafı olarak kayıtlara geçiyor.

Muhalafetin çıkışı iktidar değişikliği getirir mi?

Sırbistan’ın yakın tarihine bir göz attığımızda 5 Ekim 2000 tarihinde S. Miloşeviç’in muhalif protestolar neticesinde iktidardan devrildiğini hatırlatmak isteriz. Balkan kasabı olarak anılan Miloşeviç, zamanın Belgrad hükümeti eliyle Lahey savaş suçları mahkemesince cezaevine gönderilmiş ve mahkemesi sonuçlanmadan 2006 yılında burada ölmüştür.

Şimdi cevabı aranan soru; bugünkü Sırbistan muhalefetinin, Miloşeviç’i deviren halk hareketinin bir benzerini organize edecek siyasi gücü var mı?

2000’li yılların başındaki siyasi şartları ve o yıllardan bugüne global dünyadaki değişimi analiz ederek bu soruyu cevaplandırmaya çalışacağız.

S. Miloşeviç’in devrilmesi olayı, NATO’nun Kosova’yı korumak için 1999 yılında Sırbistan’a karşı yürüttüğü 3 ay süren hava harekâtı sonrası gerçekleşti. Bu hava harekâtı sonunda Miloşeviç imzalamak zorunda kaldığı Kumanova anlaşması ile Kosova’dan asker ve polisini çekmek zorunda kaldı.

Bu anlaşma ile Belgrad, Kosova’nın büyük bölümünde kontrolu tamamen kaybetti ve Kosova bağımsızlık kazanma yolunda çok önemli bir kazanım elde etti. Kosova’yı kendi ata yurdu sayan Sırp milleti için buranın kaybı tarihin en büyük yenilgilerinden biri sayılıyor. Bu yenilginin günahı da S. Miloşeviç’in sırtına yükleniyor. O yıllarda ABD ve Batı dünyası şöyle dursun, Sırbistan Rusya’nın bile desteğini kaybetmişti. Bosna ve Kosova’ya karşı saldırgan tutumu yüzünden BM üyeliğinden atılmış ve tüm dünyadan izole edilmişti.

Bu olumsuz gelişmenin günahını Miloşeviç’e yükleyen muhalefet, siyasi birlik (DOS) oluşturup, Miloşeviç iktidarını seçim yolu ile yenmeye ve devamında halkı ayaklandırmaya muvaffak oldu. Miloşeviç seçim yenilgisini önce kabul etmese de halkın parlamento kapısına dayanmasıyla çaresiz bir şekilde iktidarı teslim etmeye mecbur kaldı.

S. Miloşeviç rejiminin devrilmesi Eski Yugoslavya devletinin dağılma sürecinin bir parçasıdır. Daha doğru bir ifade ile Belgrad merkezli devlet, Slovenya, Hırvatistan Bosna-Hersek ve sonunda Kosova’nın kopmasını bir kayıp olarak mütalaa etmiş ve bu kaybın günahını Miloşeviç’e yüklemiş olduğu gerçeğine dikkat çekmek isterim.

Miloşeviç’i deviren siyasi irade onu Bosna ve Kosova’da soykırım yaptığı için değil bilakis yıllarca Belgrad’ın hükümranlığı altında kalan Bosna ve Kosova’yı kaybettiği için devirmiştir. Nitekim Miloşeviç’in partisi SPS, yıllardır Belgrad hükümetlerinin vazgeçilmez koalisyon ortağı olarak varlığını sürdürmektedir.

Miloşeviç’i deviren siyasi hareket ile bugünün muhalefetini karşılaştırmak gerekirse şu tespitleri yapabiliriz. O yılların muhalefeti, karizmatik Vuk Draşkoviç ve yakınındaki etkili bazı isimlerin etrafında toplanmıştı. Günümüzün Sırbistan muhalefetinde karizmatik bir isme rastlamak mümkün değil. Hatta milliyetçi bir partinin başındaki bayan lider Marinika Tepiç’in seçim sonuçlarına karşı başlattığı açlık grevi, Sırp kamuoyunda beklenen etkiyi gösteremedi.

Muhalefeti en çok cesaretlendiren netice Belgrad belediyesinde Vuçiç’in çoğunluğu sağlayamaması oldu. Bu seçim sonuçları bir yönüyle Türkiye’ye benziyor. Ak Parti iktidarı 2019'da İstanbul ve Ankara belediyelerini nasıl kaybettiyse Vuçiç de Belgrad ve Niş gibi büyük şehirlerin meclislerinde çoğunluğu sağlayamadı. Bu sonuçlar ile muhalefet cesaretlendi ve Vuçiç’in iktidarı kaybedeceği gibi bir kanaatle protestolara başladı. Ancak bu protestoların halk nezdinde iktidarı değiştirecek bir karşılığı olmadığı söylenebilir. Nitekim Batılı merkezlere dayanan bu muhalif hareket, destek aldığı güç merkezlerini de hayal kırıklığına uğratmış görünüyor.

24 Aralık 2023 Pazar gecesi geç saatlerde halka sesleniş konuşması yapan Cumhurbaşkanı Vuçiç, kimsenin 5 Ekim 2000 tarihindeki halk devrimi gibi bir beklenti içinde olmamasını tavsiye etti ve şiddete başvuranların mutlaka cezalandırılacağını ifade ederek halkı sükûnete çağırdı.