Siyahî öfke patladı, artık sıra Filistin’de

İsrail işgal devletinin hukuksuz Batı Şeria’yı ilhak kararına doğru adım adım ilerlerken “Filistin öfkesi”nin de tıpkı siyahi öfke gibi patladığını görmek dileğiyle..
İsrail işgal devletinin hukuksuz Batı Şeria’yı ilhak kararına doğru adım adım ilerlerken “Filistin öfkesi”nin de tıpkı siyahi öfke gibi patladığını görmek dileğiyle..

George Floyd’un gırtlağına basan ABD’li polis memuru Derek Chauvin ile 3 Temmuz 2015'te 17 yaşındaki Mohamed Kasbeh'i sırtından vuran İsrailli Albay Israel Shomer arasındaki fark şu: ABD’li polis memuru adam öldürmekten dolayı mahkemelerde yargılanırken İsrailli Albay Tel Aviv tarafından el üstünde tutuluyor, bir kahraman muamelesi görüyor.

George Floyd'un öldürülme videosuyla ilgili en çarpıcı husus, polis memuru Derek Chauvin'in yaklaşık 9 dakika boyunca kurbanın boynuna diz çökmeye devam ettiği sırada filme alındığını biliyor olmasıydı.

Filistin'e gitmiş olanlarımız yahut Filistin davasına destek verenler açısından hiç de alışılmadık bir görüntü değildi bu. İsrail işgal ordusu ve polisi tarafından Filistinli siviller üzerinde tatbik edilen benzer hareketleri çok gördük. İşin aslı, dikkatlerden kaçan bir gerçek söz konusu. O da, İsrail polisinin insanlık dışı uygulamalarının bir süredir neredeyse tıpatıp Avrupa ve Amerika'da görülüyor oluşu. Tam olarak buna “zulüm ve kötülük ihracı” mı demeli, işte onu bilemiyorum.

Siyah Canlar Destan Yazıyor

Yine de bu zulmün direnişe karşı yenildiği, siyahi toplumun dünya çapında verdiği cesur tepkinin, Black Lives Matter / Siyah Canlar Önemlidir hareketinin bir başarı destanı yazmakta olduğu aşikâr. Bu durum bana bir zamanlar duyduğum şu sözü hatırlattı.

  • “Eğer Filistinliler esmer değil de siyahî olsalardı siyonizme karşı çoktan galip gelmişlerdi.”

Elbette aynı fikirde değilim. Zalimin gözünde ten renginin hangi tonlamada olduğu değil ki asıl mesele.. Bu, işin ambalajı sadece. Asıl mevzu başka, çok daha derinlerde.

Meselenin sömürgeci yönetimler ve üstünlük zihniyeti ile paralel durduğu bir hakikat. Eğer ortalıkta bir adaletsizlik, bir eşitsizlik, bir ayrımcılık, insanlara diz çöktürüp korku yoluyla kontrol etme güdüsü varsa muhtemelen aynı şeyleri konuşuyoruz demektir.

İletişim Çağının Koyu Karanlığı

Karanlık geçmişe nazaran daha karanlık bir vaziyette olup olmadığımız ise gerçek bir tartışma konusu.

Neden derseniz; anlık haber akışına, sosyal ağlardan kameralara ve akıllı telefonlara değin her şeyin ortalıkta yaşandığı bir çağda, birileri hala pervasız bir şekilde insanlık dışı muameleleri yapabiliyor çünkü. Üstelik bunu yaparken gözlerini kameraya dikebiliyor, filme alındığını umursamıyor bile. Hatta silahını çekip insanları sırtlarından vurabiliyor.

Nefes alamadığını söylerken George Floyd’un gırtlağına basan ABD’li polis memuru Derek Chauvin ile 3 Temmuz 2015'te 17 yaşındaki Mohamed Kasbeh'i sırtından vuran İsrailli Albay Israel Shomer arasındaki farkı bize kim söyleyecek? İkisi de birbirinden zalim, ikisi de birbirinden karanlık.

Ödlek Siyonizm'in Farkı

Fark şu: ABD’li polis memuru Derek Chauvin, adam öldürmekten dolayı mahkemelerde yargılanırken, işlediği cinayet ABD’den başlamak üzere bütün dünyada kocaman bir infiali tetiklemişken...

İsrailli Albay Shomer, Tel Aviv yönetimi tarafından el üstünde tutuluyor, bir kahraman muamelesi görüyor.

Bu ödlek Siyonist, silahsız bir çocuğu alçakça sırtından birkaç kez kurşunlamakla kalmadı, arabasına binip hâdise mahallini terk etmeden önce zavallı yavrucağın naaşını tekmeleme şerefsizliğini bile işledi. Zamanında ambulans çağrılsaydı çocukcağız belki kurtulabilirdi, ancak Siyonistlerin hiçbiri bunu umursamadı. Bütün olan biteni kamera kayıtlarından izleyen Tel Aviv'den velev insanlık namına, en küçük bir tepki duyan oldu mu?

Daha sonra bu ödlek Siyonist komutanın askerlik kariyerine bir zarar geldiğini filan sanmayın. Aradan üç yıl geçtikten sonra Yahudilerce mukaddes sayılan Ağlama Duvarı’nda organize edilen dînî bir törenin baş konuğuydu çünkü.

Her Direniş Kendine Mahsus

Siyahî toplum ile Filistinlilerin yaşadığı ortam arasında göze çarpan kimi paralellikler bulunsa bile yine de ikisinin aynîleştirilmesi taraftarı değilim. Her iki ortamın benzerlikleri olduğu gibi benzemeyen yanları da mevcut. Birbirine sırt verip destek olabilirler, fakat farklı direniş cepheleri her ikisi de.

  • Black Lives Matter hareketini dünya çapında ses getiren #metoo gibi göremeyiz. Evet, yeryüzünün diğer mazlumları; Filistinliler, Keşmirliler, Arakanlılar, Uygur Türkleri ve daha niceleri bu adaletsizliğe karşı seslerini yükseltecek ve hareketin gösterdiği başarıdan ilham alacak olsa da işin hakikati bu.

Nitekim Filistin’e Hareket Hakkı oluşumunun kurucu ortağı, Kudüs doğumlu Christian George Zeydan kısa süre önce şöyle dedi:

  • "Her türlü baskı ve işgale karşı duran biri olarak, ezilen toplumlar arasında ittifaklar geliştirmenin önemine inanıyorum. Ama içinde bulunduğumuz şu özel zamanda, Filistin dâvâsını Black Lives Matter protestoları ile bağdaştırmaktan çekiniyorum. Elbette hepimizin canı eşit derecede saygın, mevzu bu değil. Mesele şu ki, Amerikan siyahileri açısından tarihî bir dönüm noktasında bulunuyoruz. Kendine mahsus, saygı duyulacak bir hadise bu.”

Filistinli Zeydan elbette haklı. Kendine ait bir çizgisi bulunan her hareket, kendi yolunda yürüyebilmeli. Diğer hareketler ile karışmasına gerek yok. Ancak zulme karşı direniş hareketleri, kendi aralarında birbirlerine destek vermeli.

‘Filistin Öfkesi’ De Patlayacak

Şu an siyahi hareketin dikkatini dağıtacak işler yapmaktan kaçınmak gerekiyor.

Eteklerdeki taşları dökme; köleci zihniyeti, sömürgeciliği ve yaşanan onca zulmü gündeme getirme zamanı şimdi. Yeryüzündeki ayrımcılığa son verme zamanı.

İsrail işgal devletinin hukuksuz Batı Şeria’yı ilhak kararına doğru adım adım ilerlerken “Filistin öfkesi”nin de tıpkı siyahi öfke gibi patladığını görmek dileğiyle... Yeryüzünün mazlumları bir bir ayağa kalkıyor. Artık sıra Filistin’de...