Kanun açık ve net: Sonunu düşün, kahraman olma!

Kadir Şeker isimli genç, parkta şahit olduğu bir ‘kadına şiddet’ olayına müdahale etmek isterken, çıkan kavgada Özgür Duran’ı kalbinden bıçaklayarak öldürmüştü...
Kadir Şeker isimli genç, parkta şahit olduğu bir ‘kadına şiddet’ olayına müdahale etmek isterken, çıkan kavgada Özgür Duran’ı kalbinden bıçaklayarak öldürmüştü...

Konya’da Kadir Şeker isimli genç, parkta şahit olduğu bir ‘kadına şiddet’ olayına müdahale etmek isterken, çıkan kavgada Özgür Duran’ı kalbinden bıçaklayarak öldürdü. Cinayetin ardından olayın hukuki boyutu tartışma konusu oldu. Bir kesim ‘19 sabıkası olan ve sokakta bir kadına şiddet uygulayan’ Duran’ın öldürülmesini meşru müdafaa, Kadir’i da kahraman ilan etti. Fakat görüşünü aldığımız hukukçulara göre kanunlar, bu görüşü savunanları üzecek kadar net!

Boğazı kesilen ve kanlar içinde kalan bir kadın ‘ölmek istemiyorum’ diyerek feryat ediyor, yanındaki kızı ise ‘anne lütfen ölme’ diye yalvarıyordu. Her ikisi de etrafına korku ve dehşet içinde bakarak gelecek bir yardımı bekliyor, ama bu anı cep telefonuna kaydeden bir kişi dışında kimse oralı olmuyordu.

Cep telefonundaki o görüntüler sosyal medyaya düştükten sonra, geçtiğimiz yılın 18 Ağustos günü Kırıkkale’de yaşanan bu cinayet kamuoyunda çok tartışıldı. Hâdise cinayet boyutu bir yana, infialin asıl nedeni olaya şahit olanların tepkisiz kalması ve Emine Bulut’un göz göre göre ölmesiydi.

Sosyal medya, ‘orada olacaktım ki’ diye başlayıp kâtilin cezasını hemen oracıkta nasıl keseceğini anlatan mesajlarla dolup taştı. Hukukçular ‘orada olsaydım’ diyen insanların yapabileceklerinin sınırlarını anlattı. ‘Kadın dernekleri’ ve feministler ‘erkek egemen toplumun’ duyarsızlığından dem vurdu, hatta işi o kadar ileri götürenler oldu ki, bu tür bir olaya şahit olduğunda müdahale etmeyen erkekler hain ilan edildi, ülkedeki ‘kahramansızlıktan’ yakınıldı.

Ve geçtiğimiz hafta, sosyal medya aradığı ‘kahramana’ acı bir gelişmeyle kavuştu.

Konya’da 20 yaşındaki Kadir Şeker, sokakta bir kadına şiddet uyguladığını düşündüğü Özgür Duran’la tartıştı. Tartışma kavgaya dönüştü. Arbede sırasında bıçağını çıkartan Kadir Şeker, Duran’ı kalbinden bıçaklayarak öldürdü.

Kadir’in öldürdüğü Özgür Duran yanında Ayşe Duran ile görülüyor...
Kadir’in öldürdüğü Özgür Duran yanında Ayşe Duran ile görülüyor...

KADİR’E KÖTÜ HABER: KADININ BEYANI ESASTIR

Kadir’in öldürdüğü Özgür Duran’ın sevgilisi, ilk ifadesinde Kadir’in kendisine iyilik yaptığını söyledi. Fakat sonra (muhtemelen aile baskısı ile) değiştirdiği ifadesinde 3 çocuğunu uğruna terk ettiği uyuşturucu bağımlısı sevgilisinin kendisine şiddet uygulamadığını, Duran’ın olay anında sarhoş olduğunu, 19 sabıkası olmasının da onu kötü biri yapmadığını söyleyerek Kadir’i suçladı.

Kadın beyanının kanunlarla esas alındığı Türkiye’yi Kadir’i savunmak için ayağa kaldıran kadın örgütleri ve feministler kadının bu beyanını fazla dikkate almadan Kadir’i savunmayı sürdürüyor. Medya ve sosyal medyada da Kadir için güçlü bir destek var.

Kadir’i savunanların en büyük dayanakları, Kadir’in meşru müdafaa yaptığı iddiası. Fakat Gerçek Hayat’a konuşan hukukçular, aynı fikirde değil.

Hukukçu Hasip Şenalp
Hukukçu Hasip Şenalp


Hukukçu Cihad Madran, yeni TCK ile ‘meşru müdafaa’nın kapsamının genişletilmiş olmasına rağmen, Kadir’in işlediği cinayetin bu kapsama giremeyeceği görüşünde. Hukukçu Hasip Şenalp ise görüşünü daha keskin ifade ediyor: Burada meşru müdafaadan bahsetmek mümkün değil. Madran ve Şenalp’in dikkat çektiği en önemli detay, meşru müdafaada ‘silahların eşitliği ve mâkul müdahale’ esası. Ve bu olayda ikisinin de aşıldığı görüşü hâkim.

Cihad Madran, ancak bıçakla saldıran bir kişiye karşı savunma yaparken bıçak kullanılabileceğine dikkat çekerek, “Size yumruk atan kişiye karşı silahla ya da bıçakla karşılık veremezsiniz. Karşıdaki kişi profesyonel boksör ya da dövüş sanatları uzmanıdır, yani sizi yumrukla ya da çıplak elle öldürebilecek durumdadır, o zaman bu karşılık mâkul olabilir. Ama kişinin bu yeteneklerini de önceden biliyor olmanız lazım” diyor.

Hukukçu Cihad Madran
Hukukçu Cihad Madran

“ÖLENİN SABIKASI OLMASI BİR ŞEY DEĞİŞTİRMEZ”

Sosyal medyada Kadir’in tamamen mâsum olduğunu savunan görüşlerin bir diğer dayanak noktası ise ölen şahsın 19 sabıka kaydının olması. Madran’a göre hukukta bunun da bir yeri yok: “Önceden sabıkası olması bir şey değiştirmez. Adam sabıkalı diye meşru müdafaa uyguladım diyemezsiniz. Biz hukukçu olarak o an sabıkalı kişiye normal bir insan olarak bakarız ve o anki rolü mağdur konumundadır. Ama sabıkaları incelendiğinde o şahsın ölüm tehlikesi arz ettiği kanaati oluşuyorsa o zaman bu sabıkaların bir hükmü olabilir. Ama bu durumu da saldırı anında biliyor olmanız gerekir. Yani muhatabınız arkadaşınızdır ve tehlike arz ettiğini bilirsiniz, sanki bıçak çekecekmiş gibi davranırsanız belki durum değişebilir. Ama sokaktaki bir kişi şiddet uyguluyor, siz müdahale edince şiddet size yöneliyor diye bıçak kullanamazsınız.”

TCK 25: MEŞRU SAVUNMA VE ZORUNLULUK HÂLİ Madde 25 -(1) Gerek kendisine ve gerek başkasına ait bir hakka yönelmiş, gerçekleşen, gerçekleşmesi veya tekrarı muhakkak olan haksız bir saldırıyı o anda hâl ve koşullara göre saldırı ile orantılı biçimde defetmek zorunluluğu ile işlenen fiillerden dolayı fâile ceza verilmez. (2) Gerek kendisine gerek başkasına ait bir hakka yönelik olup, bilerek neden olmadığı ve başka suretle korunmak olanağı bulunmayan ağır ve muhakkak bir tehlikeden kurtulmak veya başkasını kurtarmak zorunluluğu ile ve tehlikenin ağırlığı ile konu ve kullanılan vasıta arasında orantı bulunmak koşulu ile işlenen fiillerden dolayı faile ceza verilmez.
TCK 25: MEŞRU SAVUNMA VE ZORUNLULUK HÂLİ Madde 25 -(1) Gerek kendisine ve gerek başkasına ait bir hakka yönelmiş, gerçekleşen, gerçekleşmesi veya tekrarı muhakkak olan haksız bir saldırıyı o anda hâl ve koşullara göre saldırı ile orantılı biçimde defetmek zorunluluğu ile işlenen fiillerden dolayı fâile ceza verilmez. (2) Gerek kendisine gerek başkasına ait bir hakka yönelik olup, bilerek neden olmadığı ve başka suretle korunmak olanağı bulunmayan ağır ve muhakkak bir tehlikeden kurtulmak veya başkasını kurtarmak zorunluluğu ile ve tehlikenin ağırlığı ile konu ve kullanılan vasıta arasında orantı bulunmak koşulu ile işlenen fiillerden dolayı faile ceza verilmez.

YÜKSEK YARGI VATANDAŞA ‘ÖL’ DİYOR

Cihad Madran, ilginç bir noktaya da dikkat çekiyor. Mahkemeler meşru müdafaayı yeni kanun çerçevesinde yorumlasa da, Yargıtay bu konuda eski görüşlerini koruyor. Yargıtay’ın içtihatlarında bir değişme olmadığını belirten Madran “Yargıtay bu konuda çok katı. Yani öyle vahim hâdiseler gördük ki, kararlar neredeyse vatandaşa ‘öl’ diyor. Çünkü toprağın altına girmezseniz, sizi dört duvardan oluşan bir mezara koyuyor” diyor.

YARGI, SOSYAL MEDYA BASKISINDAN DA BAĞIMSIZ OLMALI

Son zamanlarda hâkimler üzerinde medya ve sosyal medya üzerinden çok baskı kurulduğunu da söyleyen Madran, “Hâkimler normal şartlarda tahliye vermesi gereken durumlarda sosyal medyadan gelecek tepkiler nedeniyle tutuklama kararı veriyor. Yahut sosyal medya baskısı nedeniyle hâkimler hakkında soruşturmalar açılıyor. Dosyaların detaylarını bilmeyen, hukuk bilgisi olmayan kişiler sosyal medyadan kampanyalar başlatarak hâkimleri etki altına alıyor. Hâkimler etki altına alınmasa bile, vatandaşta sanki yargı etkilenebiliyormuş gibi bir izlenim oluşuyor. Bu durumda da sosyal medya mahkemenin rolüne soyunuyor” diyor.

Madran, “Hâkimler normal şartlarda tahliye vermesi gereken durumlarda sosyal medyadan gelecek tepkiler nedeniyle tutuklama kararı veriyor" diye konuştu.
Madran, “Hâkimler normal şartlarda tahliye vermesi gereken durumlarda sosyal medyadan gelecek tepkiler nedeniyle tutuklama kararı veriyor" diye konuştu.

Bu gidişe ‘dur’ denilmesi gerektiğini ifade eden Madran, yargının bağımsız olmadığından şikâyet eden kesimlerin yargıyı etkilemeye çalıştığına dikkati çekerek şu soruyu soruyor: “Yargının bağımsızlığından bahsederken hep siyasetten ve yasamadan bağımsız olması gerektiği söylenir. Ama yargının sosyal medya baskılarından da bağımsız olması gerekir. Eğer adalet giderse bu hepimiz gibi sosyal medyadan adalet sağlamaya çalışanları da mağdur eder. Suçluların ceza almadığına dair bir algı oluşturuluyor ama cezaevleri şu anda ağzına kadar dolu. Eğer suçlular ceza almıyorsa cezaevlerini kim dolduruyor?”

KAHRAMANLIK BAŞKA, MEŞRU MÜDAFAA BAŞKA

Kadir Şeker vak’asının meşru müdafaa olamayacağını Hukukçu Hasip Şenalp, “Böyle durumlarda bu bıçak neden ölümcül olmayan yere vurulmadı da kalbe vuruldu diye sorulur. Kalbe tek bıçak darbesi de öldürmeye kasıt olarak görülebilir. Hâdise medyanın yansıttığı gibi değil. Evet örf ve âdetlerimize göre çocuğun yaptığına ‘kahramanlık’ diyebilirsiniz ama çocuğun yaptığı meşru müdafaa değil” sözleriyle açıklıyor. Sokakta şahit olunan bir şiddet olayına vatandaşın müdahale etmesinin son derece riskli olduğunu söyleyen Şenalp, “Muhatabınız alkollü olabilir, uyuşturucu etkisinde olabilir. Dolayısıyla insanlar bu tür olaylara müdahale ederken biraz çekingen olması normal. Ama Kadir isimli genç biraz fazla müdahil olmuş. Hele bıçağa hiç gerek yoktu. Hukukta makuliyet diye bir şey vardır. Eğer gerçekten büyük bir zarar vermeden müdahale edebiliyorsanız, takip bile söz konusu olmaz” diyor.

Eğer yatak odanıza kadar giren hırsızda bıçak yoksa ve siz bıçakla öldürürseniz, suçlusunuz.
Eğer yatak odanıza kadar giren hırsızda bıçak yoksa ve siz bıçakla öldürürseniz, suçlusunuz.

EVİNİZDEKİ HIRSIZ İÇİN BİLE İKİ KERE DÜŞÜNÜN

Hukukçular, meşru müdafaanın yanı sıra, kolluk güçlerinin olmadığı yerlerde vatandaşın ‘yakalama’ yetkisinin de kanun çerçevesinde düzenlendiğini söylüyor. Yani eğer bir vak’aya müdahale edecekseniz, bunu en fazla saldırganı yakalayıp kolluk kuvvetlerine teslim ederek yapabilirsiniz. Aynı şey, haneye tecavüz veya eve giren hırsız durumları için de geçerli.

Diyelim evinizde bir saldırgan ya da hırsızla karşılaştınız. Bu durumun, sokakta yaşadığınız durumla hiçbir farkı yok. Muhatabınızın elinde ne tür bir silah varsa, aynı silahla karşılık vermek zorundasınız.

Hukukçulara göre aksi herhangi bir durum meşru müdafaa sayılmıyor.

Eğer yatak odanıza kadar giren hırsızda bıçak yoksa ve siz bıçakla öldürürseniz, suçlusunuz. Bıçak varsa ve siz silahla müdahale ederseniz suçlusunuz. Hukuk için insan hayatının son derece önemli olduğunu -karşınızdaki hırsız ve kâtil de olsa- söyleyen hukuk, meşru müdafaada da ilk olarak bu kritere bakıyor: Silahların eşitliği.