Sudan iç savaşının merhaleleri

Sudan iç savaşının merhaleleri
Sudan iç savaşının merhaleleri

Hızlı Destek Güçleri askerî cephede yenilse de BAE ve perde gerisinde de İsrail gibi müttefiklerinin himmetiyle siyasî cepheyi tahkimden geri durmuyor. Şubat ayında Kenya’daki bir toplantıda paralel hükümetin nüvesini teşkil edecek bir tüzüğü törenle imzaladılar. Bu da Sudan’ı Libya’daki türden ikili bir yapıya büründürme planının devreye sokulduğunu düşündürüyor.

15 Nisan Sudan’daki kanlı iç savaşın ikinci yıldönümü. Müzminleşme eğilimindeki savaştaki en önemli kilitlerden biri tam da yıldönümüne yakın günlerde başkent için verilen mücadelenin Sudan Silahlı Kuvvetleri (SAF) lehine bitirilmesiyle kırılmış oldu. Takriben altı ay evvel geniş çaplı bir karşı saldırıyla Nil üstündeki köprüleri ele geçiren SAF, Nil kıyısındaki başkent Hartum’u şiddetli çatışmaların ardından kontrolü altına almayı başardı.

Doğrusu çarpışan iki güç hiç de yabancı sayılmaz; çok yakın zamana dek birlikte düşmanlarını tepelemiş yakın müttefiklerdi. Savaşın diğer tarafı olan Hızlı Destek Güçleri (RSF), Darfur’da Sudan ordusu saflarında isyancıları bastıran kötü şöhretli Cancavid milislerinden başkası değil. Dönemin Devlet Başkanı Ömer el-Beşir, bunların öldürdüğü 400 bin kişiden ve işledikleri savaş suçlarından ötürü Uluslararası Ceza Mahkemesi’nce suçlu bulunmuştu.

Beşir, bu Cancavid milislerini 2013 yılında Sınır Koruma Birlikleri, 2014 yılındaysa Hızlı Destek Kuvvetleri adıyla resmîleştirdi, liderlerine rütbeler verdi ve Sudan istihbaratına bağladı. Böyle yaptı çünkü kendisi de darbeyle işbaşına gelmiş biri olarak ordunun kendisini devirme ihtimaline karşı denge unsuru olması maksadıyla onları sisteme dâhil etti.

RSF, ordudan bağımsız bir güç olarak paramiliter karakterini korudu. Ordunun sahip olduğu pek çok imkâna sahipti. Rusya’dan sipariş ettikleri helikopterler ulaşacak olsa hava gücünü de birimleri arasına katmış olacaklardı.

Kan davası

RSF, idârî olarak Ulusal İstihbarat ve Güvenlik Servisi’ne bağlı olsa da askerî operasyonlar esnasında komuta orduda bulunuyordu. Nitekim 2019’da 30 yıllık Beşir iktidarını deviren sokak muhalefetinin kurmuş olduğu hükümeti devirmek üzere 2021’de ordu harekete geçtiğinde bunlar da askerî cuntanın bir parçasıydı.

RSF’nin başındaki Mohamed Hamdan Dagalo, Beşir’i korumakla görevliydi fakat siyâsî ve iktisâdî sâiklerle onu yalnız bıraktı. Genelkurmay Başkanı General Abdulfettah el-Burhan 2021’de sivil bir idare kurmaya çalışan ekibe darbeye kalktığında onunla birlikte davranmakta beis görmedi. İşler umdukları gibi gitmeyip ekonomi de tepetaklak gidince idareyi sivillere bırakmak üzere 2022’de bir çerçeve anlaşması imzaladılar. Gelgelelim geçiş sürecine kimin liderlik edeceği üstüne girilen rekabet çok geçmeden kan davasına dönüştü.

Şu var ki mesele ikilinin şahsî hesapları kadar yapısaldı da. 70 ila 100 bin olduğu söylenen RSF’nin ordu içindeki konumunun ne olacağına dair tartışmanın bitmek bilmemesi anlaşmazlığı derinleştirdi. Altın madenlerinin ve diğer zenginliklerin paylaşımı da husumet meselesiydi. Beşir döneminin İslamcı unsurlarının yeniden yönetimde etkili görevler alması Dagalo’yu huzursuz ederken Dagalo’nun BAE ve İsrail’le yakınlığıysa Burhan’ı huylandırmaktaydı.

Deve tacirliğinden milis kuvvetleri komutanlığına ulaşan hikâyesiyle General Dagalo bulunduğu ikinci adamlıkla yetinmeyerek ülke siyasetine mutlak yön vermeye kalkınca ordunun başındaki General el-Burhan ile ters düşmeye başladı. 2021’de Başbakan Hamduk’un görevden alınmasını eleştirmesi, üniformasını çıkartarak yurtdışı gezilerinde boy göstermesi Burhan’ı rahatsız ve tedirgin etti. Nitekim yurtdışı gezisine çıkacağı zaman vekâleti Dagalo yerine başka isimlere vermesi bu tedirginliğin sonucuydu.

İnisiyatifi kaptırmak

Gerginlik 15 Nisan’da Dagalo ve yardımcısı olan kardeşinin birliklerini Hartum sokaklarına konuşlandırmasıyla yıkıcı bir iç savaş hâlini aldı. Ekim’e dek süren çatışmaları RSF kazandı ve orduyu başkentten sürmeyi başardı. Güney Sudan’dan, Çad’dan, Libya, Etiyopya ve Nijer’den topladığı binlerce paralı askerle ve kontrol ettiği altın madeni sayısını da artırmak suretiyle gücünü pekiştiren RSF, savaşın inisiyatifini Eylül 2024’te orduya kaptırdı.

Sudan son durum haritası.
Sudan son durum haritası.

Böyle olması çok da şaşırtıcı değildi zîra bedevi Arap kabilelerinden derleme milislerin yanı sıra paralı askerlerin görev aldığı çete yapılanmasının son derece geniş bir coğrafyada uzayan tedarik hatlarını koruyabilmesi ve cephe savaşını düzenli orduya karşı uzun süre başarıyla yürütmesi düşünülemezdi. Kaybedilen her altın madeni sahası paralı askerlerin endişelerini daha bir artırmakta ve moral çöküşü hızlandırmakta iken RSF askerî kapasitesini geliştiremedi. Yeni unsurlarla kanını tazeleyemedi. Her ne kadar lojistik cihetinden hayli bonkör bağışçıları olsa da gelişen İHA teknolojisini takipte orduya nispeten geride kaldı.

Kızıldeniz kıyısındaki fiilî başkent Port Sudan’da ayaklarını yere sağlam basan Sudan ordusu, yeni asker alımlarında rakibini geride bıraktı. Savaşın başından beri geniş bir uluslararası ilişki ağına sahip olsa da son aylarda Türkiye’yle daha fazla yakınlaştı ve TB2 insansız hava araçları temin ederek savaş dengelerini süratle lehine çevirdi. Ülkenin orta kesiminde süren şiddetli çarpışmalar sonucu Bahri, El-Cezire, Sinnar ve Umdurman şehirlerinin peşi sıra Hartum’da hâkimiyet sağlayıp 21 Mart’ta isyancıları püskürterek sembolik değeri pek yüksek olan Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nı ele geçirdi.

Libya modeli

Mücadelenin seyri itibarıyla bu şüphesiz ki hassas bir gelişme velakin RSF’nin teslim bayrağı çekmeye niyeti olmadığından savaşın sonu değil. Çad, Orta Afrika Cumhuriyeti ve Güney Sudan’la olan uzun sınırlar hâlâ onun elinde. Keza 2000’lerin başından itibaren iç savaşın en büyük mağduru olan Darfur bölgesi de öyle. Arap olmayan nüfusun RSF’nin katliamlarına mâruz kaldığı bölge bir kez daha büyük bir tehditle karşı karşıya. Darfur’da kontrol etmediği yegâne şehir olan El-Faşir’e gözüne diktiğine bakılırsa 1 milyonluk sığınmacıyla çevrelenmiş şehri kısa sürede felakete sürükleyebilir.

RSF, askerî cephede yenilse de BAE ve perde gerisinde de İsrail gibi müttefiklerinin himmetiyle siyasî cepheyi tahkimden geri durmuyor. Şubat ayında Kenya’daki bir toplantıda paralel hükümetin nüvesini teşkil edecek bir tüzüğü törenle imzaladılar. Bu da Sudan’ı Libya’daki türden ikili bir yapıya büründürme planının devreye sokulduğunu düşündürüyor.

Ukrayna ve Gazze savaşlarının gölgesinde gözlerden ırak kalan savaşın insânî bilançosu vahim boyutlarda. İşsizlik şurada dursun açlık ve kıtlık kitlelerin ölümlerine sebebiyet verecek seviyede. BM’nin gözlemcilik ve raporlamadan başka işlere el atması acilen gerekiyor.