Tunus seçimleri: Seçmen masayı devirdi

Dünyada popülizmin iktidarının gündeme geldiği bir dönemde sandıktan çıkan sürprizler bu kez Tunus’u ziyaret etti.
Dünyada popülizmin iktidarının gündeme geldiği bir dönemde sandıktan çıkan sürprizler bu kez Tunus’u ziyaret etti.

Nahda için asıl sınav 6 Ekim’deki parlamento seçimleri olacak. Orada elde edeceği netice, siyaset üzerindeki ağırlığını ve merkezîleşme projesinin başarısını görme fırsatı sunacak. Adaylar arasındaki net ayrımlar sebebiyle cumhurbaşkanlığı ikinci tur seçimleri ve parlamento seçimleri Tunuslu seçmenlerin önceliklerini müşahede etme imkânı da tanıyacak.

Yer : Tunus

Konu : Cumhurbaşkanlığı seçimi

Aday sayısı : 26

İlk turu geçen : Kays Said ve Nebil Karvi

Birinci aday : %18,5

İkinci aday : %15,8

Tunus’ta cumhurbaşkanlığı seçiminde şu ana kadar sayılan oylara göre öne çıkan iki adayın ikinci turda yarışacağı kesinleşti. Bu iki aday ise anayasa hukukçusu Kays Said ile medya patronu Nebil Karvi oldu. 26 adayın yarıştığı cumhurbaşkanlığı seçimlerinde seçmen, tabir-i caizse devrimin sekizinci yılında siyaset masasını devirdi. Ekonomi, kimlik, yolsuzluk, adalet tartışmaları etrafında şekillenen Tunus siyasetinde geleneği olan partiler yerine söylemi daha ikna edici bulunan adaylar tercih edildi. An itibariyle yüzde 18,5 oyla birinci sırada olan hukukçu Kays Said’in bir siyasi partisi bile yok üstelik. Dünyada popülizmin iktidarının gündeme geldiği bir dönemde sandıktan çıkan sürprizler bu kez Tunus’u ziyaret etti.

‘SİSTEM KARŞITLIĞI’ KAZANDI

Yurtiçinde yüzde 45, yurtdışı sandıklarında yüzde 19 gibi düşük katılım oranları siyasete teveccühün düştüğünü, böylece mevcut tabloya zemin hazırlandığını çok net ortaya koyuyor. İkinci tura kalan adaylardan Nebil Karvi’ye oy verenlerin yüzde 43’ü daha önceki seçimde oy vermeyenler veya ilk defa oy verenlerden oluşuyor. Kays Said’e oy verenlerde bu oran yüzde 46. Yani seçimin sonucunu daha önce oy verdiği halde bu kez sandığa gitmeyenler ve ilk defa oy verenler belirlemiş oldu. Oy kaymaları yaşansa da büyük şehirlerde seçmen yine büyük oranda hâkim partilere yöneldi. Merkez dışındaki oy trafiği ise Kays Said ve Nebil Karvi gibi “sistem karşıtı” isimleri öne çıkardı.

Bu kesimlerin ekonomik sorunlardan en çok etkilenen topluluklar olduğunu unutmamak gerekir. Zeynelabidin bin Ali’nin otoriter ve keyfi yönetimi yıkıldıktan henüz birkaç yıl sonra halkın siyasete yönelik tepkisinin boyutları, siyasetin kendi içindeki mücadelesinde halkın geniş kesimlerini dışarıda bıraktığını belgeliyor. İkinci tura kalan adayların “sistem karşıtlığı” içeren söylemleri hukuksuzluk, yolsuzluk ve kötü giden ekonomiye itiraz niteliği taşıyor. Toplumdaki genel memnuniyetsizlik, kadro hareketiyle yola çıkmayan, hatta miting dahi yapmayan bu adaylara verilen oy miktarından anlaşılıyor. Peki, kim bu adaylar?

Nebil Karvi
Nebil Karvi

TUNUSLU BERLUSCONI: NEBİL KARVİ

Tunus’un Kalbi Partisi’nin adayı Nebil Karvi, hem Nessma TV’nin sahibi bir medya patronu hem de bir önceki seçimleri kazanan Nida Tunus Partisi’nin kurucularından. Reklamcı ve eğlence programları yapımcısı Karvi hatırı sayılır serveti, mesleği ve siyasete ilgisi nedeniyle “Tunus’un Berlusconi’si” olarak biliniyor.

2011 devriminden sonra Nahda karşıtı bir koalisyon olarak ortaya çıkan Nida Tunus Partisi’nin 2014’teki seçim başarısında, güçlü medya grubunu kullanan Karvi’nin de katkısı önemliydi. Fakat 2017 yılında partinin istişareden ve şeffaflıktan uzaklaştığı gerekçesiyle istifa etti. Cem Uzanvari bir siyasetçi modeli arz eden Karvi, daha sonra “Tunus’un Kalbi” adıyla kendi siyasi hareketini kurdu ve geçen Mayıs’ta 2019 seçimleri için cumhurbaşkanlığına aday oldu. Adaylığı eski partisinde tepkiye neden oldu ve hükümetin talimatıyla Karvi hakkında “kara para aklama” suçundan soruşturma başlatıldı.

Seçime haftalar kala tutuklanma kararı, meclis genel kurulunda görüşüldü ve parlamentonun çoğunu oluşturan Nahda-Nida Tunus gruplarının oylarıyla onaylandı. 23 Ağustos’ta kardeşi Gazi Karvi ile tutuklanan Nebil Karvi, 15 Eylül seçimlerine giderken kampanya yapamayacak, fakat adaylığını sürdürecekti. “Beni durdurmak için her şeyi yapacaklar” açıklaması yapan Karvi’nin tutukluluğu takipçilerinde mağduriyet duygusu oluşturdu ve bu seçimlerde de etkili oldu.

ROBİN HOOD MU, KARA PARA AKLAYICISI MI?

Geniş kesimlerde oluşan mağduriyet algısı öyle ciddi bir yoğunluktaydı ki, “kara para aklama” gibi ciddi bir suçlamanın varlığı dahi seçmeni Karvi’ye oy vermekten alıkoymadı. Tunus’un Kalbi, Karvi’nin şahsını merkeze alan, net ideolojik tutumları değil popülist söylemleri benimseyen bir hareket olarak ortaya çıkmıştı. Yoksulluğu bitirme sözü veren Karvi’nin seçmenlerini ikna eden yönü ise, iş hayatındaki başarısı ve kurucusu olduğu “Halil Tunus Derneği” idi. Bu dernek Tunus’un fakir mahallelerinde yaptığı eğitim, gıda ve sağlık yardımlarıyla popüler hâle gelmişti. Avrupa basınında kendisinden “Robin Hood” diye bahsedilen Karvi’ye yönelik “kara para aklama” suçlaması bu yardım derneğinin paravan olarak kullanıldığı iddiasına dayanıyordu.

‘LAİKLİK İNŞAALLAH’

Çok net şekilde laiklik taraftarı ve İslamcılık karşıtı olan Karvi’nin, Nahda Hareketi’ne hasımlığı bir sır değil. Neredeyse anti-Nahda olarak konumlanan Karvi’ye tutuklanma ve seçim döneminde en büyük destek de Avrupa basınından geldi ve gelmeye devam ediyor. 2011’de devrimden hemen sonra yönetmen Nadia El-Fani’nin çektiği ve Fransa’da yayınlanan “Laiklik İnşaallah” belgeseli, başta Fransa olmak üzere Tunus’un tüm Avrupalı komşularının beklentisini yansıtıyordu. Bu beklentiyi Tunus’taki “entertainment” sektörünün en önemli parçası Karvi’nin yerine getireceğine şüphe yok. Ne var ki yüzde 13 oyla ikinci tur için anahtar parti konumuna gelen Nahda’nın Karvi’yi destekleme ihtimali yok. Ayrıca hapiste olduğu için az da olsa ikinci tura katılımı mahkeme tarafından engellenmesi söz konusu olabilir. Fakat böyle bir karar siyaseten Karvi’nin elini güçlendirecektir.

Kays Said
Kays Said

ZİRVEDE TEK BAŞINA: HUKUKÇU KAYS SAİD’İN YÜKSELİŞİ

Tunus seçimlerinin tartışmasız en büyük sürprizi Kays Said oldu. Yeni anayasanın mimarlarından olan Said’in seçim anketlerinde bir çıkış yapması bekleniyordu, fakat en yakın rakibi Karvi’ye yaklaşık yüzde 4 puan fark atarak birinci olması şaşırtıcı bir sonuçtu. Bu sonucun elde edilmesinde pek çok bileşenden bahsedilebilir:

Said’in siyaseten yıpranmamış bir isim olması, herhangi bir siyasi partiden aday olmaması, hukukçu kimliği, yolsuzluklara, mevcut sisteme ve yasaların ihlaline karşı tavizsiz siyasi söylemi, güven veren tarzının gençler arasında karşılık bulması bunlardan sadece bazıları.

Son derece mütevazı bir akademisyen olan Said sıra dışı bir seçim kampanyası gerçekleştirdi. Öncelikle devletin kendisine tahsis ettiği korumaları ve hazineden gelecek seçim yardımını kabul etmediğini açıklayarak büyük takdir kazandı.

Bağımsız aday olduğu için dar bir kadroyla girdiği kampanya sürecinde hiç miting yapmadı. Semt pazarlarını ve şehirlerin kalabalık yerlerini ziyaret ederek halkla doğrudan temas kurdu. Doğrudan ve sıcak iletişimi, kalabalık mitinglere tercih etmesinin en önemli sebeplerinden biri ağır hareketleri ve monoton konuşmalar yapmasından dolayı halk arasında kendisine “Robocop” lakabının verilmesiydi.

Buna rağmen gençlerin desteğini kazanmayı başardı. Sigma Konsey adlı şirketin verilerine göre Said’e oy veren seçmen kitlesinin yüzde 37’si gençlerden oluşuyor. Gençlerin Said’e yönelmelerinden sonra dünya basınında Z Kuşağı analizleri de peşi sıra geldi.

SAİD’E ‘ULTRA MUHAFAZAKÂR’ ELEŞTİRİSİ

Kays Said’in siyasi söylemi ve vaatleri, öncelikli olarak onun kimliğinden ve mesleğinden etkilendiği için hukuksuzluk ve yolsuzlukların üzerine gitmeyle ilgili. Yasaların ve insan hakkının ihlali, hukuk devletinin tesis edilememesi gibi sorunlar dolayısıyla ilk sırada. Ekonominin, hak ihlalleri ve yolsuzluklardan etkilendiği görüşünde olan Said, hukuka uygunluğun sağlanmasıyla kalkınmanın daha iyi seviyelere geleceğini vurguluyor.

Rüşvet ve adam kayırmaya karşı sert ve tavizsiz bir görüntü veriyor. Batılı ülkelerde Karvi’nin, Said’den daha olumlu bulunmasının nedenlerinden biri de Said’in sömürge ve yeni sömürgecilik karşıtı açıklamaları oldu. Başta Kuzey Afrika olmak üzere tüm Afrika’nın neo-kolonyal düzen içinde zenginliklerini kaybettiğini ifade eden Said’e göre “buna artık bir son verilmeli”.

Bunun yanı sıra Kays Said’in, kimlik konusundaki tutumları da medyada tartışılıyor. Müslümanların ibadet ve fikir özgürlüğünü güçlü bir şekilde müdafaa eden Said, mesela miras gibi hususlarda Kur’an’ın ölçü alınması gerektiğini söylediği için sık sık “ultra-muhafazakarlık”la itham ediliyor. Pek çok konuda şeriatın tatbikini savunduğu için seküler kanat milletvekillerinden Büşra Belhac Hamida tarafından “selefi” ilan edilmişliği bile var.

‘EŞCİNSELLİĞİ YABANCILAR FİNANSE EDİYOR’

Said’le çok gündeme gelen diğer konular idam cezasını desteklemesi, eşcinselliğe ve toplumsal cinsiyet eşitliğine de karşı olmasıydı. Bir açıklamasında şöyle diyor Said: “Homoseksüellik her zaman vardı, var olageldi, fakat şimdi birileri onu meşru gösterip yayma peşinde. Bütün bunları yabancılar finanse edip ülkemize sokmak istiyorlar. Uyanık olacağız!”

Said’in gündeminde yerel yönetimlerin ve parlamentonun güçlendirilmesi, siyasi temsiliyetin katılımcı bir şekilde gerçekleştirilmesi de var. Yani kimileri için çelişki gibi dursa da “radikal demokrasi”yi hayata geçirmesi bekleniyor. Seçimlerde birinci olduğu için Kartaca Sarayı yolunda bir adım önde görünüyor, fakat 26 adayın ve sayısız partinin yarıştığı Tunus siyasetinde pazarlıkların ne yönde ilerleyeceğini ve sonucun ne olacağını önceden kestirmek zor.

NAHDA’NIN ANAHTAR KONUMU

Kays Said hakkında ortaya atılan iddialar arasında Nahda Partisi’nin gizli adayı olduğu da mevcut. Merkeze yaklaşmak ve Tunus siyaseti için vazgeçilmez bir unsur olmak isteyen Nahda’nın böyle bir yola başvurabileceğine inananlar az değil. 2014’te hiç aday çıkarmamakla eleştirilen Nahda Hareketi, 2019 cumhurbaşkanlığı seçimlerine iki adayla girmiş olabilir mi? Bu konuda kesin konuşmak pek mümkün görünmüyor, fakat kesin olan şeyler var:

İlki, Karvi-Said ikilisinin ikinci turda yarışması halinde büyük ihtimalle Said’e destek verecektir. İkincisi, Said’in seçilmesi halinde onunla çalışmak, Nahda için Karvi veya Nida Tunus kökenli herhangi bir başkanla çalışmaktan çok daha tercih edilebilir. Tüm bunlara rağmen mevcut siyasi düzene karşı çıkan bir söylemi benimsemiş Kays Said’in, Nahda veya diğer partilere yakın bir görüntü vermekten bilhassa kaçındığını eklemek gerekiyor.

2019 seçimleri Tunus’ta siyaseti domine etmek yerine dengelemeyi, merkeze yerleşmeyi ve hareketin çözülmesine neden olacak büyük risklerden uzak durmayı ilke edinen Nahda Partisi için bir hezimet gibi görünse de bu görüntü gerçeği yansıtmayabilir.

Adayları Abdülfettah Muru’nun aldığı oy yüzde 13’lere ulaşmışken Nahda bu seçimlerde üçüncü olarak anahtar bir parti konumu edinmiş oldu. Dolayısıyla ikinci turda oldukça belirleyici bir pozisyonda olacak. Nahda, 2014’te seçimlere katılmadığı için bu seçimler bir başlangıç sayılabilir. İlk tur seçimlerde kesin hezimet yaşayanlar da var elbette: Başbakan Yusuf Şahid, Monsef Marzuki, eski Savunma Bakanı Abdulkerim Zubeydi çok açık şekilde seçimin kaybedenleri oldular.

KRİTİK TARİH: 6 EKİM

Aslında Nahda için asıl sınav 6 Ekim’deki parlamento seçimleri olacak. Orada elde edeceği netice, siyaset üzerindeki ağırlığını ve merkezîleşme projesinin başarısını görme fırsatı sunacak. Adaylar arasındaki net ayrımlar sebebiyle cumhurbaşkanlığı ikinci tur seçimleri ve parlamento seçimleri Tunuslu seçmenlerin önceliklerini müşahede etme imkânı da tanıyacak. Tüm bu gelişmeler yaşanırken, Tunus’un devrik Cumhurbaşkanı Zeynel Abidin Bin Ali, tedavi gördüğü hastanede öldü.