Türkiye: Doğu ile batınıntılsımlı beraberliği

Türkiye’nin ilginç bir yönü de, sokaklarda tur atınca göze çarpan bayrak sevgisi. Türk bayrağını hemen her yerde bolca görmek mümkün. Evet, ben de ülkeme, bayrağıma tutkuyla bağlı birisiyim ama Türklerinki başka boyutta bir sevgi sanki.
Türkiye’nin ilginç bir yönü de, sokaklarda tur atınca göze çarpan bayrak sevgisi. Türk bayrağını hemen her yerde bolca görmek mümkün. Evet, ben de ülkeme, bayrağıma tutkuyla bağlı birisiyim ama Türklerinki başka boyutta bir sevgi sanki.

Türkiye’nin benim açımdan en göz alıcı, en ilgi çeken yönü, Doğu ile Batı’nın tılsımlı beraberliği. Tıpkı ruh ve beden gibi iç içe geçmişliği. Doğu, dili ve kültürü temsil ediyor. Batı ise gelişmişliği ve modern görünümü. Aralarındaki uyum kadar belli oranda bir çatışmanın varlığı da içten içe seziliyor. Bilemiyorum, bu büyük zenginliği mayalayan belki biraz da budur.

Merhaba. Ben Sudanlı kardeşiniz Muhammed. 2012 yılında ülkenize geldim. Konya’da lise eğitimini aldıktan sonra şu anda uluslararası ilişkiler bölümünde son sınıf öğrencisi olarak üniversite eğitimine devam ediyorum. Aslen Sudan’ın başkenti Hartum şehrindenim. Babam devlet memuru, annem üniversitede öğretim görevlisi. Şu an psikoloji üzerine doktorasını tamamlamak üzere. Ablam tıp eğitimi alıp doktor çıktı. Küçük kardeşim de benim gibi üniversite telebesi, uçak mühendisliği bölümünde okuyor.

Bana yazı teklifi geldiğinde doğrusu hem sevindim, hem de karmaşık duygular içerisine girdim. Türkiye’de yaşadıklarımı bir iki sayfaya sığdırmak benim açımdan neredeyse imkânsız gibiydi. Dile kolay, ortaokulu bitirmiş yeniyetme bir lise öğrencisi, yolun henüz başında bir ergen olarak geldiğim bu topraklarda yıllarım geçti.

Güzel ve tertipli sokaklar

Daha önce dediğim gibi 2012 yılında geldim. Bindiğim uçak İstanbul’a indiğinde nasıl bir yere geldiğim hakkında pek fikrim yoktu doğrusu. Okul derslerinde işittiğim Osmanlı İmparatorluğu’na dair bazı bilgiler vardı aklımda, hepsi o kadar. İstanbul’da ilk fark ettiğim güzel ve tertipli sokaklar oldu. Temiz deniz havası hoşuma gitti. Modern ve tarihi binaların farklı tarzlarına rağmen uyum içindeki görüntüsü beni etkiledi.

Büyük bir imparatorluk mirası

Türkiye’nin benim açımdan en göz alıcı, en ilgi çeken yönü, Doğu ile Batı’nın tılsımlı beraberliği. Tıpkı ruh ve beden gibi iç içe geçmişliği. Doğu, dili ve kültürü temsil ediyor. Batı ise gelişmişliği ve modern görünümü. Aralarındaki uyum kadar belli oranda bir çatışmanın varlığı da içten içe seziliyor. Bilemiyorum, bu büyük zenginliği mayalayan belki biraz da budur.

Türkiye’nin benim açımdan en göz alıcı, en ilgi çeken yönü, Doğu ile Batı’nın tılsımlı beraberliği.
Türkiye’nin benim açımdan en göz alıcı, en ilgi çeken yönü, Doğu ile Batı’nın tılsımlı beraberliği.

Bu açıdan bakıldığında Sudan ile Türkiye arasında büyük farklar var. Evet, dinimiz ve birçok yönümüz benzeşiyor fakat kültür açısından pek benzeştiğimiz söylenemez. Doğu-Batı ekseninde büyük bir imparatorluğun mirası olmanın getirdiği bir şey olsa gerek. Netice itibariyle gelenekler ve hayat biçimi çok farklı. Uyum sağlamakta biraz zorlandığımı itiraf etmeliyim.

Çay içmeyen Türk var mı?

Türklerin çay içme alışkanlığı benim açımdan hayli enteresan. Çay içmeden günü bitiren Türk var mıdır acaba? Bir de size normal gelebilir ama belediye herhangi bir yerde çalışma yaparken insanların orada bir kalabalık oluşturup iki üç saat sıkılmadan bunu izlemeleri hâlen tuhafıma gidiyor.

Şırdan en tuhaf yemek

İtiraf etmek gerekirse yemekleriniz güzel. Fakat farklı formlar ve çeşitler ile karşılaşan benim gibi bir yabancı için alışması zaman alıyor. Zaten ilk geldiğimde ne kahvaltı ne öğle ne de akşam yemeğinde tabağımı bitirebildiğimi hatırlamıyorum. Yemeklere henüz alışamadığım için. Yediğim en tuhaf yemek ise şırdan. Neyse ki Adana’da kebap var da vaziyeti kurtarmış olduk. Alışması belki zor ama Türk mutfağının hakkını teslim etmek lazım. Baklavaya da ayrı bir yer ayırmak gerekiyor.

Futbol şamatası

Türklerin futbol fanatizmi de alışmayan birisi için biraz ürkütücü. Sanki sahada futbolcular değil de milyonlarca seyirci varmış gibi bir durum söz konusu. Türkiye’de maçlar bence izlenmiyor, birebir yaşanıyor. Maç sonu eğer şehrin takımı kazanmışsa havai fişekler fırlatılıyor, sokaklar çığlıklarla, şarkılarla doluyor.

Büyük şehirlerde ne kadar kalmıştır bilinmez ama benim yaşadığım Anadolu topraklarında büyüklere hürmet aynen devam ediyor. Otobüslerde koltuklar onlara veriliyor, sıra beklerken öncelik tanınıyor, bayramlarda elleri öpülüyor. Türklerde âileye verilen önem büyük. Bu da doğulu bir ruha sahip olduklarını gösteriyor.

Abi sözü ilginç

Türkçedeki “Abi” sözü de ilginç. Senden büyük herkes bir anda “Abi”ye dönüşüyor. Akranlar arasında da “Abi” sözü var, bir tür sevgi ve saygı ifadesi olarak.

Sıcak bir Afrika ülkesinden gelen kardeşiniz olarak Türkiye’nin kışına hâlen alışamadığımı da itiraf edeyim. Sıcaklar biraz düşsün, beni bir titreme tutuyor. Bunca yıldır ülkenizdeyim ama vaziyet bu, alışamadım işte.

Türkçe dilbilgisi zor

Anadili Arapça olan bir kardeşiniz olarak bünyesinde binlerce Arapça kelime bulunan dilinizi niçin kolay öğrenemedim, o kadar zorluk çektim, bunu da anlayamıyorum. Türk dili hiç de hafife alınacak bir dil değil. Doğu ile Batı’nın rafine bir harmanı. Dilbilgisi kuralları beni bayağı uğraştırdı.

Bayrak sevgisi başka boyutta

Türkiye’nin ilginç bir yönü de, sokaklarda tur atınca göze çarpan bayrak sevgisi. Türk bayrağını hemen her yerde bolca görmek mümkün. Evet, ben de ülkeme, bayrağıma tutkuyla bağlı birisiyim ama Türklerinki başka boyutta bir sevgi sanki.

İstanbul’un değerini bilin

Son olarak İstanbul için ayrı bir yer ayırmak isterim. Geçmişi bu kadar eskiye gidip de hâlen bu kadar genç ve dinç kalabilen kaç şehir vardır acaba yeryüzünde? İstanbul, Türkiye’nin en ışıltılı mücevheri. Lütfen değerini iyi bilin.