Türkiye ile dünya gündemi arasındaki uçurum

15 Temmuz darbe girişiminin ilk saatlerinde İstanbul'a gelen CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Atatürk Havalimanı'ndan Bakırköy Belediye Başkanı Bülent Kerimoğlu'nun evine geçmişti.
15 Temmuz darbe girişiminin ilk saatlerinde İstanbul'a gelen CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Atatürk Havalimanı'ndan Bakırköy Belediye Başkanı Bülent Kerimoğlu'nun evine geçmişti.

Dünyanın gündemi bu kadar farklıyken, bizim elimiz kulağımızda, yüreğimizde, iki süper-güç arasında sıkışmış durumda ayakta kalmaya çalışırken, “15 Temmuz gecesi ayaklarını uzatıp TV seyredenler” FETÖ’nün siyasi ayağı üzerine ahkâm kesmiyor mu, asıl trajedi budur.

Yeryüzünde Türklerden daha yalnız, daha kuşatılmış ve özel bir merhale üzerinden sabır testlerinden geçen daha başka bir millet asla yoktur.

Ülkemizin gündeminin hararetinin eşi benzeri başka bir ülkeye nasip olmamıştır, olmasın da. Bu kadar panzehir sayesinde hâlâ ayakta kalabiliyorsak, sözde “uzaylı” istilası sırasında bir tek Türk milleti hayatta kalmayı başarabilir.

Özellikle batı medyasında “kısık ateşte pişirilen” konuların da başında geliyor bu “uzaylı istilası”, son yıllarda sürekli gündemde tutulmaya çalışılıyor. Elbette böyle bir şey yok ve olmayacak ama “yenidünya düzeni” senaryolarından “kitlelerin zihin programlaması” araçlarından biri bu mesele.

Ve biz de kaderin tuhaf cilvesi, bu kadar musibetle uğraşırken, neyse ki toplum olarak böylesi “zihin programlama” garabetlerinden korunmuş oluyoruz.

Avustralya’da yangınlar olup develeri katlederlerken, “konu mankenleri” koalalara su verir, bunun fotoğrafını servis ederler, konu kapanır.

Bizim başımıza böyle yangınlar gelse, bir de üstüne üstlük binlerce maazallah hayvanı “tüfekle”“AFAD” ekipleri vursa mesela, dünyadan önce, CHP’nin trolleri yıkar dünyayı başımıza.

Türkiye, 4 milyon Suriyeli mülteciye ev sahipliği yapıyor...
Türkiye, 4 milyon Suriyeli mülteciye ev sahipliği yapıyor...

BUNA HİÇBİR LİDER DAYANAMAZ

Yeryüzünden hiçbir millet yoktur ki, 4 milyon mülteciyi barındırsın, kol kanat gersin, birkaç milyon mülteci daha sınırına dayansın ve bu yüzden askerlerinden şehitler vermeye etsin ve bu konularla ilgili dünyadan zerre destek görmesin.

Günübirlik Erdoğan’ın kaldığı gerilim yumağının onda birine Yeni Zelanda, Norveç başbakanları kalsa idi, kalpten giderlerdi dakikasında.

Peki, bu kadar iç hainle mücadele ederken, bu kadar ciddi meselelerle sürekli boğuşurken, hani şu ümit kestiğimiz gençler bile elde, yürekler ağızlarda, ‘İdlip’ten kötü haberler gelmesin’ diye dua ederken, dünya gündeminin kaçta kaçını ıskalıyoruz ona da bakmak lazım.

ABD Başkanı Donald Trump ile İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, düzenledikleri ortak basın toplantısında 'Yüzyılın Anlaşması' adlı tek taraflı planı açıklamıştı...
ABD Başkanı Donald Trump ile İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, düzenledikleri ortak basın toplantısında 'Yüzyılın Anlaşması' adlı tek taraflı planı açıklamıştı...

TRUMP YENİDEN BAŞKAN

ABD iç siyasetinde Trump tamamen İsrail’in kontrolüne girdi, yüzyılın antlaşması sayesinde, Kongre’yi çoktan baskılamış İsrail lobileri sayesinde azil sürecinden kurtuldu.

Demokratlar ona rakip çıkarmaya çalışıyor, “Sosyalist” kafalı Sanders önde başladı yarışa, galip gelirse Trump için kolay lokma olur, Trump da zaten mağdur edebiyatı ile Sanders’i rahatça yener.

Küreselcilerin umudu, genç kızlara ulu orta uygunsuz bir şekilde dokunması ile sürekli meşhur hale gelmiş, içimizden bazı gazetecilerin selfie çektirmek için yarıştığı Biden ise neredeyse yarış dışı kaldı gibi çoktan.

ABD’nin bu “sun’i” gündeminin dışında, kendilerine “awoke” yani “uyanmış”, yani “koyun gibi medyanın önüne koydukları ile yetinmeyen” önemli bir kitlesi çok daha farklı konulara ses getirmeye çalışıyor ve dikkat çekmeye çalıştıkları konular aslında bizim gündemimize çok uzak, bir o kadar da önemli konular.

ABD’li gençler, ülkeleri 5G’ye “geçmesin” diye uğraş veriyor...
ABD’li gençler, ülkeleri 5G’ye “geçmesin” diye uğraş veriyor...

RADYASYON BOMBASI 5G’YE GEÇİLMESİN

5G’ye geçilmesin diye uğraşıyorlar, zira ABD’de çekilen bazı görüntülerde, yeni kurulan 5G baz istasyonlarının o kadar çok radyasyon yağdığı söyleniyor ki, görevliler radyasyon elbisesi giymek zorunda kalıyormuş.

Düşünsenize, ekşi sözlüğün gece gündüz özendiği ABD’li gençler, ülkeleri 5G’ye “geçmesin” diye uğraş veriyor, zira 5G’nin hem ağaç yapraklarına hem de kuşlara ciddi zararları olduğu söyleniyor ama maazallah, Erdoğan böyle bir tehlikeden dem vursa, ne gericiliği kalır, ne de yobazlığı.

Sahi, ‘tik tok videolarını 9 saniye yerine 6 saniyede izleyeceğiz’ diye gerçekten 4.5G yerine 5G gerekli mi?

6G=TOPLUCA ÖLÜM

İddialar vahim, zira asıl belanın 6G’de başlayacığını, beyin dalgalarının kesinlikle 6G “hertzlerine” maruz kaldıktan sonra düşünme yetilerini kaybedeceğini iddia eden araştırmacılar mevcut.

Zaten, dert de bu olmasın sakın, insanlık tamamen “düşünme” yeteneklerinden vazgeçsin.

Teoriler ne olursa olsun, fotoğraflar cidden ilginç.
Teoriler ne olursa olsun, fotoğraflar cidden ilginç.

ASKERİ UÇAKLAR HALKIN ÜZERİNE UYUŞTURUCU MU YAĞDIRIYOR?

Bir başka grup ise, “chemtrails” olarak bilinen mesele konusunda sürekli yayınlar yapmaya çalışıyor, uçaklardan özellikle meskûn mahallerde serpiştirilen “kimyasallar” ile ilgili.

İddialar farklı, kimilerine göre burada püskürtülen kimyasallar aslında “uyuşturucu” görevi görüyor, kitleleri pasifize etmek için bilinçli olarak yapılıyor.

Kimileri ise bunun “küresel ısınma” lobileri ile bağlantısı var diyor, dertleri “güneş ışınlarını” bloke etmekmiş.

Teoriler ne olursa olsun, fotoğraflar cidden ilginç. Devletin askeri uçakları neden bu kadar çok “kimyasal” salar şehirlerin üzerine?

Sahi “Tartarian” dönem diye bir şey gerçekse, neden kitaplarda hiç geçmez, neden birileri sürekli “tarih” kitaplarını kontrol etmek ister?
Sahi “Tartarian” dönem diye bir şey gerçekse, neden kitaplarda hiç geçmez, neden birileri sürekli “tarih” kitaplarını kontrol etmek ister?

TARTARİAN DÖNEMİNİ KAYITLARDAN KİM SİLDİ?

Bir başka grup ise, tam gaz araştırmalarını “alternatif” tarih okumalarına vermiş. “Tartarian” dönem mimari fotoğrafları araştırıyorlar, cidden çok ilginç bulgular var. 20. yüzyılın başına ait, daha önce hiç görülmemiş bu fotoğraflara bakınca, insan bu yüzyılın tarihinin “masada” yazıldığını çok daha iyi kavrıyor. Bu döneme ait devasa yapılar, ne zaman ve neden yıkılmış?

Sahi “Tartarian” dönem diye bir şey gerçekse, neden kitaplarda hiç geçmez, neden birileri sürekli “tarih” kitaplarını kontrol etmek ister?

Bizde olsa “resmi tarihi” sorgulamaya kalkan “laiklik düşmanı” ilan edilir, hemen linçe maruz kalır.

Gökyüzüne serpiştirilen kimyasallar üzerinden CHP anca THY’yi suçlamaya kalkar. Dünyanın gündemi bu kadar farklıyken, bizim elimiz kulağımızda, yüreğimizde, iki süper-güç arasında sıkışmış durumda ayakta kalmaya çalışırken, “15 Temmuz gecesi ayaklarını uzatıp TV seyredenler” FETÖ’nün siyasi ayağı üzerine ahkâm kesmiyor mu, asıl trajedi budur.