Türkiye koronavirüsle ilgili ne yaptı, ne yapmadı?

Dünyada hızla yayılan koronavirüsünün Türkiye sınırlarına bu kadar geç girmesinin en önemli sebebi, Türkiye’nin yerinde ve hızlı bir şekilde aldığı koruyucu tedbirler sayesinde oldu. Koronavirüsün yayılmasını önleyici tedbirleriyleriyle tüm dünyanın takdirini toplayan Türkiye, tedavisi için ilaç ve aşı geliştirme konusunda ise herhangi bir çalışma yapmadı.
Dünyada hızla yayılan koronavirüsünün Türkiye sınırlarına bu kadar geç girmesinin en önemli sebebi, Türkiye’nin yerinde ve hızlı bir şekilde aldığı koruyucu tedbirler sayesinde oldu. Koronavirüsün yayılmasını önleyici tedbirleriyleriyle tüm dünyanın takdirini toplayan Türkiye, tedavisi için ilaç ve aşı geliştirme konusunda ise herhangi bir çalışma yapmadı.

Dünyada hızla yayılan koronavirüsünün Türkiye sınırlarına bu kadar geç girmesinin en önemli sebebi, Türkiye’nin yerinde ve hızlı bir şekilde aldığı koruyucu tedbirler sayesinde oldu. Koronavirüsün yayılmasını önleyici tedbirleriyleriyle tüm dünyanın takdirini toplayan Türkiye, tedavisi için ilaç ve aşı geliştirme konusunda ise herhangi bir çalışma yapmadı.

İlk kez Aralık ayında Çin'in Vuhan şehrinde görülen ve DSÖ tarafından "Kovid-19" olarak adlandırılan yeni tip koronavirüs, dünyada yayılmaya ve insanı tedirgin etmeye devam ediyor. Ölüme yol açma riski yaklaşık yüzde 3 olarak belirtilen Kovid-19 vak’a sayısı, Çin dışında iki hafta içinde 13 kat, etkilenen ülke sayısının da 3 kat arttığı biliniyor.

Dünya Sağlık Örgütü salgını 24 saat boyunca değerlendirdi ve virüse karşı yeteri kadar harekete geçilmediği düşüncesiyle Kovid-19’u 11 Mart tarihi itibariyle bir pandemi (küresel salgın) olarak nitelendirdi.

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ)’nün küresel çetelerin adamı olmakla da suçlanan Genel Direktörü Tedros Adhanom Ghebreyesus, örgütün Cenevre'deki merkezinde yaptığı basın toplantısında yeni tip koronavirüs (Kovid-19) ile ilgili yaptığı açıklamada, küresel olarak 114 ülkede, 118 bin civarında Kovid-19 vakasının tespit edildiğini, bu vakaların yüzde 90'dan fazlasının Çin ve Güney Kore'de görüldüğünü, bununla beraber salgının bu iki ülkede ciddi şekilde düşüşe geçtiğini söyledi. Dünyada 81 ülkeden Kovid-19 vakası bildirimi olmadığını dile getiren Ghebreyesus, 57 ülkede ise 10 veya altında vak’a bulunduğunu, 4 bin 291 kişinin de öldüğünü belirtti.

Tüm dünyada koronavirüs salgını hızla ilerlerken, Türkiye’de de 11 Mart itibariyle Avrupa’ya seyahat etmiş 1 kişide bu virüs tespit edildi. Çin’in Vuhan şehrinde salgının başladığı 31 Aralık tarihinden itibaren, çevresindeki tüm ülkelerde koronavirüs görüldüğü halde, bu virüsün Türkiye’ye geç gelmesi, Türkiye’nin yerinde ve hızlı bir şekilde aldığı koruyucu tedbirler sayesinde oldu.

Alınan Önlemler

DSÖ’nün 05 Ocak 2020 tarihinde söz konusu hastalığın özelliklerini ve bulaşıcılığını açıkladığı günün ertesi günü Türkiye takip ve yönetim sürecini harekete geçirdi.

■ İlk iş olarak 06 Ocak tarihinde Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü bünyesinde 15 kişinin görev yaptığı operasyon merkezi kuruldu. Operasyon merkezinde koronavirüsle ilgili dünyadaki tüm bilgi ve gelişmeler anlık takip edilerek gerekli önlemlerin alınması için ilgili birimlere aktarıldı.

■ Üniversiteler ve Sağlık Bakanlığı arasında Bilim Kurulu oluşturularak, koronavirüsle ilgili yol haritası niteliğinde bir rehber hazırlandı. Ardından çeşitli yerlerde önlemler alınmaya başlandı. Bu önlemlerin başında havaalanları geliyor.

■ Havaalanlarında alınan tedbirler: Termal kameralarla tarama, uçuş esnasında bilgilendirme anonsu ve broşür dağıtımı, salgın bölgesinden gelen uçuşlardaki yolcularla yakın temas halinde bulunan görevlilere yönelik önlemler, yolcu iletişim bilgi kartının alınması. Enfeksiyonun yoğun görüldüğü bölgelerden gelen tüm uçuşlar için ise; uçuş öncesi hastalık bulgusu gösteren yolculardan sağlık raporu, yolcu iletişim bilgi formu, bilgilendirme anonsu, vak’a tanımına uyan yolcuların 112 acil sağlık hizmetleri aracılığıyla hastaneye nakli.

■ Koronavirüsün yoğun görüldüğü ülkeler olan Çin Halk Cumhuriyeti’ne 5 Şubat’ta, İran’a 23 Şubat’ta, İtalya, Irak, Güney Kore’ye ise 29 Şubat tarihinde uçuşlar durduruldu.

■ Havayollarında uygulanan yöntemler deniz giriş noktalarında bilim kurulunun hazırladığı rehber doğrultusunda yürütüldü.

■ Kara hudut kapılarında alınan tedbirler ise: İran ile sınırlarımız 23 Şubat günü karşılıklı kapatıldı. Irak ile karayolu geçişlerimiz karşılıklı olarak kapatıldı. İran, Irak ve Gürcistan ile olan sekiz sınır kapımızda ise Sahra hastaneleri kurularak üst düzey önlemler alındı. Ambulanslar ve ekipleri, UMKE araçları ve ekipleri, lojistik araçlar sınır bölgelerinde göreve başladı.

Koronavirüse karşı alınan tedbirler
Koronavirüse karşı alınan tedbirler

■ Her alanda kamuoyunu bilgilendirme faaliyetleri yapıldı ve yapılmaya devam ediyor.

■ Virüsün yayıldığı Çin’den vatandaşlarımız tahliye edildi. Uçaktaki 32 Türk, 6 Azerbaycan, 3 Gürcistan ve 1 Arnavutluk vatandaşı olmak üzere 42 yolcu ile mürettebat, teknik ekip ve sağlık personelinden oluşan toplam 61 kişi, Dr. Zekai Tahir Burak Hastanesinde karantina altına alındı.

■ DSÖ ve referans merkezlerinin yayımladığı dokümanlar baz alınarak Yerli Covıd-19 tanı kiti bilim insanlarımız tarafından geliştirildi. Bu kit ile hastalık 90-120 dakika arasında tespit edilebiliyor. Bir aydır laboratuvarlarımızda kullanılan yerli tanı kiti yurt dışına da ihraç edildi.

■ Aktif laboratuvarlar Ankara, Erzurum ve İstanbul, hazırlanan laboratuvarlar Adana, İzmir ve Samsun. Şu ana kadar 2900 kişiye laboratuvarda tahlil yapıldı.

■ Alınan tedbirlerle hastane başvuru sayısı 3 milyon azaldı.

■ Karantina için tesisler hazırlandı.

■ 16 Mart tarihinde okullar tatil edildi.

Yapılması Gerekip De Yapılmayanlar:

Koronanın Çin’de görülmesinin ardından Çin başta olmak üzere, ülkesinde koronaya rastlanmayan bazı ülkeler ilaç ve aşı çalışmasına başladılar. Korona konusunda en beceriksiz ülke İran ve İtalya bile ilaç ve aşı çalışmaları yapan ülkeler arasına girdi.

Son günlerde gerçek veya değil, Güney Kore, Çin, Japonya, İran ve İsrail gibi ülkeler ilaç ve aşı bulduklarını duyurdular. Bu da şaşırtıcı değildi. Çünkü eğer bir tehlike varsa o tehlike için tedbir almak da gerekiyordu. Tedbirler ise bulaşmayı engellemek veya geciktirmek, bulaşırsa tedavi edecek ilaç geliştirmek ve de bulaşmayı engelleyici aşı üretmek şeklinde sıralanıyordu.

  • Türkiye dünyada bulaşmayı engellemek ve geciktirme konusunda en başarılı ülkelerin belki de ilk sırasında gelen ülke oldu. Ancak bu başarı çok başarı sayılmamalıydı. Önemli olan bulaşmayı geciktirmek değil, virüsü yok edici tedbirler almak olmalıydı.

İlaç ve aşı geliştirme çabası yok

Ne yazık ki Türkiye’de ilaç ve aşı geliştirmek konusunda hiçbir çaba görülmedi. Çünkü Türkiye’deki tıpçıların böyle bir alışkanlığı yoktu. Nasılsa batılı ilaç ve aşı firmaları geliştirir, biz de satın alırdık. Zaten süreçte pek çok tıp profesörü ekranlardan ilaç ve aşının yolda olduğu masalını anlatıp durdu.

Koca koca laf eden bu sıradan adamların biri de çıkıp, “biz virüs üzerinde çalışıyor, aşı ve ilaç geliştirme konusunda gayret ediyoruz” demedi. Diyemezdi, çünkü günümüz modern tıbbının ruhunda böyle bir haslete yer yoktu. Zaten pek çoğu da batılı ilaç firmalarının sözcülüğünden öte hiçbir şey yapıyor değildi. Akademisyenlikle bilim adamlığının karıştırıldığı ülkemizde ‘bilim adamı’ denilen mefhumun pek de geçerli olmadığını nasılsa söylemeye pek kimse cesaret de edemiyordu.

  • Hâsılı Türkiye eline gelen bir imkânı bir kez daha tepip, virüsü tribünlerden seyretmeyi tercih etti. Bununla da yetinmeyip, bütün bir ülkeyi koronadan korunma adı altında kimyevi maddeye boğdu. Bu kimyevî maddelerin tabii dengeyi ve insanın genel sağlığını nasıl etkileyeceğini de hiç kimse umursamadı.

Bir başka sıkıntı ise tüm ülkeler gibi Türkiye de büyük paralarla gereksiz medikal alet yatırımı yaptı, kimyevi maddeler stokladı ve kullandı. Küresel baronlar da tüm ülkelerden ihalesiz olarak tokatladığı trilyonlarca doları cebe indirdi. Ne için, pek de tehlikeli olmayan laboratuvar ürünü korona masalıyla. Biz böyle yolunmaya hazır olduktan sonra belli ki daha çok yolacaklar! Zararsız koronanıza geçmiş olsun!