‘Türkiye’de radyasyon var diyen dinsizdir’

Cahit Aral: “Özal bana ‘iç de millet rahatlasın’ dedi, ben de içtim”
Cahit Aral: “Özal bana ‘iç de millet rahatlasın’ dedi, ben de içtim”

Türkiye bu sözleri gazete manşetlerinden okuduğunda çok da şaşırmamıştı. Çünkü o kadar garip zamanlardan geçiliyordu ki, tek kanallı dönemin TRT’si, askerî darbenin tokadıyla feleği şaşan medya, her gün birbirinden garip haberler veriyordu. Haberlerin çoğu da Çernobil faciasının aslında bir facia olmadığı üzerineydi. Çünkü devlet bunun böyle olmasını istiyordu. Hatta patlamayı takip eden günlerde, radyasyonun zararsız olduğu; akabinde de bir miktar radyasyonun faydalı olabileceği ortaya çıkmıştı.

Bu yazı 27 Nisan 2020 tarihinde, Gerçek Hayat dergisinin 1018. sayısında yayınlanmıştır.

Radyasyonlu çayı ilk ve en cansiperane savunan, dönemin Sanayi Bakanı ve ANAP’ın kurucularından Cahit Aral olmuştu. Türkiye onu radyasyonlu ‘çay içen adam’ olarak hatırlasa da, Aral aslında bir döneme damga vuran propaganda çalışmalarının günah keçisiydi.

‘Bu Laflarla Turist Kaçırıyoruz’

Sürekli basına açıklama yapma gereği duyan Aral, her açıklamasında biraz daha ileri gidiyor ve radyasyon tehlikesini en azından milletin gözünde bertaraf etmeye çalışıyordu. O dönem kurulan ‘Radyasyon Komitesi’nin de Başkanı olan Aral, bir açıklamasında şöyle diyordu:

“Avrupa’da hiç kimse ‘sahillerimiz radyasyonla kirlendi, yiyeceklerimizi kontrolden geçirerek yiyoruz’ demiyor. Biz ise bu laflarla turist kaçırıyoruz. Suudi Arabistan bile kamyonlarımızı kontrole başladı. Dinine imanına inanan radyasyon var demez. Radyasyon haberlerinin büyütülmesi yüzünden turizmimiz de, ticaretimiz de aksadı.”

Tavşankanı Basın Toplantısı

Her gün halkı radyasyonun ‘olmadığı’ konusunda ikna etmeye çalışan Aral, zirveye o meşhur basın toplantısında ulaşmıştı.

Gazetecileri karşısına diken Aral, Çernobil’den gelen radyasyon rüzgârıyla yıkanan çayı içmiş, o gün yaşananları da 25 yıl sonra şöyle anlatmıştı:

“Gazeteciler geldi, ellerinde radyasyon ölçme cihazı var. Para çıkarıp çay aldırdım. Masanın üzerine torba torba koyduk, aleti getirdim hiçbirinde alarm vermedi. Bir televizyon getirttim. Açtırdım ve ona doğru yürümeye başladım. Cihaz ötmeye başladı. Televizyonun yaydığı radyasyon daha fazlaydı.”

‘Çay İçmemi Özal İstedi’

Aral, bu mizansenin akıl hocasının ise dönemin Başbakanı Turgut Özal olduğunu belirterek, “Özal bana ‘iç de millet rahatlasın’ dedi, ben de içtim” itirafı yapmıştı. Zaten o dönem Özal’ın çay ve radyasyona yaklaşımı da Aral’dan farklı değildi.

  • Çankırı’da bir açılış nedeniyle dönemin Cumhurbaşkanı Kenan Evren ile bir araya gelen Özal, yemekten sonra çay istemiş, radyasyon hatırlatması yapan gazetecilere de “Azıcık radyasyonlu çay sağlığa faydalı. Korkmadan çay içilebilir” demişti.

Yanındaki Evren ise “Radyasyondan bize bir şey olmaz” diyerek Özal’a destek vermişti. Ancak Evren her ihtimale karşı o gün de ıhlamur içmeyi tercih etmişti.

Fukuşima Faciasıyla Yine Gündeme Geldi

Türkiye’de ‘nükleer felaket’ denince akla ilk gelen isimlerden olan Cahit Aral, son olarak Japonya depremiyle yıkılan Fukuşima Nükleer Santrali’nin yeni bir çevre felaketine yol açmasının ardından bir röportaj vermişti.

Türk halkından o günlerde verdiği yanlış bilgiler nedeniyle özür dileyen Aral, çayın masum olduğu konusundaki ısrarını ise sürdürmüştü. Viyana’daki bir laboratuvara ölçüme gönderdiği çaylardaki radyasyon miktarının normal çıktığını belirten Aral “Ondan sonra çayı rahatlıkla içtim. 84 yaşındayım ve her gün 20 bardak çay içiyorum. Bir şey olsa bana olurdu. Allah'a şükür turp gibiyim” demişti. Aral, bu röportajdan 7 ay sonra kalp yetmezliğinden hayatını kaybetti.