Türkiye’nin yeni büyük hikâyesi

Gaziantep’teki yarışmalar esnasında yaptığımız sohbette, önümüzdeki yıl insanlı uçuş yapacağının müjdesini verdiği Cezeri’yi “leğene” benzeterek ülkenin millî teknoloji hamlesini itibarsızlaştırmaya çalışanları da konuştuk Selçuk Bayraktar ile.
Gaziantep’teki yarışmalar esnasında yaptığımız sohbette, önümüzdeki yıl insanlı uçuş yapacağının müjdesini verdiği Cezeri’yi “leğene” benzeterek ülkenin millî teknoloji hamlesini itibarsızlaştırmaya çalışanları da konuştuk Selçuk Bayraktar ile.

Büyük teknoloji şirketlerinin garaj hikâyeleri Hollywood filmi de oldu. ‘Vay be’ dedik izlerken. Oysa Gaziantep’te ‘vay be’ demekten yorulacağınız ne hikâyeler vardı. Gençler doğal film setine çevirmişti alanı. Hollywood filmleri abartısından uzak, kurgunun yer almadığı en gerçek hikâyeleri ile gelmişlerdi. ‘Teknoloji üreten Türkiye’ için çığır açmaya kendilerini adamış gençler…

Yaklaşık iki yıllık aradan sonra yeniden ‘bismillah’ demek ve yeniden Gerçek Hayat yazılarına başlamak nasip oldu. Daha çok gençleri konu edinen yazılar ile dergimizde yer almaya gayret edeceğim.

Dört gün boyunca takip ettiğim TEKNOFEST notlarım ile başlamış olayım.

İlki 2018 yılında İstanbul Yeni Havalimanında, ikincisi Atatürk Havalimanında gerçekleştirilen, dünyanın en kapsamlı uzay ve havacılık yarışması TENKOFEST Anadolu’ya açıldı ve üçüncüsü Gaziantep’te gerçekleşti. Salgından dolayı ziyaretçilerin alınmadığı festivali an be an yansıtmak ise Albayrak Medya’ya düştü. TVNET, yenisafak.com ve gzt.com ekipleri, açılış anından kapanışa kadar dolu dolu yayınlar yaptılar Gaziantep’ten. Özellikle de sosyal medyada paylaşılan içerikler milyonlarca kez izlendi, paylaşıldı. Millî teknoloji hamlesine olan inancın, beklentinin göstergesiydi aslında bu rakamlar.

Selçuk Bayraktar daha geçen yıl prototipini tanıttığı uçan araba Cezeri’yi kısa süre önce havalandırdı. Cezeri son ve en gözde örnek…
Selçuk Bayraktar daha geçen yıl prototipini tanıttığı uçan araba Cezeri’yi kısa süre önce havalandırdı. Cezeri son ve en gözde örnek…

TEKNOFEST'e olan ilgi her sene katlanarak artıyor. Festivalin ilk yılında 4 bin 333 takım yarışmalara başvurmuştu, bu yıl ise 100 binden fazla yarışmacı başvurdu. Bu hakikaten de muazzam bir rakam. TEKNOFEST’in toplumu dönüştürme gücüne sahip olan bir etkinlik olduğunu da gösteriyor. İlk yıl yapılan yarışmalara katılanlar artık teknolojide üretici olma aşamasında. Şimdi ekilen tohumların etkilerini orta ve uzun vadede göreceğimizden adımız gibi eminiz artık. Bunun garantisi ise TEKNOFEST’in mimarı olan Selçuk Bayraktar’ın bizzat kendisi. 2005 yılında omuzunda taşıdığı Bayraktar Mini İHA’yı aradan geçen 15 yılda dünyanın en gözde silahı haline getiren Selçuk Bayraktar daha geçen yıl prototipini tanıttığı uçan araba Cezeri’yi kısa süre önce havalandırdı. Cezeri son ve en gözde örnek…

  • Gaziantep’teki yarışmalar esnasında yaptığımız sohbette, önümüzdeki yıl insanlı uçuş yapacağının müjdesini verdiği Cezeri’yi “leğene” benzeterek ülkenin millî teknoloji hamlesini itibarsızlaştırmaya çalışanları da konuştuk Selçuk Bayraktar ile. Şu cümlelerinin altını çizmekte fayda var: “Bu çok eski bir taassup. Belki 1700’lere kadar kökünün dayandığını düşünüyorum. Bu âdeta bir hastalık. Yerleşmiş. Kolay değil şifa bulmak. Bu hastalığın giderilmesini istiyoruz. Cezeri bütün dünyada haber oldu. Çok ilgiyle karşılandı. Belki 2005’te bizim mini İHA’ların doğduğu yerdeyiz şu anda ama ülkemiz artık geleceğin teknolojisi olan bu alanda artık bir oyuncu. Bütün dünya da gördü bunu.”

Cezeri’ye leğen diyen, Bayraktar İHA ve SİHA’ların savunma sanayindeki üstün başarısını sosyal medyada karalayan, AKINCI TİHA’nın belgeseli YouTube’de ilgi görmesin diye kara propaganda yapan hastalıklı kafa… Selçuk Bayraktar’ın dediği gibi kökü çok eskilere dayanıyor. Mesela ta 1940’lara.

Türkiye’nin havacılık kahramanlarından Nuri Demirağ imkânsızlıklar içerisinde yerli ve millî uçaklar yaparken, ülkede bir de ‘Gök Bayramları’ düzenler. Halkın ve özellikle de gençlerin havacılığa ilgi duymasını sağlar. Bu sayede pilotlar yetişir. İnsanlar İstanbul Yeşilköy’deki Gök Bayramlarına akın akın giderler. Hatta dönemin Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün oğulları Erdal ve Ömer de kaydolur uçuş okullarına.

  • İlgi sadece yurt içinde değildir. Nu.D 36 ve Nu.D 38 tipi uçakların hiç arıza göstermeden başarılı uçuşlar yapması Türkiye’de olduğu gibi uluslararası arenada da yankı bulur. Özellikle gerektiğinde bombardıman uçağına dönüştürülebilecek yolcu uçağı tipinin başarıyla kotarılması dünyanın belli başlı uçak fabrikalarındaki endişeye neden olur. Sonrası ise Türkiye için facia aslında. Nuri Demirağ’ın gayretleri, emekleri heba edilir. Dönemin ‘siyasi iradesi’ Nuri Demirağ’ın uçak fabrikalarını kapattırır. Türkiye’nin dünya havacılığına 80 yıl önce damga vuran millî uçakları düdüklü tencere yapılır. Kaybeden ise Türkiye ve Türk halkı olur.

Siyasi iradeler sadece dönemlerine değil sonrasına da damga vuruyor, şekillendiriyor. Uzun bir ihmal edilmişlik döneminin ardından Türkiye’nin her alanda kaderi 2002’den sonra değişti. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yerli ve millî savunma sanayi, yerli ve milli teknoloji, yerli ve millî üretim adına ortaya koyduğu ‘siyasi irade’ Türkiye’yi bugün başka bir lige taşıdı. Dünya büyük bir dijital devrim sürecindeyken, teknolojinin hızına yetişmek artık bir tercih değil mecburiyet halini almışken, ülke gençliğinin potansiyelini, azmini, gayretini ortaya çıkarmak Türkiye’nin en büyük sermayesi oldu.

TEKNOFEST heyecanını hücrelerine kadar yaşadığına şahitlik ettiğim Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank’ın şu sözleri de bu yazıda yer almalı: "Gençler dolu dolu geliyorlar ve yerlerinde duramıyorlar. Hem karada hem de havada inanılmaz işlere imza atıyorlar. Hani hep büyük teknoloji şirketlerinin evlerin garajlarından çıkma hikâyesi vardır ya bizim başarı hikâyelerimiz de TEKNOFEST sayesinde üniversitelerin, liselerin atölyelerinden çıkacak."

Büyük teknoloji şirketlerinin garaj hikâyeleri Hollywood filmi de oldu. ‘Vay be’ dedik izlerken. Oysa Gaziantep’te ‘vay be’ demekten yorulacağınız ne hikâyeler vardı. Gençler doğal film setine çevirmişti alanı. Hollywood filmleri abartısından uzak, kurgunun yer almadığı en gerçek hikâyeleri ile gelmişlerdi. ‘Teknoloji üreten Türkiye’ için çığır açmaya kendilerini adamış gençler…

Henüz 12 yaşında olan Başakşehir M. Emin Saraç İHO 7. sınıf öğrencisi Erdem’in ‘otosera’ projesi mesela. Videosunu Twitter’da paylaştım, dileyen bakabilir. Böyle bir heyecan, üretme azmi ve sunum kabiliyeti karşısında gururlanmamak elde değildi. Erdem, 2008 doğumlu. Türkiye o yıllarda İsrail’den satın aldığı ama bir türlü gelmeyen Heronları bekliyordu. PKK ile mücadele için en elzem silahlar olacaktı. Olmadı, İsrail Heronları bize, istihbaratı ise PKK’ya verdi. Şimdi dönüp baktığımızda ‘iyi ki de öyle oldu’ diyoruz. İsrail bize böyle bir kazık atmamış olsaydı, bugün böylesine büyük bir atılım yapmamış olurduk ve yine İsrail’den gelecek insansız hava araçlarına bel bağlardık.

Gaziantep’ten, Anadolu’nun yoğrulup, mayalandığı topraklardan aktaracak daha çok büyük hikâyeler var. Sayfalar yetmez. Bu kadarıyla yaşanan sessiz devrimin kısa bir özetini geçmiş olayım. Daha nicelerine inşallah…