Virüs tsunamisi: Enflasyon

Zayıf ekonomilerde yüksek veya hiper enflasyon, gelişmiş ülkelerde alışmadıkları düzeyde bir enflasyon olarak ortaya çıkıyor.
Zayıf ekonomilerde yüksek veya hiper enflasyon, gelişmiş ülkelerde alışmadıkları düzeyde bir enflasyon olarak ortaya çıkıyor.

Dünya sağlık girdabından yeni bir iktisâdîgirdaba giriyor. Sağlık gündemi azalmaeğilimi göstermesine rağmen oluşturulankorku psikolojisi sürüyor. Ortaçağın vebasıylakıyaslanmayacak derecede hafif etkisi olmasınarağmen ‘asrın vebası’ gibi tanıtılan kovid depremininarkasından büyük tsunami geliyor: Yüksek enflasyon!

İktisadi sistemin en büyük korkusu, yüksek enflasyon ve yüksek işsizliktir. Hem para değerini düşürerek ücretliyi, emekliyi ve esnafı fakirleştiren hem de işsizlik girdabıyla yoksullukla neticelenen bu senaryonun ilk fâil dalgası enflasyon, kapımıza geliyor. Bu olgu sadece ülkemizle âlâkalı değil tüm dünyayı sarıyor. Zayıf ekonomilerde yüksek veya hiper enflasyon, gelişmiş ülkelerde alışmadıkları düzeyde bir enflasyon olarak ortaya çıkıyor. Enflasyon gelişmiş ülkelerde neredeyse unutulmaya yüz tutmuş bir vâkıa idi. Ama artık hepimizin eşiğine geldi. Kısa vadede gidecek gibi de görünmüyor. Enflasyon, gelişmiş ülkelerde etkisini daha kısa ve yıkıcı olmayarak, gelişmekte olan ülkelerde ise hissedilir bir şekilde gösterecek. Az gelişmiş ve geri kalmış ülkelerde ise etkisi, ülkeleri çok zor durumlara düşürecek.

Enflasyonun temel nedeni arz-talep dengesi

İşsizlik, ikinci dalga olarak bazı ülkelere gelecek ama ilk dalga olan yüksek enflasyondan kaçış yok. İlk dalga en önce üretici kesimi vurdu. ABD’de üretici enflasyonu yüzde 20, tüketici yüzde 5-6 civarında. Bu rakamları 2 yıl önce kimse hayal dahi edemezdi. Burada kalması da çok zor. Üretimden piyasaya hızla ve sürekli olarak akacak ve her kesimi vuracak. Temel neden basit iktisadın en temel iki ilişkisi arz-talep dengesi.

Bu iki temel ilişki hem arz hem de talep yönlü bozuldu. Pandemi tedbirleri etkisiyle hükümetler ve bilhassa ABD ve Avrupa Birliği gibi zengin ülkeler, işsiz kalan evden çıkamayan kesime yönelik “rahatlatma paketi” adı altında mali destekler yaptı. Ama bunu bütçelerinden değil ek bütçelerle para basarak finanse etti. Yani bolca para basılmış oldu. İnsanlar evdeyken asgari düzeyde yaşıyordu ve herkes âdeta can derdindeydi.

Tedbirler azalınca, psikolojisi bozulmuş geniş kitleler erteledikleri talebi ellerindeki ek paralarla birlikte sokağa yansıttı ve talep adeta patladı. Fakat bunun karşılığı olacak arzı ortaya koyacak parametreler, yani gerekli hammadde üreticileri bir yıllık hastalık döneminde kapasite düşürmüştü. Hatta petrol fiyatı tarihinde ilk kez eksiye geçmişti. Yani alana üstüne para veriyorlardı.

İktisadi zincir bozuldu

Artan hızlı talep karşısında, bir önceki dönemde fiyatların âdeta yerlerde olması nedeniyle kriz geçiren ve birçok gemisini açığa alan nakliye sektörü bu patlayan talepler karşısında yetersiz kaldı. Bunu 3-5, hatta bazı hatlarda 10 katına çıkan fiyatlarla krizi fırsata çevirdi. Kısaca dünyanın iktisâdî zinciri bozuldu. Bu arada dünyadaki bazı sermaye gurupları kriz döneminde ciddi fonları sektörel yatırımlarla kartelleştirdiler. Yani ucuza ele geçirdiler ve ham maddeleri de kriz zamanı ucuza kapattılar.

İktisadi sistemin en büyük korkusu, yüksek enflasyon ve yüksek işsizliktir.
İktisadi sistemin en büyük korkusu, yüksek enflasyon ve yüksek işsizliktir.

Şimdi ise bütün dünyayı âdeta haraca bağladılar. Bütün bunlara ek olarak, bazı yarı mamullerin bölgesel olarak yoğunlaşması, ortaya çıkan sorunların büyümesine yol açtı. Yarı iletken pazarında yüzde 65’lik Çin ve Japonya bağımlılığı o ülkelerde ortaya çıkan iç sorunları global sorun haline getirdi ve yarı iletkenlerin en yoğun kullanıldığı otomotiv, bilgisayar dahil birçok sektörü (yüksek talebe rağmen) üretim kısıntılarına götürdü. Bütün bunlara, bir de eve kapanmaların getirdiği alışveriş yapma ve tüketim değişiklikleri (internet üzerinden kolay alışveriş) eklenince kargaşa kaçınılmaz oldu.

Dalga sahile henüz vurmadı

Talep artışı karşılanamazsa enflasyon yani fiyat artışları doğal netice olur. Pazara karşılıksız basılan paralar, yoğun talep şeklinde ortaya çıkınca, tsunami etkisi yapması da doğaldır. Daha dalga sahile tam gücüyle vurmadı herkes yüksek enflasyona hazır olsun. Toplumların çok büyük kesimi fakirleşecek. Kovid vurmadıysa enflasyon her kesime vuracak. Kovidin zarar verme ihtimali yüzde 1’in altında ama enflasyonun toplumları vurma ihtimali yüzde 99.

Devletlerin tepki verici tedbirleri işe yaramayacak ve hepsinden önemlisi kriz zamanı uygulanacak yanlış tedbirlerin etkisi çok daha fazla ve kalıcı olacak.

  • Bunun çâresi;

  • • Hükümet- lerin iktisadı bilenlerle, yaşayanlarla ve geçmişte kriz deneyimi olanlarla çok iyi bir istişare sistemi kurması,
  • • Bu teklifler istikametinde tedbirler alması ve
  • • Bunu sürekli kılması. Değişken ve uzun süreli iktisâdî karmaşa döneminde bu istişari yapıya her zamankinden daha fazla ihtiyaç var.

Peki, ne yapmalı?

Bu global bir iktisâdî deprem ve bunların sonucu oluşacak tsunamilerden kimse kaçamaz. Ancak etkisini ve toplumda oluşacak zararı azaltılabilir. O nedenle bu tedbirler âcilen alınmalı.

  • Bu tedbirler ne olabilir?

  • • Önce ferdi planda, fazla olan harcamaları kısmak lazım.
  • • Mutlak anlamda yerli mala yönelin.
  • • Telefon yenilemeyi unutun
  • • Yeni kıyafet almak yerine var olanları kullanın.
  • • Arabanızı değiştirmeyin.
  • • Diğer masraflarınızı kısın.
  • • Eğitim, sağlık, gıda hariç her gider için kemer sıkın ama dışarı çıkıp bol bol yürüyün, bedeninizi sağlıklı tutun, sağlıklı beslenin.
  • • Sabır ve ibadetle Allah’tan yardım isteyin, moralinizi bozmayın.
  • • Her çalışan karşılığını mutlaka alacaktır.
  • • Tedbirinizi alın, gerisine tevekkül edin. İstikrarlı bir işiniz varsa, en güvenli limandasınız.
  • • Takım çalışmasıyla iş yerinizi güçlü tutun ve ekmek teknenize iyi bakın.
  • • Üretici iseniz çantanızı alın ve ihracata çıkın. Rızkınızı dünyada arayın, karışık piyasa şartlarında güvenilir tedarikçi arayan yüzlerce yabancı firmayı bulmaya çalışın. Bu dönem, çok çalışanlara çok fırsatlar sunacak.
  • • İç piyasaya tek başına fazla güvenmeyin, ne üretiyorsanız mevcudun yanına ihracat yapabileceğiniz yeni pazarlar ekleyin. Maliyetine bile verseniz zarar etmezsiniz.
  • • Döviz alırsınız paranız erimez. İşçinin maaşını rahat ödersiniz, ürününüze göre pazar seçin, hızla pazar talebine göre ürününüzü geliştirin, talebi ve dövizi kaçırmayın.
  • • Nakliyeciniz sağlam olsun, büyük dertlerden biri de yaptığını sevk edememek.
  • • Stok seviyelerinizi bulduğunuzu kaçırmayın. artırın. Mal zor bulunuyor, bulduğunuzu kaçırmayın.
  • • Uygun kaynak bulursanız, yatırıma devam edin ama önce işletme sermeyeniz güçlü olsun, tedarik zincirini nakit alımla güçlendirin.
  • • Çalışanlarınıza sahip çıkın, moral verin, işsizlikle korkutmayın, ekip çalışmasına önem verin ve olanı paylaşmaktan çekinmeyin.

Devletin üstüne düşenler

  • Devlet ne yapmalı?

  • • Kurum vergileri azaltılmalı (yüzde 10) ve yatırım ortamını cazip hale getirmeli.
  • • Bürokratik engeller kaldırılmalı, organize sanayi bölgelerinin gelişimi desteklenmeli.
  • • Yatırım kredilerinde faiz etkisini ortadan kaldıracak yatırım teşvik paketleri verilmeli.
  • • İstihdam sürekliliği ve artışı desteklenmeli, Maliye Bakanlığı KGF gibi finansal güvenlik desteklerine devam etmeli ve şirketlerin sermaye zaaflarını bu ortamda (dövize ve tüketime kaymasını engelleme şartıyla) kontrollü şekilde desteklemeli.
  • • Kamu borçları acilen ödenmeli.
  • • Kamu harcamaları azaltılmalı,
  • • Şirket iflasları gibi kalıcı hasarlar engellenmeli.
  • • Tüketime yöneltecek ve enflasyonu körükleyecek tedbirlerden kaçınılmalı.

Faiz asrın belası ama merkez bankası piyasadan kopmamalı, kopması daha sonra katlamalı etkilere yol açar tedavisi çok pahalı olur, bundan daha kötüsü güven kaybına yol açar. Bu devir zor devir, ülkemizde döviz ve kredi maliyetleri birlikte yükseldi, bu her kesim için zararlıdır, denge iyi sağlanmalı, ters uygulamalar dövize kayışı hızlandırır. TL’de istikrar mutlaka sağlanmalı ve istikrar her şartta, güvenle sağlanır bu unutulmamalı. Genel hedefler ilan edilmeden uygulama yapmak karmaşaya neden olur, yol haritası (hava puslu da olsa) belirli bir çizgiyi izlemeli.

Yaşadığımız zor zamanlar olsa da güzellikleri de barındırıyor, ülkemize yatırım teveccühü en üst seviyede, ihracatımız 200 milyar doları aştı, 300-350 milyar dolara kısa sürede çıkarmamız mümkün. Batıya, Çin ve uzak doğudan yapılan ihracatların maliyeti ve süreleri uzadı. Amerika ve Avrupa piyasasının gözdesi Türkiye, bu fırsatı güzel iş birlikleriyle değerlendirilmeli, bunu seferberlik ilanı gibi görmek gerekir. Özel sektör kamu iş birliği çok önemlidir, mutlaka başarılmalı.

Cari fazla hedefine göre çalışmak temel amaç olmalı. Hayat akıp giderken, Kovid tsunamisinin birinci dalgası enflasyon mutlaka sert vuracak ama ikinci dalga işsizlik tehlikesini ihracatla ve tasarrufla aşmak mümkün. Başka ülkemiz yok, yoldan dönmek de yok, o zaman emanete sahip çıkalım, herkes kolları sıvasın.