Yabancılaşmanın taşkınlıkları: Solfasol ne demektir?

Senelerdir müze olan Ayasofya Camii ibadete açılmışsa, Hacı Bayram Veli'nin doğduğu yerin Solfasol olan ismi de kaldırılmalı, asıl ismi olan Zülfazl iade edilmelidir. Hacı Bayram Veli Köyü/mahallesi ismi de verilebilir.
Senelerdir müze olan Ayasofya Camii ibadete açılmışsa, Hacı Bayram Veli'nin doğduğu yerin Solfasol olan ismi de kaldırılmalı, asıl ismi olan Zülfazl iade edilmelidir. Hacı Bayram Veli Köyü/mahallesi ismi de verilebilir.

Milletin, memleketin, devletin derinliği, tarih içindeki varlığı bir açıdan mânevî mimarların eseridir. Az çok bir tarih şuuru ve asgari nezaket, Hacı Bayram Veli gibi mânevî mimarlara hürmeti gerektirir. Şahsen deist veya ateist de olsa, bir milletin mensubu olmak bunu gerektirir. Senelerdir müze olan Ayasofya Camii ibadete açılmışsa, Hacı Bayram Veli'nin doğduğu yerin Solfasol olan ismi de kaldırılmalı, asıl ismi olan Zülfazl iade edilmelidir. Hacı Bayram Veli Köyü/mahallesi ismi de verilebilir.

İbn-i Haldun’un dediği gibi mağluplar galiplere hayranlık beslemekteler…

Ankara'da Hacı Bayram Veli Hazretleri'nin doğduğu köy olan ‘Zülfazl’ ismi neden ‘Solfasol’ olarak değiştirilmiştir. Bu üzerinde durulması gereken bir mesele.

  • Bizim son 200 yıllık maceramız bunun çok çeşitli ve çok örnekleri ile dolu. Batı Avrupa'da İngilizlerin önderliğinde yükselen modern kapitalist Batı uygarlığı karşısında iktisâdî siyâsî ve askerî olarak güç yetiremeyen Osmanlı, bir dünya görüşü ve bir paradigma da geliştirememişti. Zaman içinde self kolonyalizm self oryantalizm de denilebilecek bir anlayış gelişmiş ve bunun çok çeşitli uygulamaları da mevcut.

Sultan 2. Mahmud'un reformlarından bu yana bizim yaptığımız şey tarih dışına düşmemek için, Batı Uygarlığının oluşturduğu akışın dışında kalmamaya çalışmaktır.

Roma ve Kartaca

Ortaya çıkan sathî taklitçilik, bazı ciddi batılılaşma denemeleri, sentez oluşturma düşüncesiyle atılan adımlar, neticede hepsi, bizi ciddi ölçüde “biz” olmaktan çıkarmış; bir başka hâle dönüştürmüştür. Ancak bu dönüşmenin neticesi Batı Avrupa gibi olmak da ol(a)mamıştır. Türk modernleşmesi Japon, Çin, Rus modernleşmesine de benzememiştir. Osmanlı'dan Cumhuriyete genel çizgileri ile olup biten budur.

Bu süreçte Sultan 2. Mahmud’dan bu yana yapılanlar-olanlar bir açıdan iki şekilde ifade edilebilir:

• Birincisi: Modern Batı Uygarlığı karşısındaki negatif pozisyonu, olumsuz durumu batının hegemonyasını tersine çevirebilmek -en azından bir ölçüde geriletebilmek- için, gereğine inanılarak yapılan hamleler çalışmalar reformlar dönüşümlerdir.

• İkinci olarak ise Batı dünyasının üstümüze gelmesine mânî olmak için, yani Roma'nın Kartaca’ya yaptığının bize yapılmaması için, bir takım işlerin oluşların dönüşümlerin reformların inkılapların devrimlerin gerçekleştirilmesidir. Burada bahse konu olan işler, inkılaplar, reformlar, devrimler ne ölçüde gereklidir faydalıdır, bizim bünyemize uygun ve uyumludur? Bu ikinci derece önemli bir meseledir. Hatta bu, çok zaman üzerinde durulmayan bir meseledir.

Ortaya çıkan sathî taklitçilik, bazı ciddi batılılaşma denemeleri, sentez oluşturma düşüncesiyle atılan adımlar, neticede hepsi, bizi ciddi ölçüde “biz” olmaktan çıkarmış; bir başka hâle dönüştürmüştür.
Ortaya çıkan sathî taklitçilik, bazı ciddi batılılaşma denemeleri, sentez oluşturma düşüncesiyle atılan adımlar, neticede hepsi, bizi ciddi ölçüde “biz” olmaktan çıkarmış; bir başka hâle dönüştürmüştür.

Burada söz konusu olan Modern Batı Uygarlığı ve onun egemen elitlerinin bir takım işleri, bizi istiskal ederek yaptırmadan ve/veya bizim varlığımızı ciddi ölçüde ortadan kaldırmadan bizim bu işleri reformları devrimleri gerçekleştirmemizdir. Cumhuriyet’in kuruluş sürecinde gerçekleştirilen inkılaplar ve reformların önemli bir bölümü de, bu kapsamda değerlendirilebilir.

İdeolojilerin merceği ve yabancılaşma

Bu noktada şunu söylemek gerekir ki, ideolojilerin bir merceği varsa gerçeklik ideolojilerin müntesipleri tarafından bu merceklerden kırılmak suretiyle algılanmaktadır demek ki.İdeoloji müntesipleri ekseriyette gerçekliği ideolojik gözlüklerden bakarak algılamaktadır.

Bizde iki asırdır Modern Batı’nın ideolojik paradigmalarının gözlükleri ile kendimize ve hayata bakmak, buna göre bir hatt-ı hareket belirlemek bir vakıadır. Özellikle batıcılığın hâkim olduğu ve had safhaya vardığı Cumhuriyetin kuruluş yıllarında, inşa sürecinde şöyle bir anlayış gelişmiştir:

  • “Modern Batı Uygarlığı ve onun egemen zümreleri bize baktığında, ne görürse rahatsız olur ve rahatsız olduğu olabileceği bu olgu, iş, oluş, süreç, öge, vakıa nasıl bir dönüşüme tabi tutulursa artık rahatsız olmaz” zihniyeti, bir düşünme modeli olarak benimsenmiştir.

Son 200 yılda, özellikle Cumhuriyetin inşa sürecinde, hareket hattına önemli ölçüde yön veren karakteristik öge budur. Hayatın dayattığı zarûrî dönüşümler, tarih dışına düşmemek gayesi ve inancı ile yapışan reformlar haricinde, bu geçerlidir. Bu husus çok önemlidir ve özellikle üzerinde durulmalıdır. Çünkü bu bakış açısı ve bu metodoloji ile birileri, kendi ülkelerinin, medeniyetlerinin, hayat tarzlarının bazı ögelerinden -tıpkı batılılar gibi- rahatsız olmaktadır. Ve sayıca ciddi bir zümrenin bu topraklara cidden yabancılaştığı kesindir. Bu bağlamda Türkiye'de son 25 yıldır çekilen televizyon dizilerinin önemli bir bölümünde evlerde ayakkabı ile gezilmesinin nedense üzerinde durulmayışı, garip işlerden biridir.

İşte Hacı Bayram Veli Hazretlerinin doğduğu köyün Zülfazl olan isminin, Solfasol olarak değiştirilmesinin arka planında yatan zihniyet dünyası budur.

Zülfazl ismi iade edilmelidir

Böyle bir değişikliğin zihniyet dünyamızdaki arka planı bu şekilde izah olunabilir. Ankara’nın mânevî mekânlarından biri olan Zülfazl Köyü’nün “çok faziletli” anlamındaki adı “Solfasol” olarak değiştirilir. “Solfasol” ismi sadece nota adlarından mürekkep bir kelimedir. Zülfazl ile arasında sadece sadâ benzerliği olan böyle bir isim üretilmiş olması, oldukça manidardır.

Milletin, memleketin, devletin derinliği, tarih içindeki varlığı bir açıdan mânevî mimarların eseridir. Az çok bir tarih şuuru ve asgari nezaket, Hacı Bayram Veli gibi mânevî mimarlara hürmeti gerektirir. Şahsen deist veya ateist de olsa, bir milletin mensubu olmak bunu gerektirir.

Senelerdir müze olan Ayasofya Camii ibadete açılmışsa, Hacı Bayram Veli'nin doğduğu yerin Solfasol olan ismi de kaldırılmalı, asıl ismi olan Zülfazl iade edilmelidir. Hacı Bayram Veli Köyü/mahallesi ismi de verilebilir.