Yahudi çağı kapanıyor!

Yahudi çağı kapanıyor!
Yahudi çağı kapanıyor!

Yeni Masonluğun tesisi (1717), Sanayi devrimi (1760), İlluminati’nin doğuşu (1776), ABD’nin kuruluşu (1776), Fransız ihtilali (1789), Yahudi tefeci Nathan Rothschild’in İngiltere’ye taşınmasının (1798) ardından Napolyon 1803’te Avrupa ülkelerine saldırdığında İngilizlerin tefeci Rothschildlerden borç almaya başlaması, aynı günlerde Salomon Rothschild’in Viyana’yı, Calmann Rothschild’in İtalya’yı, Jakop Rothschild’in Fransa’yı mesken tutup devletlere borç vermeye başlaması, dolandırıcı ve tefeci Yahudi John D. Rockefeller hanedanlığının doğuşu (1891), İsviçre Basel’de ilk Dünya Siyonist Kongresinin toplanması (1897), Abdülhamid Han’a yönelik darbe (1908), Birinci Cihan Harbi (1914), Amerikan merkez Bankası’nın Yahudilerin kontrolüne geçmesi (1915), Yahudi Bolşevik ihtilali (1917), Osmanlı Devleti’nin fiilen bitirilmesi (1922), Lozan Muahede ve neticeleri (1923), Hilafetin ilgası (1924), 2. Cihan Harbi ve Yahudi Hitlerin Yahudileri Filistin’e göçe zorlaması (1939), BM’nin kurulması (1945), işgal edilmiş Filistin topraklarında ‘İsrail’ adlı terör oluşumunun resmen ilanı (1948) ve sayılmaya değer pek çok başka hâdiseler serencamında 7 Ekim 2023 tarihine dek süren dönem kâmilen bir “Yahudi çağı”ydı.

Şurası bir gerçektir ki, Gazze direnişi Batıda yeni bir uyanışa sebebiyet vermiş, Yahudi’nin gerçek yüzünün görülmesini sağlamıştır. Ne kadar çabalansa da anlatılabilir gözükmeyen bu gelişme az şey değildir.

Bu hâlin özellikle gençler, akademisyenler, entelektüeller, Hollywood sanatçıları ve hatta siyasetçiler arasındaki tezahürü bir devrin kapanış muştusudur. Olup biten karşısında her türlü tehdit ve şantaj gücüne rağmen Yahudi çaresiz kalmaktadır.

Bir Amerikan askerinin kendini yakarak Amerika’nın İsrail’e şartsız desteğini protesto etmesi, üniversite talebelerinin ayaklanması büyük uyanış ve umutlu geleceğin habercisi olmuştur. Ayrıca polisin Gazze direnişine destek verenlere yönelik merhametsiz davranışları kendi toplumu içinde de derin çatlaklara sebebiyet vermektedir.

7 Ekim 2023’de yepyeni bir boyut kazanan Filistin direnişi sayesinde Yahudi çağının sona ermekte olduğunu açıkça müşahede ediyoruz. Yahudilerin en gözde üniversitesi olan Columbia’da başlayan direnişin, ABD’nin neredeyse tüm üniversitelerine, ardından işçilere değin yayılması ve hatta bazı senato üyelerine bile sirayet edişi yeni bir yüzyıla geçişin emareleri olarak görülmelidir.

Sadece bunlar da değil. Yahudiler arasındaki bazı kimselerin bile siyonizmi lanetliyor olması, Batılı siyasetçilerin şimdilik sayıca az olsa da bu direnişe destek vermesi, BM Genel Sekreterinin bile direniş yanlısı olması normal şartlarda şaşılacak şeylerdir.

  • Filistin’in haklı davası karşısında duran sadece üç zümre var. Bunlardan ilki, işgal edilmiş topraklarda yaşayan siyonistler, ki bunların yüzde 97’si katliamları destekliyor. İkincisi, Yahudilerce esir edilmiş dünya siyasetçileri. Üçüncüsü, yine Yahudilerle maddi çıkar ilişkisi bulunan azınlıktaki bir zümre.

Bu gerçekleri Yahudi yazarlar da haykırıyor artık. Bunlardan biri olan aktivist, yazar, Yahudi Naomi Klein şöyle diyor: “Sizlere söylemek istediğim şey, halkımızın çoğunun sahte putlara taptığıdır. Onun tarafından tutsak edildiler, sarhoş oldular ve kirletildiler. O sahte putun adı siyonizmdir.”

‘Holokost Endüstrisi’ eserinin yazarı olan meşhur Norman G. Finkelstein ise, “Yüzde 97’si Gazze katliamını savunan İsrail’in halkı da devleti de İsrail’i yönetenler de kafayı yemiş!” diyerek ortaya koyuyor tepkisini.

Yahudi çağının kapanmakta olduğunu, zulüm çağından uyanış çağına geçildiğini gösteren daha çok şey mevcut.

Yahudilerin ne denli sapkın bir inanışa sahip olduklarını sayfalarımızda göreceksiniz. Yahudi kimliğinin nasıl bir illet olduğunu Rasülullah (a.s.v.) zamanında yaşanmış bir hâdiseden naklederek devam edelim.

Medine Yahudilerinden Abdullah bin Selam Müslüman oldu ve “Ey Allah’ın Rasülü, Yahudiler iftiracı insanlardır. Eğer onlara bana dair bir şeyler sorup cevabını almadan Müslüman olduğumu söylerseniz, bana iftira edeceklerdir. Benim Müslüman olduğumu söylemeden bana dair fikirlerini onlara sorup, cevaplarını alır mısınız?” der.

Bunun üzerine Rasülullah (a.s.v.) Yahudileri çağırıp Abdullah hakkında sorular sorar. “Onlar da “Abdullah en hayırlımızdır ve en hayırlımızın oğludur, efendimiz ve efendimizin oğludur” der.

Efendimiz (a.s.v.) “Peki, Abdullah’ın Müslüman olduğunu söylesem” buyurunca Yahudiler, “Haşa! Allah korusun” der. Bu sırada Abdullah bin Selam ortaya çıkıp, “Ben Allah’tan başka ilah olmadığına ve Muhammed’in de onun elçisi olduğuna şehadet ederim” diyerek imanını ilan eder.

Bunun üzerine az önce Abdullah için methüsenalarda bulunan Yahudiler, vahşi yüzlerini gösterip, “Vallahi sen, en şerlimiz ve en şerlimizin oğlusun” deyince Abdullah, “Ey Allah’ın Rasülü işte korktuğum şey buydu” der. İmam Suyuti’nin el-Hasâisu’l Kübra adlı eserinde yer alan bu rivayet bize Yahudi karakterinin nasıl bir habis illet olduğunu ifşa eder.

Kaldı ki Allah-ü Teâlâ bu musibet kavim hakkında bütün insanlığı ikaz etmiş ve lanetlik bir kavim oldukları beyan buyurmuştur. Ayrıca Yahudilerin “kendilerinin Allah’ın en seçkin milleti, O’nun evlâtları” olduğu ve “ne yaparlarsa yapsınlar, cehennemde sayılı birkaç gün dışında azap görmeyecekleri” iddiaları reddedilmiş, onların “yaptıklarının bedelini misliyle görecekleri” ve “yapmış oldukları kötülükler sebebiyle asla ölmek istemedikleri” beyan buyrulmuştur.

“Ergenlik çağına ulaşmamış Hristiyan bir erkek çocuk kaçırılır veya bazen satın alınıp bir yerde gizlenir. Çocuğun gizlendiği yer, Yahudi cemaatinin önde gelenlerinden birinin evi veya sinagogdur. Çocuk burada ölüm gününe kadar saklanır. Uzak ve yakın diyarlardan törene katılacaklar gelir, işkence ve idam aletleri hazırlanır.

Kurban zamanı (genelde gece), kalabalık, infaz alanı olan sinagoga gelir. Çocuk göstermelik mahkemede yargılanır. Çıplak ve bağlı olan çocuk hâkim önüne çıkarılır. En nihayetinde ölümle cezalandırılır. “Mahkeme” sırasında çocuğa çeşitli işkenceler yapılır. İşkence çeşitleri, kötürüm etme, erkeklik uzvunun kesilmesi, iğnelerle vücudu delme, yumruk ve tokat atma, elleri arkadan bağlayıp el bileklerinden tavana asma ve kırbaçlamadır.

Sonunda dikenli dallardan yarı baygın çocuğun kafasına taç yapılır, bağlanır veya çarmıha çivilenir. Çocuğun elleri, ayakları ve cinsel bölgesi başta olmak üzere bedeninden akan kanlar kâse veya bardaklara toplanır. Sonunda çocuk, kılıç, mızrak veya bir hançerin kalbine saplanmasıyla öldürülür. Ölü beden çarmıhtan çıkarılıp gizlenir yahut yok edilir, fakat bazen de kara büyü yapmak için kullanılır.”

İğneli fıçı yahut kan ritüeli olarak da bilinen bu Yahudi vahşetinin Gazze soykırımı sürerken 2024 yılının ilk cumartesi günü, New York’un Brooklyn bölgesinde bulunan ‘Chabad-Lubavitch World Headquarters’ adlı sinagogda yeniden ortaya çıkışı da uyanışı tetikledi.

Çocuk kaçırma, organ çalma, çocuklara ve hatta bebeklere tecavüz ve bunların etkili kişilere tuzak amaçlı yem yapılması, iktisâdî terör, Osmanlı örneğinde olduğu üzere ekmek, yer-yurt verenin gözünü çıkarma, şeytanı anaları olarak bilmeleri, Allah’a, peygamberlere dahi iftira etmeleri, gasp, cinayet, yeryüzünü ve içindekileri ifsad, kendilerini üstün görme, başkalarının ırz, nâmus, mal ve canlarını kendilerine helâl görme, öldürmekten, çalmaktan zevk alma, tefecilik, başkalarının malına çökme, kan içme, katliam, soykırım diyerek çoğaltılabilecek insan izzet ve şerefine yakışmayan hâllerin tümünü bir kimlik ve inanca dönüştüren bu kavim, en büyük bozgun gününün gelmesi için çalışıyor.

İnsan devşirme ve insanların zaaflarını fırsata çevirme konusunda çok mahir olan bu kavim, kendine hizmet etmeyen İsrailoğullarına mensup kimseleri bile gözünü kırpmadan ateşe atabilir. Ülkemizde ve dünyada bu kavim ile inançlarına dair sayısız kitap neşredilmiştir. Bu kitapların bir kısmı bizatihi Yahudi ve siyonistlerce yazılmış, bir kısmıysa Müslüman veya Hıristiyan gözüken Yahudilerin devşirdiği kimselerce kaleme alınmıştır.

Türkiye’de bunlardan çok fazla mevcuttur. Bu isimlerin bazıları Türk ve Müslüman görünmekle beraber çoğunlukla ülkemizde bolca bulunan kripto Yahudilerdir. Kimileri ise devşirilmiş zavallılardır. Bu kitapların pek çoğu Yahudilerin açık veya gizli propagandasını yapar. Kimi Yahudilerin yazdığı ifşa kitapları da vardır ki, bunlar içeriden sızan ve Yahudilerin gerçek yüzünü ortaya koyan eserlerdir. Bunların bazılarıysa Yahudi’yi yenilmez ve erişilmez bir güç gibi göstermek ve bu yolla diğer insanları yıldırmak için kaleme alınmış propaganda eserleridir.

Kendi içlerinden çıkan bir peygamber olan Hz İsa’nın (a.s.) tebliğ ettiklerini tahrip ederek yeni bir din uyduran da onlardır. Hâlen işgal altındaki Filistin İslam topraklarında yaşayan Haham Baruch Efrati, Ağustos 2015’de “Hıristiyanlık ve onlara ait peygamber kıssaları 1 ila 15’inci asır arasında yaşamış Yahudi hahamlarca yazıldı” diyerek bu gerçeği itiraf etmiştir.

İncil ve Hz İsa (a.s.) için yaptıklarını, İslam ve Hz Ali (k.v.) için de İbn-i Sebe gibileri üzerinden denemişlerdir. Allah-ü Teâlâ’nın koruması altındaki vahyi, İslam’ı, Kur’an-ı Kerim’i tahrif etmeyi başaramasalar da Şia olarak karşımıza çıkacak bir çıban üretmeyi becermişlerdir.

Yahudiler hakkında bir şeyler okumak ve yazmanın ne kadar elem verici bir şey olduğunu bu sayıyı hazırlarken yakînen müşahede ettik. Zordu ama yapmak zorundaydık. Çünkü düşmanını hakkıyla tanımayan ve gerektiği gibi tedbir almayanlar yenilmeye mahkûmdurlar. Öte yandan “Ey iman edenler! Yahudileri ve Hıristiyanları veli, dost, rehber edinmeyin! Onlar birbirlerinin dostudurlar. Sizden kim onları dost edinirse şüphesiz o da onlardandır” ayet-i celilesi mucibince biz her ikisinden de beriyiz.

Bu sayının ardından Allah nasip ederse Hıristiyanlığı inceleyen bir sayı neşredeceğiz. Sonra belki İslam’ın temel unsurlarını ele alan bir başka sayı gelecek.

Doğan her yeni günün, Yahudi ateşinin söndüğü, insanlığın bu şer ağının pençesinden kurtulup hidayete eriştiği günler olması niyazı ile...

Vesselam!