‘Yahudi Devleti’nin kuruluşu ve istihbaratın ehemmiyeti

Düşmanın ne yapacağını önceden öğrenebilmek günümüzde de istihbarat mesleğinin en önemli görevidir. Bu toplantının ardından Yahudiler, İngiliz kuvvetlerine dayanmadan Burak Duvarı’nda ibadet etme haklarını kendileri korumaya karar verdiler. Artık yeni oluşturdukları Yahudi militan grubu “Haganah” tarafından korunacaklardı. “Haganah” İbrani dilinde “savunma” anlamına gelir.
Düşmanın ne yapacağını önceden öğrenebilmek günümüzde de istihbarat mesleğinin en önemli görevidir. Bu toplantının ardından Yahudiler, İngiliz kuvvetlerine dayanmadan Burak Duvarı’nda ibadet etme haklarını kendileri korumaya karar verdiler. Artık yeni oluşturdukları Yahudi militan grubu “Haganah” tarafından korunacaklardı. “Haganah” İbrani dilinde “savunma” anlamına gelir.

Parayla satın alınan bazı Arap muhbirlerden oluşan ağ daha da genişletildi. Kasıtlı yanlış bilgilendirmelerle karşı tarafta bölünmeler yaratmak için bir “Haganah Politika Departmanı” kuruldu. Daha sonra İsrail istihbarat dünyasında efsane hâline gelecek olan adamlar, gösterişli ve iddialı becerilerini 2. Dünya savaşı öncesi dönemde geliştirdiler. Haganah, Filistin topraklarındaki bütün kuvvetler/örgütler içinde en fazla bilgi sahibi olandı.

John le Carre,“Gizli servisler, bir ülkenin politik açıdan sağlığının ölçüsü ve bilinçaltının gerçek dışavurumudur” der. İncil’de de belirtildiği gibi casusluk mesleği İsrailoğulları arasında her zaman saygı duyulan bir meslek olarak kabul edilmiştir. Yahudilerin kendilerini diğer insanlardan “üstün (Allah tarafından seçilmiş ırk)” olarak görmelerinin bu kabullerinde belirleyici olduğu kesindir. Ama Yahudilerin bu sapkın bakışları, istihbarat mesleğinin devletlerin ve milletlerin hayatında çok önemli yeri olduğu gerçeğini değiştirmez. Günümüzde uluslararası ilişkilerin çok karmaşık hâle gelmesi ve bu ilişkilerde yüksek teknolojinin etkisinin çok artması, istihbarat mesleğinin önemini de olağanüstü arttırmıştır.

Irkçı inançlarının oluşmasından itibaren inançlı Yahudiler, kendilerince dünyanın en mukaddes duvarına, “Büyük Herod”un Kudüs’teki sözde İkinci Tapınağının tek kalıntısına ‘Ağlama Duvarı’na gelmişlerdi. Bu duvarın gerçek adı ‘Burak Duvarı’dır. Peygamberimiz Hz. Muhammed, Miraç’a çıkarken Burak adlı binitini buraya bağladığı için bu adı almıştır.

Hepsi siyah kıyafetlere bürünmüş, ellerinde dua kitapları taşıyan bu Yahudiler, Mescid-i Aksâ’nın bir parçası olan yüksek duvara yüzlerini dönüp dua okumak için asırlar boyunca buraya gelmişlerdi. Ama 1929 yılının Eylül ayında bir Cuma Şabatı hepsinden farklıydı. Hahamlar olabildiğince çok sayıda inançlı Yahudi’yi, hem cemaat duası etmek hem de bunu yapmaya hakları olduğunu Müslüman Araplara göstermek için buraya toplamışlardı. Amaç, ibadetin yanı sıra siyonizm için etkileyici bir sembol sunmak ve sayıca kendilerinden çok fazla olan Arap halklarına asla sindirilemeyeceklerini göstermekti.

Vakit öğleyi bulduğunda sarı kumtaşı duvarın önünde dua edenlerin sayısı bine yaklaşmıştı. Seslerinin yükselişi ve alçalışı kendine has bir ahenge sahipti ve buna özellikle dikkat ediyorlardı.

Aniden, şok edici bir hızla taşlar, kırık şişeler ve toprak doldurulmuş konserve kutuları üzerlerine yağmaya başladı. Saldırı, Burak Duvarı’nın etrafında yüksek yerlere yerleşmiş Araplar tarafından gerçekleştirilmişti. Bu beklenmedik saldırıda ölen olmamıştı ama yaralıların sayısı çok fazlaydı.

Mossad’ın temelleri atılıyor

O gece Filistin’deki Yahudi toplumunun liderleri bir araya geldiler. Dikkatle planladıkları gösterilerinde önemli bir noktayı gözden kaçırmış olduklarını hemen anlamışlardı: İyice bunalttıkları Arapların kendilerine saldırabileceğini tahmin edememişlerdi. Toplantıda bulunanlardan kıdemli bir Yahudi, gelenekleri gereğince hepsi adına konuştu: ‘’Mukaddes kitabı hatırlamamız gerek. “Kral Davud” tan bu yana insanlarımız daima zekâya ve bilgiye sığındılar.” (Onlar Kral dese de Hz Davud bir Peygamber’dir)

Bu toplantıda yoğun tartışmalarla birlikte sürekli ‘’Türk kahvesi’’ ve hamur tatlıları tüketilirken ileride dünyanın en güçlü ve en acımasız örgütlerinden birinin temelleri atılıyordu: MOSSAD’ın…

Ama MOSSAD’ın resmî olarak kurulması için daha çeyrek asır geçmesi gerekecekti. O toplantıya katılan Yahudi liderlerin müşahhas olarak teklif ettikleri tek şey, mümkün olduğunca para biriktirerek bir araya getirmek ve diğer Yahudilerden de aynı şeyi istemekti. Paranın ne kadar önemli olduğunu o zaman da biliyorlardı. Toplanacak para, Yahudilere karşı hâlâ hoşgörülü olan Araplara “rüşvet” olarak verilecek ve Yahudilere karşı düzenlenecek saldırıları önceden haber vermeleri istenecekti.

İstihbaratın en önemli görevi

Düşmanın ne yapacağını önceden öğrenebilmek günümüzde de istihbarat mesleğinin en önemli görevidir.

Bu toplantının ardından Yahudiler, İngiliz kuvvetlerine dayanmadan Burak Duvarı’nda ibadet etme haklarını kendileri korumaya karar verdiler. Artık yeni oluşturdukları Yahudi militan grubu “Haganah” tarafından korunacaklardı. “Haganah” İbrani dilinde “savunma” anlamına gelir.

‘Haganah Politika Departmanı’

Filistin’in her tarafından genç Yahudiler Haganah’a katılmak için geliyorlar ve güçlü bir gizli ordunun temelini oluşturuyorlardı. Fizîkî açıdan sert, güçlü ve çöl tilkileri kadar kurnaz…

Parayla satın alınan bazı Arap muhbirlerden oluşan ağ daha da genişletildi. Kasıtlı yanlış bilgilendirmelerle karşı tarafta bölünmeler yaratmak için bir “Haganah Politika Departmanı” kuruldu. Daha sonra İsrail istihbarat dünyasında efsane hâline gelecek olan adamlar, gösterişli ve iddialı becerilerini 2. Dünya savaşı öncesi dönemde geliştirdiler. Haganah, Filistin topraklarındaki bütün kuvvetler/örgütler içinde en fazla bilgi sahibi olandı.

David Ben-Gurion ve Yitzhak Rabin de 1942 yılında Yahudi milletinin geleceği ile ilgili önemli kararlar almak amacıyla Hayfa’da toplanan gruba dâhildi. Bu toplantıda, Nazi katliamından kurtulanların “ruhsal vatanlarına(!)” getirilmesine karar verildi.

O dönemde Filistin, İngiliz manda yönetiminin işgali altındaydı. Ben-Gurion’un, Haganah’ın istihbarat kapasitesinin arttırılması yönündeki teklifi toplantıda büyük yankı uyandırdı. Daha fazla muhbir göreve alınacak, komünizmi yaymak ve Yahudi toplumunda bölücülük yaratmak için uğraşan Yahudileri ortaya çıkarmak için bir Kontra İstihbarat birimi kurulacaktı. Bu yeni birim ‘Rigul Hegdi’ olarak bilinecek ve sürekli yolculuk yapan bir pazarlamacı kılığına giren eski bir Fransız Yahudi paralı askeri tarafından yönetilecekti.

Kısa süre sonra Rigul Hegdi’nin tespit ettiği Yahudiler, Haganah’ın önüne getirilmeye başlandı. Buradaki kısa yargılamada suçlu bulunanlar ya ağır şekilde dövülerek cezalandırılıyorlar ya da şehir yakınındaki tepelerde başlarının arkasına sıkılan bir kurşunla idam ediliyorlardı.

Bütün bu uygulamalar Mossad’ın daha sonra sergileyeceği acımasızlığın öncü göstergeleri gibiydi.

Ağustos 1945’te Japonların yenilgisiyle 2. Dünya Savaşı sona erdikten sonra Müttefik Kuvvetlerin Askerî istihbarat birimlerinde görev yapmış olan Yahudiler, tecrübelerini Haganah ile paylaşmak için Filistin’e geldiler. Ben-Gurion’un daha önce defalarca sözünü ettiği ‘’şey’’ için yani “Bağımsızlık Savaşı” için artık her şey hazırdı.

Her şey hazırdı ama Araplarla Yahudiler arasında çatışmayı asıl tetikleyecek olayın; Almanya’da kurtulan Yahudilerin Avrupa’dan Filistin’e getirilmesi için düzenlenecek operasyon olduğunun da herkes farkındaydı. Yahudiler demiryoluyla ya da karayoluyla Balkanları geçiyor, Akdeniz’den karşıya geçerek Filistin kıyılarına ulaşıyorlardı. Su üzerinde yüzebilecek her şey bunun için hizmete sokulmuştu. 1940 yılındaki Dunkerk olayından/Fransa’daki İngiliz askerlerinin Almanlardan kurtulmak için Manş denizini geçip İngiltere’ye kaçmalarından bu yana böyle bir kurtarma operasyonu görülmemişti.

Hayfa ve Tel Aviv arasındaki kıyılarda gelen Yahudileri bekleyenler, Dunkerk’ten İngiltere’ye aynı şekilde kaçan İngiliz askerlerdi. Bu askerler, gelen Yahudileri “kıyıya çıkarmamak için” emir almış olan askerlerdi. Zaman zaman gelen Yahudilerle bu askerler arasında çatışmalar da yaşanıyordu.

Ama belki de kendi kaçışlarının anısı hâlâ zihinlerinde canlı olduğundan çoğu zaman bir tekne dolusu Yahudi mülteci kıyıya yaklaşırken askerler başka tarafa bakıyorlar, gelenleri engellemiyorlardı.

David Ben-Gurion, bu tür şefkat gösterilerinin önemli olduğunu ama yeterli olmadığını değerlendiriyordu. Artık Yahudi devletinin kurulma zamanının geldiğine karar verdi. Bu da ancak güç kullanılarak yapılabilirdi. 1946 yılında birbirinden bağımsız olan Yahudi yeraltı direniş örgütlerini birleştirdi. Araplara karşı gerilla savaşı başlatılması için gerekli emri verdi.

Yahudi örgüt liderleri bunun tehlikeli bir kumar olduğunun da farkındaydılar. Ben-Gurion, “savaşta her şey mubah” politikasını izledi. Çok geçmeden inanılmaz vahşetler sergilenmeye başladı. Düşman ile işbirliği yaptığından şüphelenilen Yahudiler görüldükleri yerde vuruluyorlardı. Arap köyleri ateşe veriliyordu.

İsrail kuruluyor

Haganah için istihbarat her şey demekti. Yahudilerin Araplara sanıldığından daha sert ve güçlü olduğu izlenimini verebilmek için yanlış bilgiler de yayılıyordu. Nihayet Şubat 1947’de İngiltere, Mayıs 1948’e kadar Filistin’den çekilme kararı aldı. 14 Mayıs 1948’de ‘İsrail Devleti’ kuruldu. Bu tarihten itibaren İsrail Devleti meselesiyle Birleşmiş Milletler ilgilenecekti.

David Ben-Gurion, İsrail Devleti’nin ilk Başbakanı oldu. Başbakan Ben-Gurion, 2 Mart 1951’de görevdeki beş istihbarat servisinin liderlerini makamına çağırarak, İsrail’in ülke dışındaki bütün istihbarat çalışmalarını “Ha Mossad le Teum (Koordinasyon Enstitüsü)” adıyla kurulan yeni bir servise bıraktığını açıkladı. Günlük kullanımda bu servisin adı MOSSAD’a dönüştü. Mossad, İbranicede “enstitü” demektir. Reuven Shiloah, Mossad’ın ilk başkanı oldu.

“Hile yoluyla savaşacaksın”

1929 yılının Eylül ayında Kudüs’te yapılan Yahudi liderler toplantısından sonra geçen ve tamamı olaylarla dolu olan yirmi sekiz (28) yıldan sonra, İsrail Devleti nihayet dünyanın en güçlü istihbarat kurumlarından biri ve en acımasızı olan MOSSAD’ı ortaya çıkarmıştı.

“Hile yoluyla savaşacaksın” Mossad’ın ünlü prensibidir. Bu prensip, İsrail’in kurulduğu tarihten bu güne adım adım ve yasa dışı genişlemesini de uyguladığı dış politikayı ifade ediyor. İsrail Parlamentosu Knesset’teki “İsrail’in sınırları Nil’den Fırat’a kadardır” yazısı ve bu iddiayı ifade eden İsrail bayrağı da Türkiye’nin Güneydoğusunu İsrail’in sınırları içinde gösteriyor.

İşte İsrail budur.