“Yayıncılığı en çok darbeler akamete uğrattı”

Lisans eğitimini 2002 yılında İstanbul Bilgi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler ve Ekonomi bölümlerinde ve doktora eğitimini de 2010 yılında İstanbul Üniversitesi Sosyoloji Bölümünde tamamladı. Sosyolojik teori, şarkiyatçılık, öteki, Türkiye’de toplumsal değişim ve tabakalaşma alanlarında çalışmalar yapmakta. Hâlen İstanbul Medeniyet Üniversitesi Sosyoloji Bölümünde öğretim üyesi olarak çalışıyor. “Marx ve Weber’de Doğu Toplumları”, “Türkiye’de İş Ortaklıkları”, “Marx an Weber on Oriental Societies”, “Türkiye’de Toplumsal Değişim”, “Eurocentrism at the Margins: Encounters, Critics and Going Beyond ve Debates on Civilization in the Muslim World: Critical Perspectives on Islam and Modernity” adlı kitapları ve çok sayıda makalesi bulunmaktadır.
Lisans eğitimini 2002 yılında İstanbul Bilgi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler ve Ekonomi bölümlerinde ve doktora eğitimini de 2010 yılında İstanbul Üniversitesi Sosyoloji Bölümünde tamamladı. Sosyolojik teori, şarkiyatçılık, öteki, Türkiye’de toplumsal değişim ve tabakalaşma alanlarında çalışmalar yapmakta. Hâlen İstanbul Medeniyet Üniversitesi Sosyoloji Bölümünde öğretim üyesi olarak çalışıyor. “Marx ve Weber’de Doğu Toplumları”, “Türkiye’de İş Ortaklıkları”, “Marx an Weber on Oriental Societies”, “Türkiye’de Toplumsal Değişim”, “Eurocentrism at the Margins: Encounters, Critics and Going Beyond ve Debates on Civilization in the Muslim World: Critical Perspectives on Islam and Modernity” adlı kitapları ve çok sayıda makalesi bulunmaktadır.

Yakın zamanda yayıncılık üzerine yapılmış en önemli projelerden birisi olan “Türkiye’de Yayıncılığın Hafızası Projesi” üzerine Doç. Dr. Lütfi Sunar ile konuştuk.

Niçin ‘Türkiye’de Yayıncılığın Hafızası’ projesini ortaya koymak ihtiyacı hissettiniz?

2014 yılından itibaren yürütülen İslamcı Dergiler Projesi (İDP) ile birlikte basılı kaynakların arşivlenmesi ve kullanıma açık hâle getirilmesiyle ilgili çalışmaların Türkiye genelinde oldukça zayıf olduğunu farkettik. Üç aşamalı gerçekleştirilen bu projenin son ayağı 1980 sonrası dergileri kapsamaktaydı. Bu dönemde yayıncılık yapmış isimler canlı birer şahid olmalarına rağmen yazılı kaynakların dışında hikâyeleri dinlenmemişti. İDP sözlü tarih çalışması ile bu dergilerin çıkarılma süreçlerini, dönem etkisinin yayıncılığı şekillendirme biçimlerini ve bu isimlerin yaptıkları yayınlar ile Türkiye gündemini belirlemelerini dinlemiş olduk. İDP 2019 yılında tamamlanarak sona erince ortaya çıkan boşluğu Türkiye’de Yayıncılığın Hafızası sözlü tarih projesi ile daha kapsamlı bir zeminde tamamlamaya karar verdik.

Proje kapsamında şimdiye kadar neler yapıldı?

Evvela uzun bir saha araştırması, isimlerin belirlenmesi ve bu isimler hakkında gerekli bilgilerin toplanması süreci geçirdik. Bu araştırmalar neticesinde, içinde yayıncı ve editörlerin bulunduğu 30 ismi tespit ettik. Bu 30 isim hakkında ilgili verileri, onların yaptıkları yayınları, kitap, dergileri ve varsa kendi yazılarını araştırma ekibimizle birlikte inceledik. Ve bunlar üzerinden bir çerçeve çıkardık. Bu çerçeve aynı zamanda ortak yayın yapma biçimlerini, yayıncılık mekânlarını ve bu isimleri birbiri ile olan ilişkilerini kısmen ortaya çıkardı. Yazılı metinler üzerinden elde ettiğimiz bu genel çerçeve ışığında suâller hazırladık. Salgından dolayı yavaşlasak da hedefimiz 30 ismin anlatacaklarını dinlemek. Görüşmeler tamamlandıktan sonra iki hafta içerisinde proje sitesinde, www.tyh.org.tr/’de aynen yayımlanıyor. Ayrıca görüşmelerin ulaşımını daha da kolaylaştırmak için her bir görüşmeyi podcast kayıtlar olarak İLEM podcast kanallarından açıyoruz.

Yayıncılık hayatımızın en büyük kırılma noktaları nelerdir?

Siyasi süreçleri, darbeler, askerî müdahaleler gibi hem sistemin işlevinin durdurulduğu, hem de sosyo-kültürel süreçlerin akâmete uğradığı kırılmalar, yayıncılık için de önemli evreler arasında diyebilirim. Yayıncılık faaliyetinin yapıldığı mekânlar 1990’lara gelene kadar yani dernekleşme öncesinde birer sivil toplanma alanı işlevi görüyor. Sadece basılı bir metin elde etme ve bunu satma değil, aynı zamanda üretilen bu düşünce dünyasının paylaşıldığı, tartışıldığı ve çoğaltıldığı mekânlar buralar. Bu sivil alanlarda buluşma ve örgütlenme, her görüşten yayıncı için geçerli bir vak’a. Ve çoğunlukla politik bir tabana da hitap etmekte. Bu politik taban ile sistem arasındaki gerilim aynı olmakla birlikte buna maruz kalan ideolojik gruplar değişmekte.

  • Bu mânâda darbeler, edebiyat dünyasında birikime, sürekliliğe ihtiyaç duyan kültürel çalışmalar için büyük yarıklar oluşturmakta. 1971 Muhtırası, 1980 Darbesi, 28 Şubat 1997 gibi tarihler farklı görüşlerdeki yayıncıların kitaplarının toplatılması, yayın süreçlerinin kesintiye uğraması ve yayıncılık mekânlarının dağılması ile sonuçlandı. Fakat bir yanıyla kültürel birikimin sürekliliğinde yarıklar açarken diğer yandan yayıncılığın yönünün, muhtevasının ve fikir izleklerinin değişimine de yol açmıştır bu dönemler.

Yayıncılığın dünü ve bugününü kıyaslarsanız, nereye gidiyoruz sizce?

Bu soru, uzun yıllar yayıncılık yapmış yayıncı ve editörlerin daha derinden vereceği bir cevaba sahip. Yaptığımız görüşmelerden elde ettiğimiz ortak nokta üzerinden gidecek olursak yayıncılık, Türkiye’nin kolektif kültürel hafızasının taşıyıcı kolonları arasında. Bu birikimin altını çizmekte fayda var. Dinamik bir üretim sürecine sahip Türkiye’de yayıncılık hep böyle olmuştur. Yayınevleri kapansa dahi kendi içinden yeni damarlar ve yollar oluşturarak sürmeye devam etmiştir.

  • Bilhassa 1970’ler ve 1980’ler boyunca yayıncılık etrafında oluşan derin bir birikim var; daha geçişli ve daha iç içe bir kültür yaşamı ve yayıncılık âlemi. Bu, bizim için çok daha kıymetli. Türkiye toplumunda, çoğunlukla ideolojik bağlamın ötesinde, bir kaynaşmışlık ve birliktelik söz konusu… Biz bu kopuklukları birbirlerine bağlayacak ipuçlarını bulmak ümidiyle tamamlamaya çalışıyoruz.

Şifâhî tarih Türkiye’de ihmâl edilen bir alan öyle değil mi? Ayrıca sizin bu çalışmadan hedefiniz nedir?

Ne yazık ki öyle. Şifâhî tarih, toplum tarihî araştırmalarında uzun yıllardır kullanılan bir araştırma usûlü. Özellikle yazılı kaynaklardan edindiğimiz bilgileri yer yer onaylayan ve yer yer bu bilgilerin daha geniş bir alanda değerlendirilmesine imkân tanıyan bir usûl. Malzemeyi üretmenin, bunu ilgilileri ile paylaşmanın yanında bu sahaya nasıl yaklaşılacağı ve bu malzemenin nasıl işleneceği hakkında da çalışmalar yapıyoruz. Bu amaçla yakın zamanda gerçekleştireceğimiz “sözlü tarih atölyesi” ile alanda çalışan akademisyen, öğrenci ve ilgililere sözlü tarih yöntemini tanıtmanın yanı sıra Türkiye’de yayıncılığın serüvenini alanın uzmanı isimlerden de dinleyeceğiz. Malzeme açığa çıktıkça bu alanda yapılabilecek çalışmalar da çeşitleniyor. Nasıl ki, İDP sözlü tarih çalışması bize yayıncılık alanındaki eksik malzemeyi gösterdi ve TYH’yi bu eksik tespitinin üzerine inşa ettik, TYH’nin çıktıları ile de yeni çalışmalar yapılacaktır.