Yeni dünya düzeni: Önce öldür, sonra özür dile

Sir Chilcot'un açıkladığı rapor tamı tamına 2 milyon 600 bin kelimeden oluşuyordu. Yönetim özeti 150 sayfa olan raporun tamamı ise 6255 sayfayı buluyordu. Raporun içeriğinde ise her hangi bir sürpriz yoktu. Aslında tam da beklenildiği gibiydi. Kimse kamuoyu tepkisi yüzünden başbakanlığı bırakmış birine övgüler yağacağını beklemiyordu zaten. Sir Chilcot ise konuşmasında Blair'e yüklendikçe yükleniyordu. Sir Chilcot diyordu ki:

“İngiltere, Irak'ın silahsızlanması konusunda barışçıl seçenekleri tüketmeden işgal kararı almıştır. Askeri harekât son seçenek değildi.”
Sir Chilcot'un açıkladığı rapor tamı tamına 2 milyon 600 bin kelimeden oluşuyordu. Yönetim özeti 150 sayfa olan raporun tamamı ise 6255 sayfayı buluyordu. Raporun içeriğinde ise her hangi bir sürpriz yoktu. Aslında tam da beklenildiği gibiydi. Kimse kamuoyu tepkisi yüzünden başbakanlığı bırakmış birine övgüler yağacağını beklemiyordu zaten. Sir Chilcot ise konuşmasında Blair'e yüklendikçe yükleniyordu. Sir Chilcot diyordu ki: “İngiltere, Irak'ın silahsızlanması konusunda barışçıl seçenekleri tüketmeden işgal kararı almıştır. Askeri harekât son seçenek değildi.”

11 Eylül 2001 tarihi bir milat oldu. “Küresel terörle mücadele” adına önce Afganistan, sonra Irak işgal edildi. Bu işgallerde Oğul Bush’a yancılık yapan Blair İngilteresi, Chilcot raporuyla günah çıkarma peşine düştü. Madem öyle, Sir Chilcot işgalden bu yana Basra petrollerinden İngiltere hazinesine aktarılan gelirin miktarını açıklamakla işe başlamalıydı. Madem öyle, Londra'nın orta yerine koca bir anıt diktirip üzerine “Biz, yeryüzünün en zalim ırkı Anglosaksonlar, Irak'ta ölümüne sebep olduğumuz milyonu aşkın sivilden dolayı özür diliyoruz.” yazdırmalıydı. Yeni dünya düzeninin şifresi “Önce öldür, sonra özür dile” mi yoksa?

Takvimler 28 Temmuz 2002 tarihini gösterdiğinde ABD Başkanı George W. Bush, İngiltere Başbakanı Tony Blair'den gizli bir mesaj aldı. Mesajda şunlar yazılıydı: “Ne olursa olsun ben senin yanında yer alacağım. Fakat şimdi vakit, zorluklar üzerine kafa yorma vakti. Bu konudaki planlama ve strateji şimdiye dek olanların en zorlusu. Bu iş, bir Kosova veya Afganistan değil. Hatta Körfez Savaşı bile değil.”

İki kafadar sekiz ay sonra, 20 Mart 2003'de başlayacak “Irak'ı Özgürleştirme Operasyonu” için düğmeye çoktan basmış, planlama ve strateji üzerinde yoğunlaşmaya başlamışlardı bile.

Chilcot raporu

Tony Blair 2007 yılında başbakanlık ve İşçi Partisi başkanlığından ayrılınca yerini eski maliye bakanı Gordon Brown aldı. Kamuoyunun beklentilerini yerine getirmek için 2009 yılında Sir John Chilcot başkanlığında “Irak Soruşturma Komisyonu” teşkil edildi. Komisyon, 2001 yazından 2009 Temmuz sonuna değin Irak konusunda olan biten ne varsa tam yetkili olarak soruşturmaya başladı. Soruşturmanın başlangıçta bir yıl civarında sürmesi öngörülmüştü. Ancak soruşturma tam yedi yıl sürdü. Bu yedi yıl zarfında Tony Blair ve Gordon Brown dâhil pek çok üst düzey ismin de yer aldığı 150 kişi komisyona ifade verirken yaklaşık 150.000 civarında resmi evrak komisyon tarafından incelemeye alındı. Yedi yıllık komisyon çalışmalarının İngiliz hükümetine maliyeti 10 milyon sterlini buldu. Bu arada beş kişilik komisyon, üyelerinden Sir Martin Gilbert'i kaybetti. Kamuoyunun meraklı bekleyişi gittikçe uzarken beklenen an nihayet geldi. Ve 6 Temmuz 2016 günü Sir John Chilcot kameraların karşısına geçerek raporun tamamlandığını açıkladı.

Rapor ne diyor?

Sir Chilcot'un açıkladığı rapor tamı tamına 2 milyon 600 bin kelimeden oluşuyordu. Yönetim özeti 150 sayfa olan raporun tamamı ise 6255 sayfayı buluyordu. Raporun içeriğinde ise her hangi bir sürpriz yoktu. Aslında tam da beklenildiği gibiydi. Kimse kamuoyu tepkisi yüzünden başbakanlığı bırakmış birine övgüler yağacağını beklemiyordu zaten. Sir Chilcot ise konuşmasında Blair'e yüklendikçe yükleniyordu. Sir Chilcot diyordu ki:

“İngiltere, Irak'ın silahsızlanması konusunda barışçıl seçenekleri tüketmeden işgal kararı almıştır. Askeri harekât son seçenek değildi.”

Yine diyordu ki:

"Irak o dönemde herhangi bir tehdit teşkil etmiyordu. Kesin bir şekilde ülkenin kitle imha silahlarının risk teşkil ettiği yönündeki hükmün de haklı bir gerekçesi yoktu."

Ve yine diyordu ki:

"İngiltere'nin Irak politikası kusurlu istihbarata dayalıydı. İstihbarat sorgulanmalıydı ancak bu yapılmadı."

Chilcot, Blair'i doğrudan sorumlu ilan ediyordu:

"Dönemin başbakanı Tony Blair'in, 'Irak'ta işgal sonrası yaşanacak problemler önceden bilinemezdi' şeklindeki görüşü doğru değildi. Irak'ta iç savaş ve El Kaide'nin faaliyet gösterme riski olduğu yolunda uyarılar vardı."

Sir Chilcot'un açıkladığı rapor tamı tamına 2 milyon 600 bin kelimeden oluşuyordu.
Sir Chilcot'un açıkladığı rapor tamı tamına 2 milyon 600 bin kelimeden oluşuyordu.

Blair ise yapılan hatalardan dolayı özür diliyordu. Ama bu özür, kabahatini örtmeye yetmiyordu. Çünkü hala işgali savunmaya devam ediyor, “Bugün aynı şartlarda olsam yine aynı kararı alırdım” demekten bir türlü vazgeçmiyordu.

Kim kimden özür diliyor?

Blair'in özrü, Irak ve Iraklılardan özür dileme anlamı taşımıyor. Hala işgali savunan birinden böyle bir beklenti içerisinde olmak fazla iyimserlik olurdu doğrusu. Blair, kendi kamuoyundan özür diliyor. Savaşta ölen 179 İngiliz askeri var her şeyden önce. Ölen askerlerin yakınları tarafından 2010 yılında Blair'e karşı açılan dava halen devam ediyor. Bu ailelerin Blair'e duydukları öfkeyse bir türlü dinmek bilmiyor. Irak'ta kardeşini kaybeden Sarah O'Connor: “Dünyanın en büyük teröristi Tony Blair'dir” diyerek kameraların önünde tepkisini dile getiriyor. Blair elbette suçlu. Blair elbette terörist. Irak işgalinden bu yana gerçek sayısı hala bilinemeyen milyonu aşkın Irak'lı sivilin ölümünden, bütün bir halkın yaşadığı trajediden, Irak işgaliyle başlayıp domino etkisiyle bütün bir Ortadoğu coğrafyasını anarşi ve terör girdabına sokan olaylar silsilesinden, DAEŞ'ten, Haşd-i Şabi'den, bütün mezhepçi terör gruplarından kim sorumlu? Faturayı iki kafadara, Bush ve Blair'e kesip işin içinden sıyırma çabası değilse nedir bu Chilcot raporu? Anglosakson hilekârlığı var işin içinde. Her zamanki gibi iyi polis kötü polis oyunuyla dünyayı kandırmaya çalışanlar var. Blair, Irak'ı işgal kararı aldığında İngiliz devlet aklına muhalif mi hareket etmişti yani? Tek başına mı işgale kalktı Irak'ı? İyi polis Sir Chilcot gelecek ve kötü polis Tony Blair'i hizaya getirecek, biz de amiyane tabirle bunu “yiyeceğiz” öyle mi?

Özür nasıl dilenir?

Sir John Chilcot gerçekten Irak için, Irak halkı için bir şeyler yapmak istiyorsa otursun, yeni bir rapor daha yazsın. İngiltere devletinin işgal için neden Basra'yı seçtiğini açıklasın önce. İşgalden bu yana Basra petrollerinden İngiltere hazinesine aktarılan gelirin miktarını açıklasın. “Böl ve yönet” politikasının mucidi olarak Irak'ta inşa ettikleri mezhep ve etnik temelli yapının son bulması için var gücüyle mücadele etsin. Ölen milyonlarca insanın anısına Londra'nın orta yerine koca bir anıt diksin ve üzerine “Biz, yeryüzünün en zalim ırkı Anglosaksonlar, Irak'ta ölümüne sebep olduğumuz milyonu aşkın sivilden dolayı özür diliyoruz. Ruhları huzur bulsun” yazsın. Sir Chilcot bunları yapabilir mi? Sir Chilcot'yu beylik sözler sarfetsin diye kameraların önüne çıkaran İngiltere bunları yapabilir mi? Yeni dünya düzeninin şifresi “Önce öldür, sonra özür dile” mi yoksa?