Yiyip içmenin ölçüleri

Çok yemek bilinenin aksine iştahı azaltır ve vücuda tembellik verir. Çok ekşi yemek, insanı çok çabuk ihtiyarlatır.
Çok yemek bilinenin aksine iştahı azaltır ve vücuda tembellik verir. Çok ekşi yemek, insanı çok çabuk ihtiyarlatır.

Geçen haftaki yazımızı ölçü ikazıyla bitirmiştik. Şüphesiz ki ölçülü olmak, dünya hayatı ve ahiret hazırlığının en vazgeçilmezi. Bu yüzden ölçü konusunda bazı örneklerle sürdürelim yazımızı.

Çok yemek bilinenin aksine iştahı azaltır ve vücuda tembellik verir.

Çok ekşi yemek, insanı çok çabuk ihtiyarlatır.

Devamlı tatlı yemek iştahı azaltır, bedende hararete neden olur.

Aşırı tuzlu yemek ise bedeni kurutur ve zayıflatır.

Kış günleri sıcak, yaz günleri ise soğuk gıdalar yenmelidir. Aksi bedeni çökertir.

Yemekten tam doymadan yani biraz daha iştahınız varken kalkmak gerekir.

Yenilmiş yemek tam sindirilmeden üstüne asla yememeli. Yeni bir yemek için kâmilen acıkılmış olunmalı. Bu nedenle sabit yemek saatleri de doğru değil. Yani benim her günkü yemek saatim 12:30’dur yahut ben her akşam yemeğini 18:00’de yerim diyen yanlış yapmış olur. Çünkü sen her günkü sen değilsin.

Geçen hafta zikretmiştik, önemine binaen Lokman (a.s.)’ın nasihatini tekrar edelim: “Ey Oğulcuğum! Miden dolu iken sakın yeme! Zira tokken yiyeceğin şeyi köpeğe atman, senin için onu yemekten daha hayırlıdır!”

Yemeklerden sonra biraz hareket sindirim için faydalıdır ve midenin işini kolaylaştırır. Bu biraz yürünerek veya namaz kılarak da yapılmış olur. Nitekim Hz. Aişe (r.a.) annemiz şöyle buyururlar: "Yediğiniz yemekleri, Allah'ı zikretmek ve namaz kılmakla sindiriniz! Yemekten sonra hemen yatıp uyumayınız! Çünkü kalbiniz rahatsız olup sıkıntıya düşer."

Yemeklerin de birlikte yenilmesi gereken ve mutlaka birlikte yenilmemesi gerekenleri var.
Yemeklerin de birlikte yenilmesi gereken ve mutlaka birlikte yenilmemesi gerekenleri var.

Yemeklerin de birlikte yenilmesi gereken ve mutlaka birlikte yenilmemesi gerekenleri var. Bunu da daha önceleri hararet yapanlarla serinleticilerin birlikte yenilmesi şeklinde dile getirmiştik. Hz. Peygamber (a.s.v.)’ın hurma ile salatalığı, hurma ile kavunu, kuru hurma ile yaş hurmayı birlikte yenilmesinin hararet ve serinletme dengesi açısından tavsiye ettiğini de zikretmiştik.

Bu bağlamda süt ile balık, sirke ile süt, sarımsak ile soğan, kuru et ile taze et, sumak ile sirke, sirke ile pirinç, nar ile keşkek birlikte yenmemesi gereken gıdalar olarak zikredilir.

Bu bahiste temel ölçü şu: İki soğuk ve soğutucu ile iki sıcak ve hararet yapıcı birlikte yenilmemelidir. Nelerin hararet yaptığı ve nelerin serinlettiği, İbn Sina tarafından geçmişte tavsif edilmiştir. Bu hususta ‘Müslüman’ın Diyeti’ kitabındaki tabloya bakılabilir.

Sakınılması gereken bir diğer husus ise asitli yiyeceklerin muhafaza kaplarıdır. Gazlı içecekler, sirke, yağlar, süt ürünleri gibi ürünler ihtiva ettikleri asidik maddeler nedeniyle muhafaza edildikleri kapları deforme ederler. Özellikle teneke (ki içi fitalat kaplıdır), kalaysız bakır, plastikler, alüminyum gibi kaplar çözülerek gıdaya karışırlar. Bu da sıhhatin bozulmasına neden olur.

  • Yemeği çok sıcak yemek iyi değildir. Nitekim Enes İbni Mâlik (r.a.) buyurmuştur ki: "Peygamber (s.a.v.), tedavi maksadıyla da olsa dağlama yapmayı ve sıcak yemek yemeyi sevmezdi ve şöyle derdi: "Sizlere yemeği soğutarak yemenizi tavsiye ederim, çünkü soğuk yemek faydalıdır, bereketlidir. Bilmiş olunuz ki fevkalâde sıcak yemekte fayda ve bereket yoktur.”

Ebû Hüreyre (r.a.)’den gelen rivayette ise şöyle denilir: “Sıcak yemeğin buharı gidinceye (normal olarak soğuyuncaya) kadar Rasülullah (a.s.v.) o yemeği yemezdi.”

Sıcak yemek ve içeceği nefesle soğutmak da yanlıştır.
Sıcak yemek ve içeceği nefesle soğutmak da yanlıştır.

Bu vesileyle belirtelim ki, sıcak yemek ve içeceği nefesle soğutmak da yanlıştır. Nefes gıdayı kirletip, hastalanmalara neden olabilir.

Nitekim üfleme ile ilgili İbn Abbas (r.a.) şu nakli yapar: “Peygamber Aleyhisselâm, yiyeceğe ve içeceğe üflemezdi. Su içerken de bardağın içine nefes etmezdi."

Abdullah b. Amr'ın bildirdiğine göre ise Efendimiz (a.s.v.)’ın yemek yerken hiçbir yere yaslanmadığı belirtilerek şöyle denilir: “Rasülullah (a.s.v.)’ın bir şeye dayanarak yemek yediği görülmemiştir.”

Bir yere dayanarak yemek hem çok yemeye hem de boğulmalara neden olabilir.

Ebû Eyyüb el-Ensârî (r.a.) diyor ki: "Peygamber aleyhisselâm yemek yiyeceği zaman diz çöküp oturur ve şöyle derdi: "Kulun yediği gibi yer, otururum. Çünkü ben oturduğu gibi kulum.”

Yeme-içme oturarak rahat bir şekilde yapıldığı zaman sağlık açısından ve hazım yönünden daha faydalı olmaktadır.
Yeme-içme oturarak rahat bir şekilde yapıldığı zaman sağlık açısından ve hazım yönünden daha faydalı olmaktadır.

İbn Ömer (r.a.) de: "Peygamber (a.s.v.), kişinin yüz üstü yatarak yemek yemesini yasakladı."

Yeme-içme oturarak rahat bir şekilde yapıldığı zaman sağlık açısından ve hazım yönünden daha faydalı olmaktadır. Eğer hareket halinde iken yapılacak olursa, midede rahatsızlık ve çalkantı meydana getirir ki, bu durum midenin bozulmasına ve hazımsızlığa sebep olur.

Nitekim Enes İbni Mâlik (r.a.) şöyle demiştir: "Peygamber (a.s.v.) ayakta su içmeyi yasakladı. Bu sırada ben: "Ya ayakta yemeye ne dersiniz?" diye sordum. Bunun üzerine Rasulullah: "O daha kötüdür" buyurdu.