Yolumuzu aydınlatanlara...

Gerçek Hayat’ın hâlâ ayakta olması sizin, benim, memleketimizdeki nice okur yazarın hayalinin ötesinde değerli. 1000. sayıda hatırlanmak, bir zamanlar aynı çatıda olmanın ötesinde, bugün kendisine sığınıcak çatı arayanların gıpta edeceği bir güzellik...
Gerçek Hayat’ın hâlâ ayakta olması sizin, benim, memleketimizdeki nice okur yazarın hayalinin ötesinde değerli. 1000. sayıda hatırlanmak, bir zamanlar aynı çatıda olmanın ötesinde, bugün kendisine sığınıcak çatı arayanların gıpta edeceği bir güzellik...

Yolu açık olsun Gerçek Hayat’ın!... Bizi esir alan her sahteliğe, gönüllü köle olduğumuz her şeye inat yoluna devam etsin. Yolumuzu aydınlatan her çabaya, her yürüyüşe selam ile...

Zamanda yolculuk...

Bazı anlara, bazı günlere yahut hayatınızın belli bir dönemine geri dönebilmek nasıl dayanılmaz bir arzudur içimizde.

İşte Gerçek Hayat’ta yazdığım günleri, o ruh halimi, hep daha mahcup bir ‘keşke’ ile anıyorum.

Her Ankara gazetecisine, hatta neredeyse Ankara’da yaşayan herkese yüklenen ‘kasvetli gömlek’, o günlerin Gerçek Hayat kadrosundaki güzel insanlar eliyle sırtıma giydirilse de, o günlerde yazdıklarımın, aktardığım notların tadını, kokusunu, ruhunu hep arayacağım.

ESASEN ŞÖYLE AZİZİM...

Bir dergide bulunmanın dayanılmaz güzellikleri vardır. Önünüzde koca bir hafta, en azından son sayıyı elinize aldıktan sonra temiz bir beş gün vardır. Şöyle bir nefes alıp azıcık başka şeyler yapayım dediğiniz anda, o güzellikler, dayanılmaz zorlukların kapısını aralar. Baskıya saatler kala yetiştirmek için çırpındığınız yazılar, Ali Gümüş’ün sabrını bile tüketmeye başlamıştır çoktan.

Gerçek Hayat’taki ilk yazıların ardından, biri müstear isimle olmak üzere haftada iki yazı, nasıl titiz ve kılı kırk yaran bir okuyucuyla karşı karşıya olduğunuz, Ankara’nın okuryazar mekânlarında bazen sertçe yüzünüze çarpar.

Eyvallahsız, eğip bükmeden sözünü söyleyen okuyucuyla karşılaşmak duvara toslamaktan beterdir bazen.

Hani yazdığınıza yazacağınıza pişman olacağınız türden bir kaza misali. Hepsi bir sıcak çayın ardından “Esasen şöyle azizim” diye başlayan sohbetlere, “şunu desen yine olurdu” kulak çekmelerine katlanırsanız eve kucağınızda birkaç yazılık notla, kulisle dönmektir nihayetinde.

Bir dergide bulunmanın dayanılmaz güzellikleri vardır.
Bir dergide bulunmanın dayanılmaz güzellikleri vardır.

KAYBETTİKLERİMİ ARIYORUM

İstanbul’dakiler, kuşkusuz sayfa yapıp baskıya koşturmanın verdiği ezici avantajla Ankara’dan sesini duyurmak için çırpınanlara ‘Yahu ne sıkıcı bir şehir, siz ondan da sıkıcı insanlarsınız’ dese de; biz Ankara’dakiler, o vakitler ikindi vakti boynuna yapışan kravatlardan kurtulup, bir çay içimi özgürlüğe koşanlardık. Şimdi İstanbul kravatlı adamların esiri oldu, biz onlara hüzünle bakıyoruz.

O günleri özlüyorum, çünkü artık o bereketli sohbetlerin konusu olacak yazılar çıkmıyor elimden.

O günleri arıyorum, çünkü o derinlikte ve sağlamlıkta mecralar yok, neredeyse hepimiz el birliği ile tüketiyoruz cümlesini. Sonrasında büyük mecralarda, kocaman plazalarda, devasa medya yapılanmalarında kaybettiklerimizi; hadi bana kalsın vebali, kaybettiklerimi arıyorum zaman yolculuğu özlemiyle.

'DERGİLER GAZETELERE BENZEMEZ'

Farklı ekipler, katkılar, isimler, yönetimler gelip geçti. Evimdeki arşivim şahittir; yazdığım ve yazmadığım dönemlerde birkaç hafta dışında ısrarla peşinde oldum dergimin. İsimler değişse de, o iklimin, o ruhun, o masumiyetin korunduğu; ama sözünü esirgemeyen bir mecranın yoluna devam ettiği bir uzun koşu oldu Gerçek Hayat.

Hayatımda en çok eleştirdiğim isimle, Süleyman Demirel’le yaptığım röportajı unutamıyorum hiç.

Demirel’in teybe söylediklerini değil, ayrılırken ‘Dergiler gazetelere benzemez, fikir mayalanır oralarda, adam mayalanır’ notuyla yolcu etmişti beni. Hayatımda bir kez olsun ona katılmış olayım. Nice güzel fikir, nice güzel insan mayalandı burada.

İşte o yüzden Gerçek Hayat’ın hâlâ ayakta olması sizin, benim, memleketimizdeki nice okur yazarın hayalinin ötesinde değerli. 1000. sayıda hatırlanmak, bir zamanlar aynı çatıda olmanın ötesinde, bugün kendisine sığınıcak çatı arayanların gıpta edeceği bir güzellik.

Yolu açık olsun Gerçek Hayat’ın!... Bizi esir alan her sahteliğe, gönüllü köle olduğumuz her şeye inat yoluna devam etsin. Yolumuzu aydınlatan her çabaya, her yürüyüşe selam ile...