İşte böyle deşifre oldu: Şehitlerimizi yok sayan o akademisyen üniversiteden atıldı

terör seviüniversiteden atılan akademisyenler
terör seviüniversiteden atılan akademisyenler

Son çıkan KHK ile terörü destekleyen ve şehitlerimizi yok sayan kimi FETÖ mensubu, kimi ise PKK ve DHKP-C destekçisi akademisyenler üniversitelerimizden ihraç edildi.

Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile üniversitelerden atılan, FETÖ mensubu ve devleti 'katil' olarak suçlayan aydın görünümlü gazeteciler için CHP'li ve HDP'li milletvekilleri seferber oldu. Sözde akademi ve bilim dünyasına karşı 'yıldırma' operasyonunun düzenlendiğini iddia eden CHP ve HDP, üniversitelerin terör yuvası haline getirilmesinde bu akademisyenlerin doğrudan veya dolaylı etkisinin olduğunu unuttukları görülüyor.


(Devleti 'katil' olarak suçlayan akademisyenler)

Terör sevici, kendi devletlerini 'katil' olarak gören ve dünyaya sürekli ülkelerini şikayet etmek için çabalayan o akademisyenlerin iç yüzünü bir öğrenci maruz kaldığı haksızlıklarla birlikte Twitter'dan yazdı.

Sinema ve Televizyon Bölümü öğrencisi olan İbrahim Halil Haskoloğlu, şehit hassasiyetinden dolayı gördüğü muameleyi ve terör sevici akademisyenleri şöyle ifade etti:

Görevden ihraç edilen öğretim üyelerinin birkaçıyla yaşadığım anılarımı sizinle bu akıştan paylaşmak boynumun borcu olduğunu düşünüyorum. Bu öğretim üyelerine karşı oluşan "mağdur edildiler" psikolojisi nedeniyle bunu yazacağım ve umuyorum işin gerçek yüzünü anlayacaksınız.

Yaklaşık bir sene önce kendi üniversitemde stajyer öğrencilik yapmaya başlamıştım. Okulumdaki öğretim üyelerine yardım ediyordum. İster istemez öğretim üyesi-öğrenci ilişkisinden daha çok yakın oluyorduk. Aynı yerde yemek yiyorduk, çay içiyorduk. Bu süreçte benim hayatımın dönüm noktası olan bir olayı yaşadım.

Beraber büyüdüğüm ağabeyimin, kuzenimin şehit haberini aldım.

Silvan'da evinden çıkarken PKK'lı teröristler tarafından şehit edilmişti. Bu haberden sonra memleketime geri döndüm. Memlekete giderkende bu durumu belirterek gitmiştim. İki haftalık süreçte okuldan hiçbir öğretim üyesi beni aramadı veya sormadı. Benim aklımda onlara karşı yine hiçbir şey yoktu kendi acım bana yetiyordu. Okula tekrar döndüğümde büyük bir skandalla karşılaştım. Cenazeye gittiğim süreçte beni bütün öğretim üyeleri yoklamadan yok saymıştı yani cenazeye gitmenin mazeretini yok saymışlardı. Okulda çalışmaya devam ediyordum ve bana hiç kimse başın sağolsun bile dememişti.

Bu olaylardan yaklaşık bir ay sonra bize bir görev gelmişti. Bu görevde "SİYAD" denen töreni düzenleyecektik. Bende o törende çekimlerini yapacaktım. Törene ünlü simalarda katılmıştı.Cem Yılmaz, Meltem Cumbul, Nejat İşler ve birçok isim ile tören başlamıştı ve törenin başlangıcında Gezi Parkı olaylarına atıflarda bulunuluyordu.


Belgesellerin ödülleri verilmesi üzerine adayların tanıtımları gösterilmeye başladı. Tanıtımlar gösterilirken sadece izlenir geçilirdi. Bir belgeselin tanıtımı geldi. O belgeselde, bir PKK'lı terörist PKK paçavrasının önünde konuşuyor, dağlarda gruplarla geziyordu. Bu tanıtım geldiğinde ne oldu biliyor musunuz? Bütün salon ayağa kalkıp alkışladı. Ne olduğunu anlayamıyordum. Hocalarıma baktım. Onlarda o teröristleri ayakta alkışlıyordu. Benim kardeşimi şehit edenleri ayakta alkışlıyorlardı. Bütün duygularım dibe vurmuştu. Eve döndüm ve hazmedemiyordum. Öğretim üyelerinin sosyal medya hesaplarına baktım. Gördüğüm manzara daha beterdi.

"Devlet katliam yapıyor"dan tutunda öldürülen teröristlerin sözlerine kadar her şey vardı. Hayatımın en uzun gecelerinden birisiydi. Kardeşimin katilleri bana öğretim üyeliği yapıyordu. Okulu bırakmaya karar verdim fakat bana verilen emekler vardı bunu yapamazdım ve kaçmak onların yararına olacağına karar verdim. Bütün paylaşımları ve yaşanan bütün olayları en üst makamlara şikayet ettim. Okulumun bir yöneticisi "Bu onun düşüncesi" cevabını bile almıştım. Bu olaydan sonra devlete ait kurumlara şikayet ettim fakat o an sonuç alamadım.

Benim bölümüm Sinema ve Televizyon.

Finalimiz bir kısa film çekmekti ve büyük bir sinema salonunda çoğu öğretim üyesiyle izleyecektik. Bende bunu bir fırsat olarak gördüm. Bir belgesel çekmeye karar verdim. Bir ay boyunca çok çalıştım. Hendek dönemiydi ve güneydoğuya gittim çeşitli çekimler yaptım. Bir ay sonra belgeselim bitmişti. Belgeselimin adı "Şehitlerimize Selam Olsun" idi.

Gece gündüz çalışmıştım. En güzel cevap bu olacaktı. Sıra benim belgeselime geldi ve bütün salon İstiklal Marşıyla inliyordu. Şehit olan askerlerimiz vardı. Mustafa Kemal Atatürk vardı. Belgeselim izlendikten sonra bütün salondaki arkadaşlarım alkışladı. Onlarında sesi çıkamıyordu fakat herkes farkındaydı. Öğretim üyelerinin yüzleri morarmış bazısı kızarmış ve bana her türlü şeyi söylediler.

"Biraz hümanist ol, insanların öldürülmesine sevinme, bu belgesel propaganda filmi olmuş, hiçbir değeri yok..."

Atatürk, şehitlerimiz ve Türkiye bayrağının neresi propaganda diye sordum. Tartıştık ve beni o dersten bıraktılar. Youtube'dan animasyon indiren bile o dersten geçmişti. Umrumda bile olmadı. Çünkü şunu biliyordum. O okulda izleyecekleri son belgeselin benim olacağıydı. Ben dersten kalsam da o sözde öğretim üyeleri okuldan ihraç edildi ve izledikleri son belgesel "Şehitlerimize Selam Olsun" oldu.

Onların mağdur olduğunu düşünenler umarım bu yazıyı okuyabilirler.

Sevgiler, saygılar.









Bugünün gazete manşetleri için tıklayın >