Doğumunun 72. yıl dönümünde Kemal Sunal'ı bilinmeyenleriyle anıyoruz

Türk sinemasının güldürü ustası tanımıyla değil, onu bize sevdiren yanıyla tanımlamak istiyoruz: İnsanlığı, sanatçı kişiliği, eğitime verdiği önem ve gerçekleştiremeden veda ettiği hayalleri...

Kemal Sunal'ı bildiğimiz ve bilmediğimiz tüm yanlarıyla; ölümünün 16. yılında rahmetle ve saygıyla anıyoruz
Hakkında kısaca - Hayalleri 

                                    
                                    
                                    
                                    Aslen Malatyalıydı.
3 erkek çocuklu bir ailenin oğluydu.

Müjdat Gezen ve Uğur Dündar lise arkadaşıydı.

Okumayı çok severdi ama hep uzatarak okudu. Lise 11 yıl sürdü, üniversite ise aftan yararlanarak.

Hedefinde doktora yapmak da vardı.

En büyük korkusu uçağa binmekti. Bu sebeple ödül törenlerine bile gitmediği olmuştu. 

Şakalardan pek hoşlanmazdı.

Rol aldığı ilk film: Tatlı Dillim'dir. 

Sadece bir filminde dublaj yapılmıştır: Güllü geliyor Güllü

İlk başrolü Salako filmidir.

Halit Akçatepe ile hiçbir tiyatro oyununda birlikte rol alamamıştır.

Profesyonel olarak rol aldığı ilk oyunda hiç repliği bulunmamaktaydı ve en çok alkışı da o almıştır. Bu başarısıyla Eğilmez'in dikkatini çekmiştir.

Ertem Eğilmez yaşasaydı; Halit Akçatepe ve kendisi üzerinden bir ikili oluşturup film çekme hayali bulunmaktaydı.

Politika konuşmayı sevmezdi.

Asıl hayali sadece tiyatro yapmaktı. 

Babası tiyatro yapmasını istemezdi. 

Rol aldığı ilk tiyatro oyunu: Zoraki Tabip

Ön ismi Ali olduğu için oğluna da bu ismi koymuştu.

Kızı Ezo ise ismini; Fatma Girik'in rol aldığı bir filmde oynadığı karakterden almıştır.
Hakkında kısaca - Hayalleri Aslen Malatyalıydı. 3 erkek çocuklu bir ailenin oğluydu. Müjdat Gezen ve Uğur Dündar lise arkadaşıydı. Okumayı çok severdi ama hep uzatarak okudu. Lise 11 yıl sürdü, üniversite ise aftan yararlanarak. Hedefinde doktora yapmak da vardı. En büyük korkusu uçağa binmekti. Bu sebeple ödül törenlerine bile gitmediği olmuştu. Şakalardan pek hoşlanmazdı. Rol aldığı ilk film: Tatlı Dillim'dir. Sadece bir filminde dublaj yapılmıştır: Güllü geliyor Güllü İlk başrolü Salako filmidir. Halit Akçatepe ile hiçbir tiyatro oyununda birlikte rol alamamıştır. Profesyonel olarak rol aldığı ilk oyunda hiç repliği bulunmamaktaydı ve en çok alkışı da o almıştır. Bu başarısıyla Eğilmez'in dikkatini çekmiştir. Ertem Eğilmez yaşasaydı; Halit Akçatepe ve kendisi üzerinden bir ikili oluşturup film çekme hayali bulunmaktaydı. Politika konuşmayı sevmezdi. Asıl hayali sadece tiyatro yapmaktı. Babası tiyatro yapmasını istemezdi. Rol aldığı ilk tiyatro oyunu: Zoraki Tabip Ön ismi Ali olduğu için oğluna da bu ismi koymuştu. Kızı Ezo ise ismini; Fatma Girik'in rol aldığı bir filmde oynadığı karakterden almıştır.
Hayatına dokunan isimler

                                    
                                    
                                    Ondaki asıl yeteneği keşfeden felsefe öğretmenidir.
Ona bu alanda sahip çıkan ilk isim: Müşfik Kenter'dir.

Sinema adına keşfeden isim: Ertem Eğilmez

Zeki Alasya - Metin Akpınar ve Ayşen Gruda gibi isimler ile ilk kez Devekuşu Kabare adlı tiyatro topluluğunda çalışmıştır

Hababam Sınıfında oynadığı Şaban karakteri kendisi için değiştirilmiş ve bugünkü şeklini almıştır.

Eşi Gül Sunal ile tanışmaya ikna eden isim: Münir Özkul ve Zeki Alasya'dır.
Hayatına dokunan isimler Ondaki asıl yeteneği keşfeden felsefe öğretmenidir. Ona bu alanda sahip çıkan ilk isim: Müşfik Kenter'dir. Sinema adına keşfeden isim: Ertem Eğilmez Zeki Alasya - Metin Akpınar ve Ayşen Gruda gibi isimler ile ilk kez Devekuşu Kabare adlı tiyatro topluluğunda çalışmıştır Hababam Sınıfında oynadığı Şaban karakteri kendisi için değiştirilmiş ve bugünkü şeklini almıştır. Eşi Gül Sunal ile tanışmaya ikna eden isim: Münir Özkul ve Zeki Alasya'dır.
Nasıl bir insandı?

                                    
                                    Yakın dostları onu şu cümleler ile anlatır...
Halit Akçatepe: “Rahmetli Kemal Sunal nişanlara, nikahlara gelmez, cenazelere giderdi. Evlendiğim gün gelmedi ama telefon etti hayırlı olsun diye. Seneye çocuk yaparsın kız olursa adını 'Su' koy dedi. 'Su' olarak adını düşünemedim. Okula gidecek dalga geçerler diye. Değiştirelim Günsu olsun adı dedik. Günü yaşamayı severim her şey şu anda. Benim gibi düşünen pek azdır. Günü yaşamazsan neye yarar. Dün geçmiştir gelecek yarındır belli değildir elinde bir tek bugün vardır yaşarsan yaşarsın. Ben resim taşımam bütün resimlerimi de yırtarım. O resme bakınca o günü hatırlayacağım, geçmiş bitmiş .”
"Kemal iyi bir oyuncuydu, sevgi dolu bir insandı. Çok şakacı bir insandı. Ama herkese karşı bunu yapamazdı. Aramızda çok şakalaşırdık. Biri geldiğinde suratını asardı. Ya Kemal biraz gülsün yüzün derdim. Laubalilikten hoşlanmayan bir insandı. ' Güldüğüm zaman hemen cıvıtıyorlar, saçma sapan konuşmalar oluyor, böylesi daha iyi ' derdi. Kemal ile rahat oynanırdı. Karşılıklı bir sahnede oynarken o bana oyun payı verir benim de oyunumu yapmamı beklerdi. Tiyatro da çalışmak kısmet olmadı ama sinemada çok çalıştık. Çok da güzel işler yaptık. Hatta Ertem abi bir ara Kemal ile beni ikili olarak düşünmeye başladı. a

Ama erken gitti."


Emel Sayın: "O zamanlar tığ gibi delikanlı, cepte para çok. Oyuncu bir de, Mavi Boncuk filmini çekiyoruz. Bir gün setten çıktık eve gidiyoruz. Ben Laleli'de oturuyorum. Kemal, benden önce çıktı. Herkes yevmiyesini almış, taksiyle giden gitti, kendi arabasıyla giden gitti. Ben baktım ki Kemal yürüyerek gidiyor; üç kilometre var gideceği yere. Her gün yürüyerek gidip geliyor. Merak ettim, nereye gidiyor bu adam böyle diye. Uzun süre yürüdü,sonra bir bankta bir adam yatıyordu. Kaldırdı adamı, bir şeyler konuştular, sonra cebinden para çıkarıp verdi. Şaşırmıştım. Sonra biraz daha ilerde bir lokantaya girdi, bir şey yemeden çıktı, oraya da para verdiğini görmüştüm…
Bıraktım takibi, banktaki adama yaklaştım: 'tanıyor musunuz o az önce size para veren adamı?' dedim. 'Adını bilmem, sormam da, her gün para verir bana..' dedi. Teşekkür ettim. Az ilerideki lokantaya gittim: 'Az önce gelen beyin borcu mu var size?'dedim. tanımadılar beni: 'Kemal abi'nin mi, yok hayır bize her gün evsizler uğrar, yemek yediririz, o da sağ olsun, onların yemek masrafını öder…'

dedi.. Ertesi gün Kemal'in yanına gittim. 'Sen ne güzel bir adamsın ya..' dedim, ne olduğunu anlayamadı, sarıldım ağladım.. Ölme sen benden önce..' dedim, ama dinletemedim…
"
Nasıl bir insandı? Yakın dostları onu şu cümleler ile anlatır... Halit Akçatepe: “Rahmetli Kemal Sunal nişanlara, nikahlara gelmez, cenazelere giderdi. Evlendiğim gün gelmedi ama telefon etti hayırlı olsun diye. Seneye çocuk yaparsın kız olursa adını 'Su' koy dedi. 'Su' olarak adını düşünemedim. Okula gidecek dalga geçerler diye. Değiştirelim Günsu olsun adı dedik. Günü yaşamayı severim her şey şu anda. Benim gibi düşünen pek azdır. Günü yaşamazsan neye yarar. Dün geçmiştir gelecek yarındır belli değildir elinde bir tek bugün vardır yaşarsan yaşarsın. Ben resim taşımam bütün resimlerimi de yırtarım. O resme bakınca o günü hatırlayacağım, geçmiş bitmiş .” "Kemal iyi bir oyuncuydu, sevgi dolu bir insandı. Çok şakacı bir insandı. Ama herkese karşı bunu yapamazdı. Aramızda çok şakalaşırdık. Biri geldiğinde suratını asardı. Ya Kemal biraz gülsün yüzün derdim. Laubalilikten hoşlanmayan bir insandı. ' Güldüğüm zaman hemen cıvıtıyorlar, saçma sapan konuşmalar oluyor, böylesi daha iyi ' derdi. Kemal ile rahat oynanırdı. Karşılıklı bir sahnede oynarken o bana oyun payı verir benim de oyunumu yapmamı beklerdi. Tiyatro da çalışmak kısmet olmadı ama sinemada çok çalıştık. Çok da güzel işler yaptık. Hatta Ertem abi bir ara Kemal ile beni ikili olarak düşünmeye başladı. a Ama erken gitti." Emel Sayın: "O zamanlar tığ gibi delikanlı, cepte para çok. Oyuncu bir de, Mavi Boncuk filmini çekiyoruz. Bir gün setten çıktık eve gidiyoruz. Ben Laleli'de oturuyorum. Kemal, benden önce çıktı. Herkes yevmiyesini almış, taksiyle giden gitti, kendi arabasıyla giden gitti. Ben baktım ki Kemal yürüyerek gidiyor; üç kilometre var gideceği yere. Her gün yürüyerek gidip geliyor. Merak ettim, nereye gidiyor bu adam böyle diye. Uzun süre yürüdü,sonra bir bankta bir adam yatıyordu. Kaldırdı adamı, bir şeyler konuştular, sonra cebinden para çıkarıp verdi. Şaşırmıştım. Sonra biraz daha ilerde bir lokantaya girdi, bir şey yemeden çıktı, oraya da para verdiğini görmüştüm… Bıraktım takibi, banktaki adama yaklaştım: 'tanıyor musunuz o az önce size para veren adamı?' dedim. 'Adını bilmem, sormam da, her gün para verir bana..' dedi. Teşekkür ettim. Az ilerideki lokantaya gittim: 'Az önce gelen beyin borcu mu var size?'dedim. tanımadılar beni: 'Kemal abi'nin mi, yok hayır bize her gün evsizler uğrar, yemek yediririz, o da sağ olsun, onların yemek masrafını öder…' dedi.. Ertesi gün Kemal'in yanına gittim. 'Sen ne güzel bir adamsın ya..' dedim, ne olduğunu anlayamadı, sarıldım ağladım.. Ölme sen benden önce..' dedim, ama dinletemedim… "
Eşi Gül Sunal ile nasıl tanıştı?

                                    Gül Sunal kısaca şöyle anlatır: "O sahnedeydi, ben seyirciler arasında. Havuz sahnesi var. O havuza girmiş, bekçi geliyor, çamaşırları kucağında duruyor. Yani repliği yok, öylece durduğu bir sahne. Orada göz göze geldik. Sonra... 2.5 sene mektuplaştık.."

Yalnız bu ilk karşılaşmadan sonra bir arkadaş ortamında daha bir araya gelirler. Sonrasında buluşmak için sözleşirler fakat Kemal Sunal bu buluşmaya gitmek istemez. Onu ikna eden Münir Özkul ve Zeki Alasya olur. İkisinin de cevabı nettir: 
"Kemal, git tanış o kız ile."
Eşi Gül Sunal ile nasıl tanıştı? Gül Sunal kısaca şöyle anlatır: "O sahnedeydi, ben seyirciler arasında. Havuz sahnesi var. O havuza girmiş, bekçi geliyor, çamaşırları kucağında duruyor. Yani repliği yok, öylece durduğu bir sahne. Orada göz göze geldik. Sonra... 2.5 sene mektuplaştık.." Yalnız bu ilk karşılaşmadan sonra bir arkadaş ortamında daha bir araya gelirler. Sonrasında buluşmak için sözleşirler fakat Kemal Sunal bu buluşmaya gitmek istemez. Onu ikna eden Münir Özkul ve Zeki Alasya olur. İkisinin de cevabı nettir: "Kemal, git tanış o kız ile."

                                    
                                    
                                    
                                    
                                    
                                    
                                    
                                    
                                    "...Kemal sadece dinler, onunla kavga edilmezdi. Sonra dönüp, “Hadi bi kahve içelim” derdi. Ama benim içimi boşaltmamı beklerdi. Ya da “Bir daha seninle konuşmayacağım” diyerek kapıyı çarpar giderdim. Çarparım, açarım, “Kahve yapayım mı içelim mi?” derdim. Hatalıyım, özür dilerim değil de “Bir kahve yapayım içelim mi?” Birçok şeyin yerine geçen bir cümleydi bu. Bu arada kahveyle işimiz yok, söyleyemediklerimizin bahanesiydi o."
"...Kemal sadece dinler, onunla kavga edilmezdi. Sonra dönüp, “Hadi bi kahve içelim” derdi. Ama benim içimi boşaltmamı beklerdi. Ya da “Bir daha seninle konuşmayacağım” diyerek kapıyı çarpar giderdim. Çarparım, açarım, “Kahve yapayım mı içelim mi?” derdim. Hatalıyım, özür dilerim değil de “Bir kahve yapayım içelim mi?” Birçok şeyin yerine geçen bir cümleydi bu. Bu arada kahveyle işimiz yok, söyleyemediklerimizin bahanesiydi o."
En sevdikleri ve mutlu olduğu anlar
Evinde geçirdiği zamanlar en mutlu olduğu zamanlardı. 
Şener Şen en yakın dostuydu. Sosyal hayatlarında ailecek bir araya gelirlerdi. Sohbetlerinde sinema hiç olmazdı.

Eşi ile evlendiği gün en heyecanlı olduğu günlerden biriydi.

Kızı Ezo'nun mezuniyet gününü görmek çok isterdi. O gün en mutlu olduğu gündür.

İbrahim Tatlıses hayranıdır.
En sevdikleri ve mutlu olduğu anlar Evinde geçirdiği zamanlar en mutlu olduğu zamanlardı. Şener Şen en yakın dostuydu. Sosyal hayatlarında ailecek bir araya gelirlerdi. Sohbetlerinde sinema hiç olmazdı. Eşi ile evlendiği gün en heyecanlı olduğu günlerden biriydi. Kızı Ezo'nun mezuniyet gününü görmek çok isterdi. O gün en mutlu olduğu gündür. İbrahim Tatlıses hayranıdır.
Aslında doğum günü

                                    
                                    
                                    
                                    
                                    
                                    
                                    
                                    
                                    Sunal'ın "Aslen 10 Kasım doğumluyum. Ama Atatürk'ün vefat ettiği günde doğum günü kutlayamam, sevinemem, gülemem. 11 Kasım doğum günümdür" dediği iddia edilir. Bu konu oğlu Ali Sunal'a ve lise arkadaşı Uğur Dündar'a sorulmuş, onlar ise şu yanıtı vermişti;
Ali Sunal: “Ben böyle bir şeyi konuşmak bile istemiyorum”
Uğur Dündar: "Bunca yıllık arkadaşıyım, ilk defa böyle bir şey duydum”
Aslında doğum günü Sunal'ın "Aslen 10 Kasım doğumluyum. Ama Atatürk'ün vefat ettiği günde doğum günü kutlayamam, sevinemem, gülemem. 11 Kasım doğum günümdür" dediği iddia edilir. Bu konu oğlu Ali Sunal'a ve lise arkadaşı Uğur Dündar'a sorulmuş, onlar ise şu yanıtı vermişti; Ali Sunal: “Ben böyle bir şeyi konuşmak bile istemiyorum” Uğur Dündar: "Bunca yıllık arkadaşıyım, ilk defa böyle bir şey duydum”
Sinemasını anlattığı yüksek lisans tezi 

                                    
                                    
                                    
                                    
                                    
                                    
                                    
                                    "Doç. Dr. Şükran Esen danışmanlığında hazırladığım bu yüksek lisans tezinde, sinemaya verdiğim yirmi beş yılın satırbaşlarıyla bir özeti, sinemanın dünü ve bugünü ile ilgili görüşler yer almıştır. Kemal Sunal olarak kendi fikirlerimi değil, Kemal Sunal hakkında yazılanları araştırıp gün ışığına çıkarmayı, aynı zamanda bu dönemdeki Türk sinemasını genel olarak irdelemeyi hedefledim.
Bu tezde bilim adamlarının, sanatçıların, yazarların ve eleştirmenlerin görüşleri yer almıştır. Çeyrek asırlık fiili hizmetten sonra Türk sinemasına bundan sonra yapacağım yeni filmlerle ve akademik çalışmalarla destek vermek dileğindeyim."

Kemal Sunal

İstanbul, 1998


Yazdığı teze aynı zamanda bu adresten ulaşılabiliyor. 
http://www.sametkasik.com.tr/wp-content/uploads/Kemal-Sunal-Yuksek-Lisans-Tezi.pdf
Sinemasını anlattığı yüksek lisans tezi "Doç. Dr. Şükran Esen danışmanlığında hazırladığım bu yüksek lisans tezinde, sinemaya verdiğim yirmi beş yılın satırbaşlarıyla bir özeti, sinemanın dünü ve bugünü ile ilgili görüşler yer almıştır. Kemal Sunal olarak kendi fikirlerimi değil, Kemal Sunal hakkında yazılanları araştırıp gün ışığına çıkarmayı, aynı zamanda bu dönemdeki Türk sinemasını genel olarak irdelemeyi hedefledim. Bu tezde bilim adamlarının, sanatçıların, yazarların ve eleştirmenlerin görüşleri yer almıştır. Çeyrek asırlık fiili hizmetten sonra Türk sinemasına bundan sonra yapacağım yeni filmlerle ve akademik çalışmalarla destek vermek dileğindeyim." Kemal Sunal İstanbul, 1998 Yazdığı teze aynı zamanda bu adresten ulaşılabiliyor. http://www.sametkasik.com.tr/wp-content/uploads/Kemal-Sunal-Yuksek-Lisans-Tezi.pdf
Pek bilinmeyen fotoğraflarıyla Kemal Sunal
Pek bilinmeyen fotoğraflarıyla Kemal Sunal