Türkiye'nin 2020 'Kültür Yılı' olmaya aday 5 antik kenti

Türkiye'de ilk kez 2018 Troya Yılı olarak ilan edilmişti.

Sahip olduğumuz kültürel mirasların bir yılın sembolü olarak seçilerek hem ülke çapında hem de dünya çapında tanıtımlarının yapılmasına 2018 yılında başlanıldı. İlk olarak 2018 yılı Troya Antik Kenti’nin yılı olarak ilan edildi. Geçtiğimiz günlerde de Cumhurbaşkanı tarafından 2019 yılı Göbeklitepe yılı olarak ilan edildi. Bu iki arkeolojik alanın ortak yanı ise UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde bulunuyor olmalarıdır. Peki, 2020 yılı hangi antik kültürel mirasın yılı olacak? Sizler için en güçlü 5 adayı listeledik.

Kültür Turizmi ve Türkiye'nin hudutları içerisinde yer alan dünya ortak kültür mirasları hakkında farkındalık oluşturmak amaçlı son 2 yıldır gerçekleştirilen uygulama etkisini oldukça net bir şekilde göstermişe benziyor. 2018 yılının 'Troya', 2019'un ise 'Göbeklitepe' yılı olmasından yola çıkarak hazırladığımız 2020 yılında ilan edilmesi muhtemel 5 antik kenti sizler için hazırladık.

1. İzmir: Efes 

                                    2015 yılında UNESCO Dünya Mirası listesine giren Efes, içerisinde dört unsuru barındırmaktadır: Çukuriçi Höyük, Ayasuluk Tepesi, Efes Antik Kenti ve Meryem Ana Evi. Peki, bu miras neden dünya çapında önemlidir? Efes Antik Kenti, kökenleri MÖ 2. bin sonların kadar giden, Yunan kolonileşmesi zamanında İyonya diye adlandırılan bölgenin en önemli kentlerinden birisi olan, önce Pers hâkimiyetinde kalan daha sonra da İskender hâkimiyetinde önemini arttırarak yeninden kurulan ve Roma kontrolünde ise önemli olayların merkezi olan ülkemizin en mühim antik kentlerinden birisidir.Günümüzde ayakta kalmayı başarabilmiş tiyatrosu, kütüphane girişi ve önemli yapılarlıyla birlikte hayranlık uyandıran sütunlu caddesiyle turistlerin ilgi odağı olmaktadır. Ayrıca hemen yakınındaki Ayasuluk Tepesi’nde bulunan ve şuan ayakta olmasa da dünyanın yedi harikasından birisi olan Artemis Tapınağı’na da ev sahipliği yapmaktadır.  Hıristiyanlar için oldukça değerli olan İncil yazarlarından St. Jhon’un mezarının bulunduğu St. Jhon Bazilikası da bu tepe de bulunmaktadır.Hz. Meryem’in 101 yaşına kadar yaşadığına inanılan Meryem Ana Evi de Efes yakınlarındaki Bülbül Dağı civarındadır.
1. İzmir: Efes 2015 yılında UNESCO Dünya Mirası listesine giren Efes, içerisinde dört unsuru barındırmaktadır: Çukuriçi Höyük, Ayasuluk Tepesi, Efes Antik Kenti ve Meryem Ana Evi. Peki, bu miras neden dünya çapında önemlidir? Efes Antik Kenti, kökenleri MÖ 2. bin sonların kadar giden, Yunan kolonileşmesi zamanında İyonya diye adlandırılan bölgenin en önemli kentlerinden birisi olan, önce Pers hâkimiyetinde kalan daha sonra da İskender hâkimiyetinde önemini arttırarak yeninden kurulan ve Roma kontrolünde ise önemli olayların merkezi olan ülkemizin en mühim antik kentlerinden birisidir.Günümüzde ayakta kalmayı başarabilmiş tiyatrosu, kütüphane girişi ve önemli yapılarlıyla birlikte hayranlık uyandıran sütunlu caddesiyle turistlerin ilgi odağı olmaktadır. Ayrıca hemen yakınındaki Ayasuluk Tepesi’nde bulunan ve şuan ayakta olmasa da dünyanın yedi harikasından birisi olan Artemis Tapınağı’na da ev sahipliği yapmaktadır. Hıristiyanlar için oldukça değerli olan İncil yazarlarından St. Jhon’un mezarının bulunduğu St. Jhon Bazilikası da bu tepe de bulunmaktadır.Hz. Meryem’in 101 yaşına kadar yaşadığına inanılan Meryem Ana Evi de Efes yakınlarındaki Bülbül Dağı civarındadır.
2. Denizli: Pamukkale - Hierapolis

                                    1988 yılında Pamukkale Travertenleri ve Hierapolis Antik Kenti UNESCO Dünya Kültürel ve Doğal Miras Listesi’ne girdiler. 17 sıcak su alanı bulunan Pamukkale’de gerçekleşen kimyasal reaksiyonlar, Kalsiyum Karbonat’ın oluşmasına neden olarak bugün hayranlıkla izlediğimiz travertenleri oluşturmuştur.Güzelliği ve termal kaynakları nedeniyle antik dönemlerde de ilgi odağı olan bölgeye Hierapolis Kenti’nin MÖ 2. yüzyılda kurulduğu düşünülmektedir. Şehrin adının ise Amazon Kraliçesi Heira’dan alındığı bilinmektedir.  Çeşmelerden gymnasiuma, tapınaklardan kiliselere, hamamlardan iyi şekilde korunmuş tiyatrosuna kadar şehir oldukça zengin bir mirasa sahiptir.Şehir ayrıca Hristiyanlar açısından özel bir öneme de sahiptir. Hz. İsa’nın havarilerinden birisi olan Aziz  Phillippus’un mezarı burada bulunmaktadır. Kendisi Hıristiyanlığı yaymak için geldiği Hierapolis’te MS 80 yılında çarmıha gerilerek şehit edilmiştir. MS 3. yüzyılda Roma’da Hristiyanlık resmi din ilan edilince de kendisi adına şehre bir şehitlik yaptırılmıştır.
2. Denizli: Pamukkale - Hierapolis 1988 yılında Pamukkale Travertenleri ve Hierapolis Antik Kenti UNESCO Dünya Kültürel ve Doğal Miras Listesi’ne girdiler. 17 sıcak su alanı bulunan Pamukkale’de gerçekleşen kimyasal reaksiyonlar, Kalsiyum Karbonat’ın oluşmasına neden olarak bugün hayranlıkla izlediğimiz travertenleri oluşturmuştur.Güzelliği ve termal kaynakları nedeniyle antik dönemlerde de ilgi odağı olan bölgeye Hierapolis Kenti’nin MÖ 2. yüzyılda kurulduğu düşünülmektedir. Şehrin adının ise Amazon Kraliçesi Heira’dan alındığı bilinmektedir. Çeşmelerden gymnasiuma, tapınaklardan kiliselere, hamamlardan iyi şekilde korunmuş tiyatrosuna kadar şehir oldukça zengin bir mirasa sahiptir.Şehir ayrıca Hristiyanlar açısından özel bir öneme de sahiptir. Hz. İsa’nın havarilerinden birisi olan Aziz Phillippus’un mezarı burada bulunmaktadır. Kendisi Hıristiyanlığı yaymak için geldiği Hierapolis’te MS 80 yılında çarmıha gerilerek şehit edilmiştir. MS 3. yüzyılda Roma’da Hristiyanlık resmi din ilan edilince de kendisi adına şehre bir şehitlik yaptırılmıştır.
3. Konya: Çatalhöyük Neolitik Kenti

                                    2012 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne alınan Çatalhöyük, dünyadaki ilk çiftçi topluluklar ve yaşamları hakkında önemli bilgiler sunmasıyla küresel çapta popüler olan bir arkeolojik alandır.İlk olarak MÖ 7400 yılında iskân edilen Çatalhöyük’te MÖ 6200 yılına kadar süren 18 Neolitik (insanlığın yerleşik yaşama geçtiği evre) tabakası bulunmaktadır. 8.000 kişiye ev sahipliği yaptığı düşünülen Çatalhöyük, devri için mega yerleşim tanımlamasına girecek özel bir yerdir. Evlerin birbirine yapışık inşa edilip girişlerinin de çatıdan olması bir savunma sistemi olarak yorumlanmıştır. Ölülerin ev içindeki bir platform altına belli işlemler yapılarak konuluyor olması da ataların ruhu ile birlikte olma ihtiyacının olduğunu göstermiştir. Yine bir dinsel simge olduğu düşünülen boğa başlarının da belli evlerde bulunuyor olması bir aile veya grup ile ortak ibadet düşüncesinin doğmasına neden olmuştur. Çatalhöyük’ün önemli olan diğer bir unsuru ise sanat öğeleridir. Belli olayların yahut hayvanların tasvirlerinin dışında çokça elde edilen figürünleri ile devrin olayları, yaşam tarzı, sanat anlayışı ve inancına yönelik önemli bilgiler elde edilmiştir.Geçtiğimiz yıllarda Hollywood’lu ünlü oyuncu Morgan Freeman’ın inanca yönelik bir belgesel için geldiği Çatalhöyük’ün ünü arkeoloji camiasını da aşarak herkese yayılmıştır.
3. Konya: Çatalhöyük Neolitik Kenti 2012 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne alınan Çatalhöyük, dünyadaki ilk çiftçi topluluklar ve yaşamları hakkında önemli bilgiler sunmasıyla küresel çapta popüler olan bir arkeolojik alandır.İlk olarak MÖ 7400 yılında iskân edilen Çatalhöyük’te MÖ 6200 yılına kadar süren 18 Neolitik (insanlığın yerleşik yaşama geçtiği evre) tabakası bulunmaktadır. 8.000 kişiye ev sahipliği yaptığı düşünülen Çatalhöyük, devri için mega yerleşim tanımlamasına girecek özel bir yerdir. Evlerin birbirine yapışık inşa edilip girişlerinin de çatıdan olması bir savunma sistemi olarak yorumlanmıştır. Ölülerin ev içindeki bir platform altına belli işlemler yapılarak konuluyor olması da ataların ruhu ile birlikte olma ihtiyacının olduğunu göstermiştir. Yine bir dinsel simge olduğu düşünülen boğa başlarının da belli evlerde bulunuyor olması bir aile veya grup ile ortak ibadet düşüncesinin doğmasına neden olmuştur. Çatalhöyük’ün önemli olan diğer bir unsuru ise sanat öğeleridir. Belli olayların yahut hayvanların tasvirlerinin dışında çokça elde edilen figürünleri ile devrin olayları, yaşam tarzı, sanat anlayışı ve inancına yönelik önemli bilgiler elde edilmiştir.Geçtiğimiz yıllarda Hollywood’lu ünlü oyuncu Morgan Freeman’ın inanca yönelik bir belgesel için geldiği Çatalhöyük’ün ünü arkeoloji camiasını da aşarak herkese yayılmıştır.
4. Çorum: Hattuşa (Boğazköy)

                                    1986 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne alınan Hattuşa, MÖ 1650’den MÖ 1180 yılına kadar Anadolu’da hüküm süren Hitit Devleti’nin başkenti olmuştur.Aşağı ve yukarı şehir olarak ikiye ayrılan Boğazköy asimetrik olarak tasarlanmış 7 büyük tapınak, kraliyet konutları ve gelişmiş sur sitemleriyle dikkat çekmektedir. Kulelerin sıklıkla görüldüğü bu surların bazı yerlerinde bulunan kapılar; aslan, kral (aslında tanrı) ve sfenks heykelleriyle süslenmiştir. Ayrıca potern olarak adlandırılan 80 m uzunluğundaki gizli geçit, surun öteki tarafına geçişi sağlayarak sinsi saldırılar için kullanılmıştır.Boğazköy’de bulunan diğer bir önemli unsur ise Hitit Devlet arşividir. 10.400 civarında tabletin ele geçtiği bu arşiv döneminin siyasi ve kültürel durumları hakkında çok önemli bilgiler sağlamıştır.
4. Çorum: Hattuşa (Boğazköy) 1986 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne alınan Hattuşa, MÖ 1650’den MÖ 1180 yılına kadar Anadolu’da hüküm süren Hitit Devleti’nin başkenti olmuştur.Aşağı ve yukarı şehir olarak ikiye ayrılan Boğazköy asimetrik olarak tasarlanmış 7 büyük tapınak, kraliyet konutları ve gelişmiş sur sitemleriyle dikkat çekmektedir. Kulelerin sıklıkla görüldüğü bu surların bazı yerlerinde bulunan kapılar; aslan, kral (aslında tanrı) ve sfenks heykelleriyle süslenmiştir. Ayrıca potern olarak adlandırılan 80 m uzunluğundaki gizli geçit, surun öteki tarafına geçişi sağlayarak sinsi saldırılar için kullanılmıştır.Boğazköy’de bulunan diğer bir önemli unsur ise Hitit Devlet arşividir. 10.400 civarında tabletin ele geçtiği bu arşiv döneminin siyasi ve kültürel durumları hakkında çok önemli bilgiler sağlamıştır.
Adıyaman: Nemrut Dağı

                                    1987 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne giren Nemrut Dağı, Kommagene Kralı I. Antiochos’un (MÖ 69-34) devasa heykellerle süslü mezarına ev sahipliği yapmaktadır. Heykellerin arkasında kralın mezarının bulunduğuna inanılan yığma toprak ile oluşturulmuş 50 metrelik yapay bir tepe bulunmaktadır.  Boyutları 8-10 m arasında değişen bu dev heykeller ise tanrıları onurlandırmak ve ataları anmak gibi amaçlara sahip olmasının yanında; kralın gücünün de sembolü halindedir.Kommagene Krallığı, Büyük İskender’in vefatından sonra parçalanan imparatorluktan MÖ 163 yılında bağımsızlığını elde eden ve MS 17 yılındaki Roma hâkimiyetine kadar bağımsız kalan bir Güneydoğu Anadolu krallığıdır.
Adıyaman: Nemrut Dağı 1987 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne giren Nemrut Dağı, Kommagene Kralı I. Antiochos’un (MÖ 69-34) devasa heykellerle süslü mezarına ev sahipliği yapmaktadır. Heykellerin arkasında kralın mezarının bulunduğuna inanılan yığma toprak ile oluşturulmuş 50 metrelik yapay bir tepe bulunmaktadır. Boyutları 8-10 m arasında değişen bu dev heykeller ise tanrıları onurlandırmak ve ataları anmak gibi amaçlara sahip olmasının yanında; kralın gücünün de sembolü halindedir.Kommagene Krallığı, Büyük İskender’in vefatından sonra parçalanan imparatorluktan MÖ 163 yılında bağımsızlığını elde eden ve MS 17 yılındaki Roma hâkimiyetine kadar bağımsız kalan bir Güneydoğu Anadolu krallığıdır.
Bugünün gazete manşetleri için tıklayın >