Adana'da bir marketin raflarının arasında, meyvelerin taptaze kokusunun yayıldığı o köşede küçük ama büyük bir iyilik duruyor: “Çocuklarımız için ücretsiz göz hakkı reyonu.” Meyveler özenle doğranmış, yıkanmış ve çocukların rahatça alabilmesi için küçük tabaklara yerleştirilmiş. Yanında da nazik bir not: “Ürünlerimiz yıkanmıştır, afiyet olsun.” Bu detay bile başlı başına, mahalle kültürünün ve paylaşma geleneğinin hâlâ canlı olduğunu gösteriyor.
Gelenekten Günümüze: Göz Hakkını Unutmayan Bir Esnaf “Göz hakkı” Anadolu'nun derin bir kültür kodu. Tarlada çalışan işçinin, bağdan geçen çocuğun ya da fırının önünde bekleyen bir yabancının hakkı… Bir lokma, bir meyve, bir tadımlık ikram. Adana'daki bu market, eski bir geleneği modern hayatın içine ustaca yerleştirmiş. Üstelik sadece “göz hakkı” demekle kalmamış; çocuklara özel bir köşe hazırlayıp onların mutlu olacağı bir alan yaratmış. Müşterilerin de bu uygulamayı büyük bir memnuniyetle karşıladığı, sosyal medyada yapılan paylaşımlardan anlaşılıyor.
Sosyal Dayanışmanın Küçük Ama Güçlü Adımları Ekonomik koşulların zorlaştığı bir dönemde, esnafın böyle bir jest yapması daha da anlamlı hale geliyor. Bir tabak meyve belki maddi olarak büyük bir şey değil; ama bazı çocukların o gün yüzünü güldürüyor, ebeveynlerin içini rahatlatıyor ve toplumun birbirine olan güvenini tazeliyor. Esnaf, bu davranışıyla yalnızca ürün satmadığını; aynı zamanda bir mahalle ruhu yaşattığını gösteriyor. Adana'nın sıcacık insanlığı yine kendini belli ediyor. Bu küçük reyon, aslında büyük bir mesaj taşıyor: Paylaşmak hâlâ mümkün.