Bizdir

Bizdir

Gecesinde geç yatıp sabahında erken kalkmak zorunda kalan herkesin ortak bir dramı vardır: alarmın “son erteleme” hakkını da kullanıp, artık kaçacak yerinin kalmadığını fark ettiğin o acı gerçek. İşte tam da bu andaki ruhsal çöküş, sabah mahmurluğunun ötesine geçip bambaşka bir boyuta ulaşır.

Uykunun Tatlı Tuzakları
Yorganın sıcaklığı, yastığın yumuşaklığı ve göz kapaklarının ağırlığı birleşince insan ister istemez bir pazarlık masasına oturur. “Beş dakika daha” diye başlayan bu masum cümle, aslında yeni bir hayat düzenini müzakere eden bir liderin kararlılığıyla söylenir. Fakat alarmın son kez ertelediğini bilmek, o beş dakika boyunca kalpte ince bir sıkışmaya neden olur. Çünkü herkes bilir: Bu son hakkın sonunda koşulsuz şartsız kalkmak zorundasın.

Alarmın Gaddar Gerçekliği
Son erteleme çaldığında, uykunun tatlı evreninden zorla koparılırsın. O an yüzünde istemsiz bir ifade belirir: Ne teslimiyettir ne de kabulleniş… Daha çok, kaderine küsme halidir. Kedi gibi battaniyeye sarılıp gözlerini kapatmak istersin ama hayat acımasızdır; mesai, okul, randevu… Hepsi seni beklemektedir.
Sonuç olarak, bu küçük sabah trajedisi çoğumuzun ortak kaderi. Alarmın son kez çalmasıyla birlikte yaşanan o içsel çöküş, modern hayatın görünmez ama en tanıdık sancılarından biri olmaya devam ediyor.