Bizim çaya olan bağımlılık

Bizim çaya olan bağımlılık

Ülkemizde çay, sadece sıcak bir içecek değil; günün akışını belirleyen, sohbeti başlatan, misafirliği anlamlandıran ve kimi zaman da tüm yorgunluğu unutturan bir ritüel. Hâl böyle olunca, mutfakta fizik yasalarına meydan okuyan çaydanlık kulelerinin ortaya çıkması da hiç şaşırtıcı olmuyor. Fotoğrafta gördüğümüz üst üste dizilmiş çaydanlıklar, aslında çaya duyduğumuz kolektif sevginin ve bağımlılık seviyesinin en samimi dışavurumu. Bir fincan taze çay için zahmet gözetmeyen bu kültür, hepimizi gülümseten sıcak bir gerçekliğe dönüşüyor.

Çay İçme Kültürümüzün Sınır Tanımazlığı
Her yudumda bir hikâye, her demlemede bir alışkanlık… Bizim için çay, yalnızca damakta bıraktığı tatla değil, beraberinde getirdiği huzurla anlam kazanıyor. Bu yüzden günün her saati çayın sıcak ve taze olması gerekiyor. Evde misafir olsun olmasın, sabahın köründe de akşamın bir vakti de çay kaynıyor. Bazen bu hızla tüketime yetişebilmek için çaydanlıklar adeta göğe yükseliyor. Kimilerine göre aşırı, bize göre ise tam kıvamında.

Bağımlılık Değil, Bir Yaşam Biçimi
Fotoğraftaki çaydanlık kulesi ilk bakışta abartılı görünse de, aslında bu görüntü bizim çayla kurduğumuz bağın özetidir. Çay bitmesin, her an taze olsun, biri isterse “demlikte hazır” cevabı verilebilsin… Bu beklentiler bir araya geldiğinde ortaya mimari bir eseri andıran manzaralar çıkması kaçınılmaz oluyor. Çünkü bu ülkede çaysız kalmak, su kesintisi kadar büyük bir sorun olarak görülüyor.
Kısacası, taze demli çaya olan bağlılığımızın ortaya çıkaracağı görüntü tam olarak budur: biraz komik, biraz abartılı ama son derece tanıdık ve bizi biz yapan sıcak bir kare.