Bizim yakın arkadaş grubunun aldığı hal

Bizim yakın arkadaş grubunun aldığı hal

Yalnızlık duygusu, çoğu zaman bir anda gelip içimize çöken bir ağırlık değildir; çevremizde olup bitenleri fark ettikçe sessizce büyüyen bir histir. Etrafımızda tanıdığımız herkesin birilerine ait olduğunu, birilerinin yanında durduğunu ya da birilerinin desteğini taşıdığını gördüğümüzde; kendi iç dünyamızda istemeden bir karşılaştırma yaparız. Kalabalığın içinde bile bir anlığına görünmezleştiğimizi, herkesin bir bağa sahipken bizim o bağın kenarında durduğumuzu düşünürüz. İşte o anlarda yalnızlık, tarif edilmesi güç bir derinliğe kavuşur.

Kalabalığın İçinde Büyüyen Sessizlik
Çevremizdeki insanların eşleri, sevgilileri, aileleri, dostları… Her birinin yanında biri varken, kendi hayatımıza dönüp baktığımızda içimizde tarif edilemeyen bir boşluk belirir. Sanki herkesin hikâyesi tamamlanmış, herkes bir bütünlük içinde yaşıyormuş da biz yarım kalan bir cümlenin ortasında kalmışız gibi hissederiz. Bu duygu bazen bir akşam yemeğinde, bazen bir sohbet arasında, bazen de kalabalık bir odada kulağımıza çalınan bir kahkaha ile belirir. Çevremizdeki aidiyet görüntüleri arttıkça, kendi içimize yöneliriz ve o sessizlik çarpıcı bir şekilde büyür.

Yalnızlığın En Yoğun Hâli: Kendimizle Karşılaşmak
Yalnızlık, çoğu zaman fiziksel yalnızlıktan çok daha karmaşık bir duygudur. Bir odada tek başına olmak değildir sadece; kalabalığın ortasında bile içsel bir boşluk taşımaktır. Çevremizde sahip olduğu yakınlarını gururla, sevgiyle, doğal bir rahatlıkla anlatan insanlara baktığımızda; bizdeki eksiklik hissi kendini daha belirgin gösterir. Kimi zaman bu duygu geçici bir gölge gibi üzerimizden süzülür; kimi zaman da uzun süre kalbimizin bir köşesinde yer bulur. Ne olursa olsun, çevremizi gözümüzün önüne getirdiğimiz o anlarda hissettiğimiz yalnızlık seviyesini kelimelerle açıklamak neredeyse imkânsızdır. Çünkü yalnızlık, en çok da kendi içimize döndüğümüzde yankı yapan bir duygudur.