Hayatın temposu içinde çoğu zaman farkında bile olmadan taşıdığımız bir misafirimiz var: sırt ağrısı. Sabah işe yetişme telaşı, ders arasında uzayıp giden saatler ya da uzun süre bilgisayar başında geçirilen zaman… Hepsi birer zincir halkası gibi birleşip vücudumuzda aynı noktada buluşuyor. Özellikle masa başında çalışanlar, öğrenciler veya sürekli aynı pozisyonda kalanlar için bu ağrılar artık neredeyse gündelik yaşamın değişmez bir parçası hâline geldi. Üstelik çoğu zaman bu ağrılara alışıyor, nedenini sorgulamadan yaşamaya devam ediyoruz. Ancak cevabı aradığımızda, problemin kaynağının sandığımız kadar karmaşık olmadığını fark ediyoruz.
Oturuş Biçimimizin Sessiz Hikâyesi Bir gün boyunca oturuş şeklimizi gözümüzün önüne getirdiğimizde, aslında sırt ağrılarımızın ipuçlarını da görürüz. Omuzları öne düşmüş bir duruş, eğrilmiş bir boyun, destek almadan öne doğru sarkmış bir sırt… Bunlar, vücudumuzun bize gönderdiği sessiz uyarılar gibidir. Her kamburluk, her yanlış oturuş biçimi, kasların üzerine binen yükü artırarak ağrıları kalıcı hâle getirir. Aynada gördüğümüz duruş, aslında gün boyunca bedenimize nasıl davrandığımızın bir yansımasıdır. Vücudumuzun bize gönderdiği bu küçük sinyalleri görmezden gelmek, uzun vadede yaşam kalitemizi düşürür. Doğru oturuş alışkanlıklarını kazanmak, küçük aralar vermek ve vücudu dinlemek, hem bugünün hem de geleceğin en sade ama etkili çözümü olabilir.