58 yıl sonra adalet: Talihsiz kadının katili DNA ile yakalandı

Louisa Dunne
Louisa Dunne

1967 yılında Bristol’de vahşice öldürülen Louisa Dunne’un katili, 58 yıl sonra yeni DNA delilleri sayesinde yakalandı. Ailesi yıllar boyunca travmayı taşırken, torunu Mary Dainton, bu uzun süren bekleyişin ardından bir nebze olsun rahatlama umuyor.

1967 yılında Bristol’ün Easton bölgesinde yaşayan Louisa Dunne’un öldürülmesi, toplumda büyük yankı uyandırmış ve bölgede hemen her erkeğin avuç içi izi alınarak geniş çaplı bir soruşturma başlatılmıştı.

75 yaşındaki Dunne, iki kez dul kalmış ve dünyası büyük ölçüde mahallesiyle sınırlı, küçük ve kırılgan bir kadındı. Evine zorla giren Ryland Headley, Dunne’u boğarak öldürdü.

Aradan 58 yıl geçtikten sonra, yeni DNA delilleri sayesinde Headley, Louisa Dunne’un katili olarak mahkûm edildi.

Komşuları, Dunne’u “uçan sineği bile incitmeyecek kadar nazik” bir kadın olarak hatırlıyor. Ancak hayatı trajedilerle doluydu ve ölümü ailesi üzerinde derin bir etki bıraktı.

Dunne’un ilk eşi Edwin Parker, bir dönem belediye meclis üyesiydi ve çift, 1940’ların sonlarında Parker’ın ölümüne kadar canlı siyasi tartışmalar yapmalarıyla tanınıyordu. İkinci eşi John Dunne ise şehirde gece bekçiliği yapmış ve 1960’ların başında ölmüştü.

Dunne’un ilk evliliğinden iki çocuğu vardı: Iris ve Edna. Ancak o dönemde Dunne, çocuklarıyla uzun süredir görüşmüyordu.

Torununun gözünden Louisa Dunne

78 yaşındaki torunu Mary Dainton, annesi Edna’nın anlattığına göre, büyükannesinin alkol sorunu olduğunu ve ev hayatlarının tartışmalar ve sinirle dolu geçtiğini söyledi. Dainton, Dunne’u yalnızca bir kez, hastanede genç bir kızken ziyaret etmişti.

“Ona karşı derin bir bağ hissediyorum ve nedenini bilmiyorum. Belki DNA sayesindedir; onun yakalayan şey beni de yakaladı. Onu tanımamış olmama rağmen derin bir şekilde bağlı hissediyorum,” dedi Dainton.

Mary, hastanedeki kısa ziyaret sırasında büyükannesinin elini sıkıca tuttuğunu ve bunu hafızasında korkutucu bir şekilde hatırladığını anlattı. Doktorlar, Edna’dan annesini yanına almasını istemiş, ancak aile içindeki sorunlar ve yer sıkıntısı nedeniyle bu gerçekleşmemişti.

Dainton, büyükannesinin cinayetinin annesi üzerinde de derin etkiler bıraktığını söyledi: “Aile neredeyse tamamen parçalandı. Zaten çok yakın bir aile değildik, ama geriye kalan bağlar tamamen koptu.” Annesi Edna, sinir krizi geçirmiş ve annesinin ölümünün damgasını uzun yıllar taşımıştı.

Mary, yıllarca büyükannesini unutmaya çalıştığını ancak içten içe hiçbir zaman barışamadığını ifade etti: “Büyütülme tarzımızda büyük şeyleri konuşmamak, soru sormamak normaldi. Acı veren konuları açmamak öğretildi.”

Büyüdükçe büyükannesini daha fazla araştırmaya başladığını söyleyen Mary, “Fotoğraflarını çıkardım ve anladım ki onun hakkında hiçbir şey bilmiyordum. Nedenini merak etmeye başladım” dedi.

Dainton, Headley’in suçlu bulunmasının kendisine bir nebze de olsa kapanış sağlayacağını umuyor: “20 yaşımda işlemem gereken duyguları hâlâ işlemeye çalışıyorum. Bu süreç uzun sürdü ama sonunda bir şekilde rahatlama umuyorum.”

Bugünün gazete manşetleri için tıklayın >