7 Maddede Hz. Mevlana ve Mevlevilik

Dinin emirlerine uyup, yasaklarından kaçarak kalbi kötü huylardan temizleyip, iyi huylarla doldurmak anlamına gelen tasavvufta Hz.Mevlana ve Mevleviliğin önemi büyüktür.

Hz.Mevlana tasavvuf deryasına dalmış bir Hak âşığıdır. İlmi, teşbihleri, sözleri ve nasihatleri bu deryadan saçılan hikmet damlalarıdır. O, bir tarikat kurucusu değil, yeni usûl ve ibadet şekilleri ihdâs etmemiştir. Ney, tambur gibi çeşitli müzik âletleri çalınarak yapılan törenler ve âyinler, Hazret-i Mevlana'nın vefatından 3-4 asır sonra meydana çıkmıştır. Hazreti Mevlânâ'nın tasavvufu, mahdut (sınırlanmış) varlıktan, ferdiyetten ve ferdi ihtiraslardan tamamiyle sıyrılmak ve halka, topluluğa yayılmak ve sosyal hayatta sınırsız bir sevgi, insanî bir görüş ve mutlak bir birlik halinde, herkesin kendisini, ıslah etmesi ve genel olarak hayra, güzele ve iyiye doğru bir gidiş, insanî bir terbiye halinde tezahür eden ve böylece de gerçekte amelî karaktere sahip olan bir tasavvuftur.
Mevlevilik de insan odaklı olup hoşgörüye, güzele ve ihlasa yöneliktir, pes etme yoktur pişman olma ve affetme vardır. Mevlevilikte herşeyin canı vardır bu yüzden mevlevi saliki eline aldığı her şeyi su içeceği vakit bardağı, eline aldığı kahve fincanını, yatacağı vakit ve kalktığı zaman yastığını, üstüne çekerken ve üstünden atarken yorganını, giyer ve çıkarırken, hırkasının ve çamaşırını yakasını, sikkesinin kenarını, otururken veya kalkarken yeri öper bu tüm verilen nimetlere şükretmek anlamına gelir. Bu suretle küllî ruhun her şeye sâri olduğu, daha doğrusu her varlık, tek ve mutlak varlığın tezahürü bulunduğu anlatılmış olur.
Günümüzde Mevleviler kendilerine özgü sema yaparak kâinatın oluşumunu, insanın ahirette dirilişini, Yüce Allah'a olan aşk ile harekete geçişini ve kulluğunu idrak edip “İnsan- ı Kâmil" e doğru yönelişini ifade ettiğine inanıyorlar. Mevlevîlik deyince ilk akla gelen sema lügatte işitmek manâsına gelir. Sema eden kişilere ise Sema'zen adı verilir. Terim olarak, ney eşliğinde vecde gelip 'dönme' anlamındadır. Ancak Mevlevilikte 'dönme' tabiri yoktur Mevleviler Sema eder. Semazenleri izlerken daha bilinçli ve o maneviyatı anlamamız için aşağıda Mevlevi'nin ne olduğunu Semanın kimler tarafından yapıldığını, birçoğu başka tasavvuf yollarında da kullanılan terimlerin büyük bir kısmına yer verdik.


 Semazenlerin, sûretler aleminden hakikat alemine geçmeyi anlatan Sema töreni sırasında giydiği kıyafetlerin her birinin bir anlamı bulunuyor.
Semazenlerin, sûretler aleminden hakikat alemine geçmeyi anlatan Sema töreni sırasında giydiği kıyafetlerin her birinin bir anlamı bulunuyor.
Sema için meydana çıkan Semazenler siyah bir hırka giyer. Hırkanın anlamı mezardır. Sema gösterisine hırkasını çıkararak başlarlar. Bu da yeniden doğuş anlamına gelir.​
Sema için meydana çıkan Semazenler siyah bir hırka giyer. Hırkanın anlamı mezardır. Sema gösterisine hırkasını çıkararak başlarlar. Bu da yeniden doğuş anlamına gelir.​
Başındaki sarık “Sikke” mezar taşını simgeler.
Başındaki sarık “Sikke” mezar taşını simgeler.
Semazenin üstündeki beyaz kıyafete "Tennure” denir kefeni simgeler.​
Semazenin üstündeki beyaz kıyafete "Tennure” denir kefeni simgeler.​
Mevleviliğin gelişmiş bir adab ve kural sistemi
-Misal, ortak tabaktan yemek yeniyorsa kaşığın bir tarafı ile yemek alınır diğer tarafı ile yemek yenir. 
Kaşığın ağza değen kısmının yemeğe değmemesine özen gösterilir.

-Diğer tasavvuf yollarında olduğu gibi Mevlevilikte de, edep nedeniyle inançtan kaynaklanan terimler vardı. Mesala Ben yerine “biz" veya “fakiyr" kullanılır.
-Söndürmek, yakmak gibi kötü manada da kullanılabilicek sözler için “mumu söndürmek" yerine “mumu dinlendirmek" , “ışığı yakmak" yerine “ışığı uyandırmak" gibi tabirler kullanılır. 

-Konuşma sırasında benlik ifadesi olan “yaparım, ederim" gibi birinci şahıs kullanılamaz. Bunun yerine “yaparız, ederiz " kelimeleri kullanılırdı.
Mevleviliğin gelişmiş bir adab ve kural sistemi -Misal, ortak tabaktan yemek yeniyorsa kaşığın bir tarafı ile yemek alınır diğer tarafı ile yemek yenir. Kaşığın ağza değen kısmının yemeğe değmemesine özen gösterilir. -Diğer tasavvuf yollarında olduğu gibi Mevlevilikte de, edep nedeniyle inançtan kaynaklanan terimler vardı. Mesala Ben yerine “biz" veya “fakiyr" kullanılır. -Söndürmek, yakmak gibi kötü manada da kullanılabilicek sözler için “mumu söndürmek" yerine “mumu dinlendirmek" , “ışığı yakmak" yerine “ışığı uyandırmak" gibi tabirler kullanılır. -Konuşma sırasında benlik ifadesi olan “yaparım, ederim" gibi birinci şahıs kullanılamaz. Bunun yerine “yaparız, ederiz " kelimeleri kullanılırdı.
Birçoğu başka tasavvuf yollarında da kullanılan terimleri:
Âgâh ol , âgâh olmak : “Kendine gelmek, aklını başına almak, düşünmek, uykudan uyanmak" anlamlarına gelir. Uyuyan kimsenin yavaşça yatağına gidilir, yastığına hafifçe el ile vurulur ve “agah ol erenler " denir. 

Allah derdini artırsın (Allah feyzini artırsın): “derd" aşk derdidir. Dedesi yahut şeyhi tarafından, aşka, cezbeye dair bir tezahürde bulunan salike bu cümleyle dua edilir.

Ana bacı : Şeyhin hanımına verilen lakâptır.

Âstân : Büyük dergah.

Aşk olsun : Mevlevilerde bu söz birçok yerde kullanılır. 
Birisinin evine gelen bir mevlevi, oturup niyaz edince yani yeri öpünce ev sahibi o kişiye “aşkolsun" der. Kişide söyleyenin kemaline göre ya elini göğsüne koyup baş keserek “eyvallah" der, yahut yine eğilip yeri öper.

Bir şey içenede “aşkolsun" denir. O da yine elini göğsüne koyup baş keserek “eyvallah" der. Yemek yiyenede yine aynı söz kullanılır.

Bazı Bektâşi meşrepli Mevlevilerde bu söz karşılıklı tamamlayıcı tabirlerle uzatılmıştır. "aşkolsun" sözüne karşılık, “aşkın cemal olsun" denir bu söz uzerine karşıdaki, "cemalin nur olsun" der ve yine karşıdaki “nûrun alâ nûr oldun" cevabını verirdi.


Aşk-u niyaz, aşketmek : Selam ile aynı anlamda kullanılır. Selam yollanırken “Aşk u niyaz ederiz veya Kademlerine aşk u niyaz ederim" denir. Yine “Nasılsınız?" sorusuna “Aşk u niyaz ederiz" diye cevap verilir. Hal,hatır sorulması ve ona cevap veriliş anlatılırken de “aşk verdiler, aşk aldık" şeklinde bir cümle kullanılır.

Âteş-bâz : Mevlânâ'nın aşçısı olduğu rivayet edilen, Konya'da Meram'ın eski yolunda türbesi bulunan İzzeddinoğlu Şemseddin Yusuf isimli zat, ateşle oynayan anlamına gelen “Ateş-baz" diye anılmaktadır. Bundan dolayı bu zatın adı matbah ve aşçıbaşı yerine kullanılır.

Avam : Mevlevilerce tarikat ehli olmayanlara , genel olarak vahdetten anlamayanlara denirdi.

Ayak mühürlemek : Sağ ayağın başparmağını, sol ayağın başparmağı üzerine koymak. Buna “mühr-pay durmak" da denir. Ayağını mühürleyen, sağ elini, parmakları açık olarak göğsüne, öbür elini sol böğrüne doğru aynı şekilde koyar ; yahut sağ el üstte olmak üzere yine parmaklar açık, sağ elini sol ve sol elini sağ omzunun üstüne parmaklar omuzları kavrayacak şekilde koyar. Buna niyaz vaziyeti denir. Teslim oldum, elim ayağım yok,herşeye razıyım anlamındadır.

Can : Mevleviliğe intisap edenler birbirlerine “Can" Ya da “Ali can" gibi isimlerinin sonuna getirerek hitap ederler.

Cümbüşlenmek : Umumi olan bu terim yemek,içmek anlamındadır.

Çerağ,Çırağ : Mum,kandil, ışık anlamlarına gelir.

Çile, çille : Az yiyip, az içip, az uyuyup, kırk gün ibadetle vakit geçirmek suretiyle olur. Mevlevilikte ise çile bin bir gün hizmetle olur.

Çivi tutmak : Olduğu yerde, sol ayağını direyip çark atmak yani dönmek. 

Dede : Çile çıkarmış yani bin bir gün hizmetini bitirmiş ve dergahta hücre sahibi olmuş kişi.

Dem : Vakit, an, soluk anlamlarında kullanılır.

Derviş : Tarikat mensuplarına ve bilhassa çilekeş matbah canlara denir.

Destur :
 İzin almak için kullanılır. Mevlevi hücresinin önünde, “destur" denir içerinden “Hu" sesi gelirse girilir, cevap alınmazsa üç defa tekrarlanır gene cevap alınamazsa içeri girilmez ve geri dönülür.

Dinlendirmek : Söndürmek anlamında kullanılır.Işığı söndürmek yerine Işığı dinlendirmek gibi.

Erenler : Vahdete erenler.

Fahir : Mevlevi sikkesi.

Fakıyr : 
Yoksul anlamına gelen kelime ben yerine kullanılır.

Görüşmek : 
Bir Mevlevi, ihvandan birisine rastlarsa, birbilerinin sağ ellerini, iki elle veya sağ elleriyle kavrarlar ve aynı anda biraz birbirlerine eğlerek öperler buna görüşmek denir. Mevlevilikte herşeyin canı vardır bu yüzden mevlevi saliki eline aldığı herşeyi öper, mesela eline aldığı kitabı,fincanı,tesbihi, namaz kıldıktan sonra yeri öper bu öpüşede görüşmek denir.

Hakta, hak vere : yok,bitti anlamında kullanılır. Un hakta, şeker hak vere gibi.

Hamuşan : Mezarlıklara bu ad verilir. Susanlar anlamına gelir.

İhvan : 
Kardeşler anlamındadır. Mevleviler birbirlerine “ihvan" derler. Filan şeyhin ihvanı gibi.

İkrar : 
Söylemek anlamına gelen bu kelime dervişliğe söz vermeye denir.

Kanını içine akıtmak : Cezbe ve neş' e halini, riyaya müsait şeyler olduğundan, ızhar etmemek.

Kılıflı maşa :
 Dışarı hizmete memur olan matbah canları, elifi nemedine uzun bir kılıflı maşa sokar, böylece ona rastlayan canlar onun hizmeti olduğunu anlar ve uzun boylu konuşup onu meşgul etmezler.

Köçek 
: Yola yeni girmiş olana ve özellikle yeni Sema çıkarana “Köçek" ve “Mevlana Köçeği" denir.


Matbah 
: Dergahlarda yemek pişirilen mutfak. Âteş-bâz da denir.

Matbah canı : Matbahta hizmet eden canlar.

Meydan 
: Sabah namazından sonra dedelerin toplanıp murakabe ettikleri geniş oda.

Meydancı : Şeyh postunu, mukabele vakti Semâ'haneye sermek, Şeyhi getirmek, mukabeleden sonra postu dürmek gibi dergahtaki meydan hizmetlerine bakan dervişe denir. 

Mihmân : Misafir, konuk.

Muhib : Sikke tekbir ettirip tarikata giren kişiye, seven anlamına gelen Muhib adı verilir, 

Mutrib, Mutrib-hâne : Mevlevi müziğinin icra edenlerin bulunduğu yere denir.

Mutriban : Mevlevi müziğinin icra heyetine denir. Mutribte ney, kudum ve halîle esastır.

Na't :
 Hz.Peygamber'i, dört halifeyi, On iki imamı veya din ulularını öven şiirlere denir. Mevlevilerde Nâ't, “Nâ't-ı Şerif" ve “Nâ't-ı Mevlana" diye anılır. Mevlevihanelerde okunan meşhur nâ't lardan biri aşağıdadır. 

Nazar : Bakış. Mürşidin bakışının insanı cezbeye ulaştıracağına inanılır. Devr-i Veledî 'de post
önünde kaşılaşanlar birbirlerinin iki kaşının arasına bakıp baş keserler.


Nazarım, nazarlarım : Sen ve siz yerine kullanılır. Karşımdaki benim nazarım olur, bende ona nazar kesilirsem birleşmiş oluruz.


Nevniyâz : Tarikata yeni girmiş kişi.

Nezir : 
Adak, bağış

Nezir-i Mevlana : 
Dergaha bağışta bulunmak isteyen kişi dokuz,onsekiz veya dokuzun misli olan sayıda beş kuruş ,on kuruş, lira v.s 'yi şeyhle veya dede ile görüşürken gizlice eline koyar veya niyaz ederken kimse görmeden postunun altına bırakır. Bahariye şeyhi Huseyn Fahreddin Dede, mecmuasında nezr-i Mevlevi'yi şöyle izah eder:
“Nezr-i Mevlevi onsekiz olmak, Hz.Mevlana azzamallâhû zikrehû ve kuddise sırrahul a'lâ'ya yevmiyye onsekiz defa vürud eden tecelli-i zâta mebnidir. Her biri bin derece itibariyle müşehedatı onsekiz bin alemi cami olduğu gibi Hayy ism-i şerifine dahi mutabıktır. Kezalik nezr-i Şems altı olmak, altışar bin itibariyle üç mevalid de cem'i adette envâını nezr-i Mevlevi câmi'dir."

Akl- Küll ve Nefsi Küll den dokuz kat gök meydana gelmiş, dokuz göğün hareketi dört unsuru izhar etmiş; bunlardan da cemat, nebat ve hayvan doğmuştur. Böylece hepsi onsekiz olur. Arapçada son rakam,bin olduğu için tafsil yönünden bir, bin sayılarak “on sekiz bin alem" denmiştir. Aynı zamanda, Allah'ın adlarından “Hay" adının ebced hesabında tutarı onsekizdir . Mesnevinin 18 beytininde Hz. Mevlana tarafından yazılmıştır. Bütün bunlar on sekiz sayısının kutsallığına sebep olmuştur.


Niyaz : Baş kesmek. Mürşide, bir uluya baş kesmek, biryere giderken baş kesmek, eşiği öpmek, niyaz ederim sözüyle selam yollamak, verilen para veya armağan.

Niyâz penceresi : 
Yatırın sandukası görülecek şekilde, ayak ucunda veya yan tarafında açılmış olan pencere. Türbeye girilemezse ziyaret buradan yapılır.

Ocak : Ateşbaz Velinin makamıdır. Ocağa niyaz etmeden işe başlanmaz.

Örtmek : 
Kapamak anlamında kullanılır.

Paşmak :
 Başmak. Pabuç, ayakkabı anlamındadır.

Paşmak çevirmek : Dergaha veya eve gelen mihmanların ayakkabıları muntazam, birbirine denk bir tarzda içeriye doğru çevrilir. Böylece kişi içeri girdiği gibi yine içeridekilere arkasını dönmeden sağ ayağı ile dışarı çıkar. Paşmak çevirmek birisinin bir kusuru yüzünden ayakkabılarının kapıya doğru çevirilmesidir. Bunun anlamı “git, bir daha gelme" demektir.

Post :
 Manevi makamı gösterir. Dede ve Şeyh post sahibidir.

Post-nişîn : Postta oturan makam sahibi şeyhe denir.

Rızâ : Allah'tan razı oluş ve yol uğruna çekilen zahmetlere katlanmaya denir.

Safâ-nazar : Temiz bakış anlamına gelir. Mürşidin salike ve salikin herşeye birlik gözüyle bakışı. 

Sâlik : Manevi yolculuğa giren kişi.

Secde-i şükr, Secde-i niyaz : İhvan meclisine giren mevleviye, meclisin büyüğü tarafından söylenen “Aşkolsun" sözüne karşı mevlevinin yere kapanıp niyaz ederek yeri öpmesi. Bu Secde-i niyaz dır, ibadet secdesi değildir. Yine namaza kalkarken yere kapanıp yeri öpmeside Secde-i şükr sayılır.

Ser-pâ etmek : İşlenen bir kusur dolayısıyla mevlevinin dergahtan ve yoldan uzaklaştırılması. Sikkesi alınır ve paşmak çevrilir yani ayakkabıları dışarıya doğru çevrilir.

Sırrolmak : Kaybolmak, bitmek, yitmek.

Sırlamak : 
Bir şeyi saklamak ya da vefat eden kişinin gömülmesine denir."falan yerde sırladık" gibi.

Sikke : Mevlevi külahı.

Somat : Mevlevi sofrası. Matbahta yemek yenen yere de “Sımat-hane" denir.

Süluk : Manevi yolculuk.

Şeb-i Arûs : Hz.Mevlana'nın hakka yürüdüğü gece (17 Aralık 1273)' ye gerdek gecesi anlamında “Şeb-i Arus" denir.

Uyandırmak, uyanmak, uyarmak : 
Yakmak. Mumu yak yerine Mumu uyandır kullanılır. Aynı zamanda bir saliki bir konuda irşad ermek için kullanılır.

Vahdet : Uyku.

Yürümek : Ölmek.

Züvvar : 
Mevlevi mukabelesini görmek için gelen ziyaretçilere denirdi. Edebe riayet etmek şatıyla kimse reddedilmezdi.
Birçoğu başka tasavvuf yollarında da kullanılan terimleri: Âgâh ol , âgâh olmak : “Kendine gelmek, aklını başına almak, düşünmek, uykudan uyanmak" anlamlarına gelir. Uyuyan kimsenin yavaşça yatağına gidilir, yastığına hafifçe el ile vurulur ve “agah ol erenler " denir. Allah derdini artırsın (Allah feyzini artırsın): “derd" aşk derdidir. Dedesi yahut şeyhi tarafından, aşka, cezbeye dair bir tezahürde bulunan salike bu cümleyle dua edilir. Ana bacı : Şeyhin hanımına verilen lakâptır. Âstân : Büyük dergah. Aşk olsun : Mevlevilerde bu söz birçok yerde kullanılır. Birisinin evine gelen bir mevlevi, oturup niyaz edince yani yeri öpünce ev sahibi o kişiye “aşkolsun" der. Kişide söyleyenin kemaline göre ya elini göğsüne koyup baş keserek “eyvallah" der, yahut yine eğilip yeri öper. Bir şey içenede “aşkolsun" denir. O da yine elini göğsüne koyup baş keserek “eyvallah" der. Yemek yiyenede yine aynı söz kullanılır. Bazı Bektâşi meşrepli Mevlevilerde bu söz karşılıklı tamamlayıcı tabirlerle uzatılmıştır. "aşkolsun" sözüne karşılık, “aşkın cemal olsun" denir bu söz uzerine karşıdaki, "cemalin nur olsun" der ve yine karşıdaki “nûrun alâ nûr oldun" cevabını verirdi. Aşk-u niyaz, aşketmek : Selam ile aynı anlamda kullanılır. Selam yollanırken “Aşk u niyaz ederiz veya Kademlerine aşk u niyaz ederim" denir. Yine “Nasılsınız?" sorusuna “Aşk u niyaz ederiz" diye cevap verilir. Hal,hatır sorulması ve ona cevap veriliş anlatılırken de “aşk verdiler, aşk aldık" şeklinde bir cümle kullanılır. Âteş-bâz : Mevlânâ'nın aşçısı olduğu rivayet edilen, Konya'da Meram'ın eski yolunda türbesi bulunan İzzeddinoğlu Şemseddin Yusuf isimli zat, ateşle oynayan anlamına gelen “Ateş-baz" diye anılmaktadır. Bundan dolayı bu zatın adı matbah ve aşçıbaşı yerine kullanılır. Avam : Mevlevilerce tarikat ehli olmayanlara , genel olarak vahdetten anlamayanlara denirdi. Ayak mühürlemek : Sağ ayağın başparmağını, sol ayağın başparmağı üzerine koymak. Buna “mühr-pay durmak" da denir. Ayağını mühürleyen, sağ elini, parmakları açık olarak göğsüne, öbür elini sol böğrüne doğru aynı şekilde koyar ; yahut sağ el üstte olmak üzere yine parmaklar açık, sağ elini sol ve sol elini sağ omzunun üstüne parmaklar omuzları kavrayacak şekilde koyar. Buna niyaz vaziyeti denir. Teslim oldum, elim ayağım yok,herşeye razıyım anlamındadır. Can : Mevleviliğe intisap edenler birbirlerine “Can" Ya da “Ali can" gibi isimlerinin sonuna getirerek hitap ederler. Cümbüşlenmek : Umumi olan bu terim yemek,içmek anlamındadır. Çerağ,Çırağ : Mum,kandil, ışık anlamlarına gelir. Çile, çille : Az yiyip, az içip, az uyuyup, kırk gün ibadetle vakit geçirmek suretiyle olur. Mevlevilikte ise çile bin bir gün hizmetle olur. Çivi tutmak : Olduğu yerde, sol ayağını direyip çark atmak yani dönmek. Dede : Çile çıkarmış yani bin bir gün hizmetini bitirmiş ve dergahta hücre sahibi olmuş kişi. Dem : Vakit, an, soluk anlamlarında kullanılır. Derviş : Tarikat mensuplarına ve bilhassa çilekeş matbah canlara denir. Destur : İzin almak için kullanılır. Mevlevi hücresinin önünde, “destur" denir içerinden “Hu" sesi gelirse girilir, cevap alınmazsa üç defa tekrarlanır gene cevap alınamazsa içeri girilmez ve geri dönülür. Dinlendirmek : Söndürmek anlamında kullanılır.Işığı söndürmek yerine Işığı dinlendirmek gibi. Erenler : Vahdete erenler. Fahir : Mevlevi sikkesi. Fakıyr : Yoksul anlamına gelen kelime ben yerine kullanılır. Görüşmek : Bir Mevlevi, ihvandan birisine rastlarsa, birbilerinin sağ ellerini, iki elle veya sağ elleriyle kavrarlar ve aynı anda biraz birbirlerine eğlerek öperler buna görüşmek denir. Mevlevilikte herşeyin canı vardır bu yüzden mevlevi saliki eline aldığı herşeyi öper, mesela eline aldığı kitabı,fincanı,tesbihi, namaz kıldıktan sonra yeri öper bu öpüşede görüşmek denir. Hakta, hak vere : yok,bitti anlamında kullanılır. Un hakta, şeker hak vere gibi. Hamuşan : Mezarlıklara bu ad verilir. Susanlar anlamına gelir. İhvan : Kardeşler anlamındadır. Mevleviler birbirlerine “ihvan" derler. Filan şeyhin ihvanı gibi. İkrar : Söylemek anlamına gelen bu kelime dervişliğe söz vermeye denir. Kanını içine akıtmak : Cezbe ve neş' e halini, riyaya müsait şeyler olduğundan, ızhar etmemek. Kılıflı maşa : Dışarı hizmete memur olan matbah canları, elifi nemedine uzun bir kılıflı maşa sokar, böylece ona rastlayan canlar onun hizmeti olduğunu anlar ve uzun boylu konuşup onu meşgul etmezler. Köçek : Yola yeni girmiş olana ve özellikle yeni Sema çıkarana “Köçek" ve “Mevlana Köçeği" denir. Matbah : Dergahlarda yemek pişirilen mutfak. Âteş-bâz da denir. Matbah canı : Matbahta hizmet eden canlar. Meydan : Sabah namazından sonra dedelerin toplanıp murakabe ettikleri geniş oda. Meydancı : Şeyh postunu, mukabele vakti Semâ'haneye sermek, Şeyhi getirmek, mukabeleden sonra postu dürmek gibi dergahtaki meydan hizmetlerine bakan dervişe denir. Mihmân : Misafir, konuk. Muhib : Sikke tekbir ettirip tarikata giren kişiye, seven anlamına gelen Muhib adı verilir, Mutrib, Mutrib-hâne : Mevlevi müziğinin icra edenlerin bulunduğu yere denir. Mutriban : Mevlevi müziğinin icra heyetine denir. Mutribte ney, kudum ve halîle esastır. Na't : Hz.Peygamber'i, dört halifeyi, On iki imamı veya din ulularını öven şiirlere denir. Mevlevilerde Nâ't, “Nâ't-ı Şerif" ve “Nâ't-ı Mevlana" diye anılır. Mevlevihanelerde okunan meşhur nâ't lardan biri aşağıdadır. Nazar : Bakış. Mürşidin bakışının insanı cezbeye ulaştıracağına inanılır. Devr-i Veledî 'de post önünde kaşılaşanlar birbirlerinin iki kaşının arasına bakıp baş keserler. Nazarım, nazarlarım : Sen ve siz yerine kullanılır. Karşımdaki benim nazarım olur, bende ona nazar kesilirsem birleşmiş oluruz. Nevniyâz : Tarikata yeni girmiş kişi. Nezir : Adak, bağış Nezir-i Mevlana : Dergaha bağışta bulunmak isteyen kişi dokuz,onsekiz veya dokuzun misli olan sayıda beş kuruş ,on kuruş, lira v.s 'yi şeyhle veya dede ile görüşürken gizlice eline koyar veya niyaz ederken kimse görmeden postunun altına bırakır. Bahariye şeyhi Huseyn Fahreddin Dede, mecmuasında nezr-i Mevlevi'yi şöyle izah eder: “Nezr-i Mevlevi onsekiz olmak, Hz.Mevlana azzamallâhû zikrehû ve kuddise sırrahul a'lâ'ya yevmiyye onsekiz defa vürud eden tecelli-i zâta mebnidir. Her biri bin derece itibariyle müşehedatı onsekiz bin alemi cami olduğu gibi Hayy ism-i şerifine dahi mutabıktır. Kezalik nezr-i Şems altı olmak, altışar bin itibariyle üç mevalid de cem'i adette envâını nezr-i Mevlevi câmi'dir." Akl- Küll ve Nefsi Küll den dokuz kat gök meydana gelmiş, dokuz göğün hareketi dört unsuru izhar etmiş; bunlardan da cemat, nebat ve hayvan doğmuştur. Böylece hepsi onsekiz olur. Arapçada son rakam,bin olduğu için tafsil yönünden bir, bin sayılarak “on sekiz bin alem" denmiştir. Aynı zamanda, Allah'ın adlarından “Hay" adının ebced hesabında tutarı onsekizdir . Mesnevinin 18 beytininde Hz. Mevlana tarafından yazılmıştır. Bütün bunlar on sekiz sayısının kutsallığına sebep olmuştur. Niyaz : Baş kesmek. Mürşide, bir uluya baş kesmek, biryere giderken baş kesmek, eşiği öpmek, niyaz ederim sözüyle selam yollamak, verilen para veya armağan. Niyâz penceresi : Yatırın sandukası görülecek şekilde, ayak ucunda veya yan tarafında açılmış olan pencere. Türbeye girilemezse ziyaret buradan yapılır. Ocak : Ateşbaz Velinin makamıdır. Ocağa niyaz etmeden işe başlanmaz. Örtmek : Kapamak anlamında kullanılır. Paşmak : Başmak. Pabuç, ayakkabı anlamındadır. Paşmak çevirmek : Dergaha veya eve gelen mihmanların ayakkabıları muntazam, birbirine denk bir tarzda içeriye doğru çevrilir. Böylece kişi içeri girdiği gibi yine içeridekilere arkasını dönmeden sağ ayağı ile dışarı çıkar. Paşmak çevirmek birisinin bir kusuru yüzünden ayakkabılarının kapıya doğru çevirilmesidir. Bunun anlamı “git, bir daha gelme" demektir. Post : Manevi makamı gösterir. Dede ve Şeyh post sahibidir. Post-nişîn : Postta oturan makam sahibi şeyhe denir. Rızâ : Allah'tan razı oluş ve yol uğruna çekilen zahmetlere katlanmaya denir. Safâ-nazar : Temiz bakış anlamına gelir. Mürşidin salike ve salikin herşeye birlik gözüyle bakışı. Sâlik : Manevi yolculuğa giren kişi. Secde-i şükr, Secde-i niyaz : İhvan meclisine giren mevleviye, meclisin büyüğü tarafından söylenen “Aşkolsun" sözüne karşı mevlevinin yere kapanıp niyaz ederek yeri öpmesi. Bu Secde-i niyaz dır, ibadet secdesi değildir. Yine namaza kalkarken yere kapanıp yeri öpmeside Secde-i şükr sayılır. Ser-pâ etmek : İşlenen bir kusur dolayısıyla mevlevinin dergahtan ve yoldan uzaklaştırılması. Sikkesi alınır ve paşmak çevrilir yani ayakkabıları dışarıya doğru çevrilir. Sırrolmak : Kaybolmak, bitmek, yitmek. Sırlamak : Bir şeyi saklamak ya da vefat eden kişinin gömülmesine denir."falan yerde sırladık" gibi. Sikke : Mevlevi külahı. Somat : Mevlevi sofrası. Matbahta yemek yenen yere de “Sımat-hane" denir. Süluk : Manevi yolculuk. Şeb-i Arûs : Hz.Mevlana'nın hakka yürüdüğü gece (17 Aralık 1273)' ye gerdek gecesi anlamında “Şeb-i Arus" denir. Uyandırmak, uyanmak, uyarmak : Yakmak. Mumu yak yerine Mumu uyandır kullanılır. Aynı zamanda bir saliki bir konuda irşad ermek için kullanılır. Vahdet : Uyku. Yürümek : Ölmek. Züvvar : Mevlevi mukabelesini görmek için gelen ziyaretçilere denirdi. Edebe riayet etmek şatıyla kimse reddedilmezdi.
Bugünün gazete manşetleri için tıklayın >