ABD’nin Venezuela planı: İşgal mi, diplomasi mi?

Taraflar arasındaki örtülü mücadele devam ediyor.
Taraflar arasındaki örtülü mücadele devam ediyor.

ABD, Venezuela açıklarında 6.500 asker, 8 gemi ve bir nükleer denizaltıyla ablukaya hazırlanıyor. Amaç, Maduro’yu “Cartel de los Soles” lideri olarak suçlayarak petrol ve nikel rezervlerini kontrol altına almak mı? Venezuela’nın 303 milyar varillik petrolü, Çin ve İran’a kaptırılmak istenmiyor. Trump, Chevron’un lisansını uzattı, ancak Nisan 2025’te Venezuela petrolü ithal eden ülkelere %25 gümrük vergisi getirileceğini duyurdu. Gazeteci Hüsamettin Aslan, son krizi GZT için özel olarak değerlendirdi.

Venezuela, milliyetçi bir toplum. Halk, dış müdahaleye karşı dirençli. Ordu, 15.000 askeri Kolombiya sınırına yığdı; Maduro, 4.5 milyon milisi hazır tutuyor. Çin, Rusya, Küba ve Türkiye gibi müttefikler Maduro’yu destekliyor. BM Güvenlik Konseyi’nde Çin ve Rusya, işgali veto edebilir.

Gazeteci Hüsamettin Aslan, GZT'ye özel açıklamalarda bulundu. Venezuela-ABD arasındaki son krizi değerlendirdi.

ABD, Venezuela'yı işgal mi edecek?

Amerika, Venezuela'yı işgal etmek istediğini söylesede pratikte bunu yapması mümkün değil.

Hem uluslararası alanda bunu yapması mümkün değil BM Güvenlik Konseyi'nde 2 tane Venezuela'nın stratejik müttefiki olan Çin ve Rusya var.

Pratikte mümkün değil askeri açıdan. Çünkü 6500 asker yığdı, venezuela gibi büyüklükte bir ülkede 60 bin civarı askerle işgal etmeniz pratikte çok mümkün görünmüyor. Nitekim, Amerikan ordusunun böyle bir işgal için hazırlık yapmadığını görüyoruz.

Venezuela ordusu ve halkı son gelişmelere nasıl bakıyor?

Venezuela toplumu oldukça milliyetçi. Her ne kadar mevcut hükümetin son yıllarda yaptığı iki tane seçime katılım konusunda oldukça çekimser tutum sergileseler de kendi ülkelerinde yapılacak her türlü askeri müdahaleye karşı net bir direnç göstereceğini biliyoruz.

Bu anlamda pratikte böyle bir şeyin yapılacağı söylemde mümkün olsa da, uygulamada çeşitli zorlukları ve komplikasyonları beraberinde getireceğinden böyle bir işgal pratikte mümkün değil.

Ancak Amerika ne yapmak istiyor? Kimilerine göre diplomasi silahlı diplomasi, kimilerine göre ise zoraki diplomasi dediğimiz masada bazı şartları kabul ettirebilmek için silah, araç ve gereçler yoluyla Venezuela hükümetini masada şartını kabul ettirmeye zorluyor.

Mevcut durumun genel çerçevesini bu şekilde değerlendirebiliriz.

Trump'un Venezuela ilgisinin sebebi ne?

Donald Trump'ın Venezuela'ya olan ilgisinin bir ekonomik boyutu var, ikinci olarak Amerikan iç siyaseti boyutu var.

Üçüncüsü ise bölgesel denklem açısından uyuşturucu ile ilgili temel bir arka planda gizli bir gündemi olduğunu görüyoruz.

Ekonomik boyutu Venezuela'da biliyorsunuz en çok görünen ve ülkenin dünyada ilgisini, küresel bir aktör olmasını sağlayan en önemli unsur.

303 milyar varilden fazla petrol rezervine sahip olmasından kaynaklanıyor.

Donald Trump'ın Venezuela olan ilgisini ekonomik açıdan arka planda ülkenin sahip olduğu petrol rezervleri. Ama arka plandaki ikinci gündem ise Venezüella'nın nikel rezervlerinden kaynaklanmakta.

Biliyorsunuz Ukrayna-Rusya savaşından kaynaklı olarak petrol fiyatları bir dönem çok yükselmişti.

Daha sonra tansiyonun düşmesiyle birlikte şu anda 67-65 dolar civarında. İran İsrail arasındaki 12 gün süren savaşla beraber bu fiyatlar fiyatlandırma 77-78 dolar bandına çıkmıştı.

Amerikalılar hem Rusya'yı, hem Çin'i hem de İran'ın petrole olan ilişkisini minimize edebilmek için kendi petrol ihtiyacını da minimal maliyetle gerçekleştirmesi ve ihtiyacı olan rezervleri koruması gerekiyor

Bu anlamda coğrafi açıdan henüz yanıbaşındaki Venezuela olan petrol ihtiyacı, ambargodan ötürü nitelikli bir sayıya ulaşamaması ve Venezuela da çıkartılan petrolün yarısından fazlasını Çin'in elde etmesinden ötürü öncelikle.

Donald Trump, Venezuela petrolünü çok net bir şekilde kapatmaya çalışıyor

Yani Amerika Birleşik Devletleri dışında hem Avrupa Birliği ülkelerine, Fransa ve İtalya'yı kastediyorum, hem de Asya'da İran, Hindistan ve Çin'e Venezuela petrolünü kaptırmak istemiyor.

Bu anlamda Donald Trump, mevcut Amerikan şirketi Chevron'un lisansını altı ay daha uzatma kararı aldı.

Nisan 2025'de yani bir ay sonra ise bir uluslararası açıklama yaparak Venezuela'dan petrol ithal eden ve Venezuela petrolünü üçüncü elden ithal eden tüm ülkelere %25 gümrük tarifesi getireceğini açıkladı.

Dolayısıyla bu denkleme baktığımızda Donald Trump öncelikle Venezuela petrolünü kapatmak, Çin başta olmak üzere Asya ve Avrupa pazarlara erişimini engellemek istiyor.

Birinci gündemi bu. İkinci gündemi ise petrolün varil fiyatı düşük bir fiyatlandırma yaparak ticaret savaşı içerisinde olduğu, Çin'le fiilen savaş içerisinde bulunduğu, Rusya ile ideolojik bir savaş içerisinde bulunduğu, İran'ın petrolden doğan gelirini mümkün olduğu kadar minimize etmek.

Çin gibi ithal ithalata bağımlı bir ülkenin de maliyetlerini maksimize etmek istiyor

Çünkü ambargodan ötürü Rusya ve İran ve Venezuela Çin'e petrol ihtiyacının çok daha düşük maliyetle sağlıyor.

Toparlayacak olursak, Donald Trump Venezuela petrolün düşük maliyetle elde tutmak Ve Venezuela pazarını başta Çin olmak üzere dünya pazarlarına karşı kapatarak engel olmaya çalışmakta.

Siyasi arka planda ise ve Amerika Birleşik Devletleri, Meksika ve Venezuela'daki uyuşturucu kartellerine Amerikan toplumunu zehirledikleri için yoğun bir şekilde zaten eleştiriyordu.

Yılda 100-150 milyar dolar civarında uyuşturucu ile mücadele ve uyuşturucu bağımlılığının rehabilitasyonu için sağlık harcamalarının ciddi bir bütçe ayırdığını biliyoruz.

Bu bağlamda Donald Trump'ı destekleyen muhafazakar ideoloji, özellikle radikal Protestanların güçlü rolü olan Evanjelikler, seçim dönemlerinde de Donald Trump'ın kampanya sırasında sık sık uyuşturucu ile mücadele adı altında hem Meksika sınırı hem Venezuela üzerinden yer yer ideolojik bir söylem gerçekleştirdiğini biliyoruz.

Venezuela'daki kartellerin Hugo Chavez döneminden beri Amerikan toplumunu zehirlemeye yönelik kartellerin uyuşturucu sevkiyatını teşvik etmesinden ötürü, Donald Trump'un bunu önümüzdeki yıl seçim döneminde bir seçim malzemesi olarak kullanmak adına bu zoraki diplomasiyi tesis ettiğini görüyoruz. Çünkü Amerika'da da ara seçimler var.

Dolayısıyla Donald Trump kendi taraftarlarına seçim kampanyasında vermiş olduğu sözleri yerine getirdiği deklare etmek için bu krizi fırsata çevirdi.

Üçüncü konu ise, dünyada biliyorsunuz 20. Yüzyılda petrol ve doğalgaz en önemli savaş argümanlarından biriydi.

Amerika Birleşik Devletleri ya da Batı'da herhangi bir ülke bir ülkenin içişlerine karıştığı zaman hemen arkasından petrol ve doğalgaz rezervlerine sahip olmakla ilgili perde arkasında ekonomik ve jeostratejik hedeflerle açıklardı.

Dünyada petrolün yerini alan 4 tane önemli hammadde kaynağı, bugün devletlerin, özellikle Amerika ve Çin'in rekabet konularından biri oldu. Neydi bu?

Elektrikli otomobillerin ve elektrikli araç gereçlerin temel bileşenleri olan bakır ve bu araçların çalışmasını sağlayan pil ve aküleri bir araya getiren önemli hammadde bileşenleri olan lityum, nikel ve alüminyum.

Bugün Çin ile Amerika Birleşik Devletleri'nin en önemli rekabet alanlarından birini teşkil etmekte.

Seçim döneminde Donald Trump'ın seçim kampanyasına yoğun destek veren, geçen sene 2024 yılında yapılan Venezüella genel seçimlerin Maduro ve hükümetin sert bir şekilde eleştiren elektrikli otomotiv üreticisi olan Elon Musk'ın sert söylemleri ile bizlere Venezuela'daki krizin arka planında başka bir gündem olduğunu göstermekte.

Bunun da temel motivasyonu ülkede var olan ve rezervi şu anda uluslararası Nikel Birliği tarafından açıklanmayan ülkedeki nikel rezervlerinden kaynaklanmakta.

Nitekim, Latin Amerika'da 2 önemli rezerv Amerikan ambargosunun altında

Bir tanesi Küba'da bulunan nikel rezervleri, ikincisi ise Venezuela'da bulunan rezervler.

Amerika Birleşik Devletleri, Amerikan karşıtı bir hükümetin hem petrol hemde nikel sahibi olması ve mevcut rezervlerin daha çok Çinliler tarafından istifade olmasından ötürü Donald Trump ve onu destekleyen Amerikan sermayesinin Venezuela'ya göz dikmesine neden oldu.

Trump'a göre mevcut yönetimin de bir an önce görevden alınmasını elzem kılmış durumda.

Bu kriz neden şimdi ortaya çıktı? Neden şimdi hortladı?

Evet, krizin aslında geliş sürecine baktığımızda Mart ayında Mart 2025'te Donald Trump, Amerikalı petrol şirketi Chevron'a Venezuela'da petrol çıkarma lisansını verdi.

Nisan 2025'te Venezuela'dan petrol ithal edilecek olan Asya ve Avrupa ülkeleri Avrupa'da Fransa ve İtalya, Asya'da Çin, Hindistan ve İran'ın olası Venezuela'dan petrol ithal etme durumunda %25 gibi bir gümrük vergisi ile karşı karşıya kalacağını ilan etti.

Nisan ayında gerçekleşen bu tarifeden hemen bir ay sonra, Donald Trump'ın danışmanı, aynı zamanda milyarder bir emlak girişimcisi olan Witkoff, Maduro'yu ziyaret etti.

Maduro'yu Karakas'ta ziyaret etmesi dünya medyası tarafından artık Karakas hükümetini yani Amerikan ambargosunun artık yavaş yavaş kaldırılacağı yönünde bir beklentiye yol açtı.

Ancak, durum böyle olmadı ve ziyaretinden bir buçuk ay sonra ülkede yapılan yerel seçimlere Amerika ile göbek bağı olan Venezuela sağ muhalefeti seçimlere katılmayacağını açıkladı.

Seçimlerden yirmi gün sonra, Amerika Birleşik Devletleri, 8 gemi, 1 denizaltı ve toplamda 6 bin 500 askerle Venezuela'yı Karayipler Denizi'nden ablukaya aldı.

Dolayısıyla bu Witkoff ile Maduro arasında yapılan görüşmenin şifrelerini bizlere vermekte. Görüşmenin çok da iyi geçmediğini, aslında videonun Maduro hükümetinin yavaş yavaş koltuğu bırakması noktasında birtakım taleplerde bulunduğunu ve Maduro hükümetinin bunu kabul etmediğini, yaşanan gerilimin silahlı bir sürece evrilmesinden net bir şekilde anlayabiliyoruz.

Toparlayacak olursak, Mart 2025 ile Ağustos 2025 arasında geçen bu beş aylık süre içerisinde Donald Trump hükümetinin, mevcut Maduro hükümetini artık istemediğini, en önemli çıktısı olarak durduğunu ifade edebiliriz.

Venezuela dış destek bulabilir mi?

Venezuela zaten şu anda dışarıdan destek bulabiliyor. Bu bağlamda Çin ekonomik olarak yardım ediyor. Küba istihbarat açısından yardım ediyor. Rusya hem ekonomik, hem istihbarat hem de askeri anlamda Venezuela ordusuna danışmanlık hizmeti veriyor.

Bunun dışında bölgedeki Nikaragua, Bolivya gibi solcu hükümetler ekonomik açıdan ve mevcut hükümeti destekliyor. Afrika'daki çeşitli sol ve komünist iktidarlar Venezuela hükümeti ile yakın çalışıyorlar.

Ortadoğu'da Cezayir, İran, yine Maduro hükümetine yakın çalışan ülkeler.

Ülkemizin de ticari menfaatlerinden ötürü Türkiye'nin de Venezuela'da Maduro hükümetini desteklediğini biliyoruz

Amerika Birleşik Devletleri ambargosuna karşı BM Güvenlik Konseyi'nde iki, G20 ülkelerinden ise 5-6 ülkenin Venezuela'yı desteklediğini düşündüğümüzde, yalnız kalmadığından bahsedebiliriz.

Ama bu ülkede yaşanan çeşitli sorunları da görmemize engel bir durum da değil, onu da ifade edelim.

Venezuela'da rejim değişimi mümkün mü?

Teoride mümkün olsa da pratikte değil.

Zira Venezuela'da sivil bürokrasinin büyük oranda askerlerin elinde olduğunu görüyoruz.

Ülkedeki valiler, belediye başkanları, limanlar, hava ve havayolu havalimanları işletmeleri, onun dışında kamu şirketlerinin büyük bir kısmının yöneticilerinin ya muvazzaf ya da eski emekli askerler olduğunu görüyoruz.

Bu bağlamda Maduro hükümeti gitse bile ülkede rejimi değiştirmek mümkün değil.

Çünkü ülkedeki silahlı tek yapı yine Venezuela ordusu.

Sivil kadroları büyük oranda domine ettiğini düşündüğümüzde, Amerikalılar istediği kadar oradan kurtulmaya çalışırsa çalışsın, rejimi değiştirmek pratikte çok mümkün değil.

Amerikalılar yönetimi değiştirse bile mevcut yönetimi koruyacak yine silahlı bir olguya ihtiyacı var.

Bunu da ülkede tesis edebilecek tek profesyonel eğitimli yapının Venezuela Silahlı Kuvvetleri olduğunu görüyoruz.

Venezuela'ya müdahale edilirse bu dünyayı nasıl etkiler?

Venezuela'ya Amerika Birleşik Devletleri'nin ablukadan mütevellit bir kaç tane saldırıda bulunması yüksek olasılık olarak duruyor.

Ben de açıkçası bu beklenti içerisindeyim ama bu ülkede yıkıcı bir işgali gerçekleşeceğini ummuyorum. Çünkü Venezuela büyük bir coğrafya.

Deniz ablukasıyla Venezuela'da istediğinizi yaparak rejim değişikliğine gitmek çok büyük bir seçenek değil.

Ancak ülkenin kaynaklarını, ülkenin sivil oluşumlarını ve ülkedeki karargah binaları, hükûmet, başkanlık saraylarına vs. deniz ablukasındaki gücünüzle pekala zarar verebilirsiniz. Ama bu bir rejim değişikliğine gidileceği garantisini vermez.

Son kertede şunu söyleyebiliriz. Venezuela'nın Suriyelileşmesi noktasında Amerikalılar önemli ve yıkıcı bir atmış olur. Hem Venezuela'da büyük bir yıkımı getirir hem de bu yıkımın bölge ülkelerine yayılmasına olur.

Zira Venezuela'da 30 milyondan fazla insan yaşıyor. 7 milyon insanın bölge ülkelerine göç etmesinden ötürü komşu ülkelerde çok ciddi sosyolojik ve ekonomik huzursuzluklar baş gösterdi.

Sadece Kolombiya'da 2 milyondan fazla Venezuelalı yaşıyor. Onun komşusu Ekvador'da bir milyondan fazla Venezuela'nın Yine güneyinde, Brezilya'da bir milyondan fazla Venezuela'nın göç ettiğini görüyoruz.

Dolayısıyla, Amerika Birleşik Devletleri'nin Ortadoğu'da Suriye'den sonra Latin Amerika'da da ikinci bir Suriye cephesini açmasına ve bu sorunun bütün bölge ülkelerine transfer edilmesine neden olacaktır.

Trump neden kartellere savaş açtı?

Birinci nedeni iç siyasetteki kendisini destekleyen dinamiklerden kaynaklanıyor.

Trump'ı destekleyen en büyük grubun Protestan ve dindar kitle olan Evanjelikler olduğunu görüyoruz.

Evanjelikler'in bakış açısına göre uyuşturucu kullananlar toplumun huzursuzluğun temel aktörü

Uyuşturucu kullanan insanlar diğer masum insanlara da kötü örnek ve kötü emsal teşkil ediyor. Bu toplumun huzurunu bozuyor. Aileler için, kişiler için büyük bir tehdit.

Uyuşturucu ile mücadele etmek hem ulvi hem de manevi alemde ulvi bir ulvi bir mücadele ve kutsal bir mücadele oluyor.

İkincisi ise Amerika Birleşik Devletleri'ne, Meksika başta olmak üzere Latin Amerika'nın çeşitli ülkelerinden deniz ve karayolu ile uyuşturucu girişi yapılmakta.

Amerika Birleşik Devletleri her yıl yüz milyarlarca dolar parayı, uyuşturucuyla mücadele ve bağımlıları topluma sağlıklı bireyler olarak dönmesi için ayırmak zorunda

Ama ülkedeki asayiş olayları, ekonomik yıkımı göz önüne aldığımızda çok başarılı olduğunu söyleyemeyiz.

Dolayısıyla Donald Trump'ın da seçim vaatlerinden biri uyuşturucu ile mücadele etmektir.

Donald Trump Venezuela'ya deniz ablukası kurmadan bir ay önce 25 bin Amerikan askerini Meksika sınırına konuşlandırdı ve Meksika Devleti'ni tehdit etti.

Sınıra asker yığmayarak uyuşturucu ile mücadele etmezseniz, bunun Meksika'ya da ağır sonuçları olacağına dair ağır söylemlerde bulundu.

Bu gelişmeden hemen 1 ay sonra Venezuela ablukası dünya gündemine geldi.

Zira Venezuela'da ne de Meksika'da büyük bir kokain ve uyuşturucu üretim alanı söz konusu değil.

Uyuşturucu büyük oranda Kolombiya'da üretilir.

Ekvador ve Venezuela yeni rotalar, yeni lojistik rotaları büyük oranda Kolombiyalı kartellerin Meksikalı kartellerle ortak çalışır.

Çünkü lojistiği Meksikalı karteller Amerika'nın sınır komşusu olduğu için yapar ve bunlar bir kısmı Florida da Miami'ye gider, bir kısmı da doğudaki Kaliforniya-Los Angeles merkezlerinden Amerikan iç piyasasına sokulurdu.

Ancak, lojistikteki artan maliyetler, Amerikan sınır devriyelerin sayısının artması ve uyuşturucuyla mücadele konusunda Meksika sınırının her geçen gün şartlarının zorlaşmasından ötürü, Kolombiyalı üreticiler Ekvator'lu ve Venezuelalı ortakları yeni lojistik rotaları oluşturulması için tercih etti.

Latin Amerika'da kokain ekonomisi yıllık 850 milyar dolar ile 1.2 trilyon dolar civarında

Rakamın bu kadar yüksek ve birbiri arasında uçurum olması, sektörün hem yasadışı olması hem de herhangi bir denetime ve kontrol edilebilirliği müsait olmamasından kaynaklanmaktadır.

Bugünün gazete manşetleri için tıklayın >